12-24-2009
|
#2
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Osmanlı Devletinin Batı Devletleri Karşısında Geri Kalmasının Sebepleri

Tımarlı sipahiliğin tavsiyesinin Osmanlı düzenindeki olumsuzlukları:
1 Celalî İsyanları: Türk halkı arasından toplanan sekbanlar savaş bitince terhis ediliyor, maaşları kesiliyordu Gelgelelim bu insanların artık köylülüğe, yani reayalığa dönmelerine imkân yoktu Bunlar zaten çiftliklerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan nüfus fazlasından toplanmış, topraktan kovulmuş olduğu için nasibini sekbanlıkta arayan bir taife idi Yani aslında dönecek yerleri yoktu
Böylece uzun savaştan sonra terhis edilen sekbanlar levent adıyla anılan işsiz güçsüz, silahlı gruplar halinde Anadolu’ya dağıldılar Aynı dönemde Anadolu’da tımar sisteminden dışlanan, işsiz, güçsüz kalan, askerlik ve beylik etmeye alışkın binlerce sipahi de ortaya çıktı Bunlar leventleşmiş köylülerin önüne düşerek Anadolu’da geniş çaplı isyan ve eşkıyalığa başladılar Bu isyanlar 1591 – 1611 arasında 20 yıl Anadolu’yu kasıp kavurdu Celalî eşkıyası yüzünden binlerce köy boşaltıldı, birçok Anadolu şehrinin nüfusu büyük darbe yedi Tarım üretimindeki düşüş ve nüfus azalması vergi tahsilâtının azalmasına yol açarak masrafları artmış olan devlet hazinesi iyice zora soktu Koçi Bey risalesinde Anadolu’daki bu cehennem kargaşasını acı acı anlatır Birde o devirde Divan-ı Hümayundan Anadolu kadılarına yazılan bazı hükümlerinde açıkça görülmektedir
2 Kapıkulu askerinin isyanlar yoluyla devlet idaresine müdahale etmesi: Kapıkulu askerinin, yani yaya asker olan yeniçerilerin ve atlı bölük halkı da denen kapıkulu süvarilerinin daha önce de başkaldırdığı görülmemiş şey değildi Ancak bunlar çok uzayan seferden bitkin düşmek, cülûs bahşişini beğenmemek gibi kendileriyle ilgili konulardan kaynaklanan ve kolayca halledilen hareketlerdi 17 yüzyıl ise kapıkulu isyanları devri oldu Başlıca önemli olanlar şunlardır:
1603: Kapı kulu Süvarileri ayaklandı
1629: Kapı kulu Süvarileri ayaklandı
1632 Kapı kulu Süvarileri ayaklandı
1648: Sultanahmet vakası
1655: Kapı kulu Süvarileri ayaklandı
1656: Çınar vakası
1622’de Genç Osman’ın ve 1686’da Avcı Mehmet’in tahtan indirilmesine yol açan kapıkulu ayaklanmalarını da bu listeye ekleyebiliriz Artık vezirler, hatta padişahlar kapıkulu taifesinin onayı olmadan bir iş göremez oldular Hele çocuk padişahlar zamanında sarayda kendilerine valide sultan, harem ağası ya da vezirlerden arka bulan ocak ağaları saltanata ortak oldular Bu yüzden 17 yüzyılın bazı devirlerine ‘’Kadınlar Saltanatı’’ veya ‘’Ağalar Saltanatı’’ denmiştir Kapıkulu askerinin zıvanadan çıkmasının sebebi de yine Osmanlı tımar sisteminin bozulmasıydı Klasik dönemde padişah bozulma dönemine göre sayıca da daha az olan kapıkulu askerinin gücünü gerektiğinde tımarlı sipahilerle denetleyebiliyordu Tımar sisteminin bozulması, tımarlı askerlerin yerini çoğunlukla kapıkulu kökenli olan taşra yöneticilerinin sekbanlarının almasıyla bu denetim imkânı ortadan kalktı Sekban ordusu toplanmış taşra ümerasının kendisi bizzat fitne ocağı oldu Koçi Bey ünlü risalesinde gayet açık olarak anlatılmıştır
3 Celalî isyanları askeri tenkille bastırılmış görünse de, isyanları bitiren asıl sebep ordunun ve mali sistemin yapısındaki dönüşümün ilerlemesiydi Bu sayede işsizlik ve açlıktan Celalîliğe vuran leventleşmiş köylüler ve eski sipahiler, beylerbeyi ve valilerin yanında sekbanlığa başladılar Celalî isyanları bu yüzden sona erdi Böylelikle klasik devirde sınırlı bir kapı hakkına sahip olan taşra yöneticilerin etrafında küçük birer ordu meydana geldi Bu sefer bu kişiler siyasi ve ekonomik sebeplerle ayaklanmaya başladılar Sekban ordularına dayanan bu paşa isyanlarının başlıcaları şunlardır:
* Erzurum Beylerbeyi Abaza Mehmet Paşa isyanı (1623): Erzurum’dan başka Sivas ve Kayseri’yi ele geçirdi, Ankara’yı kuşattı
* Bağdat muhafızı Bekir Subaşı isyanı (1623)
* Anadolu Beylerbeyi Solakoğlu İlyas Paşa isyanı (1632): Balıkesirli olan İlyas Paşa orada isyan etti, Midilli’ye asker çıkardı, Manisa’yı ele geçirdi
* Halep Valisi Hüseyin Paşa isyanı (1643): İstanbul yakınındaki Burgurlu’ya kadar geldi
* Sivas Valisi Vardar Ali Paşa isyanı (1647)
* Sivas Valisi İbşir Paşa isyanı (1655): Eskişehir’e kadar geldi
* Seydi Ahmet isyanı (1655 – 1656) : Sırasıyla Karaman, Rum, Halep beylerbeyi oldu Bütün bu görev yerlerinde isyan halindeydi
* Abaza Hasan Paşa isyanı (1658): Üsküdar’a kadar geldi
* Antalya’da Mustafa Paşa isyanı (1659)

17 yüzyılda beylerbeyinden başka sancak beyi, altı bölük sipahi gibi daha alt rütbeli devlet görevlileri de isyan edip durdu Devlet bu meseleyi paşaları birbirleriyle çatıştırarak ve onlara çeşitli tavizler vererek çözmeye çalıştı; çünkü gücü daha fazlasına yetmiyordu 18 yüzyıla gelindiğinde bu süreç taşradaki Osmanlı merkezi otoritesini iyice zayıflatmış, hemen her vilayet âyan denen derebeylerin eline geçmişti 18 yüzyılda Avrupa’da feodal siyasi yapının son kalıntıları da tasfiye edilir ve merkezi hükümetler daha da güçlenirken, Osmanlı Devleti bir çeşit siyasi feodalleşme sürecine giriyor, merkezi gücün zayıflamasıyla Osmanlı Devletinin Batı’nın siyasi ve ekonomik saldırılarına direnme gücü tamamen ortadan kalkıyordu
Osmanlı Devleti gelişerek, nitelik değiştirerek güçlenen dış tehdide karşı koyabilmek için askeri yapısını dönüştürmek zorunda kalınca istemeden ve hesaplanmadan büyük bir toplumsal kargaşaya yol vermiş oldu
Osmanlı toplumu Avrupa karşısında sınırlarını korumak için çok uzun bir süre gerçek gücünün ötesinde bir gayret sarf etmişti Bu yüzden nihaî yenilginin tescili anlamına gelen Karlofça Barışı Osmanlılar için biraz da beklenen bir sondu ve bundan ötürü bu olay kısa zaman içinde Osmanlı düşünce dünyasında büyük bir dönüşüme yol açacaktır
Osmanlı yöneticileri içinde bulundukları sistemin anti-kapitalist doğası gereği, Batı dünyasında ortaya çıkan değişimin yalnızca savaş meydanlarında karşılaştıkları askeri boyutunu fark etmişler, bu güçlenmenin ardında yatan ekonomik ve toplumsal sebepleri asla kavrayamamışlardır
Selim Somçağ - Osmanlı ve Batı kitabından alıntılanmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|