02-05-2010
|
#1
|
GöKKuŞaĞı
|
Davetin Beş Hali
Ebedî bir gözyaşı olmamak için *Haşir
İnsan unutandır, alışandır
Hep aynı nefesleri alacağımızı sanırken birden duruverir kalbimiz
Sonsuz sanırız dünyayı
İşlerimiz bitmez biliriz
…Yanılırız
Her yanılgıya düştüğümüzde, dünyayı bitmez sandığımızda… ezanlar yayılır, dağılır göklere
Kendimizi kendimize, dünyaya kaptırdığımızda Allahu Ekber… Allahu Ekber ile irkiliriz
İrkilmiyorsak o zaman ezandan daha büyük (sandığımız) düşünceler sarmıştır bizi
Gazetelerin başlıklarında, haberlerin kesretinde, derdi-i maişet çemberinde \“bir şeyler”\ yaptığımız aldatmacasıyla gider geliriz
Sabah ezanları karanlık yönlerimizin üstüne bir ışık gibi düşer
Pencerelerin, perdelerin ürperdiğini \“gözlerimizle”\ görürüz
Sokaklar uykudadır henüz
Minareler birer birer uyanır ve uyandırır gecelerin bütün mahmurluğunu, gafletini, ülfetini… Sabahın lezzetini ilkin kulaklarımızla tadarız
…Ve her ezan bir sûrdur
Her sabah bir haşir
…Uyanırız
Gecenin içinden güneşi çıkarıp gönderen âlemlerin Rabbine secdeler boyu şükürler olsun
Ne güneşe sözümüz geçer ne geceye…
Uykumuz bitmese… Kim uyandırır bizi O uyandırmasa!
Kocaman yanılgılarımızla karşı karşıya geldiğimiz demler olur Adımı(mı)zı nereye koyacağımızı şaşırdığımız… Ne gam!
“Geceler” biter Geceye sözü geçen Bir\i vardır
Geceler kararıp kalmaz
Karalar içinde kalmayacağımızı daha ezan başlarken biliriz:
Allahu Ekber… Allahu Ekber…
Daralınca, şaşırınca, sevinince… ihtiyari/gayr-ı ihtiyari dilimizden dökülür ya Allahu Ekber
Ne rahatlarız o an!
Bir Büyük…
Devamlı Büyük…
Sonsuz Büyük…
Büyükler Büyüğü var ya… Ne gam!
Sabah ezanları hem bir ayrılığı anlatır hem bir ışığa koşuşu muştular
Kulaklara ilk dökülen huşu, huzur, odur
Geceden büyüktür Allah
Gündüzden büyüktür
Dertlerin geceyi sende geçirmişse…
Ahlarını dizginleyememişsen…
Gözlerin hep pencerelerde, kapılarda bir dost beklemişse… Ağlama!
Her şeyden Büyük: “Ben hep yanındayım ” diyor
Duyuyor musun?
Acılarını O anlar Pencerelerden odana Allahu Ekber sesleri dolar İçine sonsuz müjdeler… Açlığını, açıklığını “açık et” yeter ki…
Geceyi dürüp büküp bir tarafa atan, yerine gündüzü seren, senin derdi/ne de çaredir
Doktor O, ilaç O…
*Teneffüs
Her ezan bir sûrdur
Yeni bir uyanıştır her ezan
Dalıp gittiğimizde
Endişelerimizin ağında çırpınırken…
Günü yaraladığımızda/yarıladığımızda bu sefer yeni bir ezan, yeni bir sûr:
Allahu Ekber… Allahu Ekber…
Gündüzün ortasında… İşimiz bizi sarıp sarmaladığında… Yağmaladığında… Kalabalıkların çılgınlığında… anlarız yolculuğumuzu
İşi gücü bir vakitçiğine bırakmalıyız
Gündüze çoktan alıştık ya…
Dalıp gitme der bu öğle ezanı (da) dalıp gitme!
Yorgunluğunu bırak bir seccadeye
“Uyanık gördüğün rüyalar” değil mi bu alıp vermeler?
Gidip gelmeler?
Nereye gidersen git…
Nereden gelirsen gel…
Şimdi bu yeni ezanın davetinde kendine bir daha gel!
Hesaba çek kendini
\“Kendin diye biri” \var ve bunu bil! Kendini unutma çarşıların, meşguliyetlerin kalabalığında! Çarşı senin “için”/de
“Namaz aynası”nda kendine b/akacaksın yine ve yeni bir zamanda
Sabah bir uyanıştı, bir sûrdu; bu da öyle
*Hazan
Gaflete düşer düşmez bir ezan daha düşüyor semâlara
Gün dönüyor gayrı
S/arı bir vedâya doğru yol alıyor, dünya
Vedâyı hatırlatıyor bu ikindi iyice (Ah bu gün sonbaharı ikindiler!)
Vakitlerin haritasını ezanlar çizer Bunu daha iyi anlamaya başlarız
İkindi ezanlarında sonbahar kokusu olur
Ayrılık yani
Buruktur bu yüzden
Heyecanlar biraz daha gevşer
Dünya işlerinin bitmeyeceğini iyice anlarız da… Yenilip yenilip güreşe doymayan pehlivanlar gibi yarınki hayallerle beraber kilitleriz kasalarımızı
Ezanlar da olmasa dümdüz bir yolda ışıksız, çizgisiz gibiyizdir Çöldeyizdir
Ne arzularımıza yeteriz, ne acılarımızı dindiririz Ebedi bir gözyaşı olur bakışlarımız
*Göç Zamanı
Gün biter
Şaşkın şaşkın, ufuklarda kaybolan güneşin izini ararız
Güneş gibi batacağımızı düşünüp…
Gece gibi gündüz de çıkıp gitti elimizden!
Bir parça gündüz bile saklayamadık geceye
Geriye ancak secdelerimiz kalır
Nice emellerimiz yorgun savaşçılar gibi düşüp kaldılar bir yerlerde
Bir kıyamet sûru gibidir akşam ezanları
Korkularımızı örter gece
Camilerde esrarlı ışıklar…
Şerefeler geceyi selamlar
*Lâ uhibbul âfilîn
Gecenin sûru yatsı ezanları işlerin iyice sırtımızdan düştüğünde daha bir \“dokunur ”\Gece gün tezgahında dokunduğumuzu da gecelerin koynuna düşerken mi daha iyi anlarız?
Her ezan bir uyanıştır
Dünya her vakit uyanıktır Ezan sesidir duyduğumuz her dem Zamanlar birbirine devrolurken budur zaten olanlar Onun mülkünde onun bestesinden gayrı ne olabilir ki… Cehaletin kulağı sağır olur Ezanı kulağı, ezandan sızanı da ruhu duymaz
Sûrdur, huzurdur, nurdur bütün ezanlar Perişanlığımızı ezanların aynasında görüp başıboşluklarımızı düğmeleyeceğimiz anları duyurur “Rahat!”ı ve “Hazır ol!”u iç içe namaz zamanlarını…\“Kulağı olmak”\ yetmiyor elbet! Hasılı kulak kesilmek gerekiyor Kul/ak gerekiyor
C/an kulağı… Canan kulağı…
Zaten duymak istediğini duyarmış kulak
Ali Hakkoymaz
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|
|