Konu: Ayak
Yalnız Mesajı Göster

Ayak

Eski 06-03-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Ayak





AYAK


1 insanın yere yatay basabilen ve dik durmasını sağlayan organların uç bölümü(Bk ansikl böl Anat)

—2 Kimi hayvanların yere basan organları

—3 Bacak ya da bedenin beden aşağı bölümü: Ayağını çekmek,sürüklemek Ayağına bir pantolon geçirmek

—4 Tek başına ya da başkalarıyla birlikte kimi nesnelere, mobilyalara destek oluşturan öğe: iskemlenin, dört ayağı Bir kadehin ayağını kırmak

—5 Merdiven basamağı: On ayak merdiven

—6 Bir kimsenin gidiş, yürüyüş hızı: Çocuğun ayağıyla iki saat sürer

—7 Ayakkabı: Ayağını giymek Ayaklarınızı iyice siliniz

—8 Bir yere ayak atmak, oraya girmek: Vagona ayak atan her yolcu önce yer numaralarına bakıyordu\\ Bir yere ayak atmamak, oraya hiç uğramamak, gitmemek: Böyle yaparsanız bir daha buraya ayak atmam\\ Ayak ayak, yavaş yavaş, derece derece, basamak basamöfc: Birden değil ayak ayak çıkmak gerek|| Ayak ayak üstüne atmak,bacak bacak üstüne atmak

|| Ayak bağı olmak, bir kimsenin bir yerden ayrılmasına ya da bir işe girişmesine engel olmak: Yanınızda kalarak size ayak bağı olmak istemem || Ayak bağını çözmek, karı ya da koca sözkonusu olduğunda boşanmak, birbirinden ayrılmak || Ayak basılmamış, insan ayağının değmediği yerler İçin kullanılır || Bir iş ya da mesleğe ayak basmak, başlamak, girmek: Gazeteciliğe ayak basışının kırkıncı yılını kutladık || Bir yere ayak basmak, o yere varmak, ulaşmak: Sabaha karşı kente ayak bastık; gelmek, uğramak: Kaç yıldır buraya ayak basmıyor

|| Ayak diremek, diretmek, bir kimseye karşı kendi düşünce ve tutumundan şaşmamak, onu inatla savunmak || Ayak işi, şuraya buraya git gel, getir götür türünden önemsiz işler: Bir sûre ayak işlerinde çalışmış sonra tezgâhtar olmuştu || Ayak kavafı, çok gezen, yerinde, evinde duramayan kimse || Ayak kirası, bir yere gönderilen kimseye verilen bahşiş; ayakteri|| Ayak sesi, yürürken ayakların çıkardığı hafif gürültü: Dışarıdan ayak sesleri geliyor

|| Ayak sürtmek, sağda solda amaçsızca, başıboş gezip dolaşmak || Ayak sürümek, bir işi yapmaktan kaçınmak için yollar, bahaneler aramak; gönderilen, istenilen bir yere gitmekte gönülsüz olmak, gitmeyi geciktirmek

|| (Bir şeye ya da bir kimseye) ayak uydurmak, bir değişikliğe uyum sağlamak: Onlara ayak uydurmuş, onlar gibi giyinmeye başlamıştı|| Ayak yapmak, bir kimseyi aldatmak için hile ve düzene başvurmak: Bırak ayak yapmayı beni aldatamazsın (arg) || Ayağa düşmek, bir iş ya da konu sözkonusuysa, sorumsuz, yetkisiz kişilerin düşüncelerine göre yürütülür duruma gelmek || Ayağa fırlamak, oturduğu yerden hızla birdenbire kalkmak

|| (Bir topluluğu) aya kaldırmak, onu bir söz ve davranışla heyecanlandırıp telaşa düşürmek: Getirdiği haber bütün aileyi ayağa kaldırmıştı || Ayağa kalkmak, sözkonusu bir kimse ise, ayakta durmak üzere davranmak, ayakta durmak; hasta ise, yataktan çıkmak, iyileşmek: Odaya girince herkes ayağa kalktı Ancak iki haftada ayağa kalkabildi


|| Bir yere ayağı alışmak, oraya gidip gelmeyi alışkanlık durumuna getirmek: Bir kahveye ayağı alışmış başkasına gidemiyor || Ayağı çarıklı, "akıllı, kurnaz köylü" anlamında kullanılır: O ne ayağı çarıklıdır, bizden daha iyi bilir bu konuyu || Ayağı, ayakları dolaşmak, heyecanlanma, utanma gibi nedenlerle yürüyüşünü şaşırmak ya da yanlış bir davranışta bulunmak |j Bir yere ayağı düşmek, yolu üzerinde bulunduğu için oraya uğramış bulunmak || (Kendi) ayağı ile gelmek, sözkonusu bir kimse ise, gidilmesi gerekli tehlikeli bir yere kimsenin zorlaması olmadan gitmek; bir nesne ise, emek çekilmeden zahmetsizce elde edilmek | Ayağı ile tuzağa düşmek, kandırılma ya da bir işi önemseme yüzünden hileye, oyuna gelmek

|| Ayağı köstekli, yürümekte gecikmiş, zamanı geldiği halde yürüyememiş çocukların bu durumunu belirtmek için söylenir: Yaşıtları yürüdü bu daha emekliyor ayağı köstekli midir nedir? || Ayağı, ayakları suya ermek, gerçeğin istenilip beklenilenden farklı olduğunu anlamak, aklı başına gelmek || Ayağı uğurlu, gittiği yere iyilikler, uğur, şans götürdüğüne inanılan kimseler için kullanılır: Ayağı uğurlu bir adamdı, köye geldiği'yıl bol ürün oldu\\ Ayağı üzengide, bir kimsenin hemen gidecek, yola çıkacak durumda olduğunu belirtmek için söylenir || Ayağı, tabam yanmış it gibi dolaşmak, belli bir yerde durmaksızın şurada burada amaçsızca gezmek: Hiçbir iş yapmıyor, bütün gün ayağı yanmış it gibi dolaşıp duruyordu || Ayağı yerden kesilmek, bir taşıta binerek yaya yürümekten kurtulmak; herhangi bir nedenle ayağı yere değmemek || Ayağıma yer edeyim gör sana neler edeyim, bir işe girdikten sonra karşısındakinin olanaklarını elinden alan kimse için söylenir || Ayağına bağ vurmak, bir işin yapılmasında bir kimseye engel olmak, zorluk çıkartmak || Ayağına çabuk, bir yere alışagelen süreden daha çabuk gidip gelen kimselerin bu yönünü belirtmek için kullanılır: Ayağına çabuktur o, bir saate kalmaz burada olur || Bir kimseyi ayağına çağırmak, o kimsenin yanına gelmesini istemek: Kendi geleceğine beni ayağına çağırıyor

|| Ayağına çelme takmak, bir kimsenin bir işte ilerlemesini, yükselmesini engellemek || Ayağına dolanmak, bir kimseye yaptığı ya da yapmayı tasarladığı kötülük kendi başına gelmek; bir kimsenin serbestçe hareket etmesine ya da rahatça iş yapmasına engel olmak || Ayağına düşmek, bir kimseye çok yalvarıp yakarmak, ayağına kapanmak: Beyreğin ayağına düştüler (Dede Korkut, XIV yy) || Ayağına geçirmek, bir şeyi uyup uymadığına bakmadan aceleyle giymek (^GEÇİRMEK) || A/ağ/na gelmek, sözkonusu bir kimse ise, alçakgönüllüce davranıp birinin yanına gitmek: O koskoca Bey kalkmış ayağımıza gelmiş; bir şeyse beklenmedik bir anda kendiliğinden ortaya çıkmak: Ayağına gelen bu fırsatı kaçırma

|| Bir kimseyi ayağına getirtmek, kendinden yaşlı ya da mevki-ce büyük bir kimseyi yanına gelmek zorunda bırakmak: Sonunda adam salmış, yaşlı babasını ayağına getirtmiş ¡\ Ayağına gitmek, saygı göstererek bir kimsenin yanına varmak: Elbette biz onun ayağına gideceğiz || Ayağına ip takmak, bir kimseyi çekiştirmek kötü yanlarını sayıp dökerek dedikodusunu yapmak || Ayağına, ayaklarına kapanmak, ayaklarına düşmek: Bir gün gelecek ayağıma kapanacaksın; bir kimseden bağışlanmasını yalvararak istemek: Ayaklarıma kapanıp af diledi || Ayağına, ayaklarına kara su inmek, uzun süre ayakta kalmaktan çok yorulmak

|| Ayağına kira istemek, bir yere gidip gelmeye üşenmek, isteksizlik göstermek, nazlanmak || Ayağına oturmak, ayakkabı sözkonusuysa, ayak ölçüsüne denk düşmek, ayağına göre gelmek || Ayağına pabuç olmamak, bir kimseyi başkasıyla karşılaştırırken ondan kat kat aşağı olduğunu vurgulamak için söylenir || Ayağına sıcak su mu dökelim, soğuk mu, bir yere çok seyrek olarak gelen konuğa "nasıl oldu da geldin" anlamıyla hem sevinç hem de sitem belirtme durumunda söylenir, j] Ayağına üşenmemek, her türlü getir götür işini bıkmadan yapmak, hamarat olmak: Ayağına üşenmez günde birkaç kez kıyıya inip öteberi getirir

|| Ayağına yüz sürmek, bir kimseye yalvarıp yakarmak, bağlılığını belirtmek, aşırı saygı göstermek || Ayağında donu yok fesleğen ister, takar başına, yoksun bir kimsenin yoksulluğuyla bağdaşmayan davranışlarda bulunduğu ya da süse gösterişe düşkünlük gösterdiği durumlarda söylenir || Ayağını alamamak, gitmeyi alışkanlık durumuna getirdiği bir yeri bırakmamak; ağrı ya da uyuşma nedeniyle ayağını oynatamamak || Ayağını bağlamak, ayak bağı olmak || Bir yerden ayağını çekmek, önceleri sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak

|| Ayağını denk almak, kendisine yapılabilecek kötülüklere karşı dikkatli ve uyanık bulunmak: Ayağını denk al, bak neler yapacağız sana || Ayağını düze basmak, güçlükleri, sıkıntıları geride bırakmak, gelecekten güvenli bir duruma kavuşmak ]| Bir kimsenin ayağını kaydırmak, bir kimseyi görevinden uzaklaştırmaya onun yerine, alanına geçmeye çalışmak: Sonunda adamcağızın ayağını kaydırmış, yerine kendisi geçmiş || Bir yerden ayağını kesmek, oradan ayağını çekmek; bir kimseyi bir yere artık gelemez, uğrayamaz duruma getirmek || Ayağını, ayaklarını öpeyim, bir kimseye yalvarıldığı, ondan acıma ve yardım dıie-nildiği durumda söylenir

|| Ayağını sürümek, bir işin yapımını geciktirmek,onu istekle ele almamak; sözkonusu konukluğa gelmiş biriyse, ardından başkalarının da geleceğine inanmak; hasta biriyse, durumu ağır olmak, ölmek üzere bulunmak || Ayağını tek almak, bir işe girişirken ya da bir işi yaparken bütün yönleriyle düşünüp dikkatli olmak || Ayağını vurmak, ayakkabı sözkonusuysa, ayağını acıtmak ya da yara etmek || Ayağını yorganına göre uzatmak, giderini gelirine göre düzenlemek || Bir kimseyi ayağının altına almak, onu iyice çiğneyip tekmeleyerek dövmek || Bir şeyi ayağının altına almak, bir mevki ya da makamı hor görerek tepmek, istememek || Ayağının altına karpuz kabuğu koymak, bir kimseyi hile ve düzenle işinden etmek, ayağını kaydırmak

|| Ayağının, ayaklar altında, bir yerin, daha yüksekte bulunan bir yerden rahatça görülebileceğini belirtmek için kullanılır: Oradan sanki bütün Boğaz ayağının altında || Ayağının bastığı yerde ot bitmez, bir kimsenin uğursuz olduğunu, gittiği yere kötülükler götürdüğünü belirtmek için söylenir || Ayağının pabucunu başına giymek, toplumdaki yeri, değeri kendisiyle denk olmayan, düzeyi düşük biriyle evlenmek: değersiz birini üstün ve saygın bir duruma kavuşturmak

|| Ayağının tozuyla, gelir gelmez, hiç dinlenmeden: Trenden inmiş, ayağının tozuyla toplantıya koşmuştu || Ayağının türabı olmak, bir kimse sözkonusuysa, başka bir kimseye köle gibi hizmet etmek, her buyruğunu yerine getirir durumda olmak || Bir şeyini (soyut) ayaklar altına almak, onur, namus, vb sözkonusuysa, hiçe saymak, çiğnemek: Şerefini ayaklar altına alan adamdan her kötülük beklenir || Ayaklar baş, başlar ayak oldu, toplumda dengenin bozulduğu, değersiz kişilerin başa geçtiği, değerli kimselerinse gözden düştüğü durumlarda söylenir

|| Ayakları birbirine dolaşmak, yorgunluktan telaş ya da korkudan yürüyemez duruma düşmek, yürürken ayakları birbirine takılmak || Ayakları geri geri gitmek, bir yere gitme isteği duymamak, gönülsüzce gitmek || Ayakları yere basmak, sağduyulu, gerçekçi olmak || Ayakları yere değmemek, çok sevinmek, sevincinden hoplayıp zıplamak || Bir kimsenin ayaklarına kapanmak, ondan af dilemek! Bir şey ayaklarına yatmak, karşısındakini inandırmak için olduğundan başka türlü görünmeye çalışmak || Ayaklarını yerden kesmek, güreşte karşısındakini belinden yakalayıp havaya kaldırmak

|| Ayaklarının, ayağının ucuna basmak, hiç ses çıkarmadan gürültüsüzce yürümeye çalışmak || Ayakuçlu başuçlu yatmak, yatakta, ayakları bir başkasının baş koyduğu yere gelecek biçimde yatmak || Ayakta, ayağa kalkmış olarak: Başkanı ayakta alkışladılar; telaş ve heyecan içinde: Bütün köy gecenin bu geç saatinde ayaktaydı || Ayakta kalmak, durmak, oturacak yer bulamamak: Sonradan gelenler ayakta kalmıştı; bina vb sözkonusuysa, yıkılmamış durumda olmak, çökme-mek: O dönemden ayakta kalan tek yapıydı

|| Bir kimseyi ayakta tutmak, onu oturtmak gerekirken oturtmamak; ona yardım ederek durumunu korumasını, kötü bir duruma düşmemesini sağlamak || Bir şeyi ayakta tutmak, o şeyin yıkılmaması™, varlığını sürdürmesini sağlamak: Eski eserleri ayakta tutmak için gerekli önlemleri almalıyız || Ayakta uyumak, çevresinde olup bitenlerin ayrımına varamayacak ölçüde dalgın, yorgun ve şaşkın durumda olmak || Ayaktan düşmek, güçsüz kalmak, kuvvetten düşmek, yıkılmak: Dut elimi kim ayaktan düşmüşem / Hem nedamet oduna dutuşmuşam (iskendername XIV-XV yy) [esk]



—Aktar Yürüyen portiklerin yatay kirişlerine bükülmez biçimde ya da eklemle bağlanabilen ve bu kirişlere dayanak işlevi gören direkler (Portiğin devinimini sağlayan rayların aralığı düzensiz olduğundan, ayaklardan birinin eklemle bağlanması zorunludur) || Sehpa ayağı, yük kaldırıcı sehpanın iki dikmesini taşıyan ahşap parça

—Anat Ayak parmağı, ayakların ucunda bulunan beş uzun çıkıntının her biri (Dört-ayaklılarda ön ve arka ayakların parmakları arasında fark yoktur Ikiayaklılarda, ellerden farklı olarak, ayak parmakları kısai-mıştır, ama onlar da gene üç parça [başparmak iki parça] kemikten oluşur Yalnız ellerde her parmağın ayrı adı olduğu halde ayak parmaklarının hepsinin ayrı adı yoktur)

|| Ayak sırtı atardamarı, baldır ön atardamarının uç dalı || Ayak sırtı kası, ayağın sırt bölümünde bulunan, parmakların kısa ekstensor kası || Ayak tabanı, ayağın yere basan alt bölümü (Ayak tabanı aponevrozları, biri yüzeyde öbürü derinde olmak üzere iki tanedir Ayak tabanı atardamarları da iki tanedir: iç ve dış atardamarlar Bunların ikisi de, baldır arka atardamarından ayrılır Biri içte öbürü dışta bulunan ayak tabanı sinirleri, baldır arka sinirinin uç dallarıdır Ayak tabam ince kası, bir baldır kasıdır ve çok uzundur; ikizkas ile soleus arasında yer alır ve uylukkemiğinin dış lokmasından to-pukkemiğine uzanır)

—Ask Ayak oltası, düşman piyadesinin durdurulması için toprağa çakılmış kazıklardan oluşan engel (Düşmandan gizlemek amacıyla örtülü çukur, çalı ya da otların arasına çakılır)

—Balıkç Ayak halkası, bir ağın ucuna bağlı bulunan ve onu karada yere çakılı bir kazığa bağlayan ip || Makarayı olta kamışına bağlayan halka

—Bayınd Bir köprünün ara mesneti (Bk ansikl böl) || Kenar ayak, yatay kuvvetleri karşılamak için düşeye göre çok eğik olarak yapılan kalın ayak —Bir köprünün uç dayanağı (Bk ansikl böl)

—Bisikç iki tekerlekli bir taşıtı durma sırasında dengede tutan açılır kapanır küçük destek (Ayak yanda ya da arkada olabilir)!Ayak marşı, motosiklet motorunun çalışmasını sağlayan düzenek; dişli bir parça ya da mandallı bir dişli çarkla motorun ilk devinim milini harekete geçiren ve ayakla kumanda edilen bir pedaldan oluşur

—Böcbil Göğüs halkalarına bağlı bulunan ve bir dizi eklemli parçadan oluşan göğüs eklentileri (Eklembacaklıların bir bölümünde bunlara bacak da denir) [Tipik olarak eklembacaklıların ayaklarında kalın ve kısa bir dip bölütü bulunur ve bu parça ön-arka doğrultusunda bedene eklemlenir; ayak ise altı parçadan oluşur ve dikey düzlemde hareket eder] || Karın ayakları ya da yalancı ayaklar, bazı böcek kurtçuklarında, yürümeye yarayan, zar yapısında, eklemsiz çifte eklentiler (Pulkanatlıların tırtıllarında, bir çifti onuncu bölütte [anal ayaklar] olmak üzere beş çift ayak vardır) —Cöğ -




—Demire Parmaklık ayağı, bir parmaklıkta ya da balkonda açıklıkları belirginleştirmek ve bütünü sağlamlaştırmak için belirli aralıklarla konulan kafesli dikme

—Denize Ayak kafesi, bir geminin köprü üstüne, iskele başlarına, lombar ağızlarına ve genellikle mürettebatın çok geçtiği yerlere döşenen ağaç kafes || Ayak paleti, lombar ağızlarında, kamara önlerinde, filikalarda ayak silmek için kullanılan ve eski halat bozuntularından örülerek ya da dokunarak yapılan paspas || Ayak torno, palangaların ve hareketli halatların yönlerini değiştirmede kullanılan tek dilli, sapanlı ya da kancalı makara (Eşanl AYAK BASTİKA*)

—Deric Yüzölçümüyle satılan deriler için kullanılan eski bir ölçü birimi Günümüzde desimetrekare birimi kullanılmaktadır 1 ayak, 0,9292 desimetrekareye eşittir

—Ed Yunan ya da latin şiirinde, dizelerin ölçüsünü oluşturan uzun ya da kısa heceli belirli bir (ikiden dörde), hece grubu (Bk ansikl böl) || Âşık edebiyatında kafiye (uyak) anlamında kullanılan sözcük || Ayak açma, âşık yarışmalarında ilk sözü alan âşığın, okuduğu İlk dörtlükte kullandığı ayakla atışmayı başlatması || Ayak uydurma, âşık yarışmalarında ikinci âşığın, ilk sözü alan âşığa, onun kullandığı ayakla cevap vermesi —El sant Ayak çıkarmak, kabın yere oturduğu kaide bölümünü tek parça olarak yapmak

—Elektrotekn Kutup ayağı, kutupsal bir parçanın, indüvi armatürüne komşu olan ve çekirdek aralığını çevreleyen bölümü —Esk sil Okun, temren ya da soya takılan ucu — Okun şalvardan soyaya kadar olan, 17-24 bölümleri arasına verilen ad — Yayın alt başına verilen ad ||

Ayak şahidi, eskiden bir menzilde rekor kıran okçunun nişan taşını diktirmesi için hazır bulunması gereken tanık (Bk ansikl böl) || Ayak taşı, okçunun atışını yapacağı yer (Menzil kurulduğu zaman, yerden bir kaç karış yükseklikte dikilir) || Ayak yayı, ayak yardımıyla kurulan ve savaşta yaya askerlerince kullanılan yay (Bk ansikl böl)

—Folk Ayak açmak, nişanlı kızı, alıştırmak amacıyla oğlanevi yakınlarında dolaştırmak (Gelenekselliğini sürdüren kesimlerde, düğüne yakın günlerde sık rastlanan uygulamalardandır) || Ayak kirası, gelenekselliğini sürdüren kesimlerde, at üstünde oğlanevine gelen gelinin inip eve girmesi için, oğlan babası tarafından verilen armağanlar (Gelin verilenleri yeterli bulmadıkça attan inmez)

|| Ayak kösteğini kesmek, yürüyemeyen ya da sık sık düşen çocukların ayağında varolduğuna inanılan görünmez bağı kesmek; bunun için yapılan törensel uygulamalar (Bk ansikl böl) || Ayağına basmak, nikah masasında ya da gerdek gecesi, evlilikte üstünlük sağlama amacıyla eşlerden birinin öbürünün ayağına basması (Kim daha erken davranır, ötekinin ayağına basarsa, evlilikte onun sözünün geçeceğine inanılır) || Ayaklan sevişmek, eskiden tulumbacı sandığını taşıyanların, aynı uzunlukta ve tempoda adım atmalarına verilen ad Adağını kesmek de denir

|| Ağır-koyun ayağı, tulumbacılıkta, ufak adımlarla koşmaya verilen ad —Geom Bir D doğrusuna ya da bir P düzlemine indirilen bir A dikmesi için, A ile Dnin ya da Pnin kesişim noktası (Benzer biçimde bir üçgen yüksekliğinin ayağından sözedilebilir) || Ayak eğrisi, bir C eğrisi düzleminin bir noktasından, C nin teğetlerine indirilen dikme ayaklarının kümesi (Bir elipsin ya da bir hiperbolün bir odağa göre ayak eğrisi, onun asal çem beridir; parabolünki köşesinden geçen teğettir Çemberin ayak eğrileri, Pascal salyangoz eğrileridir)

|| Ayak eğrileriyle dönüşüm, kutuplar ve kutup doğrularıyla yapılan bir dönüşümle bir evirtimin çarpımı; burada aynı çember ya da küre, doğrultman çember ya da küre ve evirtim çemberi ya da küresidir || Ayak yüzeyi, uzayın bir noktasından bir yüzeyin teğetlerine indirilen dikme ayaklarının kümesi || Bir M noktasının ayak eğrisi üçgeni, verilen bir üçgenin kenarlarını taşıyan doğrular üzerinde M nin dikgen izdüşümlerini köşe alan üçgen || İki C veC'eğrisinin iki kat ayak eğrisi, bunların ortak düzleminde, biri C ye öbürü C' ne olmak üzere, birbirine dik iki teğetin çizilebildiği noktalar kümesi

—Halk müz Türk halk müziğinde makam (Türk halk müziğindeki başlıca ayaklar: BEŞİRİ, BOZLAK, DERBEDER, DİVAN, DÜZ KEREM*, GARİP, KALENDERİ, KESİK KEREM*, MAYA, MİSKET, MUHALİF, MÜSTEZAT, TATYAN, KEREM*, YAHYALI KEREM*, YANIK KEREM" ayaklarıdır) || Bir parçadan önce, kulağı ezgiye alıştırmak amacıyla genellikle doğaçtan çalınan ezgi Açış da denir (Belli ezgisi olan ayaklar da vardır Ankara divan ayağı, Urfa divan ayağı gibi) || Yöresel üslup, tavır —Havc Pala ayağı, bir helikopter pervanesini ya da rotorunu göbeğe bağlayan pala bölümü


—Isıbil Kemer ayağı, bir fırın kemerinin metal çatkısı üzerine oturan, ateşe dayanıklı destek parçası

—inş Bir kemerin, tonozun, tavanın ya da çatının ilettiği yükleri taşımak için yapılan ayrık ve som kâgir destek (Eşanl FİLPA-YE, PİLPAYE) [Bk ansikl böl]|| Açıt yatağı, bir açıtın pervaz, ayna kasa ve şevden oluşan yan bölümlerinden her biri || Bağlı ayak, kuyruk bölümü bir iç duvara kenetlenen kesme taş ayak || Destek ayak, bir tonozun itme kuvvetini karşılamak üzere yapı duvarlarını destekleyen kâgir payanda ayağı

|| Duvar içi ayağı, bir temel duvarının iç yüzeyini destekleyen öğe || Gu-seli ayak, bir kirişin açıklığını azaltarak yükünü hafifleten ve bu kirişin ucuna doğru yerleştirilen, eğik, ahşap ya da demir parça


|| Kemer ayağı, bir kemerlemenin başlangıç noktasını taşıyan kare kesitli destek Bir kemerlemede, iki kemer arasında yer alan tek ayak (Kemer ayağına, aralama ayağında olduğu gibi taşkın ya da gömme bir ayak eşlik etmez) || Kiriş altı ayağı, bir kirişi taşımak için duvar içinde yapılan kesme taş takviye ayağı || Köşe ayağı, bir duvarın köşesinde yer alan ayak || Şömine ayağı, bir şömine yaşmağında yan dikmelerden her biri

|| Takviye ayağı, bir duvarı sağlamlaştırmak amacıyla yapılan örme ayak (Ara ayak, duvarda örgü sıraları arasına yerleştirilen bir takviye ayağıdır; yine bir takviye ayağı olan köşe ayağı, birbiriyle kesişen iki duvarı birleştirir) — Kâgir bir duvarın dayanımını artırmak için duvar içinde yapılan kesme taş ayak

|| Tonçz ayağı, bir tonozun ilettiği yükleri taşıyan düşey bölüm, —isi huk Ayak nâibi, kadıların çarşı ve pazarda esnaf teftişi için görevlendirdikleri naipler (Bunlar suçluları mahkemeye çağırmaz, anlaşmazlıkları yerinde çözer ve sonucu kadıya bildirirlerdi)


—Kad doğ Ayaktan alma, makattan gelişini sağlamak amacıyla dölütü ayaklarından yakalama manevrası —Kilitç Kilit gövdesine tutturulmuş ve gövdeyle kapak arasında yer alan küçük parça; direk, karşılık ya da bağlantı görevi yapabilir || Delikli ayak, üzerine kapağın vidalandığı ayak

—Kur tar Ayak divanı, Osmanlı impara-torluğu'nda ivedi ya da olağanüstü durumlarda padişah huzurunda kurulan divan Seferde sadrazamın başkanlığında kurulurdu (Bk ansikl böl)|| Ayak esnafı, kentin sokaklarında dolaşarak evlere satış yapan satıcılara verilen ad

|| Ayak naibi, Osmanlı devleti örgütünde çarşı ve pazar esnafını denetleyen görevli —Kuyumc ve Ev eşy Maden, seramik ya da camdan yapılmış kâse, kupa, kadeh, şamdan vb eşyanın gövde altındaki elle tutulan bölümü

—Mad oc Arın boyu belirli bir uzunluğun üstünde olan ve işletme sırasında kendine koşut olarak yer değiştiren işletme şantiyesi; genellikle kazı (patkopaç makinesi, sapan, kazı yükleme makinesi) ve yükleme-taşıma (konveyör) için sürekli bir sistemle donatılmıştır (Bk ansikl böl) || Ayak arkası, ayak içinde, dolaşım geçitlerinin hemen arkasında bulunan bölüm

— Yatağın daha önce işletilmiş kesimi || Ayak basıncı, göçertme yoluyla gerçekleştirilen bir işletme yakınında, kayaç kütlesi üstünde oluşan basınç || Alttan çekmeli ayak, tabanda göçertilmiş bir ayak içeren kalın katmanları işletme yöntemi) || Ambarlı ayak, işletme sırasında oluşan ve aynı zamanda kazılmış cevheri yığmaya yarayan boşluk || Kısa ayak, uzunluğu 50 m'yi geçmeyen ayak (Bu tür ayaklarda kazı süreklidir ve makinelerle yapılır; taşıma ise vargellerle gerçekleştirilir) (Katmanın üst bölümündeki cevher ayak arkasında alttan çekilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla