Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü

Eski 05-31-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü







DİYARBAKIR


Diyarbakır, Yukarı Mezopotamya da yaşayan çeşitli uygarlıkların etkileşim alanında yer alması nedeni ile tarihin her döneminde önemini korumuştur 1946 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından Bismil, Silvan, Ergani yörelerinde yaptırılan araştırmalarda Paleolitik (Yontma Taş Çağı) döneme ait çakmak taşından yapılmış bazı aletler bulunmuştur Çayönü höyükte yapılan kazılarda çıkan buluntular ise Neolitik (Yeni Taş Çağı) dönemin varlığını kanıtlamaktadır Birkleyn Mağarası ve Eğil Kalesi’nde bulunan stel ve kitabelerde Asurlular’dan kalan eserler arasındadır Arkeolojik alanların yanı sıra kentin geçmiş kimliğini simgeleyen ve dünyanın sayılı savunma yapıları arasında yer alan surlar da Diyarbakır tarihinin önemli belgelerindendir





Diyarbakır




Yüzölçümü 15355 kilometrekare olan Diyarbakır’ın tarım topraklarının büyük bir kısmında kuru tarım yapılmakta ve nadas uygulanmaktadır 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı geçici sonuçlarına göre il nüfusu 1364209’dur Merkez ilçenin yanısıra Bismil, Çermik, Çınar, Cüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Harzo, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan Diyarbakır’ın ilçeleridir


Güneydoğu Anadolu’nun ikinci büyük kenti olan Diyarbakır, Eski ve Yeni Kent olmak üzere iki kesimden oluşur Eski Diyarbakır surlarla kuşatılmış olup, dört kapalı bu surlar Anadolu’da ayakta kalan benzer yapıların en büyüğü ve en sağlamıdır Kentin önemli tarihi yapıları bu surlar içindedir Cumhuriyet döneminde planlı olarak surların dışında kurulan Yeni Kent ise, iki yanı ağaçlandırılmış caddeleri, müstakil evleri, parkları, resmi binaları ve büyük otelleri ile modern bir kent görünümünde olup, Eski Kent’le tezat oluşturmaktadır İlin en önemli akarsuyu Dicle’dir


Dağlık Doğu Anadolu ile Mezopotamya düzlükleri arasında bir geçiş kuşağı üstünde bulunduğundan eskiden beri önemli kervan yollarının buluştuğu bir kavşak noktası olan Diyarbakır, günümüzde de Diyarbakır-Elazığ, Diyarbakır-Şanlıurfa, Diyarbakır-Mardin ve Diyarbakır-Bitlis gibi önemli karayollarının güzergahı üzerinde bulunmaktadır Demiryolu 1935’te ilin merkezine ulaşmış, daha sonra il sınırları dışına çıkarak Kurtalan’a kadar uzanmıştır Diyarbakır’ın hava ulaşımı yoluyla da Türkiye’nin büyük kentlerine bağlantısı vardır


Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir Kalkınmada birinci derecede öncelikli iller arasında bulunan Diyarbakır’da küçük sanayi sitesi vardır Bölgede geleneksel sanayi dallarının merkezi olan ve Bölge sanayiinde üretim ve pazarlama kapasitesini arttırmanın yanında; yem, et ve et ürünleri sanayilerine yönelmektedir



Diyarbakır Kalesi




DİYARBAKIR KALESİ VE SURLARI


Surların kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, İS 349 yılında Roma İmparatorlarından II Constantinus zamanında kentin etrafının surlarla çevrilerek kalenin güçlendirildiği bilinmektedir Diyarbakır Kalesi, "Dış Kale" ve "İç Kale" olmak üzere iki ana kısımdan meydana gelmiştir Dış kale surlarının uzunluğu 5 km’den fazladır Dış Kale, Dağ Kapı (kuzey), Urfa Kapı (batı), Mardin Kapı (güney) ve Yeni Kapı (doğu) olmak üzere dört kapı ile dışarıya açılır Dış Kale’nin kuzeydoğu köşesinde ayrı bir sur ile çevrili İç Kale bulunmaktadır İç Kale’de, Virantepe diye adlandırılan tepe üzerinde gerçekleştirilen kazılarda 13yüzyılın başına ait bir Artuklu Sarayı ortaya çıkarılmıştır Diyarbakır Kalesi üzerinde yer alan yazıtlar bize, kentin, Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar olar tarihsel sürecinin belgelerini sunar Yazıtlarla birlikte yer yer karşımıza çıkan kabartmalarda her dönemin estetik anlayışını ortaya koymaktadır





