07-19-2010
|
#4
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler
GELENEKLER VE DEPRESYON
Yeni kültürel psikiyatrinin bakış açısıyla depres¬yonun geleneklerle ilişkili olduğunu söylemek ye¬rine depresyonun geleneklerden oluştuğunu söyle¬mek daha doğru olacaktır Toplumun mensubu olduğu tıp düşüncesi sistemi de elbette gelenek¬lerin bir parçasını oluşturur Batı toplumları ve diğer toplumların tıp düşüncesi yukarıda tanıtıldığı için burada daha çok toplumların yaşama genel bakışına ilişkin gelenekler tanıtılacaktır Psikodinamik anlamda depresyona zemin hazır¬ladığı düşünülen bağımlılık bazı toplumlarda yüceltilen bir değerdir
Örneğin başkasının iyi huylu olduğunu peşinen kabul ederek ona bağımlı olmak anlamına gelen "amae", Japon kendilik kavramının merkezinde yer alan bir kavramdır (Favazza 1985) Belki de bununla ilişkili olarak depresyona daha fazla hoşgörü gösteren Japonların dilinde duygulu, üzgün ve güzel kavramlarına karşılık gelen tek bir sözcük vardır (Engelsmann 1982) Buna karşılık Mohave kızılde¬rililerinde eşe bağımlı olmak ve öldüğünde yas tut¬mak ayıp sayılır (Favazza 1985)
Yasın ritüeller aracılığıyla dışa vurulmasının depresyon riskini azaltacağı ileri sürülmüştür (Engelsmann 1982) Ölümün ele alınış biçimi ve sonrasındaki bazı kültürel alışkanlıklar, ardından depresyon gelişip-gelişmemesi konusunda belirleyici olur Samoa adalarında ölüm doğal karşılanır ve aile çevresi yeterli destek sağlar Bu geleneğin yas eşliğinde depresyon gelişme riskini azalttığı bildirilmiştir (Tseng ve McDermott 1981)
Buna karşılık Kuzey Amerikan kültüründe ölüm acısı çekenler yalnız bırakılır ve genellikle terapist ya da rahip gibi bir yabancıdan yardım talebinde bulunurlar Surinamlı bir kızılderili kabilesinde çocuğu ölen anne ona gizli bir göbek bağıyla bağlı olduğunu düşündüğü için yeme-içmeden kesilir (Tseng ve McDermott 1981) Doğu toplumlarında görülen kadercilik ve tevekkülün olumsuz yaşam koşullarını kabullen¬meyi kolaylaştırarak depresyon riskini azalttığı ileri sürülmüştür (Engelsmann 1982, Sayar 1995)
Geleneğin en önemli bileşenini oluşturan dini inançlar da depresyon seyrine etkide bulunurlar Bir Hristiyan tarikatı olan Hutterite'lerde depres¬yon şeytan işi olarak görüldüğünden olumsuz değer taşır İslam ülkelerinde intihar sıklığının düşük olması İslam dininde intiharın günah olmasıyla ilişkilidir Waziri (1973) Afganistan'da intihar düşüncelerinin yerini ölme isteğinin aldığını gözlemlemiştir (Tseng ve McDermott 1981) Fidaner ve Fidaner'in (1987) Türkiye için buldukları intihar oranı da (2/100,000) Avrupa'daki en düşük orandır İntihar oranının düşüklüğü yal¬nız İslam dini ile ilişkili değildir Geleneksel toplumlarda intihar oranı genelde modern toplum¬lardan düşüktür |acobsson (1988), bir toplumdaki intihar oranının, psikiyatrik bozuklukların türü yaygınlığından çok, toplumda yaşanan varoluşsal koşulların göstergesi olduğunu ileri sürmüştür
DEPRESYON PSİKODİNAMİĞİNİN KÜLTÜREL YÖNLERİ
Kültürlerarası depresyon araştırmaları sıklıkla depresyon fenomenolojisine yönelmekle birlikte sosyal ve kültürel etmenlerin etiyolojideki rolünü araştıran çalışmalar nadirdir (Tseng ve McDermott 1981) Oysa depresyona ilişkin psikodinamik kuramlar gözden geçirildiğinde bazı sosyal ve kültürel etmenlerin depresyona yatkınlık oluştura¬cağı ya da depresyondan koruyacağı görülecektir Psikanalitik kurama göre oral agresif dürtüler, bağımlı ve narsisistik kişilik yapıları, nesne kaybı ve yoksunluğu depresyon oluşumundan sorumlu tutulmaktadır İlk kez, bir ego psikoloğu olan Bibring, ego ideallerinin gerçekleşmemesi sonucu benlik saygısının zedelenmesini depresyon oluşu¬mundan sorumlu tutarak sosyal etkenlerin rolüne değinmiştir (Akiskal 1995) Kültüre bağlı olan çocuk yetiştirme tarzının erişkin çağda depresyon gelişmesini belirlediği ileri sürülmüştür
Çocuğa aşırı izin verici davranan kültürlerde oral engellen¬me olmayacağından depresyonun az görüleceği ileri sürülmüştür (Engelsmann 1982) Batı kültüründe ise güçlü iç denetime önem verildiğin¬den internalize edilen öfke ve agresyonun suçluluk duygularına yol açtığı ileri sürülmüştür (Tseng ve McDermott 1981) Çocukluk çağındaki olumsuz deneyimler ve ev ortamının erişkin çağda depres¬yon gelişimiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir (Blazer 1995, Lara ve Klein 1999)
Çocuklukta separasyon yaşamanın depresyona yatkınlık oluşturduğu, bu zemin üzerine erişkin çağda yaşanan separasyon-ların depresyona neden olduğu ileri sürülmüştür (Tseng ve McDermott 1981) Erken ebeveyn ölümü depresyon için bir risk etmenidir (Blazer 1995) Ölen ebeveynin yerini sevgi verebilen birisinin doldurabildiği toplumlarda depresyon riskinin azalması beklenir (Tseng ve McDermott 1981) Agresyonun dışavurulma olanaklarının varlığının depresyon riskini azaltacağı ileri sürülmüştür Terörün süreklilik gösterdiği Kuzey İrlanda'nın Belfast kentinde depresyon oranının düşük bulun¬ması bu görüşü desteklemektedir (Favazza 1985)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|