07-09-2010
|
#5
|
Şengül Şirin
|
Araplar'ın tarihi
Araplar'ın tarihi Emevîler Dönemi ile Abbāsiler Dönemi'nin başında bir bütün olan Arap İmparatorluğu, çok geçmeden parçalanmaya başlamıştır Abbāsiler'in yönetime gelmesinden kısa süre sonra, İspanya'da ayrı bir Emevî Emirliği kurulmuş ve bu, daha sonra X yüzyılın başında Halîfelik olmuştur IX yüzyılda Mağrib'de bağımsız krallıklar kurulmuştur Yine IX yüzyıl ile X yüzyıl arasında Mısır Halîfelik ile olan bağlarını gevşetmiş; Fātımîler ise; X yüzyıl'dan XII yüzyıla dek olan süre içerisinde burada bir karşı halîfelik kurmuşlardır Bu arada doğuda yarı bağımsız hānedanlıklar ortaya çıkar
Selçuklu Türkleri'nin gelişi ile birlikte, X yüzyıldan beri gerçek bir iktidardan yoksun olan Bağdat Halîfesi yalnızca dînî bir rolle yetinmek durumunda kalmıştır Endülüs Emevî Devleti'nin yıkılmasından sonra Araplar kısa bir dönem kendi başlarına birer devletçik halinde yaşamaya başladılar Türkler'in İslāmiyet'i kabul ettikleri dönemden, Cumhuriyet'in ilānına kadar Arap toprakları, hep Türkler'in egemenliği altında bulunmuştur (XI yüzyıl - XX yüzyıl başı) Osmanlı İmparatorluğu'nun parlak dönemi padişahlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır'a yaptığı seferle Arap topraklarını eline geçirmiş ve Mekke ile Medîne'den gelen "Kutsal Emānetler"i İstanbul'a getirirek, "Halîfelik" unvānının Türkler'e geçmesini sağlamıştır
Araplar, İlk Halîfeler ve Emevîler Dönemi'nde önemli bir rol sahibi olmuşlardır Abbāsi İmparatorluğu'nun kuruluşuyla, bu rolleri sınırlanmıştır Bunda, Abbāsi Halîfeleri'nin Kureyş asıllı Arap olmalarına rağmen, İran törelerine bağlı kalmaları ve eyalet valilerinin pek Araplar'dan seçilmemesinin payı büyüktür Orduda da Araplar'dan çok Türk ve İranlılar gibi yabancılar görev almaktaydılar Bundan sonra XIX yüzyılın başına kadar sürecek olan bir gerileme dönemine girmişlerdir Bu dönem bir kültürel bir yenilik, devrim (en-Nahda) hareketinin belirdiği XIX yüzyıl başında sona ermiştir XX yüzyılın başında ise; siyasî bir yenilik hareketinin sonucunda Bağımsız Arap Devletleri kurulmuştur
Aslında gerçek anlamda katışıksız, saf bir Arap Uygarlığı yoktur Pek çoğu aslen Arap olmamakla birlikte; iyiden iyiye Araplaşmış yazarlar, bilimadamları, hukukçular, tanrıbilimciler, filozof ve sanatçılar tarafından meydana getirilen ve temsil edilen, İslâm'ı kabul etmiş farklı kültürlerin birbirini etkileyerek oluşturduğu bir İslâm Uygarlığı'ndan söz etmek daha doğru olacaktır Bu uygarlık, Araplar'ın Suriye, Mezopotamya, Mısır, İran ve İspanya ile ilişki kurmasından doğmuş ve Ortaçağ'ın büyük bir bölümü boyunca dünyanın en parlak uygarlıklarından biri olarak, Batı Dünyası'nı önemli ölçüde etkilemiştir
Arap ülkelerinin siyāsî birliğini sağlamak amacıyla, II Dünya Savaşı sonrası bu ülkeler arasında bir anlaşma imzalanmıştır (1945) Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye ve Yemen, söz konusu anlaşmayı imzalayan ve Arap Birliği içerisinde yer alan ülkelerdir Diğer Arap Devletleri de bağımsızlıklarını kazanmaya başladıkça, bu birliğine katılmışlardır Libya 1953, Sudan 1956, Fas ve Tunus 1958 Kuveyt ve Cezayir 1961, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri 1971 Bahreyn ve Katar 1971 ve en son olan Filistin 1976'da bağımsızlığını ilan edip Arap Birliği'ne katılmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|