03-04-2010
|
#1
|
GöKKuŞaĞı
|
Kurtar Kurtar Bitmiyor
Balkan Savaşı’nı (08 Ekim 1912 - 30 Mayıs 1913) Osmanlı Devleti kaybedince, Balkanlar’daki küçüklü büyüklü devletler, eski efendilerinin yorgun ve yaralı bedenine üşüşüp gagalamaya başladılar  
Eski “çömez”lerimizden Bulgaristan, bizden 25 bin 257 kilometrekare toprakla bu topraklarda yaşayan 984 bin nüfus kopardı 
Vaktiyle Atinalı papazların dâveti üzerine fethettiğimiz Yunanistan 55 bin 919 kilometrekare toprakla 1 milyon 859 bin nüfus apardı 
Sırbistan 41 bin 873 kilometrekare toprakla 1 milyon 942 bin nüfus, Karadağ 5 bin 590 kilometrekare toprakla 161 bin nüfus, Arnavutluk 25 bin 734 kilometrekare toprakla 800 bin nüfus götürdüler Yakın tarihimize “Babıali Baskını” olarak geçen olay, işte bu ortamda gerçekleşti
Takvimler, 23 Ocak 1913’ü gösteriyordu O tarihte Sultan Abdülhamid çoktan tahttan indirilmiş (27 Nisan 1909) ve Selanik’e sürülmüştü Onun halliyle birlikte memleketin düzeleceği beklentisi ise çökmüş, her şey çığırından çıkmıştı Artık onu tahttan indirenler bile pişmandı Ama artık iş işten geçmişti Fakat ordu bu elim başarısızlıklara rağmen İttihad-Terakki iktidarını destekliyordu  
Bu da doğal olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne başarısızlıklarından dolayı muhalefet edenlerin arasında hoşnutsuzlukla karşılanıyordu
İttihatçı subayların ayrıcalıklı konumlarına karşı olan ve ordunun siyasetten ayrılmasını isteyen bazı subaylar “Halâskâr-ı Zabitân” isimli gizli bir örgüt kurdular  (Kurucular: Binbaşı Gelibolulu Kemal, Kolağası Kastamonulu Hilmi, Süvari Kaymakamı Recep, Bahriye Binbaşısı İbrahim, Kolağası Kudret)  
İttihadcılara muhalif olan İtilaf ve Hürriyet Partisi (Kurucuları: Damat Ferit Paşa, Gümülcineli İsmail Bey, Filozof Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Refik Halit Karay, Ali Kemal, Lütfi Fikri (Düşünsel), Rıza Nur) tarafından da desteklendiler  
Halâskâr-ı Zabitan’ın amacı, başarısız buldukları İttihad ve Terakki iktidarını darbe ile yıkmak ve yönetime hâkim olup orduyu siyasetten arındırmaktı Bu amaçla bir “muhtıra” hazırlayıp hükümete verdiler  Bu muhtıra içerik olarak şimdikilere şaşılacak kadar benziyor “Kurtarıcılar” özetle “Memleketin uçurumun kenarına getirildiğini” söylüyor ve gerçekleştirmeyi tasarladıkları darbeye “meşru zemin” hazırlamaya çalışıyorlar  
Onlara göre “Memleket ve devlet hufra-i inkıraz ve pençe-i izmihlaldir”  Yani memleket uçurumun kenarında ve yıkımın pençesindedir!
Bu tespitten sonra, çözüm bellidir: Halkın vermediğini “cebren ve hile ile” almak: Yani hükümet darbesi yapmak  Ancak ülke yeterince karışık değildir Darbenin geniş kitleler tarafından hazmedilebilmesi için ortamı “biraz karıştırmak” lâzımdır: Tâ ki, ihtilâl iyice olgunlaşsın!
Bunun en kestirme yolu ise önemli isimleri öldürmektir  Bu karardan sonra Sadrazam (Başbakan) ve Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) Mahmud Şevket Paşa’yı namlunun ucuna koyarlar
Milâdi takvimler 11 Haziran 1913’ü gösterirken, “Halâskâr-ı Zabitan”, yani “Kurtarıcı Subaylar” Grubu harekete geçti  
Babıáli’ye (Başbakanlığa) gitmek üzere yola çıkan Sadrazam (Başbakan) ve Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) Mahmud Şevket Paşa’yı Çarşıkapı sapacağında, Fatma Sultan Çeşmesi’nin hemen yanında kıstırıp yaylım ateşe tuttular
Sadrazam’ın yanında Başyaveri (Seryaver) Eşref Bey, Bahriye yaveri İbrahim Bey ve koruması Kâzım Bey vardı Önce Sadrazam’ın koruması Kâzım Bey’i öldürdüler  
Suikast grubunun reisi Ziya, siperlendiği yıkık bir duvarın arkasından silahını ateşleyerek şarjördeki bütün mermileri Kâzım Bey’e sıktı  
Başyaverle Bahriye yaveri İbrahim Bey de, diğer teröristlerin kurşunları ile şehit oldular
Sadrazam Mahmud Şevket Paşa tabancasını bile çekemedi; muhtelif yerlerine isabet eden beş kurşunla katledildi
Saldırganlar, Sadrazam Paşa’nın öldüğünden emin olunca, arızalı süsü verdikleri bir otomobile doluşup kaçmaya başladılar
Teröristlerden sadece Topal Tevfik kaçamadı Topal olduğu için hızlı koşamamış, terörist arkadaşlarını kaçıran otomobile yetişememişti Yaya kaçmaya çalışırken yakalandı
Tetikçi Topal Tevfik hemen konuştu: Saldırganlardan Ziya, Eczacı Nazmi, Bahriyeli Şevki, Hakkı, Abdurrahman ve Hakkı ele geçirildiler
Hakkı’dan alınan bilgiler sayesinde, suikast emrini veren Kolağası (Yüzbaşı) Kâzım ve adamları bir “hücre evi”nde basılıp gözaltına alındılar
Miralay (Albay) Fuad Bey, Kaymakam (Yarbay) Zeki Bey gibi cuntanın önde gelen isimleri de ele geçirildi
“Kurtarıcı Subaylar” Sadrazam Mahmud Şevket Paşa suikastından sonra bir bir ele geçmeseydiler, İttihat ve Terakki iktidarının tüm önderlerini öldüreceklerdi
Sanıkların evlerinde suikast yapılacakların isimleri ve evlerinin krokileri bulundu! (Bugünle bire bir nasıl da örtüşüyor)  
Yapılacak darbeden sonra dağıtılacak, “Osmanlı ulusuna ve ordusuna sesleniş” başlıklı bildiriler de ele geçirildi
Divan-ı Harp’te yargılanan subaylardan 12’si Beyazıt Meydanı’nda asıldı 322’si sürgüne gönderildi
Sonuç olarak, “Kurtarıcı Subaylar” kendilerini bile kurtaramadı!
Yavuz Bahadıroğlu
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|
|