Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Eski 07-12-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler



Çırağan Sarayı




Sultan Abdülmecid`in ardından tahta geçen Sultan Abdülaziz tarafından 1861`de yaptırılmıştır Planı Nikoğos Balyan`a aittir ve uygulaması Sarkis ve Agop Balyan tarafından yapılmıştır Sultan Abdülhamid 1876 yılında tahta geçince, V Murad akli dengesinin yerinde olmadığı gerekçeşiyle bu saraya kapatılmış ve 1905 yılında ölünceye kadar burada kalmıştır Daha sonra Meclis-i Mebusan olarak kullanılan saray, 1910 yılında yanmıştır Şimdi restore edilmiş ve lüks otel olarak kullanılmaktadır Dolmabahçe Sarayı II Mahmud`un mütevazi sarayının yerine Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır Sarayı, cami ve saat kulesini, mimarları Balyan ailesi 1853`de tamamlamışlardır Orta bölümündeki Muayede salonunda bulunan 45 ton ağırlığındaki kristal avize Kraliçe Victoria`nın armağanıdır ve dünyada en büyük olduğu söylenmektedir Saray, ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı saray yaşamına ilginç bir örnektir

Osmanlı İmparatorluğu`nun muhteşem mirası Çırağan Sarayı 1991 yılında Kempinski Grubu tarafından eski görkemine yakışır bir biçimde restore edilmiştir Çırağan Palace Hotel Kempinski İstanbul, Boğazın Avrupa yakasında geleneksel Türk misafirperverliğini tüm ziyaretçilere sunan tek beş yıldızlı oteldir


Dikilitaş (Obelisk)




Sultanahmet Meydanı’nda, ‘Hipodrom’da bulunan Obelisk (dikilitaş) Mısır’ın 18 Sülâle hükümdarlarından III Thutmosis’in (MÖ 1502-1448) Asya’da kazandığı zaferlerin anısına 1450’de diktirdiği taştır

Yıllarca Mısır’da kalan taş Firavunların tarihten silinmesinden sonra, burada kurulan yarı Hellen yarı Mısır bir devlete, sonra da Romalıların eline gemiştir Bu dönemde, Romalılar, şehirlerini süslemek için Mısır’da bulunan anıtları kullanıyorlardı I Constantius da, yeniden kurduğu Constantinopolis’de Hipodromu süslemek için çeşitli anıtları buraya taşıttırıyordu Oğlu II Constantinus (337-361), taşı İstanbul’a götürülmek üzere İskenderiye’ye taşıtmak istemiş, ancak bunu başaramamıştır ve taş kıyıda bırakılmıştır Daha sonra, İmparator Julianus’un (361-363) emriyle İskenderiyeliler taş için özel bir gemi yapmışlar Taşın İskenderiye’den ne zaman ve kim tarafından İstanbul’a getirildiği ve nasıl taşındığı bilinmiyor Hipodrom’u süslemek üzere getirilen taş, kaidesinde bulunan yazıtlara göre bir süre yerde yatmış ve I Theodossius zamanında 390 yılında, Hipodrom ortasındaki "Spina" denen duvarın üzerine, bugünkü bulunduğu yere yerleştirilmiştir 19,59 m yüksekliğindeki taşın, bugün bulunduğu Sultanahmet Meydanı’na getirilmesi için Marmara Sahilinden meydana kadar demir bir yol yapılmıştır

Bugün tam olmayan taşın 6 metrelik parçası ek****** Eksik parçanın nedeni bilinmiyor Başlangıçta şehrin başka bir yerine dikildiği ve bir depremde düşüp kırıldıktan sonra üst parçanın da şimdiki yerine dikildiği düşünülüyor Ya da, taşınırken kırılmış olabilir İstanbul’daki dikilitaşın ve eşinin Karnak’da Amun-Ra mabedinin sütunları üzerinde resimleri işlenmiş Bu resimlerden de taşın eksik olduğu anlaşılıyor Dikilitaş dört yüzünde kabartmalar bulunan 6 m yüksekliğinde mermer bir kaidenin üstünde yer alan dört tane tunç takoza oturmaktadır Kaidenin üzerindeki kabartmalarda imparator I Theodossius’un savaşları ve Hipodrum’daki yaşantısı işlenmiştir Dikilitaş’ın tepesinde bulunan ve Dünya’yı simgeleyen tunç küre 865 yılındaki bir depremde düşmüş ve bir daha da yerine konulmamıştır

