Yalnız Mesajı Göster

Tanzimat Edebiyatı

Eski 01-28-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Tanzimat Edebiyatı



Tanzimat Edebiyatı




19 yüzyıl ortalarında, siyasal gelişmelerle birlikte ortaya çıkan bir edebiyat hareketidir Türk edebiyatının tarihsel gelişiminde batı uygarlığının da büyük bir payı vardır Bu açıdan Tanzimat edebiyatı batı uygarlığının etkisinde gelişen yeni edebiyat akımının ilk evresidir (1860-96)

Osmanlı Devleti'nde yaşanmaya başlanan çöküşü önleyebilmek, hiç olmazsa geciktire-bilmek için öncelikle ordudan başlayarak girişilen bir dizi düzenleme hareketi Osmanlı toplumunun toplumsal, kültürel ve sanatsal yaşamında da etkili olmuştur Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839) ile Islahat Fermanı (18 Şubat 1856), Osmanlı Devleti'nin sınırlan içindeki azınlıkların haklarını korumayı amaçlamasının yanı sıra, Osmanlı devlet yönetiminde ve toplum katlarında da etkili olmuştur (bak İslahat Fermani; Tanzimat) Özellikle batı ülkelerinde elçilik yapan görevlilerle öğrenim için batıda bulunanların batı dünyasına ilişkin gözlem ve değerlendirmeleri yenileşme hareketlerinde etkili olmuştur Ülke düzeyinde öğretimi programlayıp yürütebilmek için 1845'te Meclis-i Maarif-i Umumiye (1857'de Maarif-i Umumiye Nezareti'ne dönüştürülmüştür); öğretmen ve yönetici yetiştirmek üzere Darülmuallimin (öğretmen okulu) ve Mülkiye Mektebi (bugün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) gibi okullar açılmış, üniversitelerde okutulacak ders kitaplarının hazırlanması için de Encü-men-i Daniş (Bilimler Akademisi) kurulmuştur (1851) Bu gelişmeler arasında çok önemli bir olgu da bugün anladığımız anlamdaki gazetelerin yayımlanmaya başlamasıdır Bu dönemde 1860'ta Agâh Efendi ve Şinasi tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahval; Şinasi tarafından 1862'de çıkarılan Tasvir-i Efkâr; 1867'de Ali Suavi ile Ziya Paşa tarafından çıkarilan Muhbir gibi ilk gazeteler her şeyden önce aydınlar ile en azından büyük kentlerdeki geniş halk kitleleri arasında iletişim kurulmasına yaramıştır

Gazeteler kısa bir süre sonra yönetime ilişkin konulara da el atmakta gecikmedi; millet meclisi açılması, halkın yönetime katılması istenmeye başlandı Yönetim bu tür yayınlardan oldukça rahatsız oldu, aydınlar ise yönetimin sıkı izlemesi karşısında, ayrıca dağınık görünümlerini de ortadan kaldırmak için kendi aralarında Yeni Osmanlılar adıyla bir dernek kurdular (1865) Namık Kemal, Ziya Paşa, Agâh Efendi, Ali Suavi derneğin kurucu üyeleri arasında yer aldılar Yönetim bu gizli derneğin üyelerinden bir bölümünü İstanbul'dan uzaklaştırdı Üyelerin bir bölümü de Avrupa'ya kaçmak zorunda kaldı Fransa'da Mustafa Fazıl Paşa'nın parasal desteğiyle çıkarılan gazetelerde meşrutiyet rejimini savunmaya başladılar Bir süre sonra II Abdülhamid meşrutiyeti ilan edeceğine dair söz verip tahta çıkınca, ilk Türk anayasası da halka sunulma olanağına kavuştu (Kanun-ı Esasi, 23 Aralık 1876)

Şiir

Tanzimat şiirinde hem Divan şiirinin, hem de batı şiirinin büyük etkileri görülür Tanzimat şairleri genellikle Divan şiiri kültürüyle yetişmişlerdir; bazıları da Avrupa'da, özellikle Fransa'da bir süre yaşadıkları için Fransız şiirini yakından izleme olanağını bulmuştur Batı edebiyatından ilk şiir çevirileri de bu dönemde görülmektedir Fransız şiirinden yapılan çeviriler çoğunluktadır Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Jean de La Fontaine, Jean Racine, François F6nelon, Nicolas Boileau, Alfred de Musset gibi şairlerden çeviriler yapıldı Bu şiirler Türk şiirinin biçimsel yapısını etkiledi Batının, sone, terza rima, otiava rima gibi koşuk (nazım) biçimleri de kullanılmaya başlandı Gene çevirilerin etkisiyle Klasikçilik, Romantizm, Gerçekçilik, Parnasse (Parnas), Sembolizm gibi edebiyat akımları Türk edebiyatında tanınmaya başlandı Çeviri şiirler Türk şiirini öz bakımından da etkiledi Yeni düşünceler, kavramlar, imgeler, simgeler ve özellikle batı dillerinden birtakım yeni sözcükler bu dönemde dilimize girdi

Tanzimat şiirinin ilk kuşağında bazı temel kavramlar ilk kez kullanıldı Şinasi'de "uygarlık, hak, adalet, yasa, devlet ile halkın karşılıklı hak ve ödevleri"; Namık Kemal'de "özgürlük ve yurt", Ziya Paşa'da "geri kalmışlık" bunlara örnektir Tanzimat'ın ikinci kuşağında toplumsal temalar daha geriye, ikincil duruma düştü, fizikötesi gündeme geldi Recaizade Mahmud Ekrem'de "ölüm"; Abdül-hak Hamid'de (Tarhan) "ölüm"ün yanı sıra "Tanrı, yaşam, dünya, madde, ruh, varlığın ne olduğu ve sonu" gibi temalar ağırlık kazandı Tanzimat'ın ilk kuşağı "yeni insan"ı yaratmaya çalışıyordu, yaklaşımları toplumsal ve ahlaksaldı Toplumun çağdaşlaştırılmasını ana ilke edinmişlerdi İkinci kuşağın gündemini ise daha çok şiirle ilgili konular ve metafizik alanlar oluşturmuştur Başka bir deyişle, ikinci kuşak "sanat sanat için" ilkesini benimsemiştir Bunda siyasal baskının yanı sıra Romantizm Akımı'nın etkileri de olmuştur
Tanzimat'ın birinci kuşağında Namık Kemal (1840-1888), Şinasi (1826-1871), Ziya Paşa (1825-1880); ikinci kuşağında Recaizade Mahmud Ekrem (1847-1914), Abdülhak Ha-mid (1852-1937), Muallim Naci (1850-1893) gibi şairler vardır

Roman ve Öykü


Türk edebiyatında batılı anlamda roman ve öykü Tanzimat döneminde başlamıştır Ülkemizde roman ve öykünün gelişiminde batı edebiyatından yapılan roman çevirilerinin büyük katkısı vardır İlk çeviri Yusuf Kâmil Paşa'nın, F6nelon'un les Aventures de Teli-maque (1699) {Telemakhos'un Başından Geçenler) adlı yapıtının çevirisidir Yapıt 1862'de Terceme-i Telemak adıyla çevrilmiştir Ayrı yıl Victor Hugo'nun romanı Sefiller {les Miserables) de dilimize çevrildi Bu yapıtları Daniel Defoe'dan Hikâye'i Robinson (1864), François Rene Chateaubriand'dan Atala (1872), Alexandre Dumas'dan (Baba) Monte Kristo (1871) çevirileri izledi

Türk edebiyatında ilk öykü ve roman denemelerini Ahmed Midhat (1844-1913) yazmıştır: Kıssadan Hisse Letaif-i Rivayat Bu dönem roman ve öykücüleri, dil ve sanat anlayışları bakımından birbirinden ayrılır Ahmed Midhat, Emin Nihad (ölümü 1875'ten sonra), Şemseddin Sami (1850-1904), Nabiza-de Nâzım (1862-1893) halka seslenmeyi ilke edindikleri için oldukça yalın bir dille; Namık Kemal, Samipaşazade Sezai (1860-1936), Recaizade Mahmud Ekrem ise seçkin bir topluluğa seslenmeyi ilke edindikleri için Yeni Osmanlıca'yla yazmışlardır Bu dönem roman ve öykülerinde konular ya günlük yaşamdan ya da tarihten seçilmiştir Tutsaklık ya da sürgünlük (Ahmed Midhat, Esaret; Namık Kemal, İntibah; Samipaşazade Sezai, Sergüzeşt), aile baskısıyla

gerçekleştirilmek istenen evlilikler (Şemseddin Sami, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat; Samipaşazade Sezai, Sergüzeşt), batılılaşmanın yanlış algilanması (Ahmed Midhat, Felatun Bey ile Rakım Efendi; Recaizade Mahmud Ekrem, Araba Sevdası) gibi konular işlenmiştir Birinci kuşak romancı ve öykücüleri (Ahmed Midhat, Emin Nihad, Şemseddin Sami, Namık Kemal) Romantizm'in; ikinci kuşak romancı ve öykücüleri olan Samipaşa-zade Sezai, Mizancı Mehmed Murad (1853-1917), Recaizade Mahmud Ekrem ve Nabi-zade Nâzım Gerçekçilik ve Doğalcılık (Natüralizm) akımlarının etkisinde kalmışlardır Namık Kemal'in Cezmfsi ilk tarihsel roman olma özelliğini taşır

Araba Sevdası (R M Ekrem) ilk Gerçekçi roman olarak kabul edilir Nabizade Nâzım da Karabibik adlı uzun öyküsüyle Anadolu köy yaşamını Türk roman ve öyküsünün konu dağarcığına sokmuştur Ayrı yazarın Zehra adlı romanı da ilk Doğalcı psikolojik roman örneğidir Tanzimat romanları, üstünlükleri yanında, ilk örnekler olmanın çeşitli aksaklıklarını da taşımaktadır Yazar çoğunlukla romanın içinde yer alır, kendi ağzından düşüncelerini söyler ve araya girer; çevre ve doğa betimlemeleri iyi yerleştirilememiştir; dil zaman zaman doğallığını yitirir ve kurguda çeşitli tutarsızlıklar vardır

Tiyatro

Batılı anlamıyla tiyatro da Tanzimat döneminde görülür Bu dönemde geleneksel tiyatro içine giren türler (meddah, kıssahan, kukla, Karagöz, ortaoyunu gibi) de varlığını sürdürmüştür
Tanzimat'ın ilk yıllarında İstanbul'un çeşitli yerlerinde tiyatro binaları yapılmaya başlandı Önceleri özellikle İtalyan ve Fransız, daha sonra da Ermeni tiyatro toplulukları bu binalarda oyunlar sergilediler Mihail Naum (ölümü 1870'ten sonra), Güllü Agop (1840-1902) gibi Ermeniler'in Türkçe oyunlar da sahnelemeleri önemli bir gelişme oldu Güllü Agop, 1868'de kurduğu Osmanlı Tiyatrosu'nda ilk kez düzenli olarak temsiller vermeye başlamış; ayrıca müzikli oyunlar dışında, Türkçe oyunlar sahneleme tekelini 10 yıl elinde tutmuştur Birçok Türk erkek tiyatro sanatçısı ilk kez bu tiyatroda sahneye çıkmıştır Müslüman Türk kadınının sahneye çıkması şeriat hükümlerine göre olanaksızdı Bu yüzden bazı kadın rollerini bazı durumlarda yabancı kadınlar ya da erkekler oynamışlardır Bu tiyatro 1884'te Ahmed Midhat'ın Çerkeş Özdenleri oyununu oynarken, oyun özgürlük duygulan aşıladığı gerekçesiyle tiyatro kapatılmış, binası da yıktırılmıştır Bundan dolayı bu tarihten 1908'e kadar Türk tiyatrolarına tuluat oyunları egemen olmuştur Mardiros Mınakyan'ın (1839-1920) kurduğu Osmanlı Dram Kumpanyası (1882) Türkçe oyunlar sahnelemeye devam etmiştir

Türk edebiyatında ilk tiyatro yapıtı olarak Hayrullah Efendi'nin (1817-66) Hikâye-i İbrahim Paşa be İbrahim-i Gülşeni (1844) adlı dramı gösterilmektedir Şinasi'nin Şair Evlenmesi (1860) ilk güldürü olarak kabul edilmektedir Ali Haydar (1836-1914) ilk trajedi, Direktör Âli Bey (1844-99) de karakter güldürüsü örneklerini vermiştir Yazar, çevirmen, tiyatroya maddi ve manevi destek sağlayan devlet adamı olarak Ahmed Vefik Paşa' nın (1823-91) Tanzimat tiyatrosuna çok yönlü katkısı olmuştur Moliere'den yaptığı çeviri ve uyarlamalan çok önemlidir Feraizcizade Mehmed Şakir (1853-1911) duru bir Türkçe ve başanlı bir teknikle yazdığı oyunlardan ötürü "Türk Moliere'i" olarak adlarıdınlmış-tır Bu dönem tiyatrolarında çoğunlukla toplumsal ve tarihsel konular işlenmiştir Öbür türlere oranla Tanzimat döneminde tiyatro çok daha etkili olmuştur Bu bakımdan bazı Tanzimat yazarları (Namık Kemal, Recaizade Mahmud Ekrem, Abdülhak Hamid) tiyatro oyunları da yazmıştır

Eleştiri

Tanzimat yazarlarının eleştiri türünde de yapıt ortaya koymalan bir rastlarıtı değildir "Yeni bir toplum, yeni bir insan, yeni bir dil, yeni bir edebiyat" yaratabilmek için bir öncekinin acımasızca eleştirilmesi gerekmektedir İşte Tanzimatçılar da bunu yapmışlardır: Namık Kemal ve Ziya Paşa Osmanlı edebiyatının toplumdan kopuk oluşunu kıyasıya eleştirmişlerdir Recaizade Mahmud Ekrem ile Muallim Naci arasındaki şiir dili ve nazım tekniği konusundaki tartışma da büyük yankı uyandırmıştır

Recaizade'nin Talim-i Edebiyatı (1879) yeni Türk edebiyatının temellerini belirlemeye de hizmet etmiştir Ziya Paşa'nın Harabafı (1874-75) üzerine Namık Kemal'in yazdığı Tahrib-i Harabat (1885) ve Takib (1885) eskiye yönelik eleştirilerin en keskinlerindendir Muallim Naci'nin de Istılahat-ı Edebiyye (1889) adlı sözlüğünde Divan şairlerinden çok çağdaşlarından ve batı edebiyatından örnekler alması çok anlamlıdır Tanzimat edebiyatı, Türk toplumunun batı kültürüyle karşı karşıya geldiği, yeni bir dünya, görüşü benimseyip geliştirmeye niyetlendiği, ilklerin, dolayısıyla da birçok yeniliklerin yanı sıra yanlışların da yapıldığı, yol açıcı, sonraki dönemleri yakından etkileyen ileriye dönük bir atılımdır Bu alanda yapılan olumlu ya da olumsuz eleştirilere karşın, bugün de ortaya konan birçok edebiyat türünün kaynakları Tanzimat dönemine kadar uzanmaktadır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla