Şengül Şirin
|
Arap Müziği Kongresi (Kahire 1932)
Arap Müziği Kongresi (Kahire 1932) Arap Müziği Kongresi (Kahire 1932)
İlk Arap Müziği Kongresi, 1932'de, 28 Mart–3 Nisan tarihleri arasında, Kāhire'de yapılmıştır Sanatsal konulara ilgi duyan Mısır Kralı I Fuat tarafından düzenlenen kongre, Batı müziğinin dışında tutulmuştur Bu kongrenin toplanma amacı; "Arap Sanatı ve Arap Rönesansı" adı verilen "Nadha" sürecinde yapılan Arap Müziği'ni incelemekti Uluslararası bir nitelik taşıyan kongreye, müzik dünyasından Bella Bartok, Paul Hindemith, Alois Habin ve Henri Rabavd gibi besteciler, Emile Voillermoz ve Erich Moritz von Hornbostel, Robert Lachmann, Curt Sachs ve Egon Welesz gibi müzik eleştirmenleri ve müzikologlar katılmıştır Kongreyi yönetenler Baron Carra de Vaux, papaz Xavier Collangettes, Henry George Farmer ve Elexis Chottin ve kongre başkanı Baron Rodolphe'd Erlenger'dır
Kongreye ayrıca Ali al-Khula'i, Safar Ali, Mustafa Rida Bey, Mısır'dan Muhammed Abdul al-Wahap, Türkiye'den Mehmet Rāuf Yektā Bey ve Mesut Cemil Bey'in dāhil olduğu icrācılar dāvet edilmişlerdir
Ozan Ahmed Sawgi, Kıptılog Kaghip Mugtah, müzikolog Muhammed Kamil al-Hajjaj,Ahmed al-Dik, Mahmud Ahmed al-Higni, konuşmalara, al-Arabi İbn Sari'nin Cezāyir Grubu, Muhammed al-Qabbanzi'nin Irak grubu Wadia Sabra'nın Lübnan Grubu, Umar Fa'id al-Du'aydi'nin Fas Grubu, Ahmed al-Uburi ve Salim al-Hanafî'nin Suriye Grupları ve Muhammed Ghanni'nin Tunus Grubu gibi müzisyenler ve müzikologlar ise; kongreye katılan diğer kişilerdir
Kongre tutanakları 1933'te Arapça, 1934'te Fransızca ve Arapça olarak yayınlanmıştır Tutanaklarda, müzik dizilerinin problemlerine ve sanat biçiminin moderleştirilmesine yer verilmiştir Aynı zamanda d'Erlenger tarafından yazılan "La Musıg ve Arabe"nin (Arap Müziği) 5 ve 6 ciltlerinin Arapça çevirileri de bu söz konusu tutanaklarda bulunmaktadır İlk olarak geçmişten günümüze kadar gelen, geleneksel müziğin gelişiminin incelenmesi hedeflenmiştir Böylelikle var olan sistemin yeni Arap müziğine pratik çözümler kazandırmaktır
Alexandre Chalfoun'a (1881-1934) göre; disiplinsiz müzik öğretimi, verimsiz bir uygulamadır ve sadece sözlü uygulamalarla müzik gelişemez Bu düşünceden yola çıkarak 1919'da College de Musique'i (Müzik Koleji) kurmuş ve eğitim öğretim metotlarının gerekliliği ve önemini vurgulamıştır
Muhammed Kamil al-Hajjaj (1877-1943) ise; 1924 yılında "Arap Müziği – Geçmiş, Bugün ve Gelecekteki Gelişim" adını verdiği eserinde, Arap Müziği kaynaklarını ve yayılmasını anlatmış ve Arap Müziği'ni, Batı Müziği ile karşılaştırmıştır Modernleşme yolunda savunduğu sistem için ise; Rus Okulu ve Rus Beşleri'ni örnek olarak seçmiştir Yerel renklerin Batılı besteleme teknikleri içerisinde ele alınması gerektiği sonucuna varmıştır
Alfred Berner'in, 1937 yılında yayınlanan, "Studien zur Arabıschen Musik (Arap Müziği Öğretimi)" adlı çalışmalarında Arap Sanat Müziği'nin özellikleri betimlenmektedir Bu eserde, daha çok çalgı müziğine dayalı doğaçlamalar ve 1910-1930 arasında Kāhire'de ortaya çıkan (ve Avrupalı olmayan) ticārî kayıtlara ait bir dizi müzik yazısına yer verilmektedir Yazar, Arap Sanat Müziği'nin tüm yabancı etkilerden arınmış olmasının, onun ortaya çıkmasına neden olan şey olduğunu fikrindedir Savunduğu bu modernleşme düşüncesi Araplar açısından farklı bir bakış açısıdır
Lübnanlı Wadia Sabra (1876-1952) ise; uyum eksikliği ile, zihnini meşgul eden farklı sistemlere sahip iki dünya için ortak teorik düşünceyi savunmuştur Sabra, 1938'li yıllarda çok karmaşık ve hızlı bir şekilde matematik hesaplarını tamamladıktan sonra tümüyle farklı bir buluşla; Arap ve Batı müziği ile uyum içerisinde olan evrensel bir dizinin teorik varlığını öne sürmüştür 1943 yılında yayınlanan "La Musique Arabe Base de l'art Occidental (Doğu Sanatına Dayalı Arap Müziği)" adını taşıyan çalışmasında, gelişimi ve modernleşmeyi savunmuştur Araplar'ın Altın Çağı'nı yaşadıkları dönemde, klasik eserlerin armonik kuralları hakkında bilgi vererek, konuyla ilgili fikirlerini ortaya koymuştur
Bu kongre ile amaçlanan; Arap Müziği'ne ait önemli problemleri tespit ederek ortaya çıkarmak ve üzerinde tartışmak, olası yeni çözümleri gözden geçirmekti Arap Müziği'ni, içinde bulunduğu metotsuzluk ve disiplinsizlikten kaynaklanan olumsuz durumdan kurtarmak; yeniliklerle, eğitim metotları geliştirerek modernleştirerek daha çağdaş ve kalıcı bir hale getirmekti Bu bakımdan 1932 yılı Arap Müziği'nde bir dönüm noktası olmuştur Bu kongre tarihsel süreç içinde oluşan sistemi sözlü ve yazılı bir şekilde ifāde ederek karşımıza çıkarmayı başarmıştır Söz konusu sistem içerisinde çeşitli müzik okulları, akademi ve üniversiteler kurularak Arap geleneksel formları Batı tekniğiyle birleştirilmiştir Bölgesel ve yöresel keşiflerle genişletilmiş, bir bütünlük içindeki Arap Müziği Dünyası bugün, beklenmedik zenginlikleri ortaya çıkmıştır Böylelikle geçmişin müzik değerleri XX yüzyıl Arap Dünyası için yeni modeller oluşturmuşlardır 1932 yılında yapılan bu kongre, Arap Müziği'nde Modern Dönem'in başlangıcı olarak düşünülmekte ve kabul edilmektedir
Özellikle Mısır, Arap Müziği genelinde Popülerlik kavramını daha elverişli bir hāle getirerek, halkı bu konuda etkilemiştir Kırsal bölgeyle, kent arasındaki tarzlar da bir bütünlük göstermiştir Arap Dünyasının duayeni Muhammed'Abdu'l-Wahap (1917-1991) bu sistemin öncüsüdür Ardından onu Farid Al-Atlar (1974) izlemiştir Teknolojinin gelişmesi, özellikle de plâk ve radyo, televizyon gibi iletişim araçları aracılığıyla bu kişilerin popülerliği artmıştır Ses sanatından dolayı tüm Arap ülkelerinde tanınan ve yeni icrānın öncüsü olan Ümmü Gülsüm (1904-1975) Şehirci – Halkçı Geleneğin gelişimine büyük katkıda bulunmuştur Ümmü Gülsüm ulusal geleneklerini koruyarak Mısır Müziği'ne katkıda bulunmuştur Bu yeni akım Arap Müzik Hayatında bir hareketlenme başlamıştır Özellikle Kāhire ve İskenderi'ye olmak üzere bir çok Arap şehirlerinde müzik gösterilerinin sahnelenbilmesi için salonlar kurulmaya başlanmıştır Bu salonlarda tiyatrolar, operetler ve dönemin ünlü bestecileri ve şarkıcıları konserler vermiştir
Bugün Arap Müziği, Popüler Müziğin vazgeçilmez bir kültürü durumuna gelerek Dünya müziğinde bir yer edinmeye başlamış ve saygın bir konuma ulaşmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|