Şengül Şirin
|
Cevap : Kanun Yolları/Temyiz/karar Düzeltme/yargılamanın Iadesi (fevkalade Kanun Yolu)
KESİN HÜKÜM
Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin biçimde çözümlenmesidir Bu amacın gerçekleşmesinde hem kişilerin hem devletin yararı vardır
Kesin hükmün bu amacı şu 2 şekilde gerçekleşir:
1 bir mahkeme hükmüne ancak bir dereceye kadar itiraz edilebilmesi (şekli
anlamda kesin hüküm)
2 davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin bütün bir gelecek için
kesin olarak tespiti veya düzenlenmesi (maddi anlamda kesin hüküm)
ŞEKLİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
Bir kararın şekli anlamda kesinliği ile, o karar karşı artık normal kanun yollarına (temyiz, karar düzeltme) başvurulamayacağı anlaşılır Bir karar şekli anlamda kesinleşince, tarafların o davadaki amaçları gerçekleşmiş olur Fakat bu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın değil, ancak görülmekte olan davanın sona ermesi demektir Bundan sonra da taraflar aynı uyuşmazlığın yeni bir dava konusu yapılmaması için bir başka müesseseye yani maddi anlamda kesin hüküm müessesesine ihtiyaç vardır verildikleri anda kesin olan kararlar: bazı kararlar verildikleri anda şekli anlamda kesinleşir Bunlar temyiz edilemeyen nihai kararlardır
kanun yoluna tabi olan kararlar: kanun yoluna tabi olan kararlar kanun yoluna başvurma süresinin geçmesi ile şekli anlamda kesinleşir temyiz süresinin geçmesi ilemahkemenin kararı kesinleşir süresi içinde temyiz yoluna başvurulmuş, yargıtay hükmü onamış ve bu
onama kararına karşı karar düzeltme yolu açık ise hüküm 15 günlük karar düzeltme süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmaması ile kesinleşir kanun yoluna başvurmaktan feragat edilmesi ile verilen karar kesinleşir kanun yoluna başvurma talebinin reddi ile
yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun kapalı olduğu hallerde temyiz talebinin reddi ile mahalli mahkeme hükmü kesinleşir Yargıtayın kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olduğu hallerde yargıtayın onama kararı ile hüküm hemen kesinleşmiş olmaz Bu halde hüküm karar düzeltme talebinin reddedilmesi ile kesinleşir
Şekli anlamda kesinliğin sonuçları:
1 kesinleşen karar karşı artık normal kanun yollarına gidilemez
2 bir karar anlamada maddi anlamda kesinlikten bahsedebilmek için o kararın şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekir
3 bir hükmün icraya konulabilmesi için onun kural olarak şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekmez
Şekli anlamda kesinliğin sona ermesi: kural olarak sona ermez
Eski hale getirme talebinin kabul edilmesi şekli anlamada kesinliği ortadan kaldırır Yani karar kesinleşmemiş gibi temyiz veya karar düzeltme incelemesi yapılır
MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKÜM
3 unsuru kapsar
1 maddi anlamda kesinlik ancak yargısal kararlara tanınan bir vasıftır
2 bu vasıf kanun tarafından tanınmaktadır
3 bu vasıf yargısalkararın hakikat olarak kabul edilmesini zorunlu kılar Aynı taraflar arasında aynı dava konusu hakkında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz açılırsa bu dava dinlenmez Şekli anlamda kesinlik yalnız bir safhada yani açılmış olan dava safhasında uyuşmazlığı sona erdirdiği halde, maddi anlamda kesinlik devamlı olarak bu sonucu meydana getirir
Maddi anlamda kesin hükmün şartları: 3 tanedir
Yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış
olduğunu söyleyebilmek için eski dava ile yeni davanın
1 müddeabihlerinin
2 dava sebeplerinin
3 taraflarının aynı olması gerekir
Müddeabihlerinin aynı olması: müddeabih dava ile elde edilmek istenen sonuçtur Mesela bir laacağın ödenmesi Mesela bir istihkak davası sonucunda verilen kararın hüküm fıkrasında bir gayrimenkulün mülkiyetinin Bye değil bilakis, Aya ait olduğuna karar verilmişse, Bnin aynı gayrimenkul için açacağı istihkak davası kesin hüküm itirazı ile karşılaşır Bir malın ilk davada aynen teslimi, ikinci davada ise bedelinin ödenmesi dava edilse, müddeabihler gene aynı demektir Aşağıdaki örneklerde müddeabihler aynı değildir:
1 ilk davada davacı ismail manevi tazminat, bu davada ise maddi tazminat istemiştir İlk dava ile bu davadaki tazminat isteği aynı olmadığı için olayda kesin hükümden söz edilemez
2 davacı tarafından davalı aleyhine evvelce açılan dava sonunda taraflara ait taşınmaz malları ayıran ortak sınır tespit edilmiş ve bu husustaki hüküm kesinleşmiştir Davacı bu kez açtığı davada, davalının bu sınırı aşarak duvar yapmak suretiyle bahçesine müdahalede bulunduğunu iddia etmektedir Bu iddiaya göre evvelki davadaki müddeabih ile bu davadaki müddeabih aynı değildir Dava sebeplerinin aynı olması: dava sebebi davanın dayanağı olan
vakıalardır Hakim eğer bildirmişse davacının kendisine bildirdiği hukuki sebeple bağlı
olmayıp dava dilekçesinde gösterilen vakıaların hukuki niteliğini kendisi doğru olarak belirler
Hukuki sebep davanın sebebi olamaz
Davanın gerçek sebebi vakıalardır Hakim bu vakıalarla bağlı olduğu ve bunlar dışındaki vakıaları kendiliğinden nazara alamadığı için, birinci davada yalnız o vakıalar hakkında inceleme yapmış ve yalnız o vakıalara dayanarak kararını vermiştir Kesin hüküm de yalnız o vakıalar bakımından mevcuttur Aynı vakıalara dayanarak aynı taraflar arasında ve aynı konuda bu defa ikinci bir dava açılırsa, iki davanın dava sebebi aynı olacağından ikinci dava kesin hüküm nedeniyle reddedilir Buna karşılık aynı taraflar arasında aynı konuda açılan bu ikinci davanın dayandığı vakıalar, birinci davada ileri sürülen vakıalardan farklı ise birinci dava sonucunda alınan hüküm ikinci davada kesin hüküm teşkil etmez ve ikinci dava mesmudur; çünkü iki dava arasında sebep birliği mevcut değildir Aynı vakıalara dayanarak yeni bir hukuki sebep ileri sürmek suretiyle yeni bir dava açılamaz Çünkü bu yeni hukuki sebep doğru olsa idi hakim ilk dava sırasında onu tarafların bildirmemiş olmalarına rağmen kendiliğinden gözetirdi Açılan ikinci dava kesin hüküm nedeniyle esasa girmeden reddedilir
İkinci davanın dayandığı vakıalar ilk davadan önce veya sonra doğmuş olsun ilk davada incelenmemiş ise, iki davanın sebepleri ayrıdır ve ikinci davada kesin hüküm itirazında bulunulamaz Yargıtayın ön planda tuttuğu husus vakıalardır İki davanın hukuki sebepleri aynı kaldığı halde vakıaları değişik olduğundan ortada kesin hüküm yoktur
Kesin hükümden sonra ortaya çıkan vakıalara dayanarak yeni bir dava açılması
halinde iki davanın dava sebepleri aynı değildir Çünkü kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder hükümden sonraki döneme etkili değildir Bu nedenle yeni vakılara dayanarak açılan ikinci dava birinci davadaki kesin hükme aykırı düşmez davanın dinlenmesi gerekir
Tarfların aynı olması: eski dava ile yeni davanın taraflarının aynı olması gerkir ( davanın kesin hükümden dolayı reddedilebilmesi için)Birinci davada davalı olan taraf, ikinci davada davacı olarak hareket etse bile, ikinci davanın müddeabihi ve dava sebebi aynı ise birinci davada verilen karar, ikinci dava için kesin hüküm teşkil eder yani ikinci dava
kesin hükümden dolayı reddedilir
Kesin hüküm tarafların mirasçıları hakkında da vardır Maddi anlamda kesinliğin başlaması: bir karar şekli bakımdan kesinleşmeden o kararın maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip olduğu iddia edilemeyeceği gibi, açılan yeni bir davada kesin hüküm itirazında blunulamaz Bu halde bir derdestlik itirazında bulunulabilir ki, bu da hukukumuza göre bir ilk
itirazdır Maddi anlamda kesinlik şekli anlamda kesinlikle birlikte başlamakla beraber
kural olarak hüküm ve sonuçlarını aynı zamanda doğurmaz
MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN UYGULAMA ALANI
Kararların çeşidi bakımından:
1 maddi anlamda kesinliğe elverişli olmayan kararlar: çekişmesiz yargıda verilen kararlar kural olarak şekli bakımdan kesinleşmeye elverişli oldukları halde, bu kararlar maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip değildir Çünkü çekişmesiz yargı kararları her zaman değiştirilebilir Mesela mirasçılık belgelerinde olduğu gibi
2 maddi anlamda kesinliğe elverişli olan kararlar: yani maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden kararlar:
a)mahkemelerin çekişmeli yargıya ilişkin bütün nihai kararları(hükümler,usule ilişkin nihai kararlar)
b)hakem kararları
c)icra tetkik merciinin takip hukukuna ilişkin kararları karaların muhtevası bakımından:
hükmün fıkrası: maddi anlamda kesinlik kararın yalnız hüküm fıkrası hakkında
mevcuttur Hüküm fıkrası davada istenen hususlar hakkında mahkemece verilen
kararı gösterir gerekçe: hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur Gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen tecrit edilmiş de değildir 3 halde gerekçede maddi
anlamda kesinlikle ilgilidir:
1 hüküm fıkrası açık değilse; gerekçe hüküm fıkrasını açıklamaya ve kesin
hükmün kapsamını belirlemeye yardım eder
2 bir davanın usulden reddedilip edilmediğini anlamak için gerekçeye
başvurulabilir
3 hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olan gerekçe kesin hüküm teşkil eder
MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN ETKİLERİ:
kesin hükmün bağlayıcı olması kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün mahkemeleri bağlar Yani mahkemeler aynı konuda aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdır Aynı davayı bir daha
inceleyemezler Ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar Kesin hüküm sonradan çıkarılan bir kanunla da değiştirilemez
kesin hüküm itirazı bir dava karar bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar
arasında, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz Açılırsa ikinci dava, kesin hüküm itirazı ile karşılaşır Ve esasa girilmeden kesin hükümden dolayı reddedilir
Kesin hüküm itirazı bir davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığım daha önce kesin bir hükümle çözümlenmiş olması nedeniyle mahkemece yeniden inceleme konusu yapılamayacağına ilişkin usuli bir itirazdır Açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması dava şartlarındandır Yani bir davanın dinlenebilmesi için aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak verilmiş bir kesin hüküm bulunmamalıdır Davanın her safhasında yapılabilen kesin hüküm itirazı ile dava şartlarından birinin
bulunmadığı ileri sürülür Taraflar kesin hüküm itirazını ileri sürmekten feragat etseler bile,
mahkeme, kesin hükmü öğrenince davaya bakamaz Mahkeme kesin hüküm itirazını kabul edince dava şartlarından biri noksan olduğundan, davayı mesmu olmadığından dolayı reddetmekle yükümlüdür Mahkeme kesin hüküm itirazını reddederse davanın esasına girer ve davayı esastan hükme bağlar kesin hüküm kesin delil teşkil eder birinci davada verilmiş olan hüküm aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada, birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus hakkında kesin delil teşkil eder
Bir kira bedelinin tespiti davası sonucunda verilmiş olan hüküm, daha sonra kira alacağının ödenmesi için açılan eda davasında kesin delil teşkil eder Taraflar arasındaki birinci davada, bir gayrimenkulün mülkiyetinin davacıya ait olduğuna karar verilmişse bu davada verilen -kesin- hüküm davacının aynı davalıya karşı açacağı müdahalenin önlenmesi davasında kesin delil teşkil eder
Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukuki ilişki hakkında açılan ikinci davanın müddeabihi, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanında temelini oluşturan aynı hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında verilmiş olan hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder
Bir satış sözleşmesi ile, satıcı alıcıya iki adet mal satmıştır Alıcının bu mallardan birinin teslimi için satıcıya karşı açmış olduğu davada satıcı muvazaa iddiasında bulunmuş, mahkeme muvazaa iddiasını doğru görmeyerek reddetmiş ve malın teslimine karar vermiş, hüküm kesinleşmiştir Alıcının ikinci malın teslimi için açtığı davada, davalı satıcı yeniden muvazaa iddiasında bulunursa bu iddiası dinlenmez Çünkü birinci davada verilen
hüküm, satış sözleşmesinin muvazaalı olmadığı hakkında kesin delil teşkil eder
Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine karşı açılan ve konusu ile dava sebebi aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez Çünkü iki davanın tarafları farklıdır Fakat birinci davada verilen kesin hüküm ikinci davada kuvvetli bir takdiri delil teşkil eder
Bir gayrimenkulün hissedarlarından birinin taraf olduğu bir dava kesin hükme bağlandıktan sonra, diğer hissedarlar tarafından açılan ve konusu ile dava sebebi aynı olan ikinci davada, birinci hüküm kesin delil teşkil etmezse de kuvvetli bir takdiri delil teşkil eder
MADDİ ANLAMDA KESİN HÜKMÜN SONA ERMESİ
Maddi anlamda kesin hüküm kural olarak sona ermez İstisnai hallerde kesin hükme bağlanmış olan davaya tekrar bakılması mümkündür:
1 yargılamanın iadesi: kanun tahdidi olarak saydığı bazı ağır yargılamayanlışlıklarından dolayı kesin hükümün tekrar gözden geçirilmesine ve aynı dava hakkında yeni bir hüküm verilmesine istisnai olarak müsaade etmektedir
2 değişiklik davası: bazı hallerde hüküm verildikten sonra hükmün verildiği sırada ona esas teşkil etmiş olan şartlar değişmiş olabilir Bu değişiklik, önceki şartlara göre verilmiş olan hükmün de değişmesini zorunlu kılabilir Maddi anlamda kesin hüküm gücünü kazanmış olan bir hüküm, tekrar gözden geçirilebilmekte ve hükmün yeni şartlara göre değiştirilmesi
sağlanabilmektedir Buna değişiklik davası denir
YARGILAMANIN İADESİ
Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesidir Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin
hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan fevkalade bir kanun yoludur Ancak kesinleşmiş olan kararlara karşı bu yola başvurulabilir Yargılamanın iadesi yolu, ancak maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden
kararlar için açıktır
YARGILAMANIN İADESİ SEBEPLERİ
1 yeni bir senet veya belgenin ele geçirilmiş olması:aşağıdaki şartların hep birlikte bulunması gerekir
a)bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcut olmalıdır Hüküm
verildikten sonra düzenlenmiş olan bir belgeye dayanarak yargılamanın iadesi
istenemez
b)yeni ele geçirilmiş olan belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması gerekir
c)bu yeni belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması gerekir
d)bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında (hükümden önce) bir mücbir sebepten dolayı veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı elde edilememiş olması gerekir Yargılamanın iadesini isteyen tarafın söz konusu belgeyi dava sırasında elde edememesinin kendi kusuruna dayanmamasıdır
Resmi dairenin gerçeğe uygun olmayacak şekilde kayıt çıkarması, doğru kaydı
mahkemeye getirmeme bakımından davalı için mücbir sebep sayılır Mahkemece
bu durum gözönünde tutularak yargılamanın iadesi isteği kabul edilmek ve şin esasına girilip kütük üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp gerçek pay miktarına göre karar verilmek gerekir
Yargılamanın iadesini isteme süresi: yeni senet veya belgenin elde edildiği
tarihten itibaren 3 aydır
2 hükme esas alınan senedin sahte olduğunun sonradan anlaşılması:
2 şekilde olabilir:
a)hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile hükme esas alınmış olan
senedin sahteliğine karar verilmiş olması
b) hükme esas alınmış olan senedin sahte olduğunun, hüküm lehine olan
tarafça, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar edilmiş olması,
yargılamanın iadesini isteme süresi: sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği
tarihten itibaren 3 aydır
3 hükme esas alınan bir ilamın kesin bir hükümle ortadan kalkmış olması:
bir dava görülürken kesin delil olarak bir ilam ibraz edilmiş ve bu ilam
esas alınarak hüküm verilmiştir Kesin delil olarak kullanılan bu ialamın
kesin hüküm halini alan başka bir kararla bozularak ortadan kalkmış olması,
yargılamanın iadesi sebebidir
yargılamanın iadesini isteme süresi: bunu isteyenin, ilamın kesin bir
hükümle ortadan kalktığını öğrendiği tarihten itibaren 3 aydır
4 ifadesi hükme esas alınan bir tanığın hükümden sonra yalan tanıklıktan
mahkum edilmiş olması yargılamanın iadesini isteme süresi: tanığı yalan tanıklıktan dolayı cezaya mahkum eden ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden itibaren 3 aydır
5 bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun bir mahkeme hükmü
ile sabit olması
6 lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin kendi ikrarı veya
yazılı delil ile sabit olmuş bulunması:lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin bir ceza mahkemesi kararı ile sabit olması gerekir O taraf, hukuk davasında yalan yere yemin ettiğini, ceza mahkemesinde ikrar etmiş ise ceza mahkemesinin mahkumiyet
kararı bir yargılamanın iadesi sebebidir Yalan tanıklık, kasten gerçeğe aykırıbeyanda bulunarak bilirkişilik ve yalan yere yemin hallerinde hukuk mahkemesinden yargılamanın iadesi istenebilmesi,bu sebeplerin kesinleşmiş bi ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır Fakat delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz
7 lehine hüküm verilen tarafın hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması:lehine hüküm verilen tarafın karşı tarafın vekili ile gizlice anlaşma yoluna gitmesi, bilirkişi ve tanıkları hatalı beyanda bulunmaya sevketmiş olması ve karşı tarafın kendi vekili ile olan muhaberelerini ele geçirerek onları kendi lehine kullanmış olması
Hileli tebligat ile elde edilen boşanma kararına karşı kadın, boşanma kararını öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde, kocasına karşı yargılamanın iadesi davası açabilir
yargılamanın iadesini isteme süresi: hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 3 aydır
8 vekil veya temsilci olmayan kişiler huzuru ile davanın görülüp hükme
bağlanmış bulunması:davada taraflardan birinin vekili olarak hareket etmiş olan kişinin mesela avukatın, o tarafı temsil yetkisinin olmaması, yargılamanın iadesi sebebidir
Dava ehliyeti bulunmayan bir tarafın, davada kanuni temsilcisi olmayan bir kişi tarafından temsil edilmiş olması, yargılamanın iadesi sebebidir Mesela evlilik dışı doğan bir çocuğa kayyım tayin edilmediği ve mahkeme velayeti ana ve babadan birine vermediği halde, çocuğun anası çocuk adına dava açmış ve davaya bakılmış ise, burada ana kanuni temsilci olmadığından bu husus bir yargılamanın iadesi sebebi teşkil eder Bu temsil noksanlığının
hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa veya onun gerçek veya mümessiline tebliği tarihinden itibaren 3 aydır
9 davaya bakması yasak olan bir hakim tarafından davaya bakılmış ve hüküm
verilmiş olması:hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 aydır
10 tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine
aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması:bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi yoluna gidebilmek için her iki hükmün de kesinleşmiş olması gerekir Eğer ikinci hüküm henüz
kesinleşmemişse yargılamanın iadesi yoluna değil, ikinci hükme karşı temyiz
yoluna başvurulur Tarafları, dava sebebi ve müddeabihi aynı olan bir dava hakkında birbirine aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması halinde birinci hüküm lehine olan
taraf kesin hükümden yararlanır Bu nedenle yargılamnın iadesi talebi üzerine ikinci hükmün iptaline karar verilir Fakat bunun için ikinci hükmü veren mahkemenin, ikinci hükmü verirken birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir İkinci davanın görülmesi sırasında mahkemenin kesin hükümden haberdar bulunmuş olması halinde, bunu ancak temyiz sebebi olarak ileri sürebileceğini öngörmüş ve böylece bu hususun yargılamanın iadesi sebebi yapılmasına cevaz vermemiştir İkinci hükmün verildiği davanın görülmesi sırasında, mahkemenin, birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir
yargılamanın iadesini isteme süresi: zamanaşımı süresi kadardır Yani 10 senedir Bu süre ikinci hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar
YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEMEYE HAKKI OLANLAR
Ancak davanın tarafları başvurabilir Hukuki yararı olan taraf yargılamanın iadesini isteyebilir Hüküm lehine olan tarafın yargılamanın iadesi yoluna başvurmakta hukuki
yararı yoktur Birbirine aykırı iki hüküm bulunması halinde ikinci hüküm ile birinci hüküm lehine olan tarafa zarar verildiğinden, yargılamanın iadesini isteme hakkı, birinci hüküm lehine ve fakat ikinci hüküm aleyhine olan tarafındır
Hüküm aleyhine olan tarafın halefleri ve alacaklıları istisnaen yargılamanın iadesi yoluna gidebilirler Bunun için şu şartın gerçekleşmesi gerekir:davanın taraflarının, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına veya haleflerine zarar vermek için, anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm verilmesini sağlamış olması gerekir
Alacaklılardan mal kaçırmak isteyen bir borçlu, üçüncü bir kişi ile anlaşarak, bu üçüncü kişiye kendisi aleyhine uydurma davalar açtırıyor ve aleyhine hüküm verilmesini sağlıyor Bundan zarar gören borçlunun alacaklıları borçlu aleyhine olan bu hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilirler yargılamanın iadesini isteme süresi: aleyhine hüküm verilen tarafın alacaklıları ve halefleri hükümden usulen haberdar oldukları günden itibaren1 ay içinde yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler Taraflardan birinin halefleri kesin hüküm kendileri etkilediği ölçüde o tarafın halefi olarak yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler
YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEME SÜRESİ
Yargılamanın iadesini isteme sürelerinin hepsi zamanaşımı süresi olmayıp hak düşürücü sürelerdir Kanun yalnız bir çeşit süre koymuş bunu azami bir süre ile sınırlamamıştır
Hüküm icra edildikten sonra da yargılamanın iadesi istenebilir
YARGILAMANIN İADESİ USULÜ
Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılır ve incelenir Dava hükmü vermiş olan mahkemeye açılır ve o mahkeme tarafından incelenip karar bağlanır Başka bir mahkemede açılamaz Dava dilekçe ile açılır Bu dava dilekçesinde özellikle yargılamanın iadesini haklı gösteren sebebin yazılması gerekir
Yargılamanın iadesi davacısı, karşı tarafın zarar ve ziyanını ödeyeceğine dair mahkemece takdir olunacak teminatı göstermeye mecburdur Teminatın miktarını takdir etmek davaya bakan hakime aittir Yargılamanın iadesi davası hükmün icrasını kendiliğinden durdurmaz Ancak mahkeme davacıdan teminat alarak hükmün icrasının durdurulmasına karar
verebilir
Yargılamanın iadesi davası, mutlaka duruşması yapılarak incelenir Mahkeme, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmadığı kanısına varırsa, yargılamanın iadesi davasını reddeder Bu ret kararı ile birlikte yargılamanın iadesini istemiş olan taraf para cezasına mahkum edilir Buna karşılık mahkeme ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olduğu kanısına varırsa, yargılamanın iadesi talebini kabul ederek, asıl dava hakkında yeni bir karar verir Taraflar kural olarak asıl dava sırasında yapmış oldukları iddia ve savunmaları ile bağlıdır
Yeni bir senedin ele geçirilmiş olmasına dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse mahkeme bu senedin hükme etkisi olup olmadığını inceler Tanığın yalan söylediğine dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse bu tanığın ifadesi nazara alınmadan hüküm verilir Tebligat hilesi ile bir tarafın yokluğunda hüküm verilmiş ise o tarafın da delilleri sorulup bütün deliller birlikte incelenerek hüküm verilir Mahkeme bu şekilde yapacağı tahkikat ve yargılama sonucunda iki şekilde karar verebilir:
1 mahkeme yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmasına reğmen eski
hükmünü doğru bulur, yani yargılamanın iadesi sebebini hükme etkili bulmaz
Mahkeme eski kararını tasdik eder
2 mahkeme eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesi gerektiği kanısına varırsa eski hükmünü kısmen veya tamamen değiştirir Davaya bakması yasak olan hakimin davaya bakıp hüküm vermiş olması halinde,mahkemenin hükmün iptali ile yetinmesi ve böylece davanın hiç açılmamış sayılması menfaatler dengesine uygun düşmez Usulüne uygun olarak açılmış bir dava vardır Tarafların bir kusuru yoktur Yargılamanın iadesi talebini
kabul eden mahkemenin davayı yeni baştan inceleyerek hükme bağlaması gerekir Bu karar temyiz edilebilir
Yargılamanın iadesi davası sonucunda, eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesine karar verilmiş ise bu karar eski hükmün yerine geçer yani geçmişe etkilidir Eski hüküm daha önce icra edilmiş ise icra eski haline iade olur
YARGILAMANIN İADESİ İSTENEMEYECEK OLAN KARARLAR
1 çekişmesiz yargıda verilen kararlar: maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmedikleri için bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurmaya gerek yoktur
2 icra tetkik mercii kararları
HÜKÜMLERİN TAVZİHİ
Bir hükmün müphem olması veya birbirine aykırı fıkraları içermesi halinde hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yola,hükmün tavzihi denir Bir kanun yolu değildir Tavzih yolu ile hüküm değiştirilemez Yalnız tavzih edilir yani açıklanır
Hakimin, hükmünü verdikten sonra o davadan elini çektiği hüküm temyiz edilip bozulmadıkça o davaya yeniden bakamaz Hakim hükmü yavzih etmekle hükmün gerçek anlamını ortaya koymakta ve böylece hükmün başka türlü anlaşılmasını ve değişmesini önlemektedir
Tavzihi gerektiren haller: açık olmayan birbirine aykırı, çelişik fıkralar içeren hükümlerin tavzihi istenebilir Tavzih kural olarak yalnız hüküm fıkrası hakkında olur Hükmün gerekçesinin açıklanması için tavzih yoluna başvurulamaz Ancak, hükmün fıkrası ile
gerekçe arasında bir çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir
Hükmün gerekçesinde yargılama masraflarına davacının katlanması gerektiği
açıkça belirtildiği halde, hükmün fıkrasında yargılama giderlerinin davalı tarafından ödenmesine karar verilmiştir Bu halde, yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceğini anlamak zordur Bu çelişkinin tavzih yolu ile giderilmesi gerekir Yalnız hüküm mahkemesi kararları için değil yargıtay kararları hakkında da tavzih yoluna başvurulabilir yoktur Tavzih talebinde bulunmakla temyiz süresi durmaz Bu nedenle bir taraf yalnız tavzih talebinde bulunur, temyiz süresini kaçırırsa, hüküm kesinleşmiş sayılır Tavzih usulü: hükmün tavzihini istemek bir süreye tabi değildir Hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzihi istenebilir İlamın icraya konmasından sonra da ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihi istenebilir Esasen hükmün tavzihine ekseriya hüküm icra edilirken ihtiyaç
duyulur
Hüküm ancak onu vermiş olan mahkeme tarafından tavzih edilir Bir ilam icraya konulduktan sonra hükmün tavzihi istenirse mahkemenin,hükmün tamamen icra edilip edilmediğini icra dairesinden sorması gerekir Tavzih talebi hükmü vermiş olan mahkemeye yapılır Ve bu mahkeme tarafından incelenir Tavzih talebi iki nüsha dilekçe ile yapılır Mahkeme tavzih
talebini kural olarak dosya üzerinde inceler Fakat tarafları dinlemek için
duruşmaya davet edebilir Mahkeme hükmü, yalnız tavzih edebilir yoksa tavzih bahanesi ile hükmünü değiştiremez
Tavzih talebinin kabul veya reddine ilişkin kararlar temyiz edilebilir Burada yalnız tavzih kararı hakkında temyiz incelemesi yapılır Esas karar hakkında temyiz incelemesi yapılamaz Tavzih talebi kendiliğinden hükmün icrasını durdurmaz Ancak tavzih
talebinde bulunan taraf teminat gösterirse mahkeme, icranın durdurulmasına karar verebilir
Maddi hataların düzeltilmesi: hükümde iki tarafın isim, sıfat ve talep sonuçlarına ilişkin maddi hatalar ve hesap hataları yapılmış ise bu hataların düzeltilmesi için tavzih yoluna başvurmaya gerek yoktur Bu hatalar, taraflar dinlendikten sonra mahkeme tarafından düzeltilir ve düzeltilen husus hükmün altına yazılır Buradaki durum tavzihden daha
basittir Hakim maddi hataları kendiliğinden de gözetip düzeltebilir Maddi hataların düzeltilmesi de hükmün icrasına kadar istenebilir Burada da mahkeme maddi hataların düzeltilmesi bahanesi ile hükmünü değiştiremez Maddi hataların düzeltilmesi de bir kanun yolu değildir Çünkü maddi hataların düzeltilmesi ile hüküm değiştirilemez
TAHKİM
Hakkına tecavüz edilen kişinin (davacının), hakkının tanınması için, ancak devletin mahkemelerine başvurabilir Bunun tek istisnası tahkim müessesesidir Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir Uyuşmazlığın çözümlenmesi kendilerine bırakılan bu özel kişilere de hakem denir Hakemler o uyuşmazlık bakımından sanki mahkeme olmuştur Hakemlere,hakem mahkemesi de denir İhtiyari tahkim: Burada taraflar bir davanın çözümlenmesi için hakeme başvurmaya mecbur değildirler Dava normal olarak mahkemelerde görülür Ancak taraflar anlaşarak bir davayı tayin edecekleri hakemlere
götürebilirler
Mecburi tahkim: bazı hallerde bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme başvurmak mecburidir Taraflar devlet mahkemelerinde dava açamazlar Tahkim sadece, çekişmeli yargıya giren hukuk uyuşmazlıkları hakkında mümkündür Cezai veya idari yargıda tahkim caiz değildir İhtiyari tahkim sözleşmeye dayanır Buda başlıca iki ayrı sözleşmeden
ibarettir
1 tahkim sözleşmesi: bununla taraflar aralarındaki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna yani hekeme başvurmayı kararlaştırırlar Bu sözleşmenin tarafları bizzat uyuşmazlığın taraflarıdır
2 hakem sözleşmesi: bu sözleşme, taraflar ile hakemler arasında yapılır Bununla taraflar aralarındaki uyuşmazlığın hakemlerce çözümlenmesini teklif,hakemler de hakem olarak o uyuşmazlığa bakmayı kabul ederler Hakem-bilirkişiler, hakemlerden tamamen farklı kişilerdir Hakem tıpkı hakim gibi vakıaları kanun veya tarafların kararlaştırdıkları norm çerçevesinde icra ederek bir hüküm vermekle mükellef olan kimsedir Halbuki hakem-bilirkişi bir hukuki meselenin halli kendisine bağlı bulunduğu vakıayı tayin ve tespit etmekle vazifelendirilen kimsedir Hakem-bilirkişiler haklar ve hukuki münasebetler üzerinde karar veremezler Bunlar ancak bir zararın vukuunun miktarı, bir şeyin kıymetini, bir kusurun mevcudiyetini ihtisaslarına binaen tayin ve tespit ederler Hakem-bilirkişilerin görevi, sadece kendilerine havale edilen hususu tespite münhasırdır Hakem-bilirkişiler mesela sigortalı malın hasarını tespit ettikten sonra bu hasarı kimin ödeyeceğine karar veremezler
Hakem-bilirkişilerin yaptıkları iş sadece bir tespitten ibaret olduğundan kararlar doğrudan doğruya icra edilemez Hakem-bilirkişilerin kararları temyiz edilemez
TAHKİM SÖZLEŞMESİ:
Tahkim sözleşmesi ile taraflar, aralarındaki bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna, yani hakeme başvurmayı kararlaştırırlar Tahkim sözleşmesinin çeşitleri: 2 şekilde yapılması mümkündür
1 müstakil bir sözleşme olarak: taraflar doğmuş olan bir uyuşmazlığın
tahkim yolu ile çözümlenmesi için ayrı bir sözleşme yapabilirler Bu
sözleşmenin konusu münhasıran tahkimdir (dar anlamda tahkim sözleşmesi)
2 tahkim şartı: taraflar yaptıkları bir sözleşmeye bu sözleşmeden doğacak
uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümleneceğini şart olarak koyabilirler
Burada tahkim, o sözleşmenin yalnız başına konusu olmayıp, o sözleşmenin
yalnız bir şartını teşkil etmektedir
Tarafların bir tahkim sözleşmesi yapmak istediklerinin başka bir deyimle aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesini istediklerinin,tahkim sözleşmesinde açıkça belirtilmesi gerekir
Tahkim sözleşmesinin şartları:
Yazılı şekil: tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde olması lazımdır Yazılı yapılmayan tahkim sözleşmesi geçersizdir Konusu: tahkim sözleşmesi tarafların iradesine tabi olan uyuşmazlıklar için mümkündür İki tarafın iradesine tabi olmayan, tarafların dava konusu
üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde tahkim mümkün değildir Mesela boşanma ve ayrılık davaları, iflas davalar ve çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz Buna karşılık taraflar aralarındaki uyuşmazlık üzerinde serbestçe anlaşabiliyorlar ve bu anlaşma bir mahkeme kararı olmaksızın geçerli ise tahkim sözleşmesi caizdir Mesela alacak, menkul ve gayrimenkul mal davaları hakkında tahkim sözleşmesi yapılabilir
Uyuşmazlık belirli olmalıdır: ancak belirli bir uyuşmazlık hakkında tahkim sözleşmesi yapılabilir Taraflar tahkim sözleşmesi yaparken hangi uyuşmazlık hakkında bu sözleşmeyi yaptıklarını bilmelidirler “bundan sonra aramızda çıkacak bütün uyuşmazlıklarda tahkim yoluna başvurulacaktır” şeklindeki genel bir tahkim sözleşmesi geçerli değildir
Tahkim sözleşmesinin etkisi:Taraflar tahkim sözleşmesinin konusu olan uyuşmazlık hakkında dava açmak isterlerse tahkim yoluna gitmek zorundadırlar Yani davayı genel
mahkemelerde değil, hakemlerde açabilirler
Ancak davacı tahkim sözleşmesine rağmen davasını mahkemede açmış ise mahkeme
tahkim sözleşmesini kendiliğinden gözeterek görevsizlik kararı veremez Mahkemenin tahkim sözleşmesini gözetebilmesi için davalının “davanın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerekir” şeklinde bir tahkim itirazında bulunmuş olması gerekir Davalının, esasa cevap verdikten veya esasa cevap süresini geçirdikten sonra yaptığı tahkim itirazı dinlenmez, mahkeme davaya bakmaya devam eder
Davalı, esasa cevap süresi içinde tahkim itirazında bulunursa mahkeme, dava dilekçesini “ uyuşmazlığın çözümlenmesinin hakeme ait olduğu” gerekçesiyle reddeder Bu ret kararı temyiz edilebilir Davalı bu ret kararının kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde tahkim yoluna başvurursa, bu halde hakemlerde açılan dava mahkemede açılmış olan davanın devamıdır Davacı 10 gün içinde tahkim yoluna başvurmazsa davacının mahkemede açmış olduğu dava açılmamış sayılır Ve dava açılması ile meydana gelen zamanaşımı kesilmesi
hükümsüz hale gelir Bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenip çözümlenmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık mahkeme tarafından çözümlenir
Hakemlerde açılan bir davaya karşı, davalı “ bu davanın mahkemede açılması
gerektiği” hakkında hiç bir itirazda bulunmazsa, hakemler bakmakta oldukları davanın tahkim sözleşmesi kapsamına girmediğini kendiliğinden gözeterek dava açmaları için süre veremezler; davayı esastan inceleyip karara bağlamak zorundadırlar Bu hal de yargıtay da, davaya hakemlerde bakılamayacağı gerekçesiyle hakem kararını bozamaz Çünkü davalı bu hususta bir itirazda bulunmamakla, taraflar arasında o davanın da tahkim sözleşmesinin kapsamına girdiği hususunda zımni bir anlaşma meydana gelmiştir
HAKEM SÖZLEŞMESİ VE HAKEMLER
Hakem sözleşmesi taraflar ile hakem arasında yapılan bir akittir Bir vekalet veya hizmet sözleşmesidir Hakem sözleşmesi yazılı şekle tabi değildir Hakemler mahkeme tarafından seçilse bile taraflar ile hakem arasında bir hakem sözleşmesi yapılmış sayılır Hiç kimse hakemliği kabul zorunda değildir Sözleşme hakemin kabulü ile meydana gelir Hakem, hakemliği kabul edince artık sözleşme gereğince hakemlik yapmak zorundadır Hakemler, memurlar gibi cezai sorumluluğa tabidir
Hakemler:
Hakem sözleşmesi ile iki taraf arasındaki bir uyuşmazlığı çözümlemek görevini üzerine alan kimseye hakem denir Hakem, kendisine açılan davanın hakimidir Hakimden farkı, hakemin bu hususta hiç bir resmi sıfatının bulunmaması ve tamamen tarafların iradesi ile tayin edilmiş olmasıdır Fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi hakem tayin edebilir
Hakem
üçüncü kişi olmalıdır Taraflar veya vekilleri hakem olamazlar Hakimler ve savcılar hakem olamaz Avukatlar ve noterler hakemlik yapabilir
Hakemlerin seçimi:
–hakem tahkim sözleşmesinde ismen gösterilmiştir Bu kimse hakemliği kabul
etmez istifa eder veya ölürse tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır Davanın
mahkemede açılması gerekir Tahkim sözleşmesinde birden fazla hakem ismen
gösterilmiş olup da, bunlardan biri hakemliği kabul etmez istifa eder veya
ölürse tahkim sözleşmesi gene hükümsüz kalır
–hakem sözleşmesinde hakemlerin taraflarca seçileceği kararlaştıralabilir
Taraflar arasında eşitliğe uyulması gerekir Ekseriya tarafların birer hakem
seçecekleri kararlaştırılır Bu halde dava açmak isteyen taraf kendi
hakemini tayin ederek, karşı tarafa hakemini tayin emesi için 7 günlük bir
süre verir Karşı taraf bu yedi gün içinde hakemini tayin edip bildirmezse,
onun hakemi mahkeme tarafından seçilir Karşı taraf 7 gün içinde hakemini
tayin etmezse artık bu hakkı düşer
–tahkim sözleşmesinde hakemin kimin tarafından seçileceğine ilişkin bir
açıklık yoksa, hakemler, davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme
tarafından seçilir Tahkim sözleşmesinde hakemlerin adedi hakkında bir
açıklık yoksa, mahkeme 3 hakem seçer
–tahkim sözleşmesi ile hakemlerin seçimi bir üçüncü kişiye bırakılmış ise,
hakemler bu üçüncü kişi tarafından seçilir Bu üçüncü kişinin hakem
seçiminden kaçınması veya ölmesi halinde tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır
Hakemler nasıl seçilirse seçilsin ancak iki tarafın muvafakatıyla
azlolunabilir Hakemlerden biri ret veya istifa nedeniyle ayrılırsa yerine
bir başkası seçilir
Hakemlerin reddi:
Hakemlerin tarafsız olmaları gerekir Taraflar hakemin seçildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 5 gün içinde ret talebinde bulunabilirler Ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenilmiş ise usule ilişkin yeni bir işlem yapılmadan önce derhal ret talebinde bulunmak gerekir Ret talebi davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından incelenir Ret
talebi hakkında bir karar verilip bu karar kesinleşinceye kadar hakemler davaya bakamazlar, davanın ertelenmesi gerekir
Hakem ücreti:
Hakemler gördükleri hizmete karşılık bir ücret alırlar Taraflar hakem ücretini kararlaştırmış olabilirler Taraflarca kararlaştırılmamış ise hakem ücreti, hakemlerdeki dava karara bağlandıktan sonra hakemlerin yetkili ve görevli genel mahkemede açacakları bir eda davası üzerine mahkeme tarafından tayin edilir
TAHKİM USULÜ
Dava açılması: dava hakemler tamamen belli olup hakem kurulu oluştuktan sonra açılır Hakemelr mahkeme tarafından seçilecekse dava hakemlerin tayini için mahkemeye başvurulduğu tarihte açılmış sayılır Hakemlerin tayini taraflara ait ise, davacının hakemini seçip, davalıya hakemini seçmesini tebliğ ettiği tarihte dava açılmış sayılır Hakemlerin tayini bir üçüncü kişiye ait ise, hakemlerin tayini için üçüncü kişiye başvurulduğu tarihte
dava açılmış sayılmalıdır Hakemler tahkim sözleşmesinde ismen tayin edilmişlerse, dava hakemlerin işe başlamalarının kendilerine tebliğ edildiği tarihte açılmış sayılmalıdır
Hakemlerde dava açılması ile de zamanaşımı kesilir Hakemlerde dava açıldıktan sonra davacı, davalının açıkça rızası olmadıkça davasını geri alamaz Buna karşılık taraflar hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü tespit etmemişler ve hakemlerde usul hükümleri ile bağlı olmadıklarına karar vermişlerse davalı muvafakat etmese bile, davacı davasını değiştirebilir Yargılama usulü: hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü, taraflar tahkim sözleşmesinde tespit etmiş olabilirler Hakemler tahkim sözleşmesinde
tespit edilen yargılama usulünü uygularlar Hakemlerin bu usule aykırı hareket etmiş olmaları bir temyiz sebebi sayılmamıştır Tahkim sözleşmesinde yargılama usulü hakkında bir açıklık yoksa, hakemler,uygulayacakları yargılama usulünü kendileri belirler
Her iki halde de hakemler bir yargılama usulünün ana kurallaına uymak zorundadırlar Hakemler her iki tarafa da eşit işlem yapmakla yükümlüdürler Hakemler kural olarak dosya üzerinde inceleme yaparlar Duruşma yapmalarına da bir engel yoktur
40 milyon liradan yukarı hukuki işlemlerin, hakemlerde de senetle ispat olunması gerekir Hakemler ihtiyadi tedbir ve ihtiyadi haciz kararı veremezler bu kararları vermek yetkisi nahkemeye aittir Üçüncü kişiler hakemlerde açılmış bir davaya müdahale edebilirler
Tahkim süresi: hakemler 6 ay içinde hüküm vermek zorundadırlar Bu süre içinde hüküm verilmemişse, hakemelrin yapmış oldukları işlemler batıl olup davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır Tahkim süresi geçtikten sonra karar verilmiş olması bir temyiz sebebidir
Tahkim süresinin başlangıcı:
1 birden fazla hakem varsa, hakemlerin ilk toplantılarını yapmış
oldukları tarih
2 hakemin bir kişi olması halinde, hakemin bazı usul işlemleri için ilk
tensip kararını verdiği tarihtir
Taraflar tahkim süresini uzatabililer Tahkim süresi, tahkim sözleşmesinde gösterilmiş olsa bile taraflar bunu uzatabilirler Hakemlerden birinin ret veya istifa nedeniyle ayrılması, hakimin tahkim süresini uzatabilmesini haklı gösteren bir sebep sayılmıştır Hakimin tahkim
süresinin uzatılmasına karar vermesi tarafların bu hususta anlaşamamaları ve taraflardan birinin sürenin uzatılmasını hakimden istemiş olması halinde mümkündür Hakimin tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin kararları temyiz edilemez Bazı hallerde tahkim süresi durur, yani işlemez Hakem kararı: hakemler adalet ve nısfet esaslarına göre karar vermekle
yükümlüdürler Hakemler iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermekle
yükümlüdürler aksi hal bir bozma sebebidir bundan başka hakemler kendilerinden talep edilmemiş olan bir şey hakkında ve tahkim sözleşmesi ile kendilerine verilen yetki dışında karar veremezler
Hakem kararlarında şunların bulunması lazımdır:
1 uyuşmazlığın neden ibaret olduğu
2 gerekçe
3 davanın esası ve yargılama giderleri
hakemler kararlarını oy çokluğu ile verbilirler Karara muhalif olan hakemin kararı imza etmemesi onun geçerliliğini etkilemez Yani kararı geçersiz kılmaz Hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak tebliğ eder Hakem kararına karşı temyiz süresi bu tebliğ tarihinden
itibaren işlemeye başlar Karar hakkında zamanaşımı kararın verildiği tarihten itibaren işlemeye başlar ve karar atrihi ile tebliğ tarihi arasında on sene geçtiği takdirde hakem kararı zamanaşımına uğrar Hakem kararları ancak kesinleştikten sonraicra edilebilir Kesinleşen hakem kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder Hakem kararı aynı taraflar arasında aynı konuda açılan yeni bir davada kesin delil teşkil eder
HAKEM KARARLARINA KARŞI KANUN YOLLARI:
Temyiz: hakem kararlarına karşı temyiz yolu açıktır Temyiz mercii yargıtaydır Hakem kararları hakkında temyiz (bozma) sebepleri, mahkeme kararlarındakinden çok daha dardır
Ancak aşağıdaki hallerde bozulabilir:
1 tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olması: tahkim süresi
uzatılmışsa uzatılan süre içinde hakem kararı bozulamaz Tahkim süresi
uzatılmamışsa, süre geçtikten sonra verilen hakem kararı hükümsüzdür Bozam
üzerine, davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır
2 talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması: örneğin davacı
tarafından faiz istenmediği halde hakemlerin faize de karar vermiş olmaları
bozma sebebidir
Hakemlerin talepten fazlaya hüküm vermiş olmaları, 850 000 000 lira
istendiği halde, hakemlerin 950 000 000 liraya hükmetmiş olmaları
3 hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş
olmaları: taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi yoksa hakemler
yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş olurlar ve kararları
bozulur
4 hakemlerin iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemiş
olmaları: mesela dava dilekçesinde faiz istendiği halde, hakemlerin faiz
hakkında karar vermemiş olmaları bozma sebebidir
Kanun, hakem kararlarının ancak bu sayılan 4 sebepten brine dayanarak bozulabileceğini bunun dışındaki hallerin temyiz sebebi teşkil etmeyeceğini kabul etmektedir Ancak son zamanlarda hakem kararlarındaki bazı önemli usul hataları temyiz sebebi olarak kabul edilmektedir
Taraflar tahkim sözleşmesi veya şartında hakemlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk
kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu kurallar çerçevesinde karar vermeleri zorunlu olup, buna aykırı karar vermeleri bir temyiz sebebi oluşturur
Hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceğinden yargılamanın iadesi sebeplerinin hakem kararları için, öncelikle bir temyiz sebebi teşkil etmesi gerekir
Hakemlerin tarafların tahkim sözleşmesinde taspit ettikleri hatta bizzat kendi tespit ettikleri yargılama usulüne aykırı hareket etmiş olmaları veya tahkim sözleşmesinde hakemlerin kanun dairesinde karar verecekleri belirtilmiş olduğu halde, hakem kararının kanuna uygun bulunmaması temyiz sebebi sayılmamaktadır Hakemleri kararlarında bu derece serbest bırakmak doğru değildir
Hakem kararı, tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olmasından dolayı bozulursa davaya artık hakemler değil yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır Buna karşılık hakem kararı diğer temyiz sebeplerinden dolayı bozulursa hakemler yeniden seçilir ve yeni bir tahkim süresi tayin olunur Gerek eski hakemler gerek yeniden seçilen hakemler yargıtayın bozma kararına karşı direnme kararı veremezler bozma kararına uymak zorundadır Hakem kararlarına karşı temyiz süresi hakkında kanunda bir çıklık yoktur
Yergıtay temyiz süresini 15 gün olarak kabul etmektedir
Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir dönemde temyiz hakkından feragat ettiklerine ilişkin yaptıkları sözleşme hükümsüzdür Buna karşılık taraflardan bir, hakem kararı verildikten sonra temyiz hakkından feragat edebilir ve böylece hakem kararının kesinleşmesini sağlayabilir Karar düzeltme: hakem kararları hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilemez Yargılamanın iadesi: kesinleşmiş hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir Yargılamanın iadesi davası kararı vermiş olan hakemler tarafından incelenir Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir
dönemde yargılamanın iadesini isteme hakkından feragat ettiklerine dair yaptıkları sözleşme hükümsüzdür
Hakem kararının tavzihi: tavzih ve tashihi istenebilir Tavzih yetkisi,tahkim süresi içinde karar vermiş olan hakemlere aittir Tahkim süresi geçtikten sonra, hakemlerin kararlarını tavzih etmek yetkileri yoktur Bu halde, hakem kararının tevdi edildiği mahkeme, hakemleri de dinlemek suretiyle hakem kararını icrasına kadar tavzih edebilir
HAKEM KARARLARININ İCRASI:
hakem kararları kesinleşmedikçe icra olunamaz Hakem kararı yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise, hakem kararının altına veya arkasına kararın kesinleştiğine dair bir şerh verir Hakem kararı süresinde temyiz edilmediği için kesinleşmiş ise bu halde hakem kararı kesinleşme şerhi ile birlikte mahkeme başkanı tarafından tasdik
olunur bunun üzerine hakem kararı icraya konabilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|