Diyarbakır Surları




DİYARBAKIR ULU CAMİİ


Türkiye’nin en eski camilerinden biridir Saint Thoma kilisesine, çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle camiye çevrildiği bilinmektedir Tarih boyunca pek çok değişikliğe uğramış olan camii kesme taştan inşaa edilmiş olup büyük ve gösterişli bir yapıdır Diyarbakır Ulu Camii, planının yanı sıra bezemeleri ve mihrabı, şadırvanı, minaresi gibi mimari unsurları ile de Anadolu mimarisinde önemli bir yer tutmaktadır





Ulu Camii


FATİH PAŞA CAMİİ


Şehrin doğusunda yar alan yapı 1516-1520 yılları arasında Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Diyarbakır’daki ilk Osmanlı camisidir Kurşunlu Camii diye de anılan eser, renkli (siyah-beyaz) kesme taştan inşaa edilmiştir Çinilerle kaplı iç duvarlarının yanı sıra mihrab ve mimberi bezemeleri ile dikkati çeken bölümlerdir


MELEK AHMET PAŞA CAMİİ


Urfa Kapı yakınında yer alan cami, 1587-1591 yılları arasında Melek Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Renkli kesme taştan (siyah- beyaz) inşaa edilen yapının iç mekanı 16yüzyıl Osmanlı çinileri ile bezelidir





Diyarbakır


NEBİ CAMİİ


Harput Kapısı yakınında yer alan yapının yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Akkoyunlular tarafından inşa edildiği düşünülmektedir Osmanlı döneminde de bazı eklemeler yapılan eserin yapımında kesme taş kullanılmış olup içi zengin çinilerle bezenmiştir


SEFA CAMİİ


Şehrin kuzeybatısında yer alan cami 15 yüzyılda inşaa edilmiştir Nesih ve Kufi yazılarla süslü olan minaresi taş işçiliğinin en güzel örneklerini yansıtmaktadır Ayrıca yapının iç mekanı çinilerle süslüdür


ŞEYH MUATTAR CAMİİ


Şehrin ortasında yer alan bu cami, 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Padişah tarafından inşaa ettirilmiştir Bu nedenle Kasım Padişah Camii diye de anılmaktadır Yapının en ilginç bölümü minaresidir Diyarbakır’daki minarelerin hiçbirine benzemeyen bu ilginç minare dört sütun üzerine oturmaktadır


MESUDİYE MEDRESESİ


1198 yılında Artuk Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaa edilmiştir Kesme taştan iki katlı olarak inşaa edilen yapı taş işçiliğinin güzel örneklerini barındırmaktadır


CAHİT SITKI TARANCI MÜZESİ


Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ev, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve 1973 yılında müze olarak hizmete açılmıştır Müzede 19yüzyıl Diyarbakır yaşantısını canlandıracak etnografik malzemeler ile yazara ait özel eşyalar, fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir





Deliler Hanı


DELİLER HANI


Hüsrev Paşa tarafından 1527 yılında inşaa ettirilmiştir Yapım malzemesi olarak renkli kesme taş (siyah-beyaz) kullanılan han İki katlıdır Her yıl İslâm ülkelerinden Hicaz’a gitmek üzere bu handa toplanan hacı adaylarını eşlik edecek delillerin (rehber, kılavuz) burada kalmaları nedeniyle, halk tarafından Deliler hanı olarak adlandırılmaktadır Yapı, restore edilerek 120 yataklı turistik, modern bir otel olarak hizmete açılmıştır



Malabadi Köprüsü


MALABADİ KÖPRÜSÜ


Diyarbakır-Batman karayolu üzerinde, iki ilin sınırında, Batman Çayı üzerinde yer alan muhteşem bir Artuklu eseridir Yazıtından, 1147-1148 tarihinde Artukluoğullarından Timurtaş Bin İlgazi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır Anadolu’daki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olan bu köprü, suyun iki yakasını düz bir çizgi üzerinden değil kırıklar yaparak birleştirmektedir Kemerin iki yanında kervan ve yolcular için yapılan iki barınak odasına köprünün üzerinden inilmektedir



Kuyumculuk


DİYARBAKIR'DA EL SANATLARI


Diyarbakır’ın geleneksel el sanatları arasında kuyumculuk, ipekçilik ve bakırcılık önemli yer tutmaktadır Kentte uzun bir geçmişi olan kuyumculuk günümüzde de önemini korumaktadır





Bakırcılık




Gümüş işlemeli nalın ve çekmeler, kişniş gerdanlık ve hasır bilezik Diyarbakır kuyuculuğuna özgü örneklerdir İpek böcekçiliği ise Merkez, Kulp, Silvan, Lice ilçelerinde yapılmakta olup, ipekli kumaşlar, mendiller ve puşular ilginç örnekleri oluşturmaktadır Çömlekçilik, saraçlık, keçecilik, kilim, cicim, heybe dokumacılığı, işlemeli peşkir, peştamal ve halı dokumacılığı İl’in diğer el sanatlarını oluşturmaktadır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla