Konu
:
Ayakkabı ve Tarihi/ Türklerde Ayakkabı
Yalnız Mesajı Göster
Ayakkabı ve Tarihi/ Türklerde Ayakkabı
12-09-2010
#
1
Şengül Şirin
Ayakkabı ve Tarihi/ Türklerde Ayakkabı
Ayakkabı ve Tarihi
Günümüzdeki anlamı ve şekli itibariyle ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor
Avrupa’da 11′inci yüzyıldan 15′inci yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar kullanılırken Ortadoğu bölgesinde “ayağı kızgın kumlardan yüksekte tutabilmek amacı”yla ayakkabılara topuk ilave edildi
Avrupa’da 16 ve 17
yüzyıllarda ise bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu
Öte yandan 18
yüzyıla kadar Avrupa’da kadın ve erkekler aynı tür ayakkabıları giyiyordu
19
yüzyıla kadar ise tüm dünyada sağ ve sol farkı olmadan “her iki ayak için eş ayakkabilar” kullanılıyordu
Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD’nin Philadelphia kentinde başlandi
Kadinlar için ilk bot ise 1840 yilinda Kraliçe Victoria için dizayn edildi
Aya ilk ayak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olarak dünyaya getirilmedi ve uzaya bırakıldı
Armstrong’un ayakkabıları o gün bu gündür uzayda dolaşıp duruyor
Ayakkabının tarihi
Eskiçağlarda çoğu insan tabanı deriden ya da tahtadan sandallar giyerdi
Bu tür sandallara Eski Mısırlıların mezarlarında rastlanmıştır
Eski Yunanlıların avlanırken de uzun çizme banyoda ayakkabı giydikleri bilinmektedir
Girit’teki Minos uygarlığı ve Roma dönemlerinde bu tür ayakkabı ve çizmeler kullanılmıştır
Ortaçağda ayağı sarması için yumuşak deri ya da kumaştan yapılan ayakkabıların burunları sivriydi
Yolculuk sırasında ise potinler ya da baldırlara kadar çıkan çizmeler giyilirdi
14
yüzyıl sonlarına doğru öylesine uzun burunlu ayakkabılar üretildi ki bunlarla yürüyebilmek için ayakkabının burnunu bir zincirle diz kemerine bağlamak gerekiyordu
Daha sonraki tarihlerde ayakkabılara yüksek mantar topuklar eklendi
Ayakkabıyı korumak amacıyla giyilen mantar topuklu şosonlar 1575′te moda oldu
Ama kötü havalarda ya da çok yağışlı bölgelerde tahta tabanlı ayakkabılar da giyiliyordu
Bu tür tahta ayakkabıları (sabo) Hollandalı çiftçiler günümüzde de giyerler
17
yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler evde bile giyiliyordu
Sonraları dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin üst kenarları dışa doğru kıvrıldı
1660′tan sonra siyah üzeri bağcıklı ya da tokalı kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı
Kadın ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi
17
yüzyıldan başlayarak sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı
1720′lere kadar kare burunlu ayakkabılar yaygındı
Bu tarihten sonra bunların yerini yuvarlak burunlu ayakkabılar aldı
1770′lerde üstte geniş kıvrımları bulunmayan uzun çizmeler moda oldu
18
yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da brokardan yapılıyor ve toka kurdele ya da fiyonklarla süsleniyordu
Yüksek topuklu ayakkabılar 1790′da tümüyle ortadan kalktı
Sokaklar ve yollar öylesine kötü ve çamurluydu ki insanlar evden dışarıya çıkarken şosonlarını giymek zorunda kalıyorlardı
19
yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da kadifedendi ve topuksuzdu
Erkekler ise genellikle düğmeli bağcıklı ya da yanları esnek çizmeler giyiyorlardı
1860′ların bağcıksız ve yanları esnek yarım çizmeleri çoğu zaman beyaz ipekten yapılıyordu
On yıl sonra yüksek topuklar yeniden moda oldu çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı
Ayakkabılarda ve çizmelerde hâlâ bez kullanılıyordu ama ayakkabıların burunları bazen deriden yapılıyordu
19
yüzyılda kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya ayrıca yürüyüş ve bisiklete binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar kaçınılmaz hale geldi
Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sırasında ortaya çıktı
Günümüzde de ayakkabı yapımında moda önemli rol oynamaktadır
Türklerde ayakkabı
Orta Asya’da Türkler deriden ve yünden giyim eşyaları yapmakta ustaydılar
Çizme ve çarık en yaygın ayakkabı türüydü
Deri çizmenin yanı sıra yaygın olarak yünden keçe çizme de yapılıyordu
Hükümdarlar kırmızı renkli çizmeler giyiyorlardı
Çizme ata binenler için çok elverişliydi
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ordunun yönetici sınıfların ve kentli halkın gereksinimlerini karşılamak üzere zamanla ayakkabı çeşitleri çoğaldı ve ayakkabıcılık çok gelişti
Diğer zanaatçıların olduğu gibi ayakkabıcıların da bir örgütü vardı
Üretilen ayakkabıların niteliğini lonca denetlerdi
Ayakkabı satıcıları için kullanılan kavaf sözcüğü giderek yapımcıları da kapsadı
Kavaflar da çizmeci yemenici nalıncı terlikçi ve pabuççu gibi adlar alırlardı
Osmanlı toplumunda ayakkabı giyenlerin toplumsal konumuna ve mesleğine göre çeşitlilik gösterirdi
Ev içinde yüzleri atlas ve kadife gibi kumaşlardan yapılmış üzerleri sırmayla işlenmiş hafif ayakkabı ve terlikler giyilirdi
Dışarıda giyilen deri ayakkabı ve çizmelere de süslenirdi
Topkapı Sarayı Müzesi’nde ince bir zevkle ve hünerle işlenmiş deri ayakkabı ve çizmeler sergilenmektedir
Osmanlı dönemindeki ayakkabılar yapıldıkları malzemeye biçimlerine ve kullanıldıkları yere göre adlar alırdı
Başmak cimcime çapula çizme yarım çizme çedik çedik pabuç edik fotin galoş mest kalçın kundura merkub nalın sandal terlik tomak yemeni başlıca ayakkabı çeşitleriydi
Genellikle alçak ökçeli ya da ökçesiz yumuşak deriden yapılan rahat ayakkabılar tercih edilirdi
Dışarıda giyilen ayakkabılardan bazıları mest-ayakkabı gibi iki parçadan oluşurdu
Ayağa giyilen mestin üzerine onu yağmur ve çamurdan korumak amacıyla önceleri ayakkabı sonraları da lastik giyildi
Şoson ya da galoş denen lastik ayakkabının içine geçirilerek giyilen mestler özellikle namazlarını camilerde kılanlarca kullanılırdı
16
-18
yüzyıllarda İstanbul Edirne ve Bursa’da ayakkabıcılık çok gelişmişti
19
yüzyıl sonlarına kadar Türkiye’de ayakkabı yapımı tümüyle el işçiliğine dayanıyordu
Beykoz’daki deri fabrikasına 1884′te ayakkabı yapım bölümü eklendi
1933′te Sümerbank’a devredilen Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası makineli üretimin yapıldığı önemli bir yerdi
Günümüzde ayakkabı üretimi daha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Şengül Şirin
Kullanıcının Profilini Göster
Şengül Şirin tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul