Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Babil ve Asur Uygarlıkları-Hammurabi Dönemi-Sanat ve Mimarlık-Yazı

Eski 05-28-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Babil ve Asur Uygarlıkları-Hammurabi Dönemi-Sanat ve Mimarlık-Yazı



Sanat ve Mimarlık

Babilliler'le Asurlular, Sümerler'in sanatsal ve düşünsel başarılarından büyük ölçüde etkilenmişlerdi Sümerler gibi onlar da tapınaklarını ve saraylarını güneşte ya da fırında pişirdikleri çamurdan tuğlalarla yaptılar Her kentin ortasında yerel bir tanrının adına kurulmuş tapınma merkezi vardı Kent büyüyüp önem kazandıkça bu kutsal yer de geliştirilip görkemli bir tapınağa dönüşüyordu Tapınak olarak kullanılan yapı, merdivenler ya da eğimli yollarla çıkılan geniş bir düzleme oturtulup yüksek bir kuleyle taçlandırılırdı Babilliler, bu tapınaklardan başka, büyük merdivenlerle döne döne tepelerine ulaşılan yedi katlı kuleler yaptılar Ziggurat adı verilen bu kulelerin tepesinde, genellikle mavi sırlı çinilerle kaplanmış küçük bir tapınak bulunurdu Kutsal Kitap'ta (Tevrat-İncil) sözü edilen Babil Kulesi'nin de bir ziggurat olduğu sanılmaktadır (bak BABİL KULESİ)


II Sargon'un Ninova yakınlarında yaptırdığı görkemli sarayının bine yakın odası vardı Sarayın hemen yanı başında dev bir ziggurat yükseliyordu Sinahheriba, Ninova'da üç büyük saray yaptırmıştı

Asurlular ve Babilliler kamu yapılarını farklı biçimlerde beziyorlardı Babilliler duvarları renk renk sırlı tuğlalarla kaplarken, Asurlular savaş, avcılık, din ya da saray yaşamı konulu sahneler oyulmuş kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşı (albatr) dilimlerinden oluşan duvarları yeğlerlerdi Bu kabartma resimlerin çoğunda kral, sakalı ve kıvırcık saçıyla belirginleşirken, çevresindeki bütün öbür insanlar birbirine benzeyen Önemsiz figürlerdir Av sahneleri ise çok canlıdır

Asur tapınaklarının ve saraylarının kapılarında insan başlı aslan ya da boğa heykelleri vardı Kentler, geniş caddeler öngören iyi düzenlenmiş planlara göre kurulup geliştirilirdi Su gereksinimini karşılamak için büyük su kanalları yapılmıştı

Din

Babilliler, eski halkların çoğu gibi birden fazla tanrıya taparlar, tanrıları üzerine kuşaklar boyu anlatılan düşsel öykülere inanırlardı Bunların çoğunluğu Sümer kaynaklıydı Evrenin ve insanların yaratılışını konu alan Sümer efsaneleri arasında Adem ile Havva öyküsüne benzer bir öykü de vardır En uzun ve en tanınmış Sümer destanının kahramanı Gılgamış, ölümsüzlük otunu bulmak için yola çıkar ve bu arayış sırasında bin bir güçlükle karşılaşır Serüven dolu yolculuğunun sonunda bulduğu otu, suların dibinden sinsice gelen bir yılan kayığından çalar Bu öyküdeki ilginç yanlardan biri de Nuh Tufanı'nı anımsatan bir sel felaketinden söz etmesidir

Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babilliler'in en büyük tanrısı ise Babil kentinin tanrısı Marduk idi Babil efsanelerinde Marduk ejderha Tiamat ile dövüşüp onu yener Yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılan Marduk'un yeryüzündeki temsilcisi kraldı Marduk dışında toprak, su, gökyüzü, Güneş ve Ay tanrıları gibi tanrılara da tapılırdı Asurlular da büyük ölçüde Sümerler'in ve Babilliler'in dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı Ama, en büyük tanrıları, adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du Hem Babilliler hem de Asurlular'ın baş tanrıçası ise Eski Yunanlıların aşk tanrıçası Afrodit'e çok benzeyen İştar'dı

Yazı ve Bilim

Sümer yazısı en eski yazıdır Kil tabletleri, üstüne yazı yazdıktan sonra pişirirlerdi Arkeolojik kazılar sırasında, bazıları 5000 yıllık olan binlerce tablet bulunmuştur İlk yazının işaretlerini resimler oluşturuyordu Bu resimler yavaş yavaş, Babilliler'in ve Asurlular'ın kullandıkları çiviyazısına dönüştü Bu yazı biçiminde, kavramları belirtmek için köşeli simgeler kullanılırdı Bulunan tabletlerin üzerindeki yazılar din, matematik, yasalar, bilim ve başka konulara ilişkindir Asurlular'ın, tarihlerindeki büyük olayları kayda geçiren ilk halk olduğunu söyleyebiliriz Şiirler ve dini şarkılar da yazan Asurlular, yazdıkları tabletleri büyük kitaplıklarda sakladılar Asurbani-pal'in Ninova'da bulunan "tablet evi"nde, değişik konulan içeren 25 binden fazla çivi-yazısı tableti vardı

Kaideliler, yıldızların ve gezegenlerin deviniminden geleceğin bilinebileceğine inanıyorlardı Bu amaçla gökyüzünü incelerken astronominin temellerini attılar Kaideli sözcüğü sonraları büyücü ve ermiş anlamlarında kullanıldı Ekvatoru 360 dereceye bölmeyi ve yıldızların haritasını çıkarmayı da ilk kez Kaideliler başardı Geliştirdikleri ağırlık ve ölçü sistemini daha sonra Yunanlılar ve Romalılar da kullandı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla