Yalnız Mesajı Göster

Islah Ile Konusu Para Olan Davanın Değerinin Arttırılmasında (kısmi ıslahta) özellik

Eski 09-21-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Islah Ile Konusu Para Olan Davanın Değerinin Arttırılmasında (kısmi ıslahta) özellik



ISLAH İLE KONUSU PARA OLAN DAVANIN DEĞERİNİN ARTTIRILMASINDA (KISMİ ISLAHTA) DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR VE BU KONUDAKİ YARGITAY KARARLARINA ELEŞTİREL YAKLAŞIM

Islah HUMK m 83-90 arasında, kısmi dava da HUMK m 4`de yer almıştır
HUMK m 87 son cümlesindeki "Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmü, Anayasa Mahkemesi`nin 04112000 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan 20071999 tarih ve 1/33 sayılı kararı ile iptal edilmiştir

İptal kararının incelenmesi sonucu, itiraz konusu kuralın;

1- Davaların en az giderle ve olabildiğince hızlı sonuçlandırılması gerektiği (AY m 141/sona aykırılık),

2- İtiraz konusu kuralın, davacıyı ikinci kez dava açmaya zorlaması nedeniyle bir hakkın elde edilmesini zorlaştırdığı, dolayısıyla hak arama özgürlüğünü kısıtladığı, temel hak ve özgürlükler sınırlanırken sınırlama ile öngörülen amaç arasında makul ve adaletli bir denge kurulmadığı (AY m 2,13 ve 36`ya aykırılık) gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmaktadır (AYMKD Sayı: 36 Cilt: II - Sh: 572 vd)

İptal kararının 6`ya karşı 5 oy çokluğu ile alınması oldukça anlamlıdır
Bu iptal kararından sonra, dava devam ederken müddeabihin ıslah suretiyle arttırılmasının önü açılmıştır Ancak bir takım tereddütler de beraberinde gelmiştir Bunlardan bazıları faiz, temerrüt tarihi, zamanaşımı, hak düşürücü süre, fazlaya ilişkin haklardır
Bu makalede ıslah deyimiyle konusu para olan davada, dava sebep ve konusunun aynı kalması kaydıyla, dava değerinin arttırılması şeklindeki kısmi ıslah kastedilmiş olacaktır

FAİZ VE TEMERRÜT

1- Islah ile arttırılan kısım için ilk önceleri Yargıtay`ın verdiği bazı kararlarda faizin ilk dava açıldığı tarihten itibaren işleyeceği belirtilmekteydi;


- "Fazla mesai ücreti dışında kalan işçilik alacakları için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan dava dilekçesi ıslah edilerek ücret, ikramiye, hafta tatili, akdi tatil, gece zammı ve vardiya ücret alacağına ilişkin müddeabih arttırılmıştır Islah yoluyla müddeabihin arttırılması sonucu dava dilekçesinde belirtilen yukarıdaki alacaklar için faize dava tarihinden itibaren karar verilmesi gerekirken, bir usul işlemi olan ıslah tarihinden itibaren fazla mesai ücreti dışındaki alacaklara faiz yürütülmesi hatalıdır" (Y 9 HD 27112001 T, 14475/18693) (Yargı Dünyası 2002/3-91)

- "Davacı ihbar tazminatı, fazla çalışma parası ile hafta, bayram ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir Davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açmış olup, bilirkişi hesaplamasından sonra belirlenen alacaklarını ıslah yolu ile arttırarak talepte bulunmuştur Mahkemece dava ve ıslah kabul edilmekle birlikte ilk kısmi davadaki miktarlar dışında kalan miktarlar için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir HUMK m 83 ve devamı maddeleri gereğince, davasını tamamen ıslah eden tarafın ilk dava dilekçesi hiç verilmemiş sayılır Yani ilk dava dilekçesi hiç nazara alınmaz Ancak ıslah sonuçlarını ilk dava tarihinden doğuracağından faizin ıslah tarihinden değil ilk dava tarihinden itibaren yürütülmesi gerekir" (Y 9 HD 03122001 T, 19732/18858) (Yargı Dünyası 2002/4-52-53)