Dört yüzde de devamlı olarak Mısır Tanrılarından Amun-Ra ve Horus anılmakta ve Thutmosis’in yüceliğinden söz edilmektedir Dikilitaş, Bizans dönemi boyunca uzun yıllar Hipodrom’da meydana gelen çeşitli politik olaylara, araba yarışlarına, ayaklanma ve cinayetlere seyirci olmuştur 17 yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde taştan, İstanbul’u afetlerden koruyan bir tılsım olarak sözetmiştir Türklerin dönemi boyunca, taş yabancıların ilgisini çekmiş, resimler ve gravürlere konu olmuştur
Osmanlı döneminde de Hipodrom’da taş çevresinde birçok olay olmuş ve toprak yükselerek kaidenin alt kısmı gömülmüştür 1857’de, CT Newton kaidenin etrafında kazı yaparak yeniden açmıştır O tarihten beri Dikilitaş yuvarlak ve demir parmaklıklarla çevrili bir çukurda durmaktadır 20 yüzyılın ilk yarısında taşın yosunlanmış cephesi temizlenmiş ve yenilenmiştir


Bredon Hill ve Çevresi

İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 177 kilometre ve kuzey-güney yönünde 145 kilometredir Bu bölge, yarı Cotswold, yarı Vale ot'Evesham ve yarı Severn Valley'dir Kuzey ve batı yönleri, İngiltere'nin en muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından çevrelenir ve Evesham, Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır Doğusu ve güneyinde ise, Cotswold yer alır Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı gibi Bredon Hill yükselir

Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan muhteşem görüntüler sunar Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından sağlanan kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı için malzeme sunar Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel tuğla ve kereste kullanımını yansıtır

Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik kalıntılar açısından önemli bir yer değildir Neolitik çağlara ait en erken görülen tarihler, MÖ 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında bulunan long-barrowlar, MÖ 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu göstermektedir Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve burada yapılan kazılarda elli ceset çıkarılmıştır Erkek cesetlerin pozisyonlarına bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş gibidirler Güneydeki Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama birkaç işaret veya dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur

Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur ve kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur Ünlü Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur Efsaneye göre, Eoves adındaki çoban domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki ormana doğru koşar Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde, ormanda ilahi söyleyen Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır

Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere gelir Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir Piskopos bunu yapar ve iyi yürekli çobanın anısına Eoves adını veıir Ülkedeki en güçlü manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar gelmeye başlar

1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort, Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır Tarihçilerin bildirdiğine göre "o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler eşliğinde dünyayı salladı" Kilise, onun cesedine saygı göstererek yüksek sunağın altına gömmüştür Birçok derde şifa olduğu söylenmesi, manastırın İngiltere'deki değerini yükseltmiştir Manastır, VIII Henry'nin manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur Bu kararın nedeni, Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve bugüne ulaşan tek kalıntı, çan kulesidir

Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir İlk Hıristiyan yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu Danimarkalılar'ın akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır saldırıya uğrayarak yok edilmiştir Bugüne dek genel olarak pek kilise kalmamıştır Manastır 983 yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin torunu olan Odda, saygıdeğer Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek manastıra gömdürmüştür Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu Winchester'da bir manastıra kapanmış ve 960'da orada ölmüştür

Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında türlü efsaneler türemiştir Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir merkez haline gelmiştir Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey, korosu, kulesi ve kilisenin doğu transeptidir Manastır, Azize Eadburga ve Azize Maryem'e ithaf edilmiştir

Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip satın alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar ayakta kalmıştır Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden biridir Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir Onyedinci yüzyılda daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir rahip tarafından yaptırılmıştır Benedictler burada 715 yılında bir manastır inşa etmiş ama daha sonra Danimarkalılar tarafından yıkılmıştır Bugünkü manastır Norman zamanlarından kalmadır ve Evesham ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e ithaf edilmiştir

Tarihleri onbirinci ve onikinci yüzyıllara dayanan kiliselerin büyük bölümü kadınlara ithaf edilmiştir Diğer kiliseler ise, Sedgeberrow ve Aston Somerville de dahil olmak üzere, Azize Meryem'e ithaf edilmiştir Overbury'deki kilise, Azize Faith'e, Ashtonunder-Hill'deki Azize Barbara'ya, Netherton Şapeli ve Azize Catherine Çeşmesi de Azize Catherine'e -başka kim olabilir?- ithaf edilmiştir Erkeklerde ise, Cropthorne, Stanton ve Gt Comberton Aziz Michael'a, Fladbury ve Beckford Baptist John'a ithaf edilmiştir Diğer kiliseler, St Peter's (Dumbleton), St Nicholas (Teddington), Holy Trinity (Eckington) ve St Giles (Bredon's Norton)'dır

İnceleme bölgesinde bulunan bütün kiliseler bunlar değildir Bunların arasındaki en görkemli istisnalar, Little Comberton, Bricklehampton, Elmley Şatosu, Hinton on the Green, Bredon, Kemerton ve Aldeton'dır

Euromos

Halk arasında Ayaklı olarak bilinen kalıntılar Milas - Söke karayolunun 13 kilometresinde, Selimiye Bucağı yakınlarındadır Bugünkü karayolu, antik kentin içinden geçmektedir Yörede Mylasa'dan sonra en önemli kent olmasına rağmen Helenistik dönemden önceki tarihi hakkında fazla bir bilgi yoktur Kıyıya uzak bir kent olmasına rağmen MÖ 5 yüzyılda Atina önderliğindeki Delos Birliği'ne katılan kent, MÖ 201 - 196 tarihleri arasında Büyük İskender'in egemenliği altında yaşadı

Daha sonra bir dönem Mylasa'nın yönetimine giren kent, kısa süre sonra tekrar bağımsızlığına kavuştu Kente ait sikke basımı MS 2 yüzyıla kadar devam etmiştir Kentte 1969'dan itibaren birkaç yıl Profesör Ümit Serdaroğlu tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır

Kent Surları


Bölümler halinde günümüze ulaşan surların MÖ 4 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Nekropol

Anayoldan tapınağa giden yolun her iki tarafında görülebilir Dikkat çekici özelliğe sahip herhangi bir kalıntıya rastlanmamaktadır

Zeus Tapınağı

MS 2 yüzyıldan kalma yapı Korint Düzeninde 6x11 sütunlu bir peripterostur Bugün ayakta kalan sütunların bir kısmının yivsiz olmasından yapının yarım kaldığı anlaşılmaktadır Kuzey ve batıya bakan yüzlerde bulunan sütunların tamamında adak yazıtları; güneye bakan yüzdeki kornişin bir parçası, üzerinde bulunan aslan başlı su oluğuyla birlikte görülebilmektedir

Tiyatro

Batıya bakan büyük ama oldukça kötü durumda olan yapının oturma sıralarından beşi görülebilmektedir

Agora

Kareye yakın planda olan agoranın dört yanı stoa ile çevrilmişti Günümüze çok az bir kısmı ulaşmıştır George Bean burada bulunan ve iyi okunamayan bir yazıtta Kallithenes adlı kişinin kente yaptığı parasal yardım ve İasos yandaşlığının anlatıldığından bahsetmektedir

Hamam

Geç Roma ya da erken Bizans döneminde yapılan bina, dere yatağına yakınlığından dolayı hamam olabileceği izlenimini vermektedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla