Şengül Şirin
|
Cevap : İslâm’ın İlk Dönemine Ait Bir Hiciv Örneği: Hassân B. Sâbit’in Hemziyye’si
Câhiliye dönemi hicvinin iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için, methe konu olabilecek özelliklerinin de bilinmesine ihtiyaç vardır Medih-hiciv arasındaki bu ilişkiyi Kudâme b Ca'fer şu şekilde dile getirmektedir: "Hiciv, methin zıddı olduğuna göre, şiirde methe ters düşen unsurlar ne kadar çok zikredilmişse bu şiir o kadar etkili bir hiciv özelliği taşır "
Benzer bir bakış açısını, Câhiliye dönemi şiirindeki hiciv konusuna farklı bir perspektiften yaklaşan çağdaş yazar Îliyyâ Hâvî'de de görmek mümkündür
O, Fennu'l-hicâ ve tatavvuruhu 'inde'l-'Arab adlı kitabında, hicvin bedevî cahilî ortamlarda bulunduğu ve fahrin bir uzantısı olarak, çoğu kere fahrin yanında zikredildiğini belirttikten sonra şöyle der: Hicvin bu tarzı 'selbî'dir; bu tür hicivlerde, ne hicvedenin kinle dolu kalbi ne de boş ve karanlık gözleri varlık alemine çıkar Bu yüzden Câhiliye şiirinde, hâlâ bir lokma için mücadele veren bedevî insanın sureti görünür Halbuki şehrin ürettiği hicivde en büyük gaye, keşfedilmesi yolunda çaba¬layan insanın mücadelesidir Bu hicivde, insan, hayatının bir gayesi olduğunu anlar; bu hiciv insanı, faydasızlık, önemsizlik ve amaçsızlık hissinden kurtarır
Buradan hareketle, Kudâme b Ca'fer'in hiciv hakkındaki yorumlarını tam olarak anlayabilmek için, onun şiirde methe konu olabilecek özelliklere dair yaptığı değerlendirmeye göz atmakta fayda vardır O, şiirdeki medih konularını dört ana başlık halinde toplamanın mümkün olduğunu dile getirmektedir Bunlar, akıl, şecaat, adalet ve iffettir Bu dört başlık altında yer alan konularla medheden isabetli davranmış bunların dışına çıkanlar ise, hatalı davranmış olur
Şiirde ne kadar medih konusu varsa, ya bu dört maddeden birinin doğrudan konusudur veya bunların birbiriyle terkib edilmelerinden oluşan bir konudur Ancak, Kudâme'ye göre bu kısım, ancak derin kavrayış sahibi kimselerce fark edilebilir
Meselâ, akıl başlığı altında, kültür, hayâ, beyan (muradını güzelce ifade edebilme), siyaset, yeterlik, delilini ortaya koyabilme, bilgi, ağırbaşlılık gibi konular bulunmaktadır
İffet başlığı altında, kanaat, hırslı olmamak, ırzını korumak ve benzeri konular bulunmaktadır
Şecaat başlığı altında, topraklarını koruma, kabilesini savun¬ma, intikam alma, düşmana amansız saldırı, heybet, rakipleri ile vuruşabilme, ıssız çöllerde korkusuzca yolculuk edebilme vs bulunmaktadır
Adalet başlığı altında ise, müsamahalı olma, mağduriyete katlanma, ihsanda bulunma, isteyene verme, konuk ağırlama gibi hususlar bulunmaktadır
Bu hasletlerin birbiri ile terkibi de altı ana başlık altında incelenebilir:
Akıl ve şecaatin terkibinden, musibetler ve sıkıntılar karşısında tahammüllü olmak; bir tehditle karşı karşıya kalınmışsa bunun takipçisi olmak; akıl ve iffetin terkibinden, dilencilik yapmamak, aza kanaat etmek; şecaat ve cömertliğin terkibinden, itlaf, sözünde durmamak; şecaat ve iffetin terkibinden, kötü söz ve davranışlara tavır almak, mahremiyeti korumak; cömertlik ve iffetin terkibinden, başkalarını kendine tercih etmek hasıl olur
Kudâme'ye göre, bir insan, yukarıda zikredilen hususların ne kadarından mahrum gösterilebilirse, şiirdeki hiciv de o nispette güçlü olacaktır
Îliyyâ Hâvî, etkisi açısından çok önemli görmesine rağmen, Kudâme b Ca'fer'in aksine, hicvi ifade ettiği mana açısından tâli bir konuma oturtmaktadır Ona göre Câhiliye dönemindeki hicivler, bir taraftan kabilenin düşman kabileye bakışını yansıtırken -ki o, bu tür hicivleri daha çok fahrin bir uzantısı olarak değerlendirmektedir-diğer taraftan, savaş meydanında kaybedilen bir mücadelenin şiir mısralarında kazanılması veya zararlarının azaltılması amacına yöneliktir Nasıl bir kahraman, kılıcını, hem savunma hem desaldırma maksatlı kullanabiliyorsa, şair de şiirini "çekişmelerde ve düşmana saldırırken tıpkı bir silah gibi" kullanmaktaydı
Kudâme b Ca'fer'le Îliyyâ Hâvî arasındaki ifade farklılığı ortadadır Bu durum, ilkinin meseleye -yaşadığı dönem itibariyle-klâsik yöntemlerle yaklaşmasından ve değerlendirmelerini buna göre yapmasından, ikincinin de konuyu daha modern bir perspektifle ele almaya gayret etmesinden kaynaklanmaktadır Kudâme, klâsik bir bakış açısıyla değerlendirerek, hicvi sadece temaları bakımından işlemiş ve bunların şiire dökülme kuralları üzerinde durmuş, değerlendirmesini buna göre yapmıştır Îliyyâ Hâvî'nin bakış açısı ise daha modern bir görünüm sergilemektedir O, şiirin gelişim evreleri açısından meseleye bakmış, hicvin fahre yardımcı bir tema olmaktan çıkarak, başlı başına bir sanata dönüşerek müstakil hale gelmesini göz önünde bulundurmuştur
Bu açıdan yapılan bir değerlendirmede tabiidir ki, Câhiliye döneminde şiirin bir parçası olarak ve bir amaç için üretilmiş olan hiciv, daha sonra sanat hâline gelen ve sanat icra etmiş olmak için üretilen hicvin ilk ve ibtidai halkası olarak görülecektir
Emevîler döneminde gelişimine devam eden hiciv, yavaş yavaş müstakil bir şiir sanatı hâline dönüşmeye başlamıştır Bu dönemde özellikle şairlerin birbirlerini karşılıklı olarak hicvetmeleri 'nekaîz" (müfredi 'nakîza') olarak anılmaya başlamıştır Abbasîler döneminde ise, bir değişim daha geçiren hiciv, bir taraftan daha fazla sosyal konuların hicvine yönelirken diğer taraftan da sanat açısından zirveye tırmanmıştır
Câhiliye döneminde şiirlerinde hicve yer veren şairler olarak, İmru'u'l-Kays (ö m 545?) ve Subey' b 'Avf (ö ?), Umeyye b Halef el-Huzâ'î (ö 2/624) ile Hassân b Sâbit (ö 54/674), yine Hassân b Sâbit ile Yezîd b Tu'me (ö ?), Hassân b Sâbit ile Ebû Sufyân b el-Hâris (ö 31/651-52), Te'ebbata Şerran (ö m 540) ile Hâcir el-Esedî (ö ?), el-Burc b Hallâs (ö ?) ile el-Husayn b el-Humâm el-Murrî (ö 612), Ebû Zu'eyb el-Huzelî (ö 28/648-49) ile Hâlid b Zuheyr (ö ?) zikredilebilir Ancak, Îliyyâ Hâvî'ye göre, -daha önce de işaret edildiği gibi- bütün bu şairlerin ortaya koydukları örnekler, hicvin emekleme dönemini ifade etmekte ve şiirin diğer temaları arasında kendine güç belâ yer bulabilmektedir
Özetlemek gerekirse, Câhiliye şiirinin genel dinamikleri başlıca şu çatışmalardan doğmaktadır:
1) Fertle, kabile ve toplum arasındaki sürtüşmeler
2) Fert ve devlet arasındaki sürtüşmeler (Arapların Câhiliye
döneminde bugün anladığımız mânâda bir devlet söz konusu değildi
Burada kastedilen, Arapların etrafındaki devletlerdir Arap şairleri,
şiirlerinde bu devletlerin krallarını hicvetmişlerdir)
3) Kabileler arasındaki sürtüşme ve savaşlar
4) Fertler arası sürtüşme rekabetler
Câhiliye dönemi hicvi, sanat açısından değerlendirildiğinde şunlar söylenebilir:
1) Câhiliye dönemi şiirlerinde hiciv kasidenin, gazel, atlâl, şarap, vs gibi bölümlerinden birisidir Müstakil hiciv kasideleri yazılmamıştır Daha çok, yukarıda değinildiği gibi yardımcı bir unsur olarak kullanılmıştır
2) Şiir, vasıf (betim), gazel, medih gibi bir amaç veya başlı başına bir sanat olarak telakki edilmeyip, bunun yerine, kendini savunma veya karşı tarafın yaptığı işi dile dolayarak ondan intikam alma şeklinde moral bir değere dayandırılmıştır
3) Karşı taraf, küfürlü sözlerle değil, bulunması gerektiği halde bulunmayan (kahramanlık, vefakârlık, asalet gibi) niteliklerle hicve konu edilmiştir
4) Çoğunlukla karşılıklı atışmalar şeklinde cereyan etmiştir Taraflardan biri, hicvedilmesi durumunda buna cevap vermiş, ama aynı zamanda verdiği cevapla da karşı tarafı taşlamıştır Karşı taraf da buna göre savunmasını yapmıştır
5) Câhiliye şairleri, kendi komplekslerini, fiziksel kusurlarını hicve konu yapmamışlardır Câhiliye şairlerinin hicivlerinde, onların gerçek ruh hallerine ait izler bulamayız
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|