Şengül Şirin
|
Cevap : Irak
Irak, Batı Asya'da devlet (D 'sunda iran, K 'inde Türkiye, B 'sında Suriye ve Ürdün, G 'inde Suudi Arabistan ve Irak-Suudi Arabistan tarafsız bölgesi ve G -D 'da Basra körfezi vardır ); 434 000 km2 (tarafsız bölge dışında); 15 500 000 nüf
Başkenti Bağdat 
COĞRAFYA büyük doğal birimler ve insan birimleri Resmi dili arapça
Birinci Dünya savaşı'ndan sonra Osmanlı imparatorluğu'ndan kopan parçalardan biri üzerinde kurulan Irak devleti, alüvyonlu Mezopotamya çanağıyla, Osmanlılar döneminde göçebelerin yaşamayı başardıkları başlıca kent merkezi olan başkent Bağdat çevresinde örgütlendi Irak'ın toprakları, B 'dan (Fırat'ın sağ kıyısının büklümü) Suriye çölünün Üçüncü Zaman tortulları, D 'dan Zagros dağlarının eteğindeki kaynaşmış birikinti konileriyle (bunlar K 'deki Irak Cezire'sinde, Toroslar' ın kenarında daha düzenli bir dağ eteği ovasına ulaşır) sınırlanan dev bir çöküntü havzasıdır Bu havzada Dicle'nin ve çığırı düzensiz olan Fırat'ın alüvyonları çökelir Çanak, alçak ovada, Antikçağ'da Sümerler döneminde de var olan, ama İ S 'ki ilk yüzyıllarda büyük ölçüde gelişen önemli göl ve bataklık kesimlerinin bulunmasını açıklayan tektonik hareketlerin hâlâ etki-sindedir Mezopotamya'nın B 'sında Irak topraklan "verimli hilal" in ortasını kapsayan tortul platolar üzerinde geniş alanlara yayılır Bu platoların ve Mezopotamya çanağının iklimi, nemlerini daha önce Doğu kıyısı üzerine boşaltmış Akdeniz kökenli ender kış alçak basınçlarının getirdiği yağışların (yıllık ortalama yağış 100 -200 mm arasındadır) görüldüğü bir yarı çöl iklimidir; burada yalnızca sulu tarım yapılabilir Buna karşılık K 'de, Cezire' , deki doğal fıstık ağaçlı bozkırda yağışlar artar (200-400 mm arası) ve yağmura bağlı ekimler yapılan geniş bir kırsal şerit (bol yağışlı Toros ve Zagros dağlarının kenarında devam eder) ve doğal bir orman örtüsü ortaya çıkar
Bu çelişki etnik kitlelerin dağılımında da görülür Kuzeyin yağmura bağlı ekim alanlannda, toplam nüfusun yaklaşık on beşte birini oluşturan bir kürt azınlığı ve Türkmenler yaşar; oysa Mezopotamya çanağı bütünüyle araplaşmıştır Araplar arasında en büyük karşıtlık dinsel alandadır Özellikle Necef ve Kerbela gibi önemli kutsal yerleri içeren ülkede çoğunlukta oldukları sanılan şiiler (% 50-55) kırsal kesimde, sünnilerse Bağdat'ta, Basra'da, genel olarak kentlerde ve ülkenin güneyinde çoğunluktadır Buna karşılık, Cezi-re'de cebel Sincar'a sığınmış olan yezidi-ler (30 000 nüf ) bir yana bırakılırsa Kürtler genellikle sunnidir Kürtler egemen bir soy ya da dinsel bir şef (Barzani gibi) tarafından yönetilirler; Kürtler ya uzun süre önce yerleşik düzene geçmişlerdir ve kuru tarım uygulamaktadırlar ya da yarı göçebe yaşarlar Siyasal girişimleri bulunmayan ova şiileri (örneğin nüfusu 60 000'i bulan Lurlar) Bağdat iktidarını hiç tehdit etmediler ve ülkenin aşağı kesimindeki tek bütünleşme sorunu, kamış keserek, pirinç yetiştirerek ya da manda besleyerek yaşayan güneydeki bataklık halklarıdır (Madenler); buna karşılık ülkenin yukarı kesimindeki kürt ayaklanmaları ulusal birliği birçok kez tehlikeye sokmuştur Bataklıklarda yaşayan bu Araplar'ın nüfusu yaklaşık 400 000'dir ve hepsi de şiidir
Ayrıca Irak'ta, özellikle de Musul yönetim bölümünde, birçok hıristiyan topluluğu vardır Bunlar, nesturi ve kaideli (yaklş 475 000 inanan), Suriyeli (35 000), ermeni (25 000), sabii (15 000) ve latln (3 500) kökenlidir Bağdat'ta toplanan musevile-rin sayısı bugün ancak 2 500 kişi kadardır Irak'ta çeşitli etnik ve dinsel toplulukların bulunması, özümlemeye daha iyi karşı koyan dağlık, bataklık kesimlerde ve kutsal yerlerde gücü ortaya çıkan bir cemaat bilincini sürekli canlı tutmaktadır
ekonomi
Kuzeyin, yağışa dayalı ekim yapılan kırsal bölgelerinde yaşam, temel olarak kış tahıllarına (buğday ve arpa), hayvancılığa ve bazı kesimlerde ticari tarım olarak biraz da tütüne dönük yoğun ve sürekli bir köyler ağına dayanır Buna karşılık, Mezopotamya ovasının işlenip değerlendirilmesi süreklilik göstermez ve yeterli olmaktan çok uzaktır Binlerce yıl boyunca bu iş, Dicle ile Fırat'ın yıkıcı taşkınlarıyla engellenmiştir Bunlar, ancak son zamanlarda (1956) ovada yapılan büyük su bentleri (Dicle üzerinde, Bağdat'ın yukarı tarafında, Samerra barajı ve Tartar vadisi çanağı; Fırat üzerinde Habbaniye barajı ve çanağı) ve dağlık kesimde, Dicle'nin kollarından Büyük Zap, Küçük Zap ve Diyale üzerinde yapılan büyük regülatör barajları sayesinde önlenebilmiştir Ovanın tarımsal amaçlarla kullanılması, Antikçağ' ın ve islamlığın ilk zamanlarının refah içinde geçen yüzyıllarından bu yana, özellikle XIII yy 'daki istilalar sonucu zaten büyük ölçüde gerilemiş ve göçebelerin kitlesel bir biçimde yayılıp kapladıkları ovada ekili alanların yüzeyi 1918'de 380 000 ha'a kadar düşmüştü O tarihten bu yana, Fırat üzerinde Hindiye ve Dicle üzerinde Kut ül -Amare barajları ve özellikle, ırmaklar boyunca yer alan motorlu pompalar sayesinde tarımda büyük bir canlanma oldu Ama yine de ovadaki ekili alanların, 80 bin km2'lik bir potansiyele karşılık, hâlâ yaklaşık 35 000 km2 olduğu sanılmaktadır
Yapılan tarımların düzensizliği ve nadas alanlarının genişliği pirinç ve mısır ekiminin güney dışında yetersizliği, ticari tarımların (pamuk) ve yalnızca güneyde iki ırmak kıyısı ve Şattülarap boyunca bir kuşak gibi uzanan büyük palmiyelikler (bunlardan elde edilen hurmalar dışsatımda önemli bir fazlalık oluşturur ve Irak'ı dünyanın birinci hurma dışsatımcısı yapar) biçiminde gelişmiş olan meyve bahçelerinin azlığı, mezopotamya tarımının genelde çok ilkel nitelikli olduğunu gösterir Bunun yanı sıra, gayet elverişsiz olan toplumsal koşullar da (bedevi kabile reislerinin egemen olduğu dönemlerden kalma büyük toprak mülkiyetinin üstün durumu ve bunun yörenin dağlık kesimindeki küçük toprak mülkiyetiyle çelişmesi), ancak oldukça yakın bir tarihte (1958) yapılan bir toprak reformuyla değiştirilebilmiştir Ne var ki, bu ilkel teknik çerçeve içinde söz-konusu reform, uzun yıllar boyunca, iktisadi bir düzensizliğe ve bir üretim düşüşüne yol açtı; son zamanlarda girişilen büyük kolektif işletmeler (1980'de 400 000 ha) denemesiyse, henüz istenilen sonuçları vermedi Arap Ortadoğu'sunun sulanabilir en büyük toprak rezervine sahip olan Irak, bir aykırılık oluşturacak biçimde tahıl dışalımcısı bir ülke olarak kaldı (yılda 1 Mt'dan fazla)
Ülkenin modernleşmesi ve gelişmesi petrole dayanmaktadır Önceleri (1927'den başlayarak) kuzeyde (Kerkük ve Musul bölgelerinde, Zagros dağlarının kenar kıvrımlarındaki yataklarda) işletilen petrol (bir boruhattıyla, önce Trablusşam [Lübnan] ve Hayfa'ya [israil], sonra Say-da [Lübnan] ve Baniyas'a [Suriye, 1952], 1977'den beri de 35 Mt kapasiteli bir bo-ruhattıyla iskenderun'a [Türkiye] ve aynı zamanda tekrar Baniyas üzerinden dışarıya satıldı) daha sonra ülkenin güney ucunda da (Rümeyle yatakları) bulunup (1953-1958) işletilmeye başlandı Bugün, üretimin önemli bir bölümü buradan yapılmakta ve Şattülarap ağzındaki Fav limanından, Basra körfezi yoluyla, dışarıya satılmaktadır 1978'de 168 Mt'luk yüksek bir miktara ulaşan üretim, 1980' de, iran-lrak savaşı'ndan hemen önce, 138 Mt'a düşürüldü (rezervleri idareli kullanmak amacıyla) Petrol gelirleri (1970' te yalnızca 520 milyon dolarken 1980'de 20 milyar doların üstünde) belli bir sanayi gelişmesinin finansmanına olanak sağladı (Basra yakınlarında petrokimya; Şattül-arap'ın sağ kıyısında Hor el-Zü-beyr demir-çelik fabrikası; Bağdat çevresinde çeşitli hafif sanayiler; çimento fabrikaları; şeker fabrikaları) Sanayinin sosyalizasyon oranı % 50'nin biraz üstündedir (ticarette yaklaşık % 60) Ünlü Irak Petrol şirketi'ni de içeren petrol kesimiy lannda, toplam nüfusun yaklaşık on beşte birini oluşturan bir kürt azınlığı ve Türkmenler yaşar; oysa Mezopotamya çanağı bütünüyle araplaşmıştır Araplar arasında en büyük karşıtlık dinsel alandadır Özellikle Necef ve Kerbela gibi önemli kutsal yerleri içeren ülkede çoğunlukta oldukları sanılan şiiler (% 50-55) kırsal kesimde, sünnilerse Bağdat'ta, Basra'da, genel olarak kentlerde ve ülkenin güneyinde çoğunluktadır
Buna karşılık, Cezi-re'de cebel Sincar'a sığınmış olan yezidi-ler (30 000 nüf ) bir yana bırakılırsa Kürtler genellikle sunnidir Kürtler egemen bir soy ya da dinsel bir şef (Barzani gibi) tarafından yönetilirler; Kürtler ya uzun süre önce yerleşik düzene geçmişlerdir ve kuru tarım uygulamaktadırlar ya da yarı göçebe yaşarlar Siyasal girişimleri bulunmayan ova şiileri (örneğin nüfusu 60 000'i bulan Lurlar) Bağdat iktidarını hiç tehdit etmediler ve ülkenin aşağı kesimindeki tek bütünleşme sorunu, kamış keserek, pirinç yetiştirerek ya da manda besleyerek yaşayan güneydeki bataklık halklarıdır (Madenler); buna karşılık ülkenin yukarı kesimindeki kürt ayaklanmaları ulusal birliği birçok kez tehlikeye sokmuştur Bataklıklarda yaşayan bu Araplar'ın nüfusu yaklaşık 400 000'dir ve hepsi de şiidir
Ayrıca Irak'ta, özellikle de Musul yönetim bölümünde, birçok hıristiyan topluluğu vardır Bunlar, nesturi ve kaideli (yaklş 475 000 inanan), Suriyeli (35 000), ermeni (25 000), sabii (15 000) ve latln (3 500) kökenlidir Bağdat'ta toplanan musevile-rin sayısı bugün ancak 2 500 kişi kadardır Irak'ta çeşitli etnik ve dinsel toplulukların bulunması, özümlemeye daha iyi karşı koyan dağlık, bataklık kesimlerde ve kutsal yerlerde gücü ortaya çıkan bir cemaat bilincini sürekli canlı tutmaktadır
ekonomi
Kuzeyin, yağışa dayalı ekim yapılan kırsal bölgelerinde yaşam, temel olarak kış tahıllarına (buğday ve arpa), hayvancılığa ve bazı kesimlerde ticari tarım olarak biraz da tütüne dönük yoğun ve sürekli bir köyler ağına dayanır Buna karşılık, Mezopotamya ovasının işlenip değerlendirilmesi süreklilik göstermez ve yeterli olmaktan çok uzaktır Binlerce yıl boyunca bu iş, Dicle ile Fırat'ın yıkıcı taşkınlarıyla engellenmiştir Bunlar, ancak son zamanlarda (1956) ovada yapılan büyük su bentleri (Dicle üzerinde, Bağdat'ın yukarı tarafında, Samerra barajı ve Tartar vadisi çanağı; Fırat üzerinde Habbaniye barajı ve çanağı) ve dağlık kesimde, Dicle'nin kollarından Büyük Zap, Küçük Zap ve Diyale üzerinde yapılan büyük regülatör barajları sayesinde önlenebilmiştir Ovanın tarımsal amaçlarla kullanılması, Antikçağ' ın ve islamlığın ilk zamanlarının refah içinde geçen yüzyıllarından bu yana, özellikle XIII yy 'daki istilalar sonucu zaten büyük ölçüde gerilemiş ve göçebelerin kitlesel bir biçimde yayılıp kapladıkları ovada ekili alanların yüzeyi 1918'de 380 000 ha'a kadar düşmüştü O tarihten bu yana, Fırat üzerinde Hindiye ve Dicle üzerinde Kut ül -Amare barajları ve özellikle, ırmaklar boyunca yer alan motorlu pompalar sayesinde tarımda büyük bir canlanma oldu Ama yine de ovadaki ekili alanların, 80 bin km2'lik bir potansiyele karşılık, hâlâ yaklaşık 35 000 km2 olduğu sanılmaktadır
Yapılan tarımların düzensizliği ve nadas alanlarının genişliği pirinç ve mısır ekiminin güney dışında yetersizliği, ticari tarımların (pamuk) ve yalnızca güneyde iki ırmak kıyısı ve Şattülarap boyunca bir kuşak gibi uzanan büyük palmiyelikler (bunlardan elde edilen hurmalar dışsatımda önemli bir fazlalık oluşturur ve Irak'ı dünyanın birinci hurma dışsatımcısı yapar) biçiminde gelişmiş olan meyve bahçelerinin azlığı, mezopotamya tarımının genelde çok ilkel nitelikli olduğunu gösterir Bunun yanı sıra, gayet elverişsiz olan toplumsal koşullar da (bedevi kabile reislerinin egemen olduğu dönemlerden kalma büyük toprak mülkiyetinin üstün durumu ve bunun yörenin dağlık kesimindeki küçük toprak mülkiyetiyle çelişmesi), ancak oldukça yakın bir tarihte (1958) yapılan bir toprak reformuyla değiştirilebilmiştir Ne var ki, bu ilkel teknik çerçeve içinde söz-konusu reform, uzun yıllar boyunca, iktisadi bir düzensizliğe ve bir üretim düşüşüne yol açtı; son zamanlarda girişilen büyük kolektif işletmeler (1980'de 400 000 ha) denemesiyse, henüz istenilen sonuçları vermedi Arap Ortadoğu'sunun sulanabilir en büyük toprak rezervine sahip olan Irak, bir aykırılık oluşturacak biçimde tahıl dışalımcısı bir ülke olarak kaldı (yılda 1 Mt'dan fazla)
Ülkenin modernleşmesi ve gelişmesi petrole dayanmaktadır Önceleri (1927'den başlayarak) kuzeyde (Kerkük ve Musul bölgelerinde, Zagros dağlarının kenar kıvrımlarındaki yataklarda) işletilen petrol (bir boruhattıyla, önce Trablusşam [Lübnan] ve Hayfa'ya [israil], sonra Say-da [Lübnan] ve Baniyas'a [Suriye, 1952], 1977'den beri de 35 Mt kapasiteli bir bo-ruhattıyla iskenderun'a [Türkiye] ve aynı zamanda tekrar Baniyas üzerinden dışarıya satıldı) daha sonra ülkenin güney ucunda da (Rümeyle yatakları) bulunup (1953-1958) işletilmeye başlandı Bugün, üretimin önemli bir bölümü buradan yapılmakta ve Şattülarap ağzındaki Fav limanından, Basra körfezi yoluyla, dışarıya satılmaktadır 1978'de 168 Mt'luk yüksek bir miktara ulaşan üretim, 1980' de, iran-lrak savaşı'ndan hemen önce, 138 Mt'a düşürüldü (rezervleri idareli kullanmak amacıyla) Sanayinin sosyalizasyon oranı % 50'nin biraz üstündedir (ticarette yaklaşık % 60) Ünlü Irak Petrol şirketi'ni de içeren petrol kesimiyse, tümüyle ulusallaştırılmış durumdadır (1975'ten bu yana) Sonuç olarak, yararlanılabilir büyük toprak rezervleri ve petrol kaynaklarıyla (4 milyar tonu aşkın rezervler ve ayrıca 800 milyar m3 dolayında doğal gaz rezervleri) Irak, Arap Orta-doğusu'nun kuşkusuz en dengeli gelişme olanaklarına sahip ülkesidir Dış ticaret bilançosu, petrol dışsatımı sayesinde, büyük ölçüde fazlalık göstermekte ve normal yıllarda dışalım harcamalarını 4 ya da 5 kat fazlasıyla karşılamaktadır
Petrol gelirleri (1970' te yalnızca 520 milyon dolarken 1980'de 20 milyar doların üstünde) belli bir sanayi gelişmesinin finansmanına olanak sağladı (Basra yakınlarında petrokimya; Şattül-arap'ın sağ kıyısında Hor el-Zü-beyr demir-çelik fabrikası; Bağdat çevresinde çeşitli hafif sanayiler; çimento fabrikaları; şeker fabrikaları)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|