2- Ancak Yargıtay daha sonra ıslah ile arttırılan miktar için faize dava tarihinden değil de ıslah tarihinden itibaren hükmolunması yönünde görüş değiştirmiştir


- "Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği, yargısal kararlarda benimsenmektedir Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıyı temerrüde düşürür Bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kesim için kısmi davanın, bu kesim için de borçluyu temerrüde düşüreceğinden söz etmeye yasal olanak bulunmamaktadır (Y 5 HD 04051989 T, E 23307, K 9906)

HUMK`nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesi`nce iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün ilk kısmi davaya konu alacaklarla ilgili olduğu, daha sonra açılan ek dava istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay`ca benimsenmekte idi Anayasa Mahkemesi`nin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yolu saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir Kısmen ıslahta, tamamen (kâmilen) ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder

Somut olayda, davacının dava dilekçesindeki müddeabihi aynı davada harcını yatırmak suretiyle kısmi ıslah yolu ile arttırdığı, harcın yatırıldığı tarihte arttırılan kalemler için temerrüt oluştuğu gözetilerek bu kalemler için 23102000 tarihinden itibaren faize hükmeden yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup onanması gerekir " (YHGK 03072002 T, 2002/9-564 E, 572 K) (İKD 2002/10-1391-1392-1393) (Yargı Dünyası 2002/11-77-78-79) (İBD 2002/6-546-547-548-549)

- "Islah dilekçesi ile miktarın arttırılması halinde ıslahla arttırılan miktar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir" (Y 9 HD 08072002 T, 2820/11697) (İKD 2002/10-1390)

- "Öte yandan ıslah suretiyle dava konusunun arttırıldığı hallerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`nun 03072002 gün ve 2002/9-564 E, 2002/572 K sayılı kararında ıslahla arttırılan miktar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi kabul edilmiş ve Dairemizce de bu görüş benimsenmiştir

Mahkemece ıslah dikkate alınarak alacakların tamamına ilk kısmi davadan faize karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir" (Y 9 HD 19112002 T, 2002/9427 E, 2002/21475 K) (Legal 2002/1-127-128)

3- Yargıtay kararlarına göre dava açmadan, davalı ihtarla temerrüde düşürülmüşse, ıslahla arttırılan miktar için ihtar tarihinden itibaren faiz istenebilecektir

- "Davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 21052001 tarihinde açtığı kısmi davada kıdem tazminatı, ücret, fazla mesai, yıllık izin ücreti, vergi iadesi ile hafta ve bayram tatili gündeliklerinden şimdilik toplam 640000000-TL`nin kıdem tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile, sair alacaklarının ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir
Mahkemece, "kısmi davadan önce işverene ihtarname çekilip tebliğ edildiği, ihtarnamede ödeme günü belirtilmediğinden kısmi davada istenen miktarlar ile sonradan arttırılan kalemlere ilişkin miktarlara 21052001 kısmi dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir

Davacı (alacaklı) açacağı kısmi davadan önce borçluyu temerrüde düşürmüş ve yargılamanın devamı sırasında kısmi ıslah yolu ile müddeabihi arttırmış veya ek dava açmış ve kısmi dava ile birleştirilmiş ise, bu temerrüt ihtarının bu iki halde borçlu temerrüdünü oluşturup oluşturmayacağı sorununun da çözümlenmesi gerekir

Genel olarak ihtarın normal gerçekleşme tarzı, alacaklının sırf ödeme talebinden ibaret iradesini borçluya iletmesidir Alacaklı tarafından borçluya yöneltilen ihtar, onun ödemeyi talep ettiğini tereddüde yer bırakmayacak biçimde açık ve kesin bir şekilde ortaya koymalıdır Uygulamada ihtar yerine geçen işlem olarak dava açılması veya icra takibi yapılması halinde de temerrüdün oluşacağı kabul edilmektedir (Bkz Dr Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İst 1992 sh: 27 vd)

O halde bir borç ilişkisinde alacaklının temerrüt faizi talep edebilmesi için, iki temel şartın bir arada bulunması gerekir Borcun bir para borcu olması ve borçlu temerrüdünün gerçekleşmesi gerekir

Bu ilkeleri somut olaya uyguladığımızda; davacı, kısmi davayı açmadan önce doğan para borcu için işverene gönderdiği ihtarnamede fazla çalışmalara ilişkin alacaklarının, hafta sonu çalışmalarına ilişkin alacaklarının, kullanmadığı yıllık izinlerine ilişkin alacaklarının derhal bankadaki hesabına yatırılmasını, aksi halde alacaklarını faizi ile tahsil edeceğini ihtaren bildirmiş, ihtarname işverene usulüne uygun tebliğ edilmiş bulunduğundan ihtarnamede sayılan alacaklar için davadan önce temerrüt oluşmuştur

1- Bu nedenle ücret alacağı dışındaki alacaklar için ihtarnamenin tebliği ile temerrüt oluştuğundan kısmi davadaki istek ve ıslahla arttırılan miktara temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir ise de mahkemece bu iki istek için ilk dava tarihi bulunan 21052001 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru değilse de temyiz edenin sıfatı nedeni ile bu husus bozma nedeni yapılmamıştır Bu nedenlerle direnme kararı yerindedir

2- Davacı ihtarnamede ücret alacağını talep etmemiş olup, bu kesim için işveren davadan önce temerrüde düşürülmediğinden kısmi dava ile istenen miktara bu davanın açıldığı 21052001 tarihinden, kısmi ıslahla arttırılan miktara, kısmi ıslahın yapıldığı 21032002 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken ücret alacağı talebinin tümüne 21052001 ilk dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır Ücret alacağı yönündeki direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır" (YHGK 05032003 T, 2003/9-80 E, 2003/130 K - ABD 2003/3-212 vd) (Aynı doğrultuda: YHGK 05032003 T, 2003/9-76 E, 2003/126 K- Yargı Dünyası 2003/7-26 vd - YKD 2003/7-1021 vd)

4- Yargıtay ıslah isteminde faiz talep edilmediği takdirde, ıslah ile arttırılan bölüm için faize hükmedilmeyeceği görüşündedir


- "Davacı işçi, işverene gönderdiği 22052000 günlü ihtarnamede, kıdem tazminatı ve alacakları toplamı olarak 2425000000-TL istemiş, dava dilekçesinde ise fazlaya dair haklarını saklı tutarak toplam 520000000-TL istemiştir Bu alacağın, 10 milyon TL`lik kıdem tazminatı bölümüne iş akdini fesih tarihinden, bakiyesine ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir

Davacı ıslah dilekçesinde ise, faiz istemine yer vermemiştir Mahkemenin dava dilekçesindeki kıdem tazminatı dışındaki kesim için dava tarihinden, ıslah ile arttırılan kısım için ise ıslah dilekçesinin havale tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki kararını davacı vekili, tüm alacaklar bakımından dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerektiğini iddia ederek temyiz etmiştir

Bilirkişi hesap raporunda alacaklar belirlenmiş, bunun üzerine davacı 3448179343-TL olarak dava dilekçesinin müddeabih kısmını, 15102001 hakim havale tarihli ıslah dilekçesi ile faiz konusunda bir açıklama yapmayarak mahkemeye vermiş ve 05122001 tarihinde harcını ödeyerek arttırmıştır

Mahkemece kıdem tazminatına 30042000 tarihinden başlamak üzere mevduata uygulanan en yüksek faiz oranında, diğer alacakların her birisinin 10000000-TL`lik kısmına 04072000 tarihi olan dava tarihinden, diğer kısımlara ise 15012001 ıslah tarihinden faiziyle davalıdan tahsiline, vergi iadesi ve nema alacağı talebinin reddine karar verilmiştir
Davacı, alacaklara dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi yönünden bozulmasını istemiş olduğundan özel dairece dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekçesiyle karar bozulmuştur

Mahkemece eski kararda direnilmiştir

Hemen belirtelim ki, ıslah isteminde davacı faiz talep etmediğinden kural olarak ıslah ile arttırılan bölüm için faize hükmedilmemesi gerekir Ne var ki, aleyhe temyiz olmadığından artık bu husus nazara alınamaz Öte yandan, davacı ilk temyiz dilekçesinde açıkça tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz talep etmiş olduğundan, artık ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki istemden feragat ettiği kabul edilmelidir
Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin ıslah ile arttırılan alacak kesimi için, davalının ıslah tarihinde temerrüde düşeceği ve faize de ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur Ancak somut olayın özelliğine göre; ıslah dilekçesinin havale tarihi ile ıslah harcının yatırılma tarihi arasında 1,5 ay kadar süre bulunduğundan, harcın yatırıldığı tarihte ıslahın yapıldığı ve temerrüdün oluştuğu kabul edilerek 05122001 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönünde hükmün düzeltilerek onanması gerekir" (YHGK 09122002 T, 2002/9-808 E, 2002/801K) (ABD 2002/4-181 vd)

ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

Zamanaşımı Yönünden;


1- Kısmi dava açılması ile alacağın yalnız o kısmı için zamanaşımının kesildiği, dava dışı kalan kısım hakkında bu hak saklı tutulsa bile zamanaşımının kesilmeyeceğine dair Yargıtay kararları kökleşmiştir

- "İlk davayı açarken sebepsiz mal edinme hükümleri uyarınca davalı kurumdan alacaklı olduğunu bilen davacının bir kısım hakkını saklı tutarak bir kısmını dava etmiş olması saklı tutulan kısım hakkında BK m 133 uyarınca zamanaşımının kesilmesini gerektirmez Davalı vekilinin usulünce yaptığı zamanaşımı savunmasının kabulü gerekir" (YHGK 23111966 T, 593-296)

-"İlk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması zamanaşımını kesemez" (Y 4 HD 13031981 T, 1164/3171) Aynı doğrultuda; (Y 9 HD 11031982 T, 1571/2579) (13 HD 04101984 T, 4314/5939) (YHGK 18091985 T, 9/101-690) (2 HD 16051989 T, 1985/4726) (13 HD 22091992 T, 6218/6892) (4 HD 21031996 T, 1695/2128) (YHGK 29051996 T, 2/296-424)

(Yukarıdaki kararlar Prof Dr Baki Kuru HUMK - 2001 Basım Cilt II 1541-1542-1543-1544`den alınmıştır)

-"İşçinin fazla çalışma, hafta tatili ve bayram tatili alacakları için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi dava, talep edilmeyen miktarlar bakımından zamanaşımını kesmez" (Y 9 HD 19122000 T, 14201/19121) (İBD 2002/3-823)

2- Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki dönemdeki kararlar da aynıdır
-"Davacıların ıslah dilekçesinde ileri sürdükleri istemin ıslah yolu ile talep sonucunun arttırılması şeklinde olsa da, yeni bir dava niteliğinde bulunduğu ve HUMK`un 195 vd maddelerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir Bu nedenle davalının ıslah dilekçesine karşı ileri sürdüğü zamanaşımı itirazı öncelikle incelenip bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmelidir" (Y 4 HD 11032002 T, 2001/11945 E, 2002/2795 K) (YKD 2002/8-1170-1171)

- "Davacı 20062001 tarihli ıslah dilekçesi ile arta kalan maddi zararını istemiş olup, davalı süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur Zararlandırıcı eylem sonucu doğan zararın daha önce açılan davada istenmeyen bölümünün 20062001 günlü dilekçeyle istenmesi ve dilekçenin "ıslah" dilekçesi olduğunun ileri sürülmesi, istemin konusu itibariyle bu dilekçenin ayrı bir dava olduğu özelliğini ortadan kaldırmaz Böyle olunca da bir dava dilekçesinde bulunması gereken koşulların aranması yine bir davaya karşı ileri sürülebilecek savunmaların buna karşı da sürülebileceği kabul edilmelidir Bu bağlamda bunun yeni bir istemi ve tazminat miktarını içermesi itibariyle bu bölüm için zamanaşımı itirazının ileri sürülebileceği usul kurallarına uygun bir sonuçtur" (Y 4 HD 22102002 T, 8851/11854) (YKD 2003/ 2-188-189)

- "Ek dava kısmi davadan bağımsız bir dava olup, açılan ilk davadan ayrı değerlendirilmesi gerekir Kısmi dava ek dava için bir tespit niteliğindedir Islah ise tek taraflı olup, açılan bir dava içinde gerçekleştirilen bir usul işlemidir Ek dava ve ıslah kavramlarını aynı şekilde yorumlayarak, ek davada ileri sürülen zamanaşımı itirazının ilk davadaki dava tarihine göre reddedilmesi hatalıdır Ek dava ile istenilen yıllık ücretli izin ve fazla mesai karşılığı ücret alacakları fesih tarihine göre ek davanın açıldığı tarihte beş yıllık zamanaşımına uğradığından ek dava ile istenilen bu alacakların reddi gerekir" (Y 9 HD 17022003 T, 13820/1673) (Yargı Dünyası 2003/7-47-48)

3-Yargıtay haksız fiil (trafik kazası) nedeniyle açılan kısmi davada zararı kesinleştiren rapor tarihinden bir yıl, zarara neden olan olay tarihinden itibaren beş yıl (uzamış ceza zamanaşımı) içinde ıslah dilekçesi verilmez ise, ıslahla arttırılan zarar miktarının zamanaşımına uğradığını belirtmektedir

- "Davaya konu trafik kazası 21071996 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının kalıcı iş gücü kaybına ilişkin rapor 15112000 tarihini taşımaktadır Davacı 05041999 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, 25032002 tarihli ıslah dilekçesi ile bu saklı tutulan kısmın hüküm altına alınmasını istemiştir Davalılar ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını savunmuşlar, yerel mahkeme ıslah edilen dava, önceki davanın devamı olduğu, yeni dava açılmış sayılmayacağı ve ilk dava ile ıslah dilekçesi arasında beş yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı def`ini reddetmiştir

Islah olarak adlandırılan dilekçe HUMK`un 83 ve devamı maddelerinde yer aldığı biçimde ve aynı yasanın 87 maddesindeki usule ait bütün işlemlerin değiştirilmesini öngördüğü halde, bu davaya konu ıslah dilekçesi ilk dava dilekçesinde geriye kalan hakların saklı tutulmasından sonra fazla çıkan zararın istenmesini içermektedir Davacı bu nitelikteki bir olay için ayrı bir dava ile de geriye kalan zararını isteyebilirdi Bu hususta Anayasa Mahkemesi`nin HUMK`un 87 maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi ıslah edemez" hükmünün iptalinden sonra müddeabihin ıslahı da olanaklı kılınmıştır Şu durumda Anayasa Mahkemesi`nin kararından sonra bu nitelikteki bir istem için ayrı bir dava açılıp, eldekiyle birleştirme yoluna gidilmeyecek aynı dava içinde geriye kalan miktar istenebilecektir Bunun için de, yeni bir dava açılmış gibi, istem miktarını içeren dilekçe karşı tarafa tebliğ edilecek, harç yatırılacaktır

Böyle bir dilekçe ıslah olarak nitelendirilse bile, zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi hususları kesmeyecektir Şu durumda böyle bir dilekçenin bu tür uyuşmazlıklarda başlı başına bir dava olarak kabulü gerekir Islah dilekçesi ile istenen, daha önceki dava dışında kalan bir alacağı içermektedir Bu bakımdan ilk dava ile davanın açılması, daha sonraki ıslah dilekçesindeki miktar için zamanaşımını kesmez, bu nedenle yerel mahkemenin gerekçesi doğru değildir Öte yandan davacının yaralanması sonucu gelişen durumun en geç Adli Tıp Kurumu`nun daimi iş gücü kaybına ilişkin 15112000 tarihli raporuna kadar devam ettiği, böylece davacının bu tarihten itibaren ancak bir yıllık sürede davasını açabileceği kabul edilmelidir

Borçlar Kanunu`nun 60 maddesindeki ceza zamanaşımı, olay tarihinden başlar ancak, gelişen bir durum olduğu takdirde işlemez Gelişen durum 15112000 tarihinde sonuçlandığına, olay tarihinden itibaren beş yıl, rapor tarihinden itibaren bir yıl içersinde ıslah dilekçesi verilmediğine göre ıslah dilekçesi ile istenen zarar miktarının zamanaşımına uğradığının kabulü ile bu kalem isteme yönelik davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir" (Y 4 HD 04112003 T, 10558/12734) (Legal 2003/12-3127 vd)

Hak Düşürücü Süre Yönünden

1- Kısmi dava ile, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan kesimi için hak düşürücü sürenin korunduğu, kısmi dava dışı kalan (saklı tutulan) alacak kesimi için hak düşürücü sürenin korunmadığı yerleşik Yargıtay karalarındandır

- "Kamulaştırma bedelinin arttırılması davaları müddete tabi olup, bu süre hak düşürücü süredir Hakkın saklı tutulduğu hallerde de sonradan açılan davanın da bu süre içinde açılması gerekir" (Y 5 HD 04051989 T, 23307/9906) Aynı doğrultuda; (Y 5 HD 30011986 T, 15480/ 959)

- "Kamulaştırma Kanununun 38 maddesi uyarınca fiili el atma tarihinden itibaren 20 yıl geçmekle taşınmaz malın malik ve zilyetlerinin her türlü dava hakkı düşer Bu süre hak düşürücü olduğundan kesilmez ve tatile de uğramaz Kısmi olarak açılan ilk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması süreyi uzatmaz" (Y 5 HD 22061998 T, 8635/10095)
(Yukarıdaki kararlar Prof Dr Baki Kuru HUMK 2001 Basım Cilt II sh: 1544-45 ve 46`dan alınmıştır)

2- Anayasa Mahkemesi`nin kararından sonra da Yargıtay`ın görüşü değişmemiştir
- "Kamulaştırma bedelinin arttırılması davası, kamulaştırma işleminin tebliğinden, tebligat yoksa, ferağ tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir
Olayımızda tebligat ve ferağ olmadığına göre dava tarihi olan 25102001 tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içersinde her türlü maddi hata isteminde bulunulması gerektiği gibi ıslah talebinin de bu 30 günlük hak düşürücü süre içinde yapılması gerekir

Dava dilekçesinde istem sınırlandırılarak talepte bulunulmuştur Dava tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre geçtikten çok sonra verilen ıslah dilekçesiyle ek talepte bulunulması mümkün değildir HUMK`nun 87/son fıkrasının Anayasa Mahkemesi`nce iptali de davacıya yeniden istemde bulunma hakkı vermez

Bu nedenle ilk dava dilekçesindeki istemle bağlı kalınması gerekirken ıslah kabul edilmek suretiyle kamulaştırma bedelinin fazla arttırılması,
Doğru görülmemiştir" (Y 5 HD 17022003 T, 2002/20292 E, 2003/1227 K) (Yargı Dünyası 2003/6-70-71)


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla