Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Bizden Gizlenen Gerçekler

Eski 12-16-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Bizden Gizlenen Gerçekler



Abdülhamid’in Haremi

ll Abdülhamid Han’ın karısı Müşfika Sultan’ın, kocasının vefatından sonra ve kızının da Avrupa’ya sürgün gitmesi üzerine, İstanbul’da yıllarca yalnız yaşadığını…
Ayşe Sultan’ın annesini defaatle Avrupa’ya yanına çağırmasına rağmen gitmediğini ve bunun sebebini soranlara:Efendim pek kıskançtı Harem ağaları bile başlarını kaldırıp yüzüme bakmaktan men edilmişti Avrupaya gittiğimi yüzümü yabancı erkeklerin gördüklerini kabrinde hissederse güceneceğini, azap duyacağını düşündüm Onun için de kalbime taş basarak yıllar yılı dar-ı dünyada evladımın hasretine katlandım” diye ibretli bir şekilde cevap verdiğini (198)


Oğlumdan Devlet Sorumludur

16 Nisan l992′de, polisin yaptığı bir operasyonda öldürülen Dev-Sol militanı Sinan Kukul’un babası Musa Kukul’un, gazetelere verdiği beyanatta: “Oğlum benim yanımdayken inanıyordu Namazını kılıyordu Onu devlete güvenip yatılı okula verdiğimde kaybettim
Tavuk bile kesemeyen oğlum, nasıl bu yola düştü? Sormak istediğim devlet yatılı mekteplerinde okuyan bir çocuk nasıl oluyor da devlet aleyhinde yönlendirilebiliyor Sinan ‘dan ben değil, devlet sorumludur” dediğini (199)


Bismark’ın Parlemento Anlayışı

Alman birliğinin kurucusu büyük devlet adamı Prens Otto Von Bismark’ın(1815/1898), Sultan ll Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapattığını öğrendiğinde, kendisine Padişah adına nişan getiren Ali Nizami Paşa’ya:
İyi ettiniz de meclisi fesheylediniz Bir devlet millet-i vahideden (tek bir miletten) teşekkül etmedikçe, parlemento o devlete ve millete yarardan çok zarar getirir… ” dediğini (200)


Mehmet Akif ve Kalpak

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ankara’ya çağırıldığını ve orada halledilmesi gereken o kadar önemli mesele varken “kalpak ” meselesinin görüşülmesi üzerine iyice canı sıkılan Akif’in: “Ben de bu adamların başımın içine bakacaklarını sanmıştım Ama onlar tepesine baktılar” diye hayıflandığını (201)


Osmanlı’nın Adalet Şemsiyesi

Kurtuluş Savaşı’ndan önceki İstanbul’un işgal yılları sırasında, birçok yerli Rum’un taşkınlıklar yaparak Türk düşmanlığını körüklemesine mukabil , İstanbul’da yıllarca Osmanlı’nın adalet şemsiyesi altında huzur içinde hayat sürmüş hakperest bir Rum olan Alerko Mandacı’nın, elinde tesbihi, başında fesi ile dolaşıp :
“Ben bu fesin altında doğdum, bunun altında ölürüm!” diyerek soydaşı diğer Rumlara muhalefet edip onlarla yaka paça mücadele ettiğini (202)


Batıda Kilisenin Serveti

Bugün Avrupa’da kiliseye kayıtlı olan milyonlarca insanın maaş, ücret veya gelir vergilerinden bir bölümünün kiliseye aidat olarak kesildiğini
Bu aidatların 1991 yılı toplamının sadece Almanya’daki karşılığının 15 milyar 700 milyon markı bulduğunu…
Ayrıca Almanya’da aynı yıl kiliseden kaydını sildirenlerin sayısının 300000 kişiyi bulduğunu (203)




Kadının Ruhu Var mı?

16 Yüzyıl Avrupa’sında, kadınların ruhlarının olup olmadığı ve Cennet’e gidip gidemeyecekleri meselesinin Hristiyan çevrelerde durmadan tartışıldığını…
Yine o dönemde bir üniversite hocasının, kadınların insan türünden olmadıklarını ispat etmek üzere Latince tezler yazdığını ve o dönemin kraliyet fermanlarında, kadınların dövülme meselesi ile alakalı olarak:
“Dövme aletinin ucu keskin demir olmasın ve açılan yara da makul bir cezanın hudutlarını aşmış olmasın” diye hükümler yer aldığını… (204)


Zekanın Böylesi

Bediüzzaman Hazretleri’nin bir lütf-u İlahi olarak çok zeki bir yaratılışa sahip olduğunu…
Bir defasında ikibinbeşyüz alternatifli bir ihtimal hesabını iki saat zarfında zihninden hesap edip çözdüğünü…
Yine gençlik yıllarında giriştiği bir münazaradan sonra misafir kaldığı ev sahibine dert yanarak:
Acem Ağa, bu adamlar benimle münazaraya girişiyorlar Vallahi azim ben, yerden ta asumana kadar, buğday taneleri birbirine binip eklenseler, kaç tane edeceğini zihnim de hemen bulabilir çıkartabilirim” dediğini…(206)


Osmanlı Saray Kadınları

Tarihi hadiselere önyargılı bakan birçok batılı yazarın Osmanlı kadınlarının saray hayatını kendi hayat felsefelerine göre değerlendirip,”kafes edebiyatı” çerçevesinde senaryolaştırmasına mukabil, yıllarca İstanbul’da yaşayan”Muhteşem İstanbul” kitabının yazarı Gerard de Nerval’in Osmanlı saray kadınları hakkında :
“Saray kadınlarına gelince, bunların gerçekten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur Çünkü saraya giren her kadın, tarih, edebiyat müzik, resim ve coğrafya konularında çok ciddi bir eğitime tabi tutulur Bu kadınların birçoğu, sanatkar veya şairdirler diye yazdığını (205)


“Sol Kolumuzu Yiyip Sağ Kolumuzla Çarpışırız”

Lid kalesinin İspanyollar tarafından muhasara edilip kale içindeki şehirde açlığın baş göstermesi üzerine, başları sıkışan halkın kale muhafızı Jan Vanderev’e müracaat ettiklerinde, kale muhafızının :
“Sizin elinizden ölmekle, düşman eliyle ölmek benim için aynıdır Eğer benim etim sizi doyuracaksa, beni parçalayıp yiyiniz” cevabını verdiğini…
Jan Vanderev’in bu söz ile yüreklenen halkın sonuna kadar kaleyi muhafaza edip, İspanyolların teslim tekliflerine karşı
Erzakımız bitse bile sol kolumuzu keser yeriz ve düşmana karşı sağ kolumuzla mücadele ederiz” cevabını verdiklerini “(207)


İdeal ve Menfaat

ABD eski başkanı George Bush’un, West Point Askeri Akademisi’nde son yaptığı konuşmada “ideal” ile “menfaat” arasındaki farkı vurgulayıp tam bir makyavelist batılı zihniyete yakışır şekilde :
“Her şiddet hadisesine karşı koymak durumunda değiliz… Bir milletin idealleri menfaatleriyle çatışma halinde olmamalıdır” diyerek maskesinin altındaki gerçek yüzünü gösterdiğini (208)


Batının Pis Parmağı

“Arap Birliği ” düşüncesinin, İngilizlerin, Osmanlı Devleti’ni parçalamak için kullandığı bir vasıta olduğunu ve böylece İngilizlerin Arapları, İslam ümmetinden ayırmayı hedeflediklerini…
Nitekim “Baas Arap Milliyetçiliği” fikrinin de bir Hristiyan olan Misel Eflak tarafından ortaya atıldığını…
Yine Osmanlı’yı İslam aleminden koparmak için ortaya atılan “Pantürkizm” düşüncesinin fikir babasının da Vambery isimli bir Avrupalı olduğunu… (209)


Mevlana ve Uğursuzluk

Halk arasında yaygın olan batıl inançların birinin de: Üzerinde dikiş dikilen kimsenin ağzına birşey almamasının uğursuzluk getireceği ” olduğunu…
Mevlana’nın hanımı Kira Hatun’un, kocasının feracesini üzerinde olduğu halde dikerken içinden ‘Acaba Mevlana’da mübarek ağzına birşey aldı mı?” diye geçirmesi üzerine, Büyük Veli’nin karısına dönerek ibretli bir şekilde: “Bunun ehemmiyeti yok, sen adamakıllı dik İşte ben ağzıma , Kulhuv’allahü ahad (O Allah tekdir)’ lafzını aldımdediğini (210)


Büyük Musibetin Haberi

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlenin Vandaki Horhor medresesindeki talebelerine ders verdiği esnada bir karınca yuvasındaki karınca kolonisinin,ölülerini dışarı attıklarını görünce:Büyük bir musibet başımızda dolaşıyor Nasıl ki bu karıncalar ölülerini dışarı atıyorlar,aynen öylede bu musibette de millet ölülerini dışarı atıp sahip olamayacak diyerek,cihan harbinin o müthiş musibetini keşfen haber verdiğini…(211)


İstiklal Mahkemeleri

Birinci Büyük Millet Meclisinin unutulmaz imanlı hatibi, Erzurum mebusu Hüseyin Avni Ulaşın,Elazığ İstiklal Mahkemesinde yargılanıp hakkında beraat kararı verilmesi üzerine büyük bir celadetle yerinden fırlayarak:Bu mahkeme çok namuslu insanları asmıştır Bizim namusumuzda bir eksiklik mi gördü ki,bizi asmadı diye haykırması üzerine,Elazığ İstiklal Mahkemesinin Hüseyin Avni Bey i ömür boyu sürgün cezasına mahkum ettiğini…(212)


Dört Kıtada Kerim Devlet

Osmanlı Cihan Devleti hakimiyetinin Orhan Gazi devrinde Asya dan Avrupa ya…Yavuz Sultan Selim devrinde buralara ilave olarak Afrika kıtasına…İkinci Selim tarafından gerçekleştirilen Sumatra seferiyle de Okyanusya ya dayandığını…Bu suretle de Devlet i Aliye yi Osmaniyenin azamet devrinde dünyanın dört kıtasında boy gösterdiğini…(213) Biliyor muydunuz?


Ben Bu Tefsiri Yazmazdım

Cumhuriyet hükümetlerinin ilk Şer’iyye Vekili ‘Hülasa tül Beyan” isimli Kur’an tefsiri yazarı Konyalı Mehmed Vehbi Efendi’nin, Bediüzzaman Said Nursi’nin İhlas Risalesini okuduktan sonra, kendisine bu eseri veren Konyalı Hacı Sabri Halıcı’ya:
“Sabri Bey, Allah’a kasem ederim ki, sen bu eseri bana tefsirimi yazmadan evvel verseydin ben bu tefsiri yazmazdım ” dediğini (214)


Paramparça Olan Kalp

Hayatını, memleket gençliğinin ebedi hayat prensiplerinin rehberliğinde yetiştirilmesine adamış büyük dava adamı rahmetli Zübeyr Gündüzalp’in, asılsız ithamlarla çıkarıldığı bir mahkemede :
“Teessür ve ızdırap karşısında kalpten bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş’ haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması gerekirdi” diye haykırdığını (215)


Sünnetdaşlık

Osmanlı’nın çok güzel sünnet geleneklerinden birinin de varlıklı ailelerin, çocuklarını sünnet ettirecekleri zaman kendi çocuklarının sünnet düğününe fakir aile çocuklarını da davet ederek onları da sünnet ettirdiklerini…
Böylece sünnet edilen çocuklar arasında hayat boyu sürecek bir kardeşlik bağı(sünnetdaşlık) tesis etmiş olduklarını… (21 6)


Bir Mandaya Değişilen Devlet

İstanbul’un batılı emperyalistlerce işgal edildiği yıllarda “manda” fikrinin hararetli bir şekilde tartışıldığı günlerin birinde , o devrin Zaman gazetesinin baş yazarlığını yapmakta olan şair Yahya Kemal’in, kendi köşesinde bir arkadaşının ifadesi
olan “Bu şehre girmek için Fatih Sultan Mehmed’in her topuna doksan manda koşmuştuk Koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz” diye yazması üzerine bu makalesinin sansüre uğrayarak köşesinin beyaz çıktığını (217)


“Onların Herşeyini Berbad Ettik”

Haçlı seferlerinin başarısızlıkla neticelenmesinden sonra batı sömürgeciliğinin İslam ülkelerine yerleştirmenin başka yollarını arayan kilisenin, geliştirdikleri Oryantalizm metodlarıyla yılarca sabırla çalışarak İslam alemini ne hale getirdiklerini, yine bir batılı olan Louis Massignon’un
“Onların herşeyini berbad ettik felsefelerini, dinlerini berbad ettik Şahsiyetlerinde büyük bir boşluk meydana getirdik Artık anarşiye ve intihara hazır haldedirler Ruhlarını kaybettiler” sözleriyle ifade ettiğini…1218)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla