Şengül Şirin
|
Cevap : Bizden Gizlenen Gerçekler
Ürpertici ifadeler
Küfür ateşinin alevlerinin göklere yükseldiği bir asırda iman suyuyla onu söndürmeye koşan, büyük çile insanı Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin, bu meşakkatli iman hizmeti esnasında defaatle zulümlere maruz kalıp öldürülmek istenildiğini ve kendisine bu zulüm silahını kullananlara karşı:
“,, Dünyamızı, dinimiz uğrunda ve ahiretimize her vakit feda etmeye hazırız, Sizin zalimane ve vahşiyane hükmünüz altında bir iki sene zelilane geçecek hayatımızı, kudsi bir şehadeti kazanmak için feda etmek, bize ab-ı kevser hükmüne geçer, Fakat Kur’an-ı Hakim’in feyzine ve işaratına istinaden, sizi titretmek için, size kat’i haber veriyorum ki Beni öldürdükten sonra yaşayamayacaksınız! Kahhar bir el ile, cennetiniz ve mahbubunuz olan dünyadan tardedilip ebedi zulümata çabuk atılacaksınız!
Arkamdan pek çabuk sizin Nemrutlaşmış reisleriniz gebertilecek, yanıma gönderilecek Ben de huzur-u İlahi’de yakalarını tutacağım, Adalet-i İlahiye, onları esfel-i safiline atmakla intikamımı alacağım! ” diye seslendiğini 
Ve bu büyük Hak Eri’nin vefat ettiğinde geriye maddi varlık olarak sadece ve sadece bir cübbe, bir sarık, bir cep saati ve yirmi lira para bıraktığını  (230)
İstiklal Mahkemelerinin Adaleti(!)
Cumhuriyet’in ilanından sonra ikinci defa kurulan ve 1925-1927 döneminde faaliyet gösteren İstiklal Mahkemeleri hakkında Araştırmacı Ergün Aybars’ ın:”Kararların temyizi yoktu Mahkemeler kararlarını vicdanı kanaatlerine dayanarak verirlerdi, Kararın verilmesi için delile gerek yoktu dediğini…
Bu konu ile alakalı olarak mahkeme üyelerinden Lütfi Müfit Beyin Savcı Süreyya Bey’e:
“Bizim milli bir gayemiz var O gayeye Varmak için asıra kanunun üstüne çıkarız diyerek ne kadar adilane(!) hükümler vererek yüzlerce insanın ölümüne imza koyduklarını (231)
HaIkın Hizmetinde Olan Devlet
Devletin, o ülke vatandaşının hizmetinde bir müessese olarak çalıştığı İngiltere’de en üst seviyedeki bir kamu görevlisinin dahi, en sade vatandaşa yazdığı bir yazıda veya dilekçesine verdiği cevapta: “Sadık Hizmetkarınız-your obedient servant diye imza attığını (232)
Amerikan Mandası
İsmet İnönü’nün, memleketimizin dört bir yandan düşman tarafından işgal edildiği günlerde kendisinin de Milli Mücadeleci olduğunu ilan etmesine karşılık gerçekte ise Milli Mücacdele’ye inanmayıp mandacılık taraftarı olduğunu…
27 Ağustos l9l9′da Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı mektupta :
“Bütün memleketi parçalanmadan ancak bir Amerikan mandasına tevdi etmek yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir diye yazdığını…(233)
Şark ve Garpta Temizlik Kültürü
Orta Çağ Fransa’sında saray ve tiyatrolarda bile umumi helaların bulunmadığı bir zamanda, su medeniyetinin başşehri İstanbul’da 1400′ün üzerinde umumi hela bulunduğunu 
Yine aynı dönem Avrupa’sında akan su ile temizlenmenin bilinmeyip bir kaba doldurulan su ile tekrar tekrar el yüz yıkandığını…
Buna karşıIık Osmanlı şehirlerinin, herbiri bir sanat şaheseri olan çeşmelerle donatılmış olduğunu…(234) Biliyor muydunuz?
Haysiyetli Bir Haykırış
İzmir Valisi İzzet Bey’in, Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi ne karşı çıkılmamasını söylemesi üzerine il müftüsü Rahmetullah Efendi’nin:
Vali Bey! Bu sakalım kanımla kızarabilir ama, bu alına, Yunan alçağını sükunet ve tevekkülle selamlamış olmanın karasını sürerek huzur-u İlahiye çıkamam!” diyerek haysiyetli bir çıkış yaptığını… (235)
Selahaddin Eyyübinin Serveti
Hayatı İla-yı kelimetullah adına hep at sırtında geçmiş Kudüsün Haçlıların elinde olmasından dolayı gülmeyi kendisine haram kılmış olan büyük İslam mücahidi Selahaddin Eyyübi’nin, vefat ettiği zaman yanında bulunan komutanlarda Mahmut Han’ın elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırıp “Ey Cemaat-i Müslimin! İşte hükümdarınızın bütün serveti bu kılıçtan ibarettir” diye haykırdığını…(236)
Adüvvullah Cevdet
Dr Abdullah Cevdet’in(1869/l932) (Adüvvullah Cevdet) çıkarmış olduğu dergilerindeki yazılarıyla hayatı boyunca İslami değerlere hücum ettiğini…
En büyük hedefinin, “halk arasında dinin nüfuzunu kırmak olduğunu söyleyen bu ateist adamın ölüp de” cenazesinin Ayasofya Camisi’ne getirildiğinde cemaatin cenaze namazın kılmadığını ve bunun üzerine cenazesinin götürülmek istendiğini… Cenaze arabası bulunmaması üzerine Fener Rum Patrik hanesi’nden bir cenaze arabası istenip haç işaretli bu cenaze arabasına konularak götürüldüğünü… (237)
Misk ü Amber
Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerinden Zübeyr Gündzalp’in bir defasında bir Nur talebesi ile münakaşa ederken muhatabının nefsine mağlup olup, Zübeyr Gündüzalp’in yüzüne tükürdüğünü 
Bu menfi ve nahoş harekete o büyük insanın: “Elhamdülillah, Nur talebesinin tükürüğü misk ü amberdir” sözüyle mukabele ederek olgunluğunu gösterip ve muhatabına ders verdiğini (238)
“Öl de Köye Dönme”
l Cihan Harbi’nin bütün cephelerde devam ettiği, vatanı her tarafından barut ve kan kokusunun yayıldığı 1915 senesi sonbaharının serin ve yağışlı günlerinin birinde, ak saçlı beli bükülmüş, soluk benizli ihtiyar bir ananın Bilecik İstasyonundan “Söğüt’ün Akgünlü Köyünden Mehmed oğlu Hüseyin namlı tazecik oğlunu cepheye uğurladığını…
Uğurlarken de: “Hüseyinim yiğit oğlum benim! ,Dayın Şıpka’da, baban Dömeke’de, ağabeylerin Çanakkale’de şehit düştüler, Bak, son yongam sensin Eğer minarede ezan sesi kesilecekse camilerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun Öl de köye dönme!
Yolun Şıpka’ya uğrarsa dayının ruhuna bir fatiha okumayı unutma, Haydi oğul! Allah yolunu açık etsin ” diyerek bağrına basıp uğurladığını (239)
Çok Şükür Sol Kolum Yerinde Duruyor”
Fransız ordusunun meşhur kumandanlarından General Guro’nun Çanakkale Savaşı’ ndan sonra İstanbula gelip , karşılaştığı ilk Türk kumandanına, Çanakkale’de Türklerin gösterdiği destansı mücadelenin tesirinin bir ifadesi olarak:
“Sağ kolumu Çanakkale’de verdim ama bir Türk generalini selamlayabilmek için çok şükür sol kolum yerinde duruyor” diyerek hayranlığını ifade ettiğini (240)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|