Şengül Şirin
|
Cevap : Kuduz Ve Belirtileri
ETKEN
Kuduz hastalığının etkeni Rhabdoviridae familyasından, Lyssavirus sınıfından Rabies virustur Rabies virus + 4C'ta haftalarca, -70C'ta kuru olarak dondurulur ve 0-4C'ta saklanırsa yıllarca stabil kalır Güneş ışığı, ultraviole, X-ray ve deterjanlar ile kolayca inaktive olabilir Bu noktalar virusun, uygun ortam bulduğu zaman vücut dışında da canlı kalabileceğini ve herhangi bir ısırık hikayesi olmadan insanları ya da hayvanları enfekte
edebileceğini göstermektedir
BULAŞMA
Kuduz virusunun en önemli bulaşma yollarından birisi enfekte hayvan tarafından ısırılmadır Bunun dışında hayvanların salyasının açık yara, konjuktiva gibi müköz membranlara teması, virusun bulaşıp uygun ortam bulması nedeniyle halen canlı kalabildiği cisimlerin deriden invazyonu ya da müköz membranlara teması sonucu da virus insanlara bulaşabilir
BULGULAR
Hastalığın Kuluçka Süresi yani virusun vücuda girmesinden ilk hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen zaman, bu güne kadar yayınlanan literatüre göre 4 gün gibi kısa bir süre ile birkaç yıl gibi çok uzun bir süre arasında değişmektedir Ancak vakaların %95'inde bu süre bir yıldan daha azdır ve ortalama olarak 20-90 gündür Kuluçka süresi, ısırık yerinin beyine yakınlığı, ısırığın şiddeti, ısırık yerinin sinir uçlarından zenginliği ve vücuda giren virus miktarı ile ilgilidir Beyine yakın, özellikle kafadan ve ağır ısırılmalarda Kuluçka Süresi kısalırken kol ve bacaklardan ve hafif ısırıklarda uzamaktadır
Hayvanların virusu bulaştırıcılık süresi de değişkenlik göstermektedir Kedi ve köpekler klinik semptomların başlamasından 3 ile 10 gün öncesine kadar virusu bulaştırabilirler Çok nadir olarak bu süre daha da uzayabilir Hayvanlarda başlangıç belirtileri olarak davranış değişiklikleri ve özellikle saldırganlık görülürken daha ileri safhalarda felçler, diğer beyin iltihabı bulguları ve ölüm görülür İnsanlarda ise başlangıç semptomları genellikle çok tipik değildir ve iştahsızlık, kırgınlık, yorgunluk, ateş görülür Hastaların yaklaşık % 50 sinde ısırık bölgesinde ağrı ve duyu kaybı görülür ki kuduza özgü ilk belirti budur Daha sonra huzursuzluk, aşırı korku hali, saldırganlık, uykusuzluk, psikiyatrik bozukluklar ve depresyon ve bunlara eşlik eden öksürük, boğaz ağrısı, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, ishal görülebilir
Nörolojik semptomlar ise, hiperaktivite, oryantasyon bozukluğu, hayal görmeler, sara krizleri, tuhaf davranışlar, ense sertliği, hızlı ve sık nefes alıp verme, salya artımı ve felçler olarak ortaya çıkar Hiperaktivite atakları karakteristik olarak 1-5 dakika süreyle ve aralıklı olarak meydana gelmekte ve kendisini saldırganlık, kendi kendine ve etrafındakilere vurma, koşma, ısırma şeklinde göstermektedir Hiperaktif ataklar kendiliğinden ya da görsel ve işitsel bir uyarı sonucu ortaya çıkabilmektedir Işık gibi görsel uyarıların hiperaktif atakları başlatabilmesi kişilerde fotofobi (ışıktan korkma) gelişmesine neden olmaktadır Hastaların yaklaşık olarak yarısı ataklar döneminde su içmek istemekte ve su içme teşebbüsü sırasında boğaz kaslarının kasılması nedeniyle kişide tıkanma, boğulma hissi ortaya çıkmaktadır ve bu nedenle hastalarda hidrofobi (sudan korkma) gelişmektedir Ataklar arasındaki dönemde hasta genellikle kendindedir ve bilinci yerindedir Nörolojik belirtilerin gelişmesinden 4 -10 gün sonra koma hali gelişir ve koma halinin süresi saatler ya da aylar sürebilir ve sonunda hasta yaşamını kaybeder
KORUNMA
Kuduz, belirtileri başladıktan sonra % 100 ölüme neden olan bir hastalıktır Bu nedenle kuduz, korunmanın çok çok önemli olduğu bir infeksiyon hastalığıdır Kuduz hastalığının hayvanlardan bulaşan bir hastalık olması nedeniyle korunmanın temel mantığı, kuduzun öncelikle evcil olanlar olmak üzere hayvanlarda kontrolu, dolayısıyla virusun insanlara geçme olasılığını azaltmadır Ancak bunun oldukça zor olması nedeniyle, kuduzun hayvanlarda kontrolu için yapılan faaliyetlerin yanısıra insanların korunması da kesinlikle ihmal edilmemelidir İnsanların korunmada tek silahı günümüz modern teknolojisi ile üretilen kuduz aşıları ve acil durumlar için anti-kuduz immunglobulinidir (RIG)
Dünyada Kuduza karşı mücadeleyi ilk olarak bundan tam bir asır önce başlatan ve başarılı olarak insanlığa en büyük hizmetlerden birisini veren kişi, Louis PASTEUR'dür 1885 yılında kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğun hayatını, tavşan omur iliğinden elde ettiği canlı virus aşısı ile aşılayarak kurtarmış ve kuduz hastalığına karşı mücadeleyi kazanan ilk kişi olarak tarihe geçmiştir
Dünya Sağlık Örgütüne göre maruziyet tipinin kategorilendirilmesi aşağıdaki şemaya göre yapılmalıdır

İnsanlarda kuduza karşı aşı ile aktif bağışıklamanın iki amacı vardır: Kuduz bulaşma riskine açık olan kişileri bulaşma olmadan korumak, Kuduz virusunun bulaştığı kişilerde, kuduz hastalığının daima ölümle sonuçlanan gelişimine engel olmak
Bulaşma öncesi
( Maruziyet öncesi ) aşılama D S Ö tarafından rutin olarak risk altında olan kişilere uygulanması önerilmektedir
Bulaşma öncesi aşılamanın önerildiği risk altındaki kişiler şunlardır; Veteriner hekimler, İnfeksiyon hastalıkları ile ilgili laboratuvar personeli, + Kuduz vakalarına bakmakla görevli özel bölümlerde ve kornea nakli yapılan bölümlerde çalışan hastane personeli, Kuduza hassas evcil hayvanlar ile devamlı teması olanlar, Doğal bilimler ile uğraşanlar, Orman işçileri, Mezbaha ve hayvan derileri ile uğraşan personel, Genellikle arazide çalışan personel, Çok sık ava gidenler, Endemik alanlara (özellikle Asya, Afrika ve Amerika'daki tropikal ve subtropikal ülkeler) sık seyahat eden kişiler
Bulaşma öncesi aşılama uygulaması için Dünya Sağlık Örgütü'nün tavsiye ettiği aşılama şemasına göre 0, 7, 28 günlerde toplam üç doz aşı uygulanması yeterlidir Kullanılacak aşıların mutlaka hücre kültürü aşıları olması gerekmektedir Burada hatırlanması gereken önemli bir nokta, bulaşma öncesi koruyucu aşı uygulamasının, kuduz virusu ile temas halinde gerekli tedavi amaçlı aşı uygulamasına olan gereksinimi ortadan kaldırmadığıdır Ancak bu uygulama, virusla temas halinde anti-kuduz immunoglobülüni uygulanması gereksinimini ortadan kaldırmakta ve uygulanacak aşı sayısını azaltmaktadır Maruziyet öncesi şemaya göre aşılanmış bir kişiye virusla temas olasılığı halinde 0 ve 3 günlerde uygulanacak 2 doz rapel aşı yeterli olacaktır Yapılacak bu iki doz rapel serum antikor titresini ilk bir hafta içinde 5 kat arttırmaktadır
Bulaşma
(Maruziyet)sonrası aşılama Aşılama Şeması D S Ö nün önerdiği bulaşma sonrası aşılama şemasına göre 0 , 3 , 7 , 14 , ve 28 günlerde 5 doz olmak üzere intramuskuler yoldan ve mutlaka deltoid adaleden; bebeklerde ise uyluğun anterolateral kısmından yapılmalıdır Aşı kesinlikle kalçadan uygulanmamalıdır Bazı uzmanlar 90 günde de bir rapel doz önerebilmektedir D S Ö aşılamaya başladıktan sonraki 10 gün içinde ısıran hayvanın gözlem altında tutulmasını, eğer hayvan sağ ise ya da öldürülerek laboratuvar tetkikleri ile kuduz olmadığı tesbit edilirse aşılamanın kesilebileceğini bildirmektedir Ancak önemle belirttiği bir nokta da önerilerinin genel öneriler olduğu ve ülkelerin şartlarına göre değişiklikler yapılması gerektiğidir Ülkemiz gibi kuduz hastalığının enzootik olduğu ve hala insan kuduzunun görüldüğü ülkelerde aşılamanın kesilmemesi ve 5 dozluk şemanın mutlaka tamamlanması önerilmektedir
Çünkü, bu gibi ülkelerde kişinin bir kez daha virusla temas etme olasılığı çok yüksektir ve ikinci temasta gerek kuduz serumu gereksinimi olmaması gerekse 2 doz aşının yeterli olması nedeniyle kişinin tedavi süresi kısalacak, maliyeti azalacak ve kişi psikolojik olarak kuduza yakalanma korkusundan uzak kalacaktır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|