11-12-2010
|
#2
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Türkiye’de Iç Göçler
Veriler
Ülkemizde 1927 yılından bu yana sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda nüfus sayımı yapılmaktadır Yalnızca 1995 yılında sayım yapılmamış ise de 1997 yılında nüfus sayımı yapılmıştır 1950 yılında yapılan sayıma ait yayınlarda iç göçler ile ilgili dolaylı bilgiler verilmesine rağmen 1955 ve 1960 yıllarında yapılan sayımlarına ait yayınlarda hiç değinilmemiştir 1985 yılına kadar yapılan iç göçler ile ilgili araştırmalarda kişinin doğduğu yer temel alınmaktaydı Ancak 1985 yılında DİE tarafından yayınlanan “Nüfus sayımı 12 10 1980 Daimi İkametgâha Göre İç Göçler” yayını ile araştırmacıların daha güvenilir çalışma yapmasına zemin hazırlayan bir veri tabanı oluşturulmuştu Aynı yayın DİE tarafından 1985 ve 1990 yıllarına ait nüfus sayımları içinde yayınlanarak veri tabanının sürekliliğini sağlanmıştır Bu nedenle, iç göçler ile ilgili olarak üç döneme ait veri bulunduğu için çalışmamız 1980–1990 dönemi ile sınırlanmaktadır 1980, 1985 ve 1990 yıllarına ait göç istatistiklerinden Net Göç Hızları (GO= göç oranı) verileri elde edilmiştir
Net göç hızları bağımlı değişken olarak modellerde yer almaktadır Bu değerler alınan göç ile verilen göç arasındaki farkın toplam nüfusa oranı şeklinde hesaplanmaktadır
İllerin gelir değerlerini ifade etmek üzere Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla değerleri alınmıştır 1980 ve 1985 yıllarına ait değerler 1988’deki çalışmadan 1990 yılına ait değerleri ise DİE yayınladığı istatistiklerden elde edilmiştir Elde edilen bu değerler caridir Cari değerler 1968 temelli TÜFE ile sabit değer haline getirilmiştir Daha sonra bu değerler ilin nüfusuna bölünerek Kişi Başına Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (KBGSYH) değerleri elde edilmiştir
İllerin servet değerlerini ifade etmek üzere Elektrik Tüketim Değerleri kullanılmıştır Böylece elektrik tüketimi servetin yerine vekil değişken olarak ele alınmıştır Bu değişkenin servet yerine kullanılmasının temel mantığı, hem evlerdeki elektrikli aletler açısından serveti hem de sanayide temel enerji girdisi olması nedeniyle sermaye birikimini göstermesidir Ya da daha geniş ifadeyle, eğer elektrik enerjisini kullanıyorsanız, bunun kullanıldığı bir ürün mutlaka olacaktır Bu ürün evlerde bulaşık makinesi, klima veya bunun benzeri bir cihaz olurken, sanayide üretim sürecinde kullanılan plastik enjeksiyon makinesi, üretim bandı ve bunun benzeri aletlere karşılık gelecektir Böylece bir ilin servetini ve bu ilin çekici-itici etkisini tespit etmek üzere elektrik tüketimi ele alınacaktır Güngör(1997) çalışmasında elektrik tüketimini benzer şekilde sermaye değişkeni olarak üretim fonksiyonunda ikame etmiştir İllerin elektrik tüketimleri nüfusa bölünerek Kişi Başına Elektrik Tüketim Değerleri (KBELEK) bulunmuştur
İnsan sermayesi değişkeni için eğitim indeksi hesaplanmıştır Burada eğitim derecesindeki artış insan sermayesindeki artışa eşdeğer görülmektedir Böylece kazanılan diploma derecesi arttıkça insan sermayesinin etkinliği de artmaktadır İldeki eğitim seviyesi dikkate alınarak Eğitim İndeksi (EGTOR) değişkeni oluşturulmuştur Bu değişken oluşturulurken aşağıdaki formül kullanılmıştır:
Ortalama Eğitim yılı
Burada Yj ile kazanılan diploma derecesi için harcanan yıl sayısını ifade etmektedir MSj ise anılan diploma derecesine kaç kişinin sahip olduğunu göstermektedir Harcanan yıl sayıları aşağıdaki Tablo 1’de verilmiştir Her il için elde edilen Ortalama Eğitim Yılı ilin toplam nüfusuna oranlanarak EGTOR değişkeni elde edilmiştir Eğitim ile ilgili veriler DİE’nin 1980, 1985 ve 1990 yılları için yayınladığı Genel Nüfus Sayımı – Sosyal ve Ekonomik Nitelikler isimli istatistiklerden derlenmiştir
Göçün nedenlerinden birisinin de işsizlik olduğu daha önce belirtilmişti Bu nedenle model tahminlerinde işsizlik Oranı (İSOR)’na değişken olarak yer verilmiştir İSOR değişkeni, Son haftada tuttuğu iş tablolarından elde edilen işsizlik değerleri 12 yaş ve üstü iş gücüne oranlanarak elde edilmiştir İşsizlik Oranı ile ilgili veriler DİE’nin 1980, 1985 ve 1990 yılları için yayınladığı Genel Nüfus Sayımı – Sosyal ve Ekonomik Nitelikler isimli istatistiklerden derlenmiştir
Tarım işkolu gizli işsizliğin en yoğun olduğu sektördür Bu nedenle tarım iş gücünün yüksek olduğu bölgelerde göç hareketini etkilemesi beklenir Burada illere ait tarımsal iş gücü nüfusu, toplam iş gücü nüfusuna oranlanarak Tarımsal İş gücü Oranı (TAROR) değişkeni elde edilmiştir Tarımsal iş gücü oranı ile ilgili veriler DİE’nin 1980, 1985 ve 1990 yılları için yayınladığı Genel Nüfus Sayımı – Sosyal ve Ekonomik Nitelikler isimli istatistiklerden derlenmiştir
Sağlık hizmetlerinin gelişmesi, refahın bir göstergesidir Özellikle kişi başına düşen hekim sayısı gelişmişlik karşılaştırmalarında kullanılmaktadır Bu nedenle iller bazında, Uzman hekim, Pratisyen hekim ve diş hekimi verileri kullanılarak Sağlık İndeksi (SAGOR) değişkeni oluşturulmuştur Bu indeks 10 000 kişiye düşen doktor-hekim sayısını göstermektedir Sağlık İndeksi ile ilgili veriler DİE’nin ilgili Türkiye İstatistik Yıllığı yayınlarından derlenmiştir
Terörün, Türkiye’de iç göç nedenlerinden olduğunu belirtmiştik Bu nedenle terörden doğrudan etkilenen iller kukla değişken olarak model çalışmalarında kullanılmıştır Bu iller Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli ve Van illeridir
Türkiye’de iç göç dönemler itibariyle ele alındığında inişler çıkışlar olduğu belirtilmişti Bu nedenle göç oranının zaman içersindeki değişmeleri görmek, modelde yer alması sağlanamayan değişkenlerin etkisini tespit etmek için zaman değişkeni de (TREND) modellerde yer almıştır
Göçün nedenleri arasında hem tarımsal nüfus oranının hem de işsizlik oranının yüksek olması da vardır Tarımsal nüfusun gizli işsizliği içerdiği de belirtilmişti Model 1 ve 2 arasında yapılacak tercihte, işsizlik oranının modelde kalması yani Model 1’in tercih edilmesi daha uygundur Çünkü Model 1’in belirlilik katsayısı nispeten daha yüksek ve HKT ile s değerleri daha düşüktür Model 1’e ait Akaike Bilgi Kriteri (AIC) Model 2’ye nazaran daha düşüktür Ayrıca TAROR katsayısı daha yüksek önem düzeyinde anlamlı kabul edilmektedir Diğer taraftan tarımsal faaliyetlerle uğraşan bireyler mesleki bir statüye sahip olmaktadır İşsiz olma durumunda ise bu statüden yoksundurlar Bu durumda işsiz olanlar için bölgenin itici faktörleri daha etkili ve göçe ivme kazandıran bir durum olmaktadır Sonuç olarak hem ekonomik hem de istatistikî kıstaslar açısından Model 1’i Model 2’ye tercih edilmektedir
Sonuç
Göç etmekten başka bir çare yok mudur? Sorusunun cevabını Kıbrıscık ilçesinde yapılan çalışmadan çıkartabiliriz Bu çalışmanın sonuç kısmında Demir’in tespiti ve yorumu şu şekildedir: “Bölge insanın yapısını iyi tanıyan ve rasyonel bir değerlendirme yapan Kaymakam vekili, göç etme eğiliminin aslında birbirine özenmekten kaynaklandığını ve özellikle gençlerin çalışmak için gitmeye koşullandığını, dolayısıyla tembellik nedeniyle var olan kapasitenin de değerlendirilmediğini belirtmektedir Aynı kişilerin yer değiştirdiklerinde çalışmaya motive olmaları, psikolojik etkenlerin varlığını işaret etmektedir Bu noktada bir başka problem kendini göstermektedir: örgütlenme problemi Yaşanan değişik örneklere bakıldığında ahalinin bir araya gelerek iş yapma becerisini göstermediklerini hatta böyle bir eğilim içine dahi girmedikleri anlaşılmaktadır Başka yerlere göçmüş yakınlarını güvence olarak görme, nasıl olsa gidebilirim düşüncesi belki kolay yolun seçimi biçiminde yorumlanabilir ”
Terör nedeniyle göç edenlere geriye dönüş sorulduğunda, %70’inin geriye göçü düşündükleri görülmüştür Bu düşünceyi ekonomik yaşamın yeniden organizasyonu ve can güvenliğinin sağlanması koşulları desteklemektedir Yani bu kişiler koşullu olarak geldikleri yere dönmeyi düşünmektedirler Bu koşulların başında, göçün temel nedeni olarak alınan terörden çok ekonomik yaşamın organizasyonu gelmektedir Arkasından terörün bitmesi ve alt yapı hizmetleri koşulları izlemektedir Ekonomik problem şartının terörden önce gelmesi, terörün önlenmesindeki ipucunu da vermektedir Ekonomik açıdan güçlü olan bireylerin terör problemi ile baş edebilecekleri izlenimi görülmektedir
Kentleşme ve kent kültürünün oluşması için; göçlerin yönünün değiştirilmesi, kentleşmenin doğal sürecine dönmesi için önlemlerin alınması gerekmektedir Bugün büyük kentler belirli oranlarda doyum noktasına yaklaşmışlardır Bu nedenle göç hareketi bu illerin çevresindeki illere doğru yayılmaya başlanmıştır Böylece nüfus yoğunluğu yüksek olan bölgeler oluşmaktadır Ekonomik birikimler bu bölgeler de yoğunlaştığı içinde belirgin bir şekilde gelişmiş ve gelişmemiş bölgeler meydana gelmiştir Bu gelişmişlik farkı nedeniyle de iç göç devam etmektedir İç göç hızını azaltmak için de gelişmemiş bölgelerde uygulanmak üzere özgün bölgesel planlar hazırlanıp uygulanmalıdır
Türkiye’de iç göçün önlenmesinde en etkili yol gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi ve şehirlerarasındaki ekonomik farklılıkların ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır İlk aşamada bu bölgelerde gelir arttırıcı tedbirler alınması gereklidir Bunu gerçekleştirmek için etkin yol “kooperatif kültürünün” geliştirilmedir
İç göçün en önemli sonuçlarından bir tanesi de çarpık kentleşmedir Hazırlanan kent planları iç göçün gerisinde kalmakta ve standart dışı bir yapılaşma meydana gelmektedir Çünkü kentteki gerek kamu gerekse yerel yönetimler ilin çarpık ve plansız büyümesinin önüne geçememektedir Çarpık kentleşmenin maliyeti, planlı kentleşmenin maliyetinden çok daha pahalı olmaktadır Zaten 17 Ağustos 1999 Gölcük-Adapazarı ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerin de çarpık yapılaşmanın sosyal ve ekonomik maliyeti bütünüyle ortaya çıkmıştır Bu afetlerdeki maliyetin artmasında iç göçün etkisi vardır ancak bu etki uzun bir dönemi kapsadığı için göz ardı edilmiştir Bu nedenle iller arasındaki itici-çekici faktör dengesizliğinin giderilmesi için makro planların hazırlanması gerektiği kanaatindeyiz
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|