Şengül Şirin
|
Cevap : Anadolu
ANADOLU, Türkiye Cumhuriyeti devleti'nin Asya kıtası üzerindeki topraklarının adı, 755 688 km2 yüzölçümü ile ülkenin en büyük kısmı Ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, kimi araştırıcılar, bu adın ilk kez İ Ö III yy 'da kullanıldığı ve yunanca "anatole" sözcüğünden türediği görüşündedir Güneşin doğduğu ülke ya da kısaca "doğu" anlamına gelen bu sözcük başlangıçta, sınırları kesin olmamakla birlikte, Ege denizi'nin doğu kıyısındaki ülkeleri (Anatolikon) kapsıyor ve alansal olarak "asıa" sözcüğüyle örtüşüyordu Anadolu'nun yönetsel ya da coğrafi bir bölge adı olarak kapsamı zamanla değişti; özellikle doğuya doğru genişledi; sınırları belirginleşti ve bu arada sözcüğün kendisi de kimi değişikliklere uğradı X ve XI yy 'larda Anadolu, bugünkü Göller yöresindeki bir Bizans themasının adıydı (Anatolikon theması) Aynı ad Ortaçağ da arapça yazan gezginlerin yapıtlarında Natolus ve Natole, Yeniçağ'da Batı'da yayımlanan atlaslar-daysa, italyancanın etkisiyle latince Nato-//a 'ya (örneğin W J Bu çağlarda "Anadolu" adı Küçük Asya yarımadası ile hemen hemen eşanlamda kullanılmaktaydı XI yy 'dan başlayarak bölgeye yerleşen Türkler, sözcüğü aslına daha uygun olarak "Anatolu" ve daha sonra "Anadolu" biçimine dönüştürdüler Bu biçim, daha sonraları batı dillerinde de yerleşti (Ana-tolie, Anatolia, Anatolien) Blaeu: Atlas magnus, 1653) dönüştü
Sözcüğün biçimi gibi alansal kapsamı da, ülkenin türkleşmesinden sonra değişikliklere uğramaya devam etti Eski Anatolicon themasının bulunduğu alan önce Hamiteli, çok daha sonraları da Göller yöresi adını aldı Bir coğrafi bölge adı olarak Anadolu, eskiden "Diyarı Rum" (Roma ülkesi) olarak nitelenen Küçük Asya yarımadasında doğuya doğru giderek genişledi Bu arada, Diyarı Rum da Rumeli'ye dönüşerek Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanl imparatorluğu topraklarını meydana getiren iki büyük yönetsel-askeri birimden doğudakinin (Anadolu eyaleti, Anadolu beylerbeyliği) adı oldu 1831 sayımındaki yönetsel bölünmeye göre Anadolu, Küçük Asya yarımadasında Teke ve Menteşe yörelerinden K -D 'ya doğru Sı-nop'a kadar uzanan ve bugünkü iç Ege' yi, iç Anadolu'nun B 'sını ve B Karadeniz bölümünü kapsayan yaklaşık 1,2 milyon nüfuslu bir eyaletin (Eyaleti Anadolu) adıydı B 'da ve G 'de Eyaleti Cezair, doğudaysa Sivas, Karaman ve Adana eyave Sardeis Gordion, Ankyra (Ankara), Mazaka (Kayseri) ve Melitene (Malatya) üzerinden Güney iran' daki başkent Sus'a ulaşan Kral yolu'ydu Persler, Anadolu'nun batı kıyılarında birkaç yüzyıl daha önce kurulmuş yunan kolonileriyle karşılaştılar Bunların çoğu, vergi vererek imparatorluğun korumasına girdiler Kent-devlet (Polis) düzeninde örgütlenmiş olan bu kolonilerden ancak, daha eski yerleşmeler üzerinde kurulmuş ya da bunları özümsemiş olan bazıları (Efes, Miletos, Smyrna [izmir], Trape-zus (Trabzon], Arnisos [Samsun] ve Bizans gibi), ardülke ile ilişkiler ve ulaşım bakımından elverişli konumları sayesinde önemlerini uzun süre korudular; hatta bazıları günümüze dek varlığını sürdürdü Fakat çoğu Ortaçağ'da işlevini yitirerek terk edildi ve birer harabeye dönüştü
Pers egemenliği İ Ö 334 te Büyük iskender tarafından çökertilince Anadolu' nun büyük bölümünde, "Hellenistik dönem" denilen bir evre başladı Hellenistik kültürün doğuya doğru sokuluşu yavaş ve sınırlı olmakla birlikte, az çok bu kültürün etkisinde kalan yerel prensler, başkentlerine ya da bölgelerindeki önemli bazı merkezlere yunanca adlar ve hatta bir ölçüde polis statüsü verdiler Bunun dışında, ancak birkaç kent doğrudan hellenistik dönemde kuruldu Ayrıca, Mile-toslu Hippodamos'a atfedilen dikdörtgen biçimli ızgara planlı kentlerin giderek yaygınlaşması, önemli kentlerin bir iç kaleden ayrılan ve çevredeki geniş bir araziyi de kentle birlikte kuşatan yüksek, uzun surlarla çevrilmeye başlanması ve Anadolu'da antik bölge adlarının yerleşmesi de bu döneme rastlar Anadolu'nun doğuda Yukarı Fırat'a kadar Roma egemenliğine girmesiyle yeni bir dönem başladı Bir bakıma hellenistik dönemin devamı sayılabilecek olan 400 yıldan uzun (İ Ö 133 - İ S 330) bu barış döneminde, Romalılar Anadolu'yu altı eyalete ayırdılar Bu dönemde, birçok yeni kent kuruldu, tarım ve ticaret gelişti, nüfus arttı ve topografyaya uyduğu için bugünkü kara ve demiryolları ağına çok benzeyen etkili bir yol şebekesi oluştu Kentlerden bazıları, örneğin Antakya büyük ölçüde gelişti ve o çağda dünyanın Roma'dan sonra en büyük merkezi haline geldi Bütün kentler mükemmel bir su şebekesiyle donatıldı Bu sırada Roma'ya iç Anadolu' dan tahıl ve hayvan ürünleri, Batı Anadolu'dan yünlü ve altın işlemeli dokumalar, şarap, zeytinyağı, incir ve üzüm; Toros-lar'dan Roma donanması için kereste ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinden bakır, altın, gümüş ve demir ihraç ediliyordu Roma egemenliği döneminde doğu ve batı kültürleri barış içinde karşılaştı, karıştı ve gene bu dönemde Anadolu'da hıristiyan-lık yayıldı ve örgütlendi
Eski Dor kolonisi Bizans'ın yerinde, 330 yılında, başlangıçta adı Secunda Roma ya da Nova Roma olan Konstantinopo-lis'in kurulması ve 395'te imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Anadolu'nun büyük kısmı Doğu Roma ya da Bizans imparatorluğu'na bağlandı Grekçe, imparatorluğun resmi diliydi; bizans kültürü ise, zaten var olan çok daha eski Anadolu kültürlerinin bir devamı niteliğindeydi ve zamanla bu niteliği giderek belirginleşti Birkaç istisna dışında, Bizans imparatorluğu kent kurma sürecine hiçbir katkıda bulunmadı Roma öncesi ve Roma dönemi kentleri varlıklarını sürdürdüler ve ülkenin ekonomisi, VII yy 'a değin hemen hemen aynı kaldı Bu tarihten başlayarak imparatorluğun To-roslar'dan Fırat'a doğru uzanan sınırları islam akınlarıyla savaş alanına döndü O çağda, müslümanların "Sugur" adını verdikleri bu sınır eyaleti boyunca yalnız garnizonlar ve akıncılar yaşıyor, bunlar Bizans topraklarına sürekli akınlar düzenliyorlardı Bu akınlar zaman zaman Konstantinopolis kapılarına kadar uzanıyordu Bunun sonucunda, Bizans topraklarında güçlü kalelerle korunan bazı kentler dışında, kırsal kesimde güven kalmadı; nüfus azaldı, birçok yerleşme terk edildi; korunmak amacıyla, akınlara en çok uğrayan bölgelerde, özellikle Nevşehir-Ürgüp yöresinde görüldüğü gibi, trogloditik (kaya içi) evler, yeraltı kiliseleri, hatta yeraltı köyleri kuruldu G ve B kıyılarındaki eski Hellen ve Roma kolonizasyon döneminde kurulan kentlerin birçoğu da, gene bu dönemde çeşitli nedenlerle (ticaretin gerilemesi, ticaret yollarının değişmesi, savaşlar, tarımsal potansiyelin tükenmesi, siyasal değişmeler nedeniyle ardülke kaybedilmesi, su yollarının bozulması, bataklık alanların ve sıtmanın bakımsızlıktan yayılması ve nihayet depremler gibi) terk edildi
1071 Malazgirt savaşı'nda Bizans ordusunun yenilgiye uğramasıyla Anadolu' nun yerleşme tarihinde yeni ve ülkenin tümüyle türkleşmesine yol açan son dönem başladı Çeşitli türk boyları, beylerinin önderliğinde Anadolu topraklarına girdiler; bunların yerleştikleri bölgeler, sosyal geleneklerine göre, beylerinin adını aldı Böylece eski Kappadokia'da Danişmendlıler, Doğu Anadolu'da Saltuk-lular, Diyarbakır çevresinde Artuklular, en batıya sokulan Selçuklular da merkezleri Konya olmak üzere iç Anadolu'da yerleştiler Bunlardan Selçuklular, zamanla üstünlük sağlayarak Rum Selçukluları devletini kurdular Böylece Anadolu'da yeniden çok parlak bir dönem başladı Ticaret ve kentler gelişti; medreseler, hastaneler, rasathaneier kuruldu; etkili bir yol şebekesi geliştirilerek Orta Asya geleneklerini de yansıtan büyük sanat eseri görkemli kervansaraylar ve köprülerle donatıldı Başkent Konya büyük bir bilim ve kültür merkezi haline geldi Ancak halk türkçe konuşurken, sarayda resmi dil farsçaydı Bu arada islam dini Anadolu'da bir yandan gezgin ve dinamik bektaşi babalarının çabası bir yandan da mevlevilik yoluyla giderek yayıldı Selçuklular Bizans ile olan sınır boylarını boş bırakmadılar Buralara önderleri yönetiminde sınırları koruyan ve Bizans arazisi içine akınlar yaparak yeni topraklar kazanan türk boylarını yerleştirerek uç beylikleri kurdular
Rum Selçuklu devleti moğol istilasıyla yıkılarak merkezi otorite ortadan kalkınca Anadolu siyasal bakımdan yeniden parçalandı Bunun sonucunda Karaman, Ramazan, Dulkadır, Eretna, Canık, Pervane, Çandar,Osmanlı,Germiyan Sahip-ata, Karesi, Saruhan, Aydın, Menteşe ve Teke gibi beyliklere bölündü XIII ve XIV yy 'lardaki bu bölünmenin izleri Osmanlı dönemindeki sancak ve eyalet düzeninde, hatta bir ölçüde bugünkü il sisteminde görülebilir Selçuklu devletinin çekirdeği Karaman beyliğinin eline geçti ve Mehmet Bey zamanında türkçe resmi saray ve iş dili oldu Selçuklu devletinin çöküşünden sonra bağımsızlık kazanan uç beyliklerinden biri de Anadolu'nun K-B 'sında, Gazi Osman'ın önderliğindeki Osmanlı beyliğiydi Başlangıçta alanı çok dar ve merkezi Söğüt olan bu beylik, zamanla bütün Anadolu'yu kapsayan ve üç kıtaya taşan ve bu arada, Anadolu'ya da özgün damgasını vuran Osmanlı imparatorluğu'na dönüştü
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|