Yalnız Mesajı Göster

Şeki Han Sarayı-Şəki Xan Sarayı

Eski 06-28-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Şeki Han Sarayı-Şəki Xan Sarayı



Şeki Han Sarayı-Şəki Xan sarayı




İnsanlar yaşadıkları topraklar üzerinde hayatlarını sürdürmek için çeşitli faaliyetlerde bulunurken yurt yeri olarak seçtikleri bölgelerde, geçmişten geleceğe ışık tutan bir kültürel mirası da oluşturmuşlardır Topraklar, bulundukları mevki, verimlilik, barındırdıkları doğal kaynaklar, stratejik konum ve benzeri özelliklerine göre bir değer ifade ederler Bu değere değer katan önemli bir unsur ise sahip olunan kültürel mirasdır

Azerbaycan, sahip olduğu küçük coğrafyaya rağmen zengin doğal kaynakları ile tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmektedir Ekonomik açıdan çok ciddi potansiyeli bulunan Azerbaycan, aynı zamanda tarihin çeşitli dönemlerine ait zengin bir kültürel mirasa da sahiptir Başkent Bakünün yanısıra Nahçıvan, Gence, Şeki gibi diğer şehirlerde de çok sayıda, farklı dönemlere ait tarihi eser bulunmaktadır Ülkenin eski yerleşim yerlerinden biri olan Şeki şehri başkent Bakünün 370 km Kuzeybatısında Büyük Kafkas Dağlarının güney yamaçlarında yer almaktadır Yeşil ormanlarla kaplı art arda sıralanmış Kafkasın yamaçlarına yaslanmış bu şehirde şehrin ismiyle özdeşleşen Han Sarayı, Cuma Mescidi, Kervansaray, Şehir Kalesi ve Islamiyetten önceki dönemlere ait Alban Kiliseleri burada bulunan önemli kültür varlıklarındandır Azerbaycan mimarisinin şaheseri diyebileceğimiz Şeki Han Sarayı Şeki Hanlığının merkezi olan Şekide, 1762 yılında, Hüseyin Han Müştag tarafından yaptırılmıştır

Şeki kalesinin içerisinde inşa edilen iki katlı saray, Şeki hanlarının yazlık ikametgahı olmuştur Şekide aslında, yaz aylarında bunaltıcı sıcaklara rastlamak pek mümkün olmamakla birlikte daha yukarı kısımlarında, yazın daha serin hava hakim olmaktadır Sarayın bulunduğu yer, şehrin merkezinden biraz daha yüksek bir mevkide olmasından dolayı buradaki hava daha serin ve ferahtır Kale kapısından girdikten sonra, taşlarla döşenmiş yokuş bir yol ile Han Sarayına doğru ilerlerken tabiatın yeşil renginin çevreye hakim olduğu dikkatleri çekiyor Saraya dışarıdan bakıldığında çevreyle uyumlu bir yapı olması, çevredeki renklerle olan ahengi zihinlerde hoş bir izlenim uyandırıyor Bahçedeki iki koca çınar ağacının gölgesindeki bu güzel mimarlık eseri seyredilmeye değer bir manzara sunuyor insana

Şeki Han Sarayının güney girişinde ziyaretçiler için bir kroki yer almaktadır Bu kroki üzerinde biraz incelemede bulunup, yapının genel kuruluşunu kafamızda tasavvur ettikten sonra içeri giriyoruz



Saray iki kat halinde inşa edilmiş olup her katın merkezinde büyük salon yer alıyor Bu salonlara bitişik koridorlar diğer odalarla salon arasında irtibatı sağlıyor Alt kattaki salonda ve yanındaki odalarda zengin bezemeli ocaklar görülüyor Katlar arasındaki bağlantı ahşap merdivenlerle sağlanmış Sarayın kuzey tarafında iki küçük oda arasında Hannişin denilen bölümler yer alıyor Düzenleniş biçimleri buraların Hanın özel dinlenme mekanları olarak kullanıldığı izlenimini veriyor Alt hannişine girildiğinde de bu düşünceyi doğrulayan unsurlarla karşılaşmak mümkündür


Bu mekanların tavanı ayna ile kaplanmış ve ortada fıskiyeli bir mermer şadırvan yapılmış Sarayla ilgili anlatılan ilginç hikayelerden biri bu şadırvan ile ilgilidir Söylentiye göre şadırvan suyu burada yüzeye çıkan bir pınardan geliyormuş Hanın ölümünden sonra bu pınar kurumuş ve suyu bir daha akmamış

Şeki Han Sarayı mimarisiyle beraber bir sanat eseri olarak da büyük ilgi çekmektedir Burada sıva üzerindeki renkli işlemeler, motifler, salon ve odalardaki duvar resimleri, ahşap oymalar, ağaçtan hazırlanmış ve aralarındaki boşluklara çeşitli renklerde cam monte edilmiş geometrik desenli vitraylı pencereler el sanatları bakımından geçekten etkileyici güzelliktedir Tavanında, beş binden fazla resimli geometrik şekil ve figürlerden oluşturulmuş bir süsleme kompozisyonu bulunan alt salon ile duvarlarında av ve savaş sahnelerinin tasvir edildiği üst salonun incelikle işlenen zengin bezemeleri büyüleyici güzelliktedir Sarayın duvar resimleri 18yy da işlenmiş olup, 19yy da birkaç kez onarılmıştır

Farklı dönemlerde yaşamış ressamlar tarafından işlenmiş bu resimler, manzara kompozisyonlarından, insan ve kuş resimlerinden, savaş ve av sahnelerinden oluşmaktadır Sarayda birçok sanat dalının farklı tarz ve üsluplarının bir araya gelmiş olması, sarayın estetiğine zenginlik katan bir unsur olmakla birlikte, sarayın onarım işlemleri sırasında orjinalliği koruma açısından sorun oluşturabilmektedir Saray pencere vitraylarından birinin son dönemlerde kırılmış olması ve uzun süre yerine yenisinin yapılamamış olması bunun bir örneğidir Sarayda Azerbaycan halı sanatı örneklerine rastlamak da mümkündür Burada zemine döşenmiş yün halılar, üzerinde değişik resim ve motiflerin bulunduğu ipek duvar halıları bulunmaktadır



Sarayın bir önemli özelliği de, yapımında çivi ve benzeri birleştirici araçların kullanılmamış olmasıdır Azerbaycanda Şeki Han Sarayından bahseden herkes övgüyle bu gerçeğe vurgu yapmaktadır Zira böylesine ahşap malzemenin yoğun olarak kullanıldığı yapıda çivi kullanılmamış olması gerçekten ustalık gerektiren ve bir o kadar da şaşırtıcı bir durumdur Bütün bu özellikleriyle Azerbaycan kültür varlıkları içerisinde önemli bir yeri olan bu sarayı gördükten sonra onun mimarının kim olduğunu merak ediyoruz Sarayın duvarında 18yy da yaşamış nakkaş Abbaskulunun adı görünüyor Abbaskulu aynı zamanda sarayın mimarı olarak da biliniyor Fakat hakkında anlatılanlar söylentiden öteye gitmiyor



Halk arasında anlatılan bir hikayeye göre Şeki Hanı, yapımı tamamlandıktan sonra sarayı gezer Mimarı çağırttırarak sarayı beğendiğini ifade eder ve sorar: Bundan daha güzelini ve daha iyisini yapabilirmisin? Mimarın daha iyisini yapabileceği yanıtını alan Şeki Hanı bu cevaptan hoşlanmamış olacak ki, onun idam fermanını verir


Mimarın idamı bahçedeki bu çınar ağaçlarının dallarına kurulan idam sehpasında gerçekleştirilir Bu rivayet dolayısıyla, Şeki Han Sarayı Azerbaycanda mimarını idam ettiren saray olarak da bilinmektedir Bu anlatılanlar ne kadar gerçektir bilinmez, gerçek olan bugün böyle bir şaheserin halen varlığıdır Nitekim, Han Sarayı UNESCO tarafından korunması gereken Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek dünya kültür varlıkları arasında yerini almıştır 2004 yılında Azerbaycanın bir çok değerli kültür mirasının onarımını öngören proje çerçevesinde esaslı bir restorasyondan sonra yeni çehresiyle kapıları ziyaretçilere açılmıştır Azerbaycana gidenlerin ne yapıp edip yollarını Şekiye kadar uzatmalarını ve bu şaheser sarayı görmelerini öneririm

Yazar : Prof Dr Zafer AYVAZ



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla