Şengül Şirin
|
Bulgaristan Türk Egemenliği
Türk Egemenliği
Türk egemenliği, ülkedeki toplumsal yapılarda büyük değişiklikler meydana getirdi Boyarlar arasında bölünmüş olan ülke, doğrudan osmanlı yönetsel yapısına katılarak Rumeli beylerbeyliği'ne bağlı sancaklara (Silistre, Niğbolu, Sofya ve Çir-men sancağının batı bölümü) ayrıldı Savaşlarda çoğu yok edilen Boyarlar'in kalanları Osmanlı devletinin asker kadrolarına katıldı Ülkenin nüfusu ve vergi kaynakları kayıtlara geçirildi, bu kayıtlara göre çeşitli yerlere tımarlı sipahiler yerleştirildi
Anadolu'da kargaşalık çıkaran Türkmenler ve Tatarlar Filibe yöresine yerleştirildi Böylece XV yy ortalarından XVII yy sonlarına kadar hiçbir yabancı istilasına uğramadığı için tam bir istikrar kazanan ülke, osmanlı başkentinin yakınında ve Avrupa'ya düzenlenen türk seferlerinin yolu üzerinde olduğundan, büyük bir gelişme gösterdi Yeni kentler kurulurken, eski kentler büyüdü; ticaret, tarım ve hayvancılık önemli ölçüde gelişti Yerli soylular ve Rodoplar'daki Pomaklar müs-lümanlığı kabul ettilerse de halkın büyük çoğunluğu hıristiyan kaldı
Bu nedenle Bulgarlar vergiye bağlı çiftçi sınıfı olarak kabul edildiğinden, hıristiyanlardan alınan vergi (cizye) onlardan da düzenli bir biçimde alındı Öte yandan, Yeniçeri oca-ğı'nın önemli devşirme bölgelerinden biri olan ülkede önceleri Voynuk adı altında askere alınan buigar erkekleri, daha sonra osmanlı sarayında seyislikle görevlendirildiler Osmanlı egemenliği döneminde, özellikle XVII yy 'daki Osmanlı -Avusturya savaşları sırasında birçok ayaklanma girişimi oldu
Osmanlı yönetimine karşı ilk ayaklanmaların XV yy ortalarında başladığı görülür Macar ordusu Sofya yakınlarına kadar ilerleyince (1443), bölge halkı ayaklanarak Macarlar ile birleşti Ancak, türk kuvvetlerinin kente gelmesi üzerine ayaklanma sona erdi Tuna boyundaki köylülerin ayaklanması Sinan Paşa tarafından bastırıldı (1595) Avusturyalılar'ın Batı Bulgaristan'ı işgali sırasında (1683) halkın bir bölümü Avusturya kuvvetleriyle birleşti Ancak, Fazıl Mustafa Paşa komutasındaki türk ordusu işgal edilen toprakları geri aldı, dirlik ve düzeni yeniden kurdu Keşiş Paısy Hilendarski'nin yazdığı Bulgar ulusunun, çarlarının ve azizlerinin tarihi (1762) adlı kitap ve Sofroniy adıyla bilinen piskopos Sofroniy Vracanski'nin Pazvandoğlu ayaklanmasını gördükten sonra kaleme aldığı yazılar buigar milliyetçiliğini ilk kez gerçek anlamda uyandıran atılımlar oldu
Aralarından bazıları Rus saflarında çarpışmalara katıldılar Bu canlanmanın etkisiyle 50'yi aşkın buigar okulu açıldı (1835-1845); istanbul'da çıkmaya başlayan İsarigradski Vestnik (1848) adlı gazete ilki olmak üzere osmanlı topraklarında bulgarca gazete ve kitapların yayımlanmasına izin verildi Bu arada, kentlerde ticareti ve kiliselerde dinsel makamları ele geçirmiş olan Rumlar ile Bulgarlar arasındaki egemenlik kavgaları padişah fermanıyla (1870) özerk buigar kilisesi (eksarkhosluk) kurulana kadar sürüp gitti Ulusal bilincin güçlendiği ve etkisinin giderek arttığı bu dönemde osmanlı yönetimine karşı birçok ayaklanma patlak verdi Kopriuştitsa ve Panogvurişte'de çıkan ayaklanmalar türk kuvvetlerince şiddetle bastırıldı (nisan 1875)
Ulusçu hareket, Georgi Stoykov Rakovski'nin (1821-1867), Lyuben Karavelov'un (1834-1879), "Bulgar devrimi merkez komitesi'ni" kuran Vasil Levski (1837 -1873) ve ozan Hristo Botev'in (1848 -1876) çabalarıyla güçlendi 20 nisan 1876'da buigar komitecilerinin başlattığı ayaklanma, Avrupa'da bunu fırsat bilenlerce büyük bir dayanışma hareketine yol açtı Ruslar "slav kardeşlerine yardım" gerekçesiyle, Osmanlı devletinden Bulgaristan'da iki özerk bölge kurmasını istediler, isteğin reddedilmesi sonucu Rusya Osmanlı devletine karşı savaş açtı (nisan 1877) Bulgarlar'ın da yanında yer aldığı Rus ordularının İstanbul yakınlarına kadar ilerlediği bu savaşın sonunda imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşmasıyla (3 mart 1878) Makedonya'nın büyük bölümünü kapsayan ve Ege denizi'ne çıkışı olan büyük ve özerk bir Bulgaristan prensliğinin kurulması kabul edildi Ancak Ruslar'ın başarısından kaygılanan öteki Avrupa devletlerinin işe karışması ve Berlin konferansı kararları sonucu (13 temmuz 1878) Dobruca Romanya'ya, Niş Sırbistan'a verildi ve Balkanlar ile Tuna arasındaki bölgede de başkenti Sofya olan küçük bir Bulgar prensliği kuruldu Balkanlar'ın güneyinde kalan kesimse, merkezi Filibe olmak üzere Rumeli-i Şarki vilayeti adıyla bir osmanlı eyaletine dönüştürüldü Anayasanın hazırlanmasından sonra Rusya'nın baskısıyla toplanan ilk buigar parlamentosu (Sobranie), Rus çarının yeğeni Aleksandr Battenberg'i buigar prensi seçti (29 nisan 1879)
Ülkeyi danışman sıfatıyla gelen Rus generallerinin istekleri doğrultusunda yönetmeye başlayınca, Sobranie hükümete karşı cephe aldı, prens de meclisi dağıttı (aralık 1879) Ancak, yeni Rus çarı Aleksandr III ile anlaşmazlığa düşünce bulgar prensi Aleksandr Battenberg, anayasayı yeniden yürürlüğe koyarak hükümeti kurma görevini de Karavelov'a verdi Bir darbe sonunda Rumeli-i Şarki vilayeti'nde yönetimi ele geçiren buigar komitacıları (eylül 1885) vilayetin prenslikle birleştiğini ve Aleksandr'ı prensleri olarak kabul ettiklerini duyurdular Büyük Avrupa devletlerinin de onayladığı bu birleşmeyi osmanlı hükümeti kabul etmek zorunda kaldı
Birleşmenin hemen ardından Avusturya'nın kışkırttığı Sırplar, Bulgar prensliğine savaş açtılarsa da onları yenilgiye uğratan Bulgarlar, Mart 1886 antlaşması'yla Balkanlar'da konumlarını güçlendirdiler Ancak, Rus yanlılarının gerçekleştirdikleri bir darbe sonucu (21 ağustos 1886) Aleksandr prenslikten çekilmek zorunda kaldı Böylece Rus yanlısı Saksonya-Coburglu Ferdinand prens seçildi (haziran 1887) Hükümeti kuran Stefan Stambolov, iç muhalefeti sindirdi ve Rus baskısından kurtulmak için Avusturya-Alman ya yanlısı bir dış siyasete yöneldiyse de prens Ferdinand ile anlaşmazlığa düşünce görevden ayrıldı (1894) Onun istifasından sonra dış siyasetini değiştiren Bulgar prensliği, Rusya'nın da etkisiyle Balkanlar'da Osmanlı devleti zararına bir bağlaşma oluşturmaya girişti, ikinci meşrutiyet'in duyurulmasından sonra Babıâli hükümeti, 100 milyon mark karşılığında Rumeli-i Şarki eyaleti'nden bütünüyle vazgeçti Böylece Bulgaristan Tırnova'da tam bağımsızlığını kazandı ve prens, Ferdinand I adıyla Bulgaristan'da "çar" unvanını aldı (3 ekim 1908)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|