Şengül Şirin
|
Cevap : Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler
Beyazıt Kulesi

Beyazıt Yangın Kulesi adı ile anılan Beyazıt Kulesi 1749 yılında o dönemde ahşap evlerin çokluğundan dolayı çıkan yangınları haber vermek amacıyla yaptırılmıştır 85 metre yüksekliğindeki kule ahşap olarak inşa edilmiş ve birkaç kez yangın geçirdikten sonra II Mahmut döneminde kagir olarak inşa edilmiştir Kule, günümüzde de eskiden olduğu gibi yangın bildirmek ve meteoroloji tahmini amacıyla kullanılmaktadır
Beylerbeyi Sarayı

Anadolu yakasının en önemli yapılarından biri olan "Beylerbeyi Sarayı" nın bugüne kadar yalnız Harem ve Selâmlık bölümleri gezilebilmekteydi Yapılan son çalışmalarla Anadolu yakasının önemli doğal güzelliklerini içeren "Set Bahçeleri" ve sarayın değerli bir bölümünü teşkil eden "Sarı Köşk", "Mermer Köşk" ve "Ahır Köşk" de tümüyle ele alınarak restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır
Büyük Konstantinus`un diktirdiği bir haçtan dolayı önceleri İstavroz Bahçeleri adıyla anılan Beylerbeyi Set Bahçeleri`nin güzelliği, bu bölgede Bizanslılar döneminden itibaren görkemli binaların yapılmasına neden olmuştur Bölge şimdiki adını Sultan III Murat döneminde (1574-1595) Rumeli Beylerbeyi olan Mehmet Paşa`nın buradaki yalısından almaktadır Çeşitli dönemlerin yapılarından sonra II Mahmut döneminde yapılan ahşap sarayın yanmasıyla Sultan Abdülaziz, burada 1861-1865 yılları arasında bugünkü sarayı yaptırmıştır Mimarı Serkis Balyan`dır ve yapımında beş bin işçi çalıştığı bilinmektedir
Yazlık saray olması nedeniyle sürekli oturulmayan Beylerbeyi Sarayı genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkanlarının ağırlanmasında kullanılmıştır Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie bunlardan bazılarıdır Sultan II Abdülhamit de ömrünün son altı yılını bu sarayda geçirmiş ve burada ölmüştür (1918)
Çeşitli Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı saray, iç mimari ve kullanım özellikleri bakımından Türk Evi plânına benzer- likler gösterir Harem ve selâmlık olarak iki ana bölümden oluşan sarayda selâmlık, donatım ve dekorasyon bakımından Harem`den daha zengindir Bodrum katı mutfak ve depo olarak kullanılan üç katlı sarayda üç giriş, altı salon, yirmi altı oda vardır Rutubete ve sıcağa karşı taban döşemeleri, orijinalleri Mısır`dan getirtilen hasırlarla kaplanmıştır Coğunluğu Hereke yapımı Türk halıları, Bohemya kristal avizeleri, Fransız saatleri, Çin, Japon, Fransız ve Yıldız vazoları görülmeye değer sanat eserlerinin yalnızca bir bölümüdür
Deniz kıyısında kurulmuş Harem ve Selâmlık Yalı Köşkleri, Set bahçeleri`ndeki büyük havuzun çevresinde yer alan Sarı Köşk, bir av köşkü olarak yapılmış havuzlu iç mekanıyla ünlü Mermer Köşk, saltanat atlarını barındırmak amacıyla inşa edilmiş ve döneminin en güzel örneklerinden biri olarak yaşayan Ahır Köşkü, Beylerbeyi Sarayı`nı bütünleyen önemli yapılardır Bunlardan Sarı Köşk ve Mermer Köşk`ün II Mahmut dönemi yapıları olduğu sanılmaktadır
Hizmete giren Set Bahçelerinden önce onarımı tamamlanan Mermer Köşk ve Ahır Köşk 5 Temmuz 1985`te ziyarete açılmış, bunları Sarı Köşk izlemiş bulunmaktadır Sarı Köşk`ün önü çocukların sanat çalışmalarına, alt katı Dolmabahçe Sarayı`nda olduğu gibi değişik gösterilere ayrılmıştır Üst kat ise milli ve milletlerarası önemli toplantılar için kimliğine uygun biçimde yeniden donatılmıştır Ayrıca, tarihimizde ve Boğaziçi kültüründe özel bir yeri olan Beylerbeyi Sarayı ve ilginç tünelinin, Türkiye, İstanbul, Boğaziçi ve Saraylarımızın tanıtımı için tümüyle değerlendirilmesinden sonra, sanat ve kültür ağırlığı Anadolu yakasında da vurgulanmış olacaktır
Burmalı Sütun (Yılanlı Sütun)

