Şengül Şirin
|
Cevap : Konya'nın Geleneksel Eğlence Kültürü - Traditional Entertainment Culture in Konya
Yüzük Oyunu
Televizyonsuz, videosuz, hatta radyo ve gramofonsuz yılların en revaçta gece eğlencesi şüphesiz yüzük oyunu idi Yüzük oyunu, fincanlarla oynanabildiği gibi, gümüşten, bakırdan veya tunçtan yapılmış ve fincana benzeyen kapaklarla da oynanırdı Oyun daha çok uzun kış geceleri oynanırdı Erkekler ve kadınlar ayrı ayrı oynarlar, ancak çok yakın akrabalar arasında karışık oynandığı gibi; erkeklerin bir ekip, kadınların ayrı bir ekip olarak oynandığı da olurdu Sakaoğlu (1985a: 99-105) yüzük oyununu şöyle anlatır:
Yüzük oyunu duruma göre 6, 9 ya da 12 fincan ile oynanır Oyuna başlamadan önce oyuna katılacaklar iki ekip hâlinde ayrılır ve her iki ekipten birer oyuncu "yüzükçübaşı" olarak seçilir Yüzükçübaşının görevi, yüzüğü saklamak ya da aramak ve mâniler söylemekten ibarettir Oyuna başlanırken tepsi üzerine 12 fincan konulur ve her iki ekibin yüzükçübaşısı sıra ile fincanları kaldırarak oyuna başlama sırasını belirlerler Bu esnada da şu sözleri söylerler:
"Ya şunda, ya şunda, Keçe külah başında " veya:
"Eteğine meteğine, Kulpuna köşesine, Evliyalar paşasına, Şunda var, şunda yok"
Saklanan yüzüğü bulan ekip oyuna başlar Yüzüğü saklama sırasını kazanan ekibin yüzükçübaşısı ve bir oyuncusu yüzüğü saklamak üzere dışarı çıkar, tepsi üzerinde bulunan 12 fincandan birinin altına yüzüğü saklayarak odaya dönerler ve tepsiyi odanın ortasına koyarlar Artık karşı ekip için sıkıntılı anlar da başlamıştır Çünkü, yüzüğün hangi fincanın altında olduğunu kestirmek zor bir iştir Bunu, daha çok yüzüğü saklayanların hal ve tavırlarından, gözünden, bakışlarından anlamaya çalışırlar Yüzüğü arayan ekibin yüzükçübaşısı "Boşa" diyerek fincanları kaldırmaya başlar İki fincan kalıncaya kadar kaldırılır Oyunun kazanılması ve sayı alınması için, sondan bir evvelki fincanda yüzüğü bulmak gerekir Ne daha önce, ne de sonra Eğer, bu esnada boşa diyerek kaldırılan fincanlardan birinin altında yüzük çıkarsa, yüzüğü saklayanlardan biri, hemen fincanı kaldıranın bileğinden yakalayarak kendi ekibindeki arkadaşlarına seslenir:
"Tuttum, tuttum   "
Bunun üzerine arkadaşları ile aralarında şöyle bir konuşma geçer:
"Ne tuttun?" "Şu iti " "Ne yer?" "Ot kökü " "Ne sıçar?" "İt b ku "
"Koyver gitsin şu b ku "
Bunun üzerine bileğinden yakalanan oyuncu serbest bırakılır, arayan taraf sayı kazanır ve yüzük yeniden saklanır Eğer son iki fincan kalıncaya kadar kaldırılan fincanların altından yüzük çıkmazsa, yüzüğün saklı olduğu fincanı tahmin etmek için oyuncular görüş bildirirler Çoğunluğun görüşüne uyularak fincan kaldırılır Yüzük bulunursa sayı kazanılır Eğer bulunamazsa yüzüğü saklayan ekip son fincanı da kaldırarak yüzüğü gösterir ve bir sayı almış olur Bu şekilde sayı almaya devam eden ekiplerden ilk beş sayıya ulaşan ekip, öteki ekibe oy kullanarak bir "pampıltı" cezası verir Bir fincanın içine ağzına kadar meşe külü doldurulur, ceza verilen kişinin alt dudağına fincan dayanır ve ceza çekecek oyuncudan yüksek sesle "pampılıpıt" diye bağırması istenir Oyuncu yüksek sesle "pampılıpıt" diye bağırınca ağzı, yüzü kül ile dolar ve ortam kahkahaya boğulur
Yüzük tepsisi bu minval üzere defalarca gider gelir, karşı taraf yüzüğü bir türlü bulamazsa, yüzüğü saklayanlar şu mâniyi söylerler:
"Ocak başının minderi, Öldük dönderi, dönderi, Oyuncuların pis mundarı, Bilir oynar bilmez oynar Akşamdan beri
Dağdan keserler ardıcı, Sallanır gelir bir ucu, Vay zavallı itin gavalı, Oynama bari "
Bu mânilere iyice sinirlenen karşı ekibin oyuncuları, yüzüğü buldukları zaman cevap olarak şu mâniyi söylerler:
"Tavuklara serptim darı, Başaklar oldu sarı, Biz yüzüğe kavuştuk, Çatlasın yüzükbaşı "
Oyun bu şekilde devam ederken ekiplerden dokuz sayıya ulaşan karşı tarafa "tort" cezası verir Ağızları aynı genişlikte iki fincan alınır, içine yüzük konulur ve iki fincan ağız ağıza gelecek şekilde bağlanır Bu iki bağlı fincan, boğaza geçecek şekilde bir ipe bağlanır ve cezalı oyuncunun boynuna geçirilir Hareket edildikçe fincanların içindeki yüzük tıpkı koyun ya da keçilerin boynuna asılan çanlarınki gibi sesler çıkarır Sayı on bire ulaşınca ise, oyunun üçüncü cezası verilir Bu "mühür" cezasıdır Cezayı çekecek oyuncu için, bir fincanın altı idare lâmbasının ya da çıranın isiyle islendirilir Bu isli fincanın altını muhtar seçilen oyuncunun alnına basarlar Alnı mühürlenen oyuncu isi silemez ve oyuna kalınan yerden devam edilir Oyunun son sayısı yirmi birdir Eğer bu sayıya ulaşmadan muhtarın ekibi diğer ekibe yetişirse, "Denge" diye bağırırlar ve beraberliği sağlayan ekibin oyuncularından biri fincanların bulunduğu tepsiyi sağa sola sallamaya başlar Bu arada da şu mâniler söylenir:
"Biz de denk olduk size, Sizde döndünüz bize, Vay vay zavallı, İtin gavalı,
Bilir oynar, bilmez oynar, Akşamdan beri   "
Bu maniler söylenirken, muhtarın alnına fincanın altındaki is ile mühür vuran oyuncu, bu mührü dili ile yalayarak siler Yirmi bire ulaşan ekip ise "Destegül" yapar böylece karşı tarafa bir şans verilmiş olur Birinin altında yüzük bulunan dört fincan tepsinin dört köşesine dizilir, sayısı geride olan ekip bu dört fincandan ikisini kaldırma hakkına sahiptir Bu iki haktan ilki kaldırılırken "Yarıya" denilir ve yüzük bu ilk kaldırılışta bulunulursa öndeki ekibin on bir sayısı düşürülerek sayısı on'a indirilir Yüzüğü bulan taraf oyuna devam etmek üzere tepsiyi alır Yüzüğü bulanı övmek için ise şu mani söylenir:
"Yüzüğü buldu eşimiz,
Hayra döndü işimiz,
Şu muydu yüzükçübaşınız?
Vay vay zavallı,
İtin gavalı,
Oynama bari,
Akşamdan beri   "
Destegülde sayısı geride olan ekip, birinci hakkında yüzüğü bulamazsa, ikinci hakkını kullanır Buna da "Cura" denilir Eğer ikinci haklarında bulurlarsa, sayıları yirmi bir olan ekibin bütün sayıları silinip sıfıra iner Böylelikle galip olan taraf oyuna âdeta baştan başlar Ancak, "yarıya" ya da "cura" hakkını kullanan ekip, eğer yüzüğü bulamazsa oyunu kaybeder Bir sonraki oyunun yiyecekleri, çerezleri veya meyveleri yenilen ekibe yüklenerek geceye son verilir ve bir sonraki toplantıda buluşma temennileriyle gece sona erer 3
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|