02-20-2010
|
#1
|
\Hale\
|
Eğer Demokrasi Diyorsak
20 Şubat Cumartesi 2010
Bizdeki yargı düzeni birçok bakımdan çarpıktır, Avrupa demokrasilerinden uzaktır
Bu konuda belki de en çarpıcı örnek, yargı organlarına üye seçiminde izlenen yöntemdir
Bizdeki model Avrupa demokrasilerinde yoktur Çünkü Türkiye’de yargı organlarına yapılan üye seçimlerinde yasama organıyla bağ tümüyle koparılmıştır
Bunu yapan da 1982 Anayasası’dır, yani 12 Eylül’ün darbe anayasası  
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde Meclis yoktur
Oysa Almanya’da Anayasa Mahkemesi üyelerinin tümü parlamento tarafından seçilir
Polonya’da da öyledir
Macaristan’da da öyledir
İspanya’da Anayasa Mahkemesi üyelerinin büyük çoğunluğu siyasal organlarca, parlamento ve hükümet tarafından seçilir
İtalya ve Portekiz’de de öyledir
Fransa’da Anayasa Konseyi’nin 9 üyesinden 3’ü cumhurbaşkanı tarafından, 3’ü Millet Meclisi Başkanı tarafından, 3’ü Senato Başkanı tarafından seçilir
Amerika’da ise anayasal yargıyı temsil eden Yüksek Mahkeme üyelerinin tamamı, Başkan tarafından Senato’nun onayıyla seçilir (*)
Ve aklı başında hiç bir kul çıkıp da, bu seçim modeli yüzünden bu ülkelerde ‘yargının bağımsız olmadığı’nı ya da ‘yargının siyasallaştırıldığı’nı, yargının hükümetlerce kullanıldığını öne sürmez
Öne sürmez, çünkü yargının oluşumunda izlenen yöntem konusunda millet iradesi bağını yok etmenin yanlış olduğunu bilir
12 Eylül darbesinden önce bizdeki seçim modeli de pek farklı değildi 27 Mayıs darbesinin ürünü olan 1961 Anayasası’na bakalım:
Anayasa Mahkemesi’nin 15 asil üyesinin 3’ü Meclis, 2’si Senato tarafından seçilirdi 12 Mart darbesinden sonra yapılan anayasa değişikliklerinde de bu modele dokunulmadı
Buna karşılık 12 Eylül darbesiyle birlikte her şey altüst edildi Demokrasi ve hukuk devletinin kolu kanadı fena halde kırıldı Seçim sandığından çıkan organların, parlamento ve hükümetin eli kolu sımsıkı bağlanmaya çalışıldı
Bu bağlamda, yargı bağımsızlığı derken konu bilinçli olarak abartıldı ve yargı, askerin yaptığı darbe anayasasıyla yasama ve yürütmenin üzerinde mutlak bir güç olarak konuşlandırıldı
Bizde şimdi Yargıtay ve Danıştay üyeleri, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) üyelerini seçiyor HSYK üyeleri de, Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçiyor
Taha Akyol’un deyişiyle, tam bir al gülüm ver gülüm sistemi  
Bu bir ‘kapalı kast sistemi’dir
Demokrasilerde böyle şey olmaz
HSYK ile ilgili olarak şu söylenebilir:
Bazı Avrupa demokrasilerinde böyle bir organ yoktur Olanlarda ise atamalar, örneğin İngiltere, İsveç ve Çek Cumhuriyeti’nde devlet başkanı ya da hükümete, Almanya’da ise eyalet yönetimlerine bırakılmıştır
Bu konularla ilgili olarak Venedik Komisyonu şöyle der:
“Bir yanda yargı bağımsızlığı ve kendi kendini yönetimle, öte yandan yargı organı içinde korporatizmin olumsuz etkilerinden kaçınmak için yargı organının zorunlu hesap verme yükümlülüğü arasında bir denge kurulmalıdır ”
Bizde ise denge yoktur
Denge, 12 Eylül 1980 sonrası bir darbe anayasasıyla seçim sandığından çıkan organlar aleyhine bozulmuştur
Bizde oyunu yargıyla asker birlikte oynuyor Bu açıdan en çarpıcı örnek, 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimidir 367 + Muhtıra ile Meclisin tercihi engellenmiştir
Bir başka örneğe gelince  
Asker kişilere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır
Ya da en son örnek:
Erzincan’daki Ergenekon’u da kapsayan soruşturmadaki gelişmelerin Üçüncü Ordu Komutanı’na da dokunduğu anlaşılınca, ilgili savcıların HSYK tarafından apar topar görevden alınmaları 
Sözü uzatmak yersiz:
Ne yargı, ne asker ‘hukuk’un üstündedir!
Türkiye, ikinci sınıf demokrasiye razı olmayacaktır
__________________
Dost dediğin matematiksel olmalı, sevinci çarpmalı, üzüntüyü bölmeli, geçmişi çıkarmalı, yarını toplamalıdır
|
|
|