Kökeni araştırıldığında birbirine sarılmış üç tunç yılanın başları üzerinde taşıdığı antik devre ait üç ayaklı bir tütsü kazanı olduğu anlaşılan bu anıt da Yunanistan’ın Delfi şehrinden Constantinus I tarafından İstanbul’a getirilmiştir
Yılanlı sütun, M S 5 yüzyıl sonlarında Yunanlıların memleketleri istila eden Perslere karşı kazandıkları Platea (479) ve Salamis (480) zaferlerinin bir hatırası olarak ele geçen silahların eritilmesiyle yapılmış ve bir şükran ifadesi olarak da Delfi Apollon mabedine hediye edilmiştir
Perslere karşı müttefik olarak savaşan 31 Yunan kolonisinin baş şehirlerinin isimleri sütunun üzerine kazılmış olup bugün de bunlar okunabilmektedir
İstanbul’daki anıtların en eskilerinden biri olan yılanlı sütun aslında 8 m boyunda ve 29 burmadan ibaret olmasına rağmen halen sadece 5 m lik bir kısmı ayakta durmaktadır
Yılanların başları üzerinde taşıdığı mitolojik üç ayaklı kazan ise daha sütun İstanbul’a getirilmeden önce Delfi’de kaybolmuştu
Günümüze ulaşamayan yılanların başlarının XVII yüzyıl sonlarına kadar bulunduğu Hünernamedeki minyatürler ile Alman ressamlarından Bretchenda ve Davis’in resimlerinden öğreniyoruz
Bu başların ne zaman ve nasıl koptuğu kesin olarak bilinmemekle beraber içlerinden bir tanesinin yalnızca üst kısmı İstanbul Arkeoleji Müzesi’nde bulunmaktadır
Çardaklı Hamam
Adres: Sultanahmet
Kadırga`da Küçük Ayasofya Camii yakınında yeralır Hamam, Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1503`te yaptınlmıştır Kitabesinin altında bir Bizans levhasının bulunması ve sıcaklık kısmının hiçbir Osmanlı hamamına uymayan biçimi Çardaklı Hamamı`nın Bizans dönemiyle ilişkilendirilmesine neden olmuştur
Ortada geçidin üstündeki eyvan, bir balkon biçiminde sıcaklığa açılır Bu balkonun çardağı andırması nedeniyle yapıya Çardaklı Hamamı denilmiştir
Çemberlitaş
Adres: Çemberlitaş

Çemberlitaş, Divanyolu üzerinde yer alır Roma Apollon Tapınağı`ndaki sütun I Konstantin (M S 324 -337) tarafından İstanbul`a getirilmiştir Başlangıçta tepesinde, pagan geleneğin uzantısı olarak bir elinde haç, diğer elinde mızrak taşıyan bir Apollon heykeli vardı Yıldırım düşmesiyle parçalanan heykelin yerine daha sonra mermer bir haç koyulmuştur Osmanlılar döneminde haç indirilmiş fakat sütuna dokunulmamıştır 1700`de Sultan II Mustafa sütunu çemberlerle sağlamlaştırmış, günümüzdeki kaideyi inşa ettirmiştir Kulenin yüksekliği 35 metredir

Çemberlitaş Hamamı, Çemberlitaş`ta, Divanyolu üzerinde, I Constantinus`un (M S 324-337) diktirdiği anıtın Vezir Han tarafında yer alır Hamam`ın karşısında Köprülü Mehmet Paşa Cami, medresesi ve türbesi, yanında Vezir Hanı, eski Dar`ül-fünun binası, civarında ise Sultan II Mahmut Türbesi, Köprülü Kütüphanesi, Atik Ali Paşa Cami ve medresesi ve Ali Baba Türbesi mevcuttur
Hamam, Sultan II Selim`in karısı ve Sultan III Murat`ın annesi, Nurbanu Sultan tarafından Üsküdar`da, Toptaşı`nda, Valide-i Atik Külliyesi`ne gelir getirmesi için yaptırılmış ve vakfedilmiştir Hamam, Tuhfet`ül-mimarin`e göre Mimar Sinan yapısıdır Kitabesinden anlaşıldığıne göre hamam yapılış tarihi 992/1584`tür
Çembarlitaş Hamamı birbirinin tamamen benzeri ve yanyana bitişik bir çifte hama olarak planlanmıştır Erkekler kısmının girişi Vezir Han Caddesi üzerindedir ve yol kotunun zamanla yükselmesi sonucunda bugün on basamakla inilençukur bir giriş niteliğindedir Giriş üzerinde bir saçak mevcuttur Giriş üzerinde, etrafı rumilerle bezeli, üç sıra halinde hazırlanmış altı mısralı bir kitabe vardır Kadınlar kısmı girişi ise Divanyolu Caddesi üzerinde Sultan Mahmut Türbesi tarafından olmalıdır Bugün kanlar da erkekler girişini kullanmakta ve içeriden yeni açılan bir yan kapı ile kendi bölümlerine ayrılmaktadır
Kadınlar kısmının soyunma mekanı cephesi, Divanyolu Caddesi genişletme çalışmaları (1868) sırasında bir miktar kesilmiştir Kesilen kısım altta dikdörtgen, üstte yıldız biçiminde pencereleri olan bir duvarla kapatılmıştır Erkekler ve kadınlar bölümlerinin soyunma yerleri, geçişi köşe trompları ile sağlanmış büyük birer kubbe ile örtülüdür Etrafında üç kat soyunma odaları vardır Her iki kubbede de aydınlık feneri vardır Bugün sadece kadınlar kısmının aydınlık feneri orijinal durumdadır İnce sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı bir kubbecikle örtülü olan aydınlık feneri zarif bir biçimde bezenmiştir Bugün erkekler kısmının soğuk bölümü, yıkanma sonra dinlenmek veya beklemek için sakinci ve dinlendirici bir mekan şeklindedir
Yine her iki kısımda da üçer kubbe ile örtülü ılıklığa geçilir Bunların yanlarında bina kitlesinin dışına taşan biçimde yapılmış helalar vardır Ilıklıkta orta kubbenin altından girilen ahşap bir kapı ile sıcaklık bölümüne geçilir Çemberlitaş Hamamı`nın sıcaklık bölümlerinin planlarında hamam mimarisindeki geleneklerden tamamıyla uzaklaşılmıştır Bu Mimar Sinan`ın farklı denemeler yapmayı sevmesi ile açıklanabilir Ayrıca Mimar Sinan`ın bu yapı ile yakından ilgilendiği de düşünülmektedir
Dıştan kare olan bu mekanlar içeride, çepeçevre on iki sütundan meydana gelen bir sütun halkası ile on iki köşeli bir çokgene dönüştürülmüştür Onikigen ile dış kare arasında kalan dört köşeye büyük bir ustalıkla kubeli halvert hücreleri yerleştirilmiştir Halvetler arasında da dört adet sofa oluşturulmuştur Sıcaklığa bu sofalardan birinden girilmektedir Sıcaklık bölümünü örten büyük kubbeyi, baklavalı başlıklı sütunlar üzerindeki sivri kemerler taşımaktadır Köşelerdeki halvet hücreleri mermer şebekelerle ana mekandan ayrılırlar ve bu şebekelerin üzeri lale şeklindedir Şebekelerin her yn ve ön yüzünde birer kitabe vardır ve halvette ön yüzdeki kemerli bir kapı ile girilir Bunların üzerlerine beyitler işlenmiştir, üçgen biçimindeki alınlıkları ise tomurcuklarla bezenmiştir
Hamamın toplam 38 adet kurnası vardır Kubbenin altında çok yüzlü büyük bir göbek taşı bulunmaktadır Sıcaklık bölümleri kubbelerinde bulunan küçük delikler ile aydınlatılmaktadır Delikler cam fanuslar ile kapatılmıştır Yapı, Mimar Sinan`ın son dönem eserleri arasındadır Ustalığının son döneminde, sadelikten vazgeçmeden, fonksiyon zenginliği, zerafet ve dinginliği bu yapıda buluşturmuştur Bu nedenlerden dolayı ki günümüzde halen yerli ve yabancvı araştırmacılar, üniversiteler, fotoğrafçılar, film yapımcıları, basın-yayın kuruluşları ile öğrenciler tarafından ilgi odağı halindedir
Günümüzde hem kadınlar hem de erkekler bölümü hizmet vermeye devam etmektedir Kaynak: Mimar Resoratör Onur Yalçın, Mimar Resoratör Ali Dereli
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|