KUŞLARIN KANATLARINDAKİ SANAT
Bu zincirleme hareket, küçük bir serçegil olan kızıl kuyruğun uçuşundaki farklı safhaları gösteriyor:
Havalanma, kısa bir uçuş ve konma
Uzun kuyruklu parlak tüylü Amerikan papağanının teleği
Albatros uzun ve dar kanatları sayesinde okyanusların üzerinde uçabilir

Doğan ise geniş kanatları sayesinde sıcak hava akımlarından kolaylıkla yararlanabilir

Bunun yanında keçisağan kuşunun dalgalı kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar

Uçucu kuşların uzun süre havada kalabilmelerini sağlayan şey, kanatlarındaki dalgalı yapıdır
Doğan kuyruğu teleği
Tüylerin işlevleri çok çeşitlidir

Kanatlarda bulunan telekler, hayvanın uçmasına yarar

Kuyruğu oluşturan kuyruk teleği ise, bir dümen görevi görür ve kuşun yere konarken fren yapmasını
kolaylaştırır
Kuşların tüyleri bozulmaya uğradığında, eski tüylerle yeni tüyler, türlere göre farklı bir ritimle yer değiştirir

Bu olaya "tüy değiştirme" denir ve genellikle göç öncesi yaşanır
Baş, gövde ve kanatlar üzerindeki tüyler kuşları suya ve soğuğa karşı korur

Ayrıca kuşun havanın içinde süzülmesini de kolaylaştırır; Yan taraftaki tüyler, ait oldukları kuşun yumuşak tenini örter

Bu da vücut sıcaklığının korunmasını sağlar
Kanattaki kıvrım yüzünden, hava tarafından uygulanan basınç üst yüzeyde daha zayıftır, bu da kuşun yükselmesini sağlar (sol altta)

Eğer kanat fazla eğimli ise, hava akımının üst kısma uyguladığı artan basınç, aşağıya doğru bir güç oluşturur

Böylece kuş irtifa kaybeder
KUŞLARDAKİ UÇUŞ ÖZELLİKLERİ
Kuşları incelediğimizde, vücutlarının tüm özelliklerinin uçuş için özel olarak tasarlandığını görürüz

Öz kütlenin düşürülmesi ve böylece ağırlığın azaltılması için kemiklerin içi boş olarak yaratılmış ve vücuda hava keseleri yerleştirilmiştir

Dışkının katı olmayıp yarı sıvı olması vücutta gereksiz su tutulmasını ve böylece ağırlığın artmasını engeller

Tüyler de hacimlerine karşılık son derece hafif yapılardır
Kuşlardaki bu özel yapıları sırayla inceleyelim
1- İskelet
Kuş kemiklerinin içi boş olmasına rağmen, iskelet, hayvanın sahip olduğu kuvvete oranla fazlasıyla güçlüdür

Örneğin 18 cm

uzunluğundaki kocabaş kuşu, bir zeytin çekirdeğini kırmak için gagasıyla ona 68,5 kg

lık bir basınç uygulayabilir

Kara canlılarınınkinden daha "derli-toplu" bir yapıya sahip olan kuş iskeletinde omuz, kalça ve göğüs kemerleri birbirine kaynaşmış bir şekilde birleşiktir

Bu tasarım kuşa daha sağlam bir yapı kazandırmaktadır

İskeletin bir başka özelliği, başta belirttiğimiz gibi diğer bütün omurgalı canlıların iskeletinden hafif olmasıdır

Örneğin bir güvercinin iskeleti, hayvanın vücut ağırlığının toplamının sadece % 4

4'ünü oluşturmaktadır

Bir Fregat kuşunun kemiklerinin toplamı ise 118 gr gelmektedir ve bu miktar, hayvanın tüylerinin toplam ağırlığından daha azdır
Kuş kemikleri çok hafif ve sağlamdır

Bunun en büyük nedeniyse, içlerinin boş oluşudur

Boş kısımlaırn içinde hava bulunur

Kmeikler iç kısımda eğik desteklerle sağlamlaştırılmıştır

Modern uçaklaırn kanatları da, kuş kemiklerinden ilham alınarak içleri boş şekilde tasarlanmaktadır
2- Solunum Sistemi
Kara canlılarıyla kuşların solunum sistemleri de birbirlerinden tamamen farklı prensiplerle çalışır

Bunun sebebi kuşların oksijen ihtiyacının kara canlılarına göre çok daha fazla olmasıdır

Örneğin, bir kolibri kuşunun oksijen ihtiyacı bir insanınkinin neredeyse 20 katıdır

Dolayısıyla, bir kara canlısının akciğeri, kuşun ihtiyacı olan yeterli oksijeni sağlayamaz

Bu nedenle, kuşların akciğerleri çok farklı bir tasarımla yaratılmıştır
Kara canlılarının akciğerleri "çift yönlü" bir yapıya sahiptir: Nefes alma sırasında, hava akciğerdeki dallanmış kanallar boyunca ilerler ve küçük hava keseciklerinde son bulur

Oksijen-karbondioksit alışverişi burada gerçekleştirilir

Ancak daha sonra, kullanılmış olan bu hava, tam ters yönde hareket eder ve geldiği yolu izleyerek akciğerden çıkar, ana bronş yoluyla da dışarı atılır
KUŞLARA ÖZEL AKCİĞER
Kuşlar, sözde ataları olan sürüngenlerdne çok farklı bir anatomiye sahiptir

Kuş akciğerleri, kara canlılarına tamamen ters bir biçimde işler

Kara canlıları havayı aynı nefes borusundan alır ve verir

Kuşlarda ise hava akciğere ön taraftan girerken arka taraftan dışarı verilir

Uçuş sırasında çok yüksek miktarda oksijene ihtiyaç duyan kuşlara böyle özel bir "tasarım" yapılmıştır

Böyle bir yapının sürüngen akciğerlerinden evrimleşerek ortaya çıkması imkansızdır
Kuşlarda ise hava akciğer kanalı boyunca "tek yönlü" hareket eder

Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar

Böylece kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir

Böylece kuşun yüksek enerji ihtiyacı karşılanmış olur

Bu durumu konunun uzmanı H

R

Duncker şöyle ifade eder:
"Kuşlarda ana bronş, akciğer dokusunu oluşturan tüplere ayrılır

Parabronşi diye adlandırılan bu tüpler sonunda tekrar birleşerek, havanın akciğerler boyunca tek bir yönde devamlı akımını sağlayacak sistemi meydana getirirler



Kuşlardaki akciğerlerin yapısı ve genel solunum sisteminin çalışması tümüyle kendine özgüdür

Kuşlardaki bu "avien" sistemi başka hiçbir omurgalı akciğerinde bulunmaz

Bu sistem bütün kuş türlerinde aynıdır

"
Ünlü bir biyokimyacı olan Michael Denton bir yazısında bu kadar mükemmel bir sistemin kademeli evrimle oluşamayacağını şöyle açıklar:
Kuş akciğerlerinin çevresinde hava kesecikleri bulunur

Hava, önce bu keseciklerde toplanır sonrada düzenli olarak akciğerin içine pompalanır böylece kuşların yüksek oksijen gereksinimi de karşılanmış olur

"Böyle tamamen değişik bir solunum sisteminin, azar azar küçük değişiklerle standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olduğu iddiası, düşünülmeden ortaya atılmış bir tezdir

Solunum faaliyetinin bu evrim süresince hiç aksamadan korunması, organizmanın hayatını sürdürmesi için gereklidir

En küçük bir eksik fonksiyon ölümle sonuçlanacaktır

Kuş akciğeri de, içinde dallanmış olan parabronşlar ve bu parabronşlara hava sağlanmasını garanti eden hava kesesi sistemi ile birlikte en üst düzeyde gelişmiş olana kadar ve beraberce, iç içe geçmiş mükemmel bir şekilde işlevini yapana kadar, bir solunum organı olarak görev yapamaz

"
Kısacası, kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçiş, ara geçiş safhasında bulunan bir akciğerin hiçbir işlevselliğinin olmaması sebebiyle mümkün değildir

Akciğeri çalışmayan bir canlı ise birkaç dakikadan fazla yaşayamaz

Çünkü mutasyonların kendisini tesadüfen kurtarmalarını bekleyecek milyonlarca yılı yoktur
Kuş akciğerinin bu benzersiz yapısı, uçuş için gerekli olan yüksek miktarda oksijen ihtiyacını karşılamaya yönelik, çok mükemmel bir tasarımın varlığını göstermektedir

Yalnızca kuşlara özgü bu anatominin bilinçsiz mutasyonların amaçsız bir sonucu olamayacağını görmek için, biraz sağduyu yeterlidir
3-Denge Sistemi
Allah tüm canlılar gibi kuşları da kusursuz bir biçimde yaratmıştır

Bu gerçek, her detayda kendini belli eder

Kuşların vücutları uçuştaki muhtemel bir dengesizliği engellemek için özel bir tasarımla var edilmiştir

Hayvanın uçuş sırasında öne doğru eğikleşmesini engellemek için, kafası özel olarak hafif kılınmıştır: Ortalama bir kuşun kafasının ağırlığı, vücut ağırlığının yalnızca %1' ini oluşturur
Tüylerin aerodinamik yapısı da kuşların denge sistemindeki önemli bir özelliktir

Özellikle kanat ve kuyruk bölgelerindeki tüyler, kuşa çok etkili bir denge sistemi sağlar

Bu özellikler, bir doğanın (falcon pereginus) saatte 384 km

hızla avına dalarken, hiçbir şekilde dengesini yitirmemesini sağlar
4- Güç ve Enerji Problemi
Bir olaylar zinciri şeklinde ortaya çıkan her bir süreç, ister biyoloji, ister kimya veya fizik bilimlerini ilgilendirsin, "enerjinin korunumu prensibi"ne uygun olarak gelişir

Bunu özetle "belli bir işin yapılabilmesi için belirlenmiş miktarda enerji gereklidir" şeklinde de anlatabiliriz
Enerjinin korunumu prensibinin çarpıcı bir örneğini, kuşların uçuşunu gözlemlediğinizde bulabilirsiniz

Göçmen kuşların, uçuşa başlamadan önce, yolculuklarını tamamlamalarını sağlayacak miktarda enerji depolamaları şarttır

Buna karşın, uçmanın bir diğer şartı da mümkün olduğunca hafif olabilmektir

Uçabilmek için, bedeli ne olursa olsun fazla kilolardan kaçınılmalıdır

Bu arada yakıtın da mümkün olduğunca verimli olması şarttır

Yani yakıt minimum ağırlıkta tutulurken, verdiği enerjinin maksimum olması gereklidir

Bunların hepsi kuşlar için çözümlenmiş olması gereken problemlerdir

İlk adım en ekonomik uçuş hızının tespit edilmesidir

Eğer kuş çok yavaş uçacak olsa, havada asılı kalması için çok enerji sarf etmesi gerekecektir

Çok hızlı uçacak olsa, bu sefer de meydana gelen hava direncini aşmak için çok yakıt tüketmesi gerekecektir

Bu durumda yakıtın en az tüketilmesi için ideal değerde bir uçuş hızının gerektiğini görürüz

Bu arada şunu da hatırlatmak gerekir ki, iskeletlerinin ve kanatlarının aerodinamik yapılarındaki farklılar nedeniyle her kuş için farklı bir ideal hız geçerlidir
Bu enerji sorununu altın yağmur kuşu (Pluvialis dominica fulva) üzerinde inceleyelim: Bu kuş, kışı geçirmek için her yıl Alaska'dan Hawaii'ye göç eder

Durmaksızın yaptığı uçuşu sırasında rotası üzerinde hiç ada bulunmaz

Dolayısıyla kuşun uzun yolculuğu sırasında hiçbir dinlenme imkanı yoktur

Varış, başlangıç noktasından 4000 km uzaktadır ve bu mesafe aralıksız yaklaşık 250 bin kanat çırpışını gerektirir

Yolculuğun tümü 88 saaten fazla sürer
Kuşun yolculuğa başlarken ağırlığı 200 gramdır

Bunun 70 gramı, yolda yakıt olarak kullanılacak yağlardan oluşur

Ancak kuş bilimciler, bir altın yağmur kuşunun bir saat uçmak için harcadığı enerjiyi tespit etmiş ve kuşun 88 saatlik uçuş için en az 82 gram yakıt harcayacağı sonucuna varmışlardır

Yani kuşun 12 gramlık bir açığı vardır ve hesaplara göre Hawai'ye varmadan yüzlerce kilometre önce enerjisinin bitmesi ve denize düşmesi gerekmektedir
Ama bu hesaba rağmen altın yağmur kuşları hiçbir zaman denize düşmez ve her sene başarıyla Hawai'ye ulaşır
Peki bu canlıların sırrı nedir?
Bu kuşları yaratan Allah, onlara uçuşlarını kolaylaştıracak ve verimlileştirecek bir yöntem ilham etmiştir

Kuşlar gelişigüzel bir şekilde değil, sürü halinde uçar

Uçarken de hepsi belirli bir sıraya girer ve havada bir "V" şekli oluşturur

Bu V şekli, karşılaştıkları hava direncini azaltır

Bu uçuş düzeni o kadar etkilidir ki, kuşlar bu sayede yaklaşık % 23'lük bir enerji tasarrufu sağlar

Bu şekilde, yere indiklerinde fazladan 6-7 gram daha yağları kalmış olur

Bu artan yağ ise gereksiz değildir; rüzgarların ters yönden esmesi durumunda kullanılacak yedek yakıttır
Bu olağanüstü durum karşısında şu soruları sormak gerekir:
Uçuş için ne kadar yağ gerektiğini kuş nereden bilir?
Bu kadar yağı tam yolculuk öncesi nasıl ayarlayabilir?
Uçuş mesafesini ve tam olarak ne kadar yakıt tüketileceğini nasıl hesaplar?
Kuş Hawai'nin Alaska'dan daha iyi koşullarda olduğunu nereden bilir?
Kuşların bu bilgilere ulaşmaları, bunlara uygun hesaplar yapmaları ve bu hesaplara uygun toplu uçuşlar gerçekleştirmeleri imkansızdır

Bu ise, yaptıkları işlerin gerçekte kuşlara "ilham edildiğini", bu canlıların üstün bir güç tarafından yönlendirildiklerini gösterir
Serçenin kalbi dakikada 460 defa çarpar vücut sıcaklığı ise 42 derecedir

Bir kara omurgalısına ölüm getirecek olan bu vücut ısısı, gücü arttıran bir etken olarak kuşlar için hayati önem taşır

Kuşların uçuş sırasında ihtiyaç duydukları büyük enerji, bu hızlı metabolizma sayesinde karşılanmaktadır
Yolu nasıl buluyorlar?
Uçmak çok fazla güç gerektirir
Bu nedenle kuşlar, vücut kütlelerine oranla en fazla kas dokusuna sahip canlılardır
Metabolizmaları da kasların harcadığı güçle doğru orantıda ayarlanmıştır
Bir canlının metabolik hızı, ısıdaki 10 derecelik bir artışla ortalama iki katına çıkar
Bir serçenin 42 derecelik, bir ardıç kuşunun 43
5 derecelik vücut sıcaklıkları ise, metobolizmalarının ne kadar hızlı çalıştığını gösterir
Bir kara omurgalısına ancak ölüm getirecek olan bu vücut ısısı, enerji tüketimini ve böylece gücü artıran bir etken olarak, kuşlar için hayati önem taşır
Kuşlar bu derece fazla enerji sarf ettikleri için, yedikleri besinleri de çok iyi biçimde sindirecek bir yapıya sahiptir

Kuşların sindirim sistemi, alınan besinin en verimli şekilde değerlendirilmesini sağlar

Örneğin büyümekte olan yavru leylek, yediği 3 kg

besinle 1 kg

ağırlık kazanır

Bu oran, aynı besinlerle beslenen memelilerde 10 kg

'a karşılık 1 kg

ağırlıktır

Kuşların dolaşım sistemi de, yine yüksek enerji ihtiyacına uygun olarak yaratılmıştır

İnsanın kalbi dakikada ortalama 78 kere çarparken, bu sayı serçede 460, sinek kuşunda 615'tir

Aktif uçma çok yüksek bir enerji gerektirdiği için, kan dolaşımı da kara canlılarına göre çok daha hızlı gerçekleşmektedir

Bu yüksek metabolik hız ve enerji sarfiyatı için gerekli olan oksijen, özel "hava tipi" akciğerler aracılığıyla vücuda alınır
Kuşlar bu denli yüksek enerji harcarlar, ama bu enerjiyi de çok yüksek verimle kullanır
Kara canlılarıyla karşılaştırıldığında, enerji sarfiyatları kadar verimlilikleri de çok yüksektir
Örneğin göç sırasında bir kırlangıç her kilometre 2
5 kilokalori harcarken, bu küçük bir memelide 41 kilokaloridir
Kuşları kara canlılarından ayıran bu özelliklerin hiçbiri mutasyonlarla ortaya çıkamaz

Eğer rastgele mutasyonlarla bu özelliklerden herhangi birisinin meydana geldiği farz edilse bile -ki bu imkansızdır- bu özellik dahi tek başına hiçbir anlam ifade etmeyecektir

Uçmak için gerekli olan yüksek miktarda enerjiyi sağlayan metabolizmanın oluşması, hava tipi bir akciğer olmaksızın hiçbir işe yaramayacak, aksine yetersiz oksijen alımından dolayı canlının boğularak ölmesine yol açacaktır

Öncelikle hava tipi akciğerin oluşması durumunda ise, canlı gereğinden çok daha fazla oksijen alacak ve bunun sonucunda zarar görecektir

Bir başka imkansızlık iskelet yapısından kaynaklanır: Kuş, bir şekilde hava tipi bir akciğere ve metabolik adaptasyonlara sahip olsa bile, yine de havalanamayacaktır

Zira canlı ne kadar güçlü olursa olsun, bir kara canlısının ağır ve nispeten ayrık iskelet yapısıyla havalanması mümkün değildir

Kanatların oluşması ise, başta da değindiğimiz gibi, apayrı ve yine kusursuz bir "tasarım" gerektirir
