Yalnız Mesajı Göster

Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler

Eski 07-19-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler



Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler




PSİKİYATRİK TANI KATEGORİLERİNİN KÜLTÜREL GEÇERLİLİĞİ

Biyomedikal modelde kurgulanan Batı tıbbı, insan davranışlarını konu edinen psikiyatriyi içine almaya uzun süre direnç göstermiştir Ancak bu konuda ısrarlı davranan psikiyatri 19 yüzyılda tıp müfredatının, 20 yüzyılda ise genel hastanenin içine girmeyi başarmıştır (Lipowski 1981) Ama elbette bunun bir bedeli olmuştur Psikiyatrinin de biyomedikal epistemolojiyi benimsemesi gerekmiştir Gereken yapılmış ve insanın duygusal durumları biyomedikal birer bozukluk kategorisine dönüştürülmüştür

Oysa davranış söz konusu olduğunda biyomedikal modelin yetersizliği daha da belirginleşmektedir İnsanın davranışlarını içinde yaşadığı toplumdan soyutlayarak anlamak olanaklı değildir Bunun farkına varan psikiyatri, Batı tıbbının biyomedikal modelden biyopsikososyal modele geçmesinde öncü rol oynamıştır Kuramsal çerçevedeki bu devrimin hekimlerin zihninde de gerçekleşebilmesi ise biraz daha zaman gerektirmektedir Genel tıpta hastalıkların önemli bölümünün nesnel verilerle birbirinden ayırt edilebilmesi hastalıkların kavramsallaştırılmasında biyomedikal modeli görece yeterli kılar

Psikososyal verilere yalnızca hastanın ele alın¬ması ve tedavisinde gereksinim duyulur Tanı kategorilerinin biyokimyasal ve patolojik ayrımlarının henüz yapılamadığı psikiyatride ise bu ayrım henüz yalnızca fenomenolojik düzeyde yapılabilmektedir (|adhav 2000) Davranışsal fenomenlerin kültürden bağımsız olarak ele alınması olanaklı değildir Farklı kültürlerde çalışan hekimlerin tanı koyarken aynı kategoriden söz edip etmedikleri tartışma konusu olmakta, aynı tanılar farklı ülkelerde farklı oranlarda konmakta idi (Engelsmann 1982) Ortaya çıkan bu iletişim güçlüğü psikiyatriyi standart tanı sistemleri oluşturmaya yöneltti Tanının standart ölçütlere göre konduğu bu sistemler evrensellik iddiasıyla ortaya çıktılar

ABD'de geliştirilen DSM'nin yanısıra dünyayı temsil etme iddiasıyla oluşturulan ICD de psikiyatrik bozukluklar konusundaki mevcut bilgi birikimini temel almak zorunda idiler Oysa ki bu birikim hemen tümüyle Batı olarak adlandırılan kültür alanına giren ülkelerde bu kültüre mensup olan araştırmacılar tarafından oluşturulmuştu Batı dışı kültürlerde yapılan çalışmalarda bu tanı sistemlerindeki kategorilere uymayan birçok bozukluğun tanımlanması ve bu kategorilere uyduğu varsayılan bozuklukların da farklı belirtilerle seyrettiğinin ortaya çıkması, bu tanı sistemlerinin kültürel geçerliliğini giderek daha fazla sorgulanır hale getirdi (Thakker ve Ward 1998)

Aynı sonuçlara varan araştırmacılar biraraya gelerek çalışma grupları oluşturdular Bu çalışma grupları tanı sistemlerine kültüre ilişkin yeni eksenler eklenmesini ve her bozukluğun bir de kültürün içinden, kültürün kendi kavramsallaştırması içinde tanımlanmasını önerdiler (Good 1996) Bu öneriler henüz yürürlüğe konmamakla birlikte konuyla ilgili literatürü derinden etkiledi ve psikiyatrik bozuklukların kültürel geçerliliği konusundaki duyarlılık arttı Antropoloji ve sosyoloji gibi konu ile ilişkili disiplinlerle daha fazla işbirliği yapılmaya başlandı (Lewis-Fernandez ve Kleinman 1995)

Kaynak ve Makale yazarı
Doç Dr Can CİMİLLİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Týp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim
Dalı, İZMİR

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla