Doktorluk nedir sorusuna teknik olarak; orta öğretimden sonra tıp fakültesi eğitimini tamamlamak, tıp doktorluğu diplomasını alarak sağlık hizmeti vermektir şeklinde yanıt verilebilir

Bu sorunun başka yanıtları da vardır

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof

Dr

Güliz İkizoğlu, 14 Mart Tıp Bayramı Konuşması’nda bakın nasıl yanıtlamış bu soruyu

“Doktorluk, hakkında en çok yazılıp çizilen, filmlere, televizyon dizilerine en çok konu olan meslektir

Peki, bizler gerçekten de üstlerine beyaz bir önlük giyip Tanrıyı oynayan kişiler miyiz? Yoksa görünenlerin altında başka şeyler mi var?
Ben bugün sizlere alışılagelmiş konuşmalardan farklı bir konuşma yapacağım

Bu meslekte 19 yılını doldurmuş bir doktor olarak doktorluğu bir de benim gözlerimden görmenizi istedim
Doktorun Özellikleri Neler Olmalıdır? Doktorluk, aklınız ermeye başladığı andan itibaren yüreğinize çöreklenen bir idealdir

Doktorluk, liseden sonra kazandığınız bir sınavla gerçekleşen çocukluk hayallerinizdir

Doktorluk, gençliğinizin en güzel yıllarını çalışma salonlarında ders çalışarak geçirmektir

Doktorluk, Pediatri kliniğinde pnömoni tanısıyla annesinden ayrı yatan bir çocuğu her gün kollarınızda avutup, daha sonra pnömoni olup iki hafta antibiyotik tedavisi almaktır

Doktorluk, durumu ağır olan hastanızı rüyalarınızda görmek, sabahları yüreğinizde bir yumrukla uyanmak, hastanız iyi olduğunda bulutların ardından çıkan pırıl pırıl bir güneştir

Doktorluk, hayata ve yaşayan her şeye saygı duymak, günü geldiğinde hastanızın, günü geldiğinde dalı kırılmış bir ağacın, günü geldiğinde yaralı bir kedinin yardımına koşmaktır

Doktorluk, bir aile olmak, büyüklerinize “ağabey”, “abla” demektir

Doktorluk, yaşamın uçuculuğunu ve ölümün kaçınılmazlığını herkesten iyi bilmek, yine de bu sonu geciktirmek için geceli gündüzlü çalışmaktır
Doktorluk, başkalarının bakmaya dayanamadığı hastalarınıza kucak dolusu sarılmak, onların teşekkürleriyle zenginleşmektir

Ve hepsinden ötesi bugün güzel yurdumuzda doktorluk, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen, boşluğunun doldurulması imkansız büyük bir önderi, minnet ve her geçen gün artan bir özlemle anarak yaşamaya çalışmaktır…”