01-04-2010
|
#2
|
Şengül Şirin
|
Safeviler-Safevi Hanedanı
Safeviler-Safevi Hanedanı

Safeviler,(1501-1736) yaklaşık 400 yıldır parçalanmış durumdaki İran'ı birleştirmiş ve Şiilik'i resmi mezhep yapmışlardır Saf evi adı, hanedanın kurucusu Şah İsmail'in atası Şeyh Safiyeddin'den (1252-1334) gelir Şeyh Safiyeddin'in kurduğu Safeviye tarikatı özellikle Batı İran'da ve Azerbaycan'da yayılmıştı
İran 14 yüzyıl ortalarında İlhanlılar'ın dağılmasından sonra Celayirliler, Muzafferiler
ve Horasan Serbedarileri arasında parçalanmıştı 14 yüzyıl sonundaki Timur istilası ülkeyi bütünüyle sarsmış, 15 yüzyıl boyunca Batı İran önce Karakoyunlular'ın, sonra Ak-koyunlular'ın, Doğu İran ise Timurlular'ın elinde kalmıştı
Şah İsmail'in (1487-1524) babası Şeyh Haydar Batı İran'daki Akkoyunlu egemenliğine karşı savaşırken ölünce (1488), Safeviye tarikatının ileri gelenleri İsmail'i Geylan'a götürerek orada yetiştirdiler Safeviye tarikatına bağlı olanlar bir yandan da Azerbaycan, Batı İran ve Doğu Anadolu'da yoğun bir propaganda etkinliğine girişerek binlerce yandaş topladılar ve bunlardan askeri birlikler oluşturdular 1501'de ortaya çıkan Şah İsmail, Akkoyunlular'dan Tebriz'i alarak kendini Azerbaycan şahı ilan etti Akkoyunlular'ın iyice zayıfladığını görerek ertesi yıl da İran şahı sanını aldı 1502-10 arasında İran'ın büyük bölümünü denetimi altına alan Şah İsmail, Musul ve Bağdat'ı da ele geçirdi 1510'da doğudaki Özbekler'i de kuzeye sürerek sınırlarını daha güvenli kıldı
öte yandan Safeviler'in Anadolu'da yıllardan beri sürdürdükleri propaganda etkinliği Osmanlı Devleti'ni tedirgin ediyordu 1512'de padişah olan Yavuz Sultan Selim bu eylemlere son vermek ve doğu sınırını güvence altına almak amacıyla 1514'te sefere çıktı İki taraf arasında Çaldıran'da yapılan savaşta Şah İsmail ağır bir yenilgiye uğradı Yavuz Sultan Selim Safeviler'in başkenti Tebriz'e kadar ilerledi {bak ÇALDIRAN Savaşi) Safeviler batıdaki topraklarının bir bölümünü Osmanlılar'a bırakmak zorunda kaldılar Bu topraklar 200 yıldan fazla süren Osmanlı-İran savaşları boyunca sık sık el değiştirdi

Tebriz'in Osmanlılar'ın eline geçmesi üzerine İsfahan'ı başkent edinen Şah İsmail bundan sonra Gürcistan'a küçük çaplı seferler düzenledi, doğudaki Özbekler'le savaştı Bir yandan da devlet örgütlenmesini geliştirip güçlendirmeye çalıştı Şah İsmail'in 1524'te ölmesinden sonra başa geçen oğlu I Tahmasp döneminde de Safeviler, Osmanlılar ve Özbekler'le savaştılar Kanuni Sultan Süleyman 1535'te Bağdat'ı Safeviler'den aldı Irak'ın tümü ve Azerbaycan'ın bir bölümü daha Osmanlılar'ın eline geçti
Ama sınırdaki çatışmalar aralıklarla sürüp gitti Tahmasp, kendisine başkaldıran kardeşi Elkas Mirza'nın Osmanlı Devleti'ne sığınması üzerine Doğu Anadolu'ya girince Kanuni Sultan Süleyman 1548'de yeniden İran'a sefere çıktı Tahmasp' in birliklerini yenerek Tebriz'e kadar ilerledi Elkas Mirza da Osmanlılar'in desteğiyle Bağdat'tan harekete geçerek Hemedan, Kaşan ve İsfahan'ı yağmaladı Ama Osmanlı ordusunun geri dönmesinden sonra Tahmasp yeniden Doğu Anadolu'ya saldırarak Ahlat'a kadar ilerledi Bu gelişme üzerine Kanuni Sultan Süleyman 1553'te üçüncü kez İran'a sefere çıktı Revan, Nahcivan ve Karabağ'ı ele geçirerek geri döndü Osmanlılar karşısında birbiri ardınca uğradığı yenilgiler üzerine Tahmasp barış önerisinde bulundu 1555'te imzalanan Amasya Antlaşması ile Safeviler Azerbaycan ve Irak'taki Osmanlı egemenliğini kabul ettiler Tahmasp hükümdarlığının sonuna kadar bu antlaşmayı bozmamakla birlikte Avrupa devletleriyle ilişki kurarak onları Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtmaya çalıştı
Tahmasp'ın ölmesinden (1576) sonra başa geçen hükümdarlar içinde en önemlisi I Ab-bas'tır (1588-1629) Orduyu yeniden düzenleyen I Abbas 1603'ten başlayarak Osmanlıların eline geçen toprakları geri aldığı gibi Bağdat'ı da ele geçirdi I Abbas bilim, sanat, mimarlık, bayındırlık alanlarında parlak bir döneme öncülük etti Özellikle başkent Isfahan bu gelişmelerin merkezi oldu I Abbas'tan sonra Safevi egemenliği Afganistan içlerine kadar genişlediyse de yönetim eski gücünü yitirdi Osmanlılar 1638'de Bağdat'ı geri alınca Osmanlı-İfan sınırı yeniden gündeme geldi 1639'da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile sınır belirlendi
Safeviler döneminde orduda ve yönetimde önemli bir güç olarak varlıklarını sürdüren Türkmen aşiretleri hanedanın zayıflamasıyla daha etkili olmaya başladılar 18 yüzyılın başında bu kez de Afganlılar Safevi yönetiminde söz sahibi oldular Afganistan valisi ve Kandehar Gılzaîleri'nin önderi Mahmud 1722'de İran'ın büyük bölümünü ele geçirdi Safevi tahtına da göstermelik bir hükümdar çıkardı Bu gelişmeler üzerine harekete geçen, Kuzey Horasan'da yerleşmiş bir Türkmen aşireti olan Afşarlar'ın önderi Nadir, Afganlılar'ı İran'dan çıkartmayı başardı Ama o da Safevi tahtını denetimi altında tuttu 1736'da da şahlığını ilan ederek Safevi hanedanına son verdi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|