02-06-2010
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Uyağın Tarihçesi
Uyağın Tarihçesi
Uyağın ilk kez hangi ulusta, hangi ozanlarca kullanıldığı kesin olarak bilinememektedir Eski Yunan, Latin ve Japon edebiyatlarında uyağa rastlanmaz Bazı Avrupa edebiyatlarıyla Arap, Fars ve bunlardan etkilenen Türk edebiyatlarında uyak özel bir yer tutar ve önem taşır
Türk şiirinin en eski örneklerinde bile uyak görülmektedir Divan şiirinde "göz için uyak" ilkesi benimsenmiş, daha çok da tam ve zengin uyaklar kullanılmıştı Halk şiirinde ise çoğunlukla yarım uyaklarla yetinilmiş, redif oldukça fazla kullanılmıştır Divan edebiyatında şairler için uyak önemli bir uğraştı Yazı için Arap alfabesinin kullanıldığı Osmanlıca' da sesdeş diyebileceğimiz (aynı sesi veren) harflerin çokça olması uyak olarak kullanılacak sözcüklerin seçiminde güçlük yaratıyordu (bak OSMANLICA)
Bu yüzden uyağın aynı harflerden oluşan bir sözcükle yapılması gerekiyordu Başka türlü söylersek, uyak için aynı sesi veren değişik harflerin kullanılması uygun görülmüyor, yazılışa çok önem veriliyordu Böylece "göz için" uyak denen anlayış Divan edebiyatına egemen olmuştur Oysa uyak için aynı sesi veren sözcüklerin kullanılması da yeterliydi Bunu göz önüne alan Servet-i Fünuncular ilk kez "göz için uyak" yerine "kulak için uyak" ilkesini getirmiş ve bu yolda örnekler vermişlerdir Cumhuriyet döneminde "ölçüsüz ve uyaksız şür de yazılabilir" ilkesi (Garipçiler) egemen olmuştur Günümüz şiirinde ise uyak belirleyici bir öğe olmaktan çıkmış durumdadır {bak ŞİİR SANATI)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|