Şengül Şirin
|
Cevap : Sa’dilik ve Sa’diyye Kültürünün Bursa’daki Temsilcileri
5 Mehmed Nureddin Efendi (ö 1321/1903)
Mustafa Haydar Efendi'nin hicazda bulunduğu 1266/1849 senesinde dünyaya gelen Nureddin Efendi, dönemin Bursa müftüsü reîsülkurra Arabacızâde Hacı İbrahim Efendi'nin yanında hâfızlığını tamamlamış ve kırâat öğrenmiş; Çarşamba Dergâhı şeyhi Ömer Efendi'den de dinî ve tasavvufî ilimleri tahsil etmiştir Babasınınhalifelerinden ve aynı zamanda Yunus Emrem Dergâhı şeyhlerinden Hâfız Nazif Efendi'den icâzet aldıktan sonra meşîhat makâmına geçen Nureddin Efendi, aile çevresinden kendisini çekemeyenlerin iftiralarına maruz kalır ve düşmanlarının teşviki üzerine komşuları tarafından saldırıya uğrar
Saldırı neticesinde yaralan şeyh, saldırıda bulunanlar hakkında davacı olmaması yönünde tehditlere rağmen davacı olur Bunun üzerine ailesinin akrabalarının da desteğiyle mahalle halkı, şeyhi kötüleyen bir mazbatayı Meclis-i Meşâyıh'a göndererek postnişînliğinin elinden alınmasını sağlar Tekkenin şeyhliği önce kardeşi Fahreddin Efendi'ye ardından 1303/1885 senesinde Karamazak Dergâhı şeyhi Tevfîk Efendi'ye tevdi edilir Nureddin Efendi'nin İstanbul'a gitmesinin ardından onu destekleyen bazı şeyhler tarafından lehinde bir mazbata Meclis-i Meşâyıh'a gönderilir, ancak şeyhin aleyhinde bulunan ailesinin akrabalarından birisinin Meclis-i Meşâyıh üyesi olmasıyla istenen netice elde edilemez Bir müddet sonra Nureddin Efendi'ye yapılan uygulamanın hukuka uygun olmadığı anlaşılarak kendisi yeniden tekkeye postnişîn olarak tayin edilse de Nureddin Efendi, kadr ü kıymetinin bilinmeyip iftiracıların sözlerine bakılmasına gücendiğinden bunu kabul etmemiş ve yerini İstanbul'da Abdüsselâm Dergâhı'nda tarîkat âyinini icrâ görevini sürdüren Cemil Efendi'ye 5 Rebîülevvel 1305 (21 Kasım 1887) senesinde bırakmıştır
Zahirî ve tasavvufî ilimlerin yanı sıra usûl bilirliği, kıraat ilmine vukûfiyeti, ve musîkîşinaslığıyla tanınan Nureddin Efendi, 26 Receb 1321 (18 Ekim 1903) tarihindeki vefatına kadar bir müddet Hz Hüdâyî Âsitânesi'nde, bir müddet de Şirket-i Hayriyye'de hizmet etmiştir Mirac gecesi kılınan cenazesinin ardından Üsküdar Şeyh Camii haziresine defnolunmuştur
6 Şeyh Cemil Efendi (ö 1335/1917)
1261/1845 senesinde İstanbul'da doğan Cemil Efendi, Sakız isyânında esir olarak getirilmiş bir âilenin çocuğudur Babası Râsim Efendi, Moralı Ali Bey adındaki bir zâtın vasıtasıyla Müslüman olmuştur Cemil Efendi, gençliğinde Enderun'da bir müddet kalmışsa da başarılı olamayınca çıkmış ve tasavvufa olan meyli sebebiyle Hasîrîzâdelerden Şeyh Hasan Rıza Efendi'ye intisap etmiş ve şeyhin kardeşi Ahmed Muhtar Efendi'nin yanında tasavvufî eğitimini tamamlayarak icâzet almıştır
Veznedâr Cemil Efendi olarak da tanınan bu zât, Abdüsselâm Dergâhı pîş-kademlik vazifesinde bulunmuş ve ayrıca Etyemez semtinde kendi evinde Sa'dî usûlünü icrâ etmiştir Daha önce de zikredildiği üzere Şeyh Nureddin Efendi'din Zincirî Ali Efendi Tekkesi'ndeki görevini kendisine bırakmasıyla burada postnişîn olmuş ve dergâhın tamiri ve vakıflarıyla yakından ilgilenmiştir Özellikle Şeyh Mustafa Haydar Efendi döneminde Bursa Defterdârı tarafından satın alınarak dergâha vakfedilen evi, uzun bir süre işgal edenlerden kurtararak Evkâf Nezâreti'nden aldığı 80 000 kuruşla tamir ettirmiş, dergâhın ve vakıflarının tamirinin yanı sıra Zincirî Ali Efendi'ye bir türbe inşa ettirerek türbede ayrıca kendisine mahsus bir sanduka da koydurmuştur Ancak Sa'diyye tarikatını Bursa'da neşreden ve tarîkat âyinini bu dergâhta ilk defa icrâ eden Şeyh Mustafa Efendi'nin kabrinin türbenin dışında kalması tepki çekmiştir
Yâdigâr sahibi, Cemil Efendi'yi, tarîkatın usûl ve icrâsına yönelik gayretinin yanı sıra, ümmî bir zât, talep ettiği şeyleri gerçekleştirmek için her türlü çareye tevessül eden, üşenmez, usanmaz, her işte girişken, sıkılmaz, çekinmez, