Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler

Eski 07-19-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler



DEPRESYONDA ÇARE ARAMA DAVRANIŞI

Depresyonda çare arama davranışı depresyonun kavramsallaştırılma biçimiyle ilişkilidir Depresif duygudurum bir insanlık hali olarak görüldüğünde çare aranmaz ya da yakınlardan destek beklenir Tıbbi olmayan kavramsallaştırma biçimlerinin doğal sonucu tıbbi olmayan çözüm arayışları ola¬caktır Bunlar arasında geleneksel tedaviciler önemli bir yer tutar Klinik tabloda somatizas-yonun ön planda olması depresyon hastalarının ruh sağlığı dışında kalan sağlık kuruluşlarına başvurması ile sonuçlanacaktır Tüm dünyada depresyon konusunda bilgilenmenin artması sonu¬cunda ruh sağlığı hizmetlerine başvuru artmakla birlikte tüm toplumlarda farklı çare arama biçim¬leri değişen oranlarda yanyana varlıklarını sürdürmektedir Depresyon için psikiyatrik tedaviye başvurma kültürel etmenlerin yanısıra pek çok diğer etmen tarafından belirlenmektedir

Tedavi arama davranışını arttıran demografik değişkenler kadın olmak ve ileri yaş olarak bildirilmiştir (Parker ve Brown 1979, Maier ve ark 1992, Moller-Leimkuhler 2000) Tedavi arama davranışını arttıran klinik değişkenler hastalık şid¬deti ve belirti sayısı (Dew ve ark 1988, Kendler 1995), psikomotor retardasyon, intihar düşünceleri, komorbid mani, komorbid panik bozukluğu (Galbaud du Fort ve ark 1999), intro¬vert ve anankastik kişilik yapısı (Meier ve ark 1992), obsesif kompulsif bozukluk belirtileri (Bucholz ve Dinwiddie 1989) olarak bildirilmiştir

Eşlik eden madde kullanım bozukluğunun tedavi başvurusunu ne yönde etkilediği tartışmalıdır (Galbaud du Fort ve ark 1999, Bucholz ve Dinwiddie 1989) Ailede depresyon ve depresyon tedavisi öyküsünün varlığı tedavi başvurusunu art¬tırmaktadır (Maier ve ark 1992, Kendler 1995) Tedavi başvurusunu arttırdığı bildirilen sosyal değişkenler ise sosyal destek azlığı (Dew ve ark 1988) ve yetiyitimidir (Jimenez ve ark 1997) Kırsal bölgede depresyona ilişkin stigmanın (etiket) bi¬rinci basamak sağlık hizmetlerine başvuruyu azalt¬tığı bildirilmiştir (Van Hook 1996) ABD'de yaşlı zenci kadınların depresif belirtileri tıbbi bir sorun olarak görmedikleri için tedaviye daha az başvur¬dukları bildirilmiştir (Steffens ve ark 1997) ABD'de yaşayan Çin kökenli kadınların depresyonu psikolojik bir sorun olarak gördüklerinde aileden, fiziksel bir sorun olarak gördüklerinde ise sağlık kuruluşlarından yardım istedikleri belirlenmiştir (Ying 1990) ABD'de yaşayan Meksika kökenli ailelerin anksiyete bozukluklarında daha çok sağlık kuruluşlarına, depresyonda ise daha çok gelenek¬sel tedavicilere başvurdukları bildirilmiştir (Chesney ve ark 1980) Türkiye'de de yakın zaman¬lara dek geleneksel toplum kesimlerinde depres¬yonun tedavi edilebilir bir durum olarak görülmemesi nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvu¬runun sınırlı olduğu bildirilmiştir (Küey ve Güleç 1993)

Başvuruların büyük ölçüde diğer uzmanlık alanlarına yapıldığı (Kılıç ve ark 1992, Kırpınar ve ark 1994), birinci basamak sağlık hizmetlerine başvuran depresyonlara sıklıkla tanı konamadığı bildirilmektedir (Rezaki 1995, Özmen ve Sağduyu 1997) Doğrudan ruh sağlığı birimlerine başvuruyu arttıran etmenlerin öğrenim düzeyi, kentte ve kente yakın yaşama, yüksek gelir düzeyi, genç olma ve erkek olma olduğu saptanmıştır (Alper ve ark 1990, Kırpınar ve ark 1994, Dündar ve ark 1994) Affektif bozukluklara yönelik tutumlar yönünden Ankara-Gölbaşı'nda sağlık sosyalizas¬yonu uygulanan ve uygulanmayan iki köyü karşılaştıran Güleç ve Üstün (1982), sosyalizasyon uygulanan köyde yaşayanların depresyonu daha çok tıbbi bir sorun olarak gördüklerini, buna karşılık diğer köyde yaşayanların daha çok dinsel ve geleneksel kurumlara başvurduklarını sap¬tamışlardır

Kültürel psikiyatrideki yeni anlayışa göre kavram-sallaştırma biçimini kültürün içinde aramak gereken depresyonun tedavisinin de kültürün içinde olmasını yadırgamamak gerekir Bu anlayış çağdaş psikiyatrinin geleneksel tedavicilere bakışını olumlu yönde değiştirmiştir Batı tıbbı ve geleneksel tedavilerin birbirini tamamlayacak biçimde birlikte uygulanması önerilmiştir (Coulehan 1980, Moore ve Boehnlein 1991) Türkiye'de erken dönem yayınlarında ilk başvuruda geleneksel tedaviciye (hoca, şeyh, yatır, büyücü-falcı) götürülme oranı Erzurum'da %74, Antalya'da %46, İzmir'de %34 olarak bildirilmiştir (Kırpınar 1990, Birsöz 1997, Alper ve ark 1990) Bu oranlar giderek Erzurum'da %14'e, Ankara'da %1'e dek düşmüştür (Kırpınar ve ark 1994, Kılıç ve ark 1992) Ankara'daki oran araştırmacıların hastaların geleneksel tedaviciye başvurduğunu gizlediğini düşünmesine yol açacak kadar düşüktür Sıklıkla
__________________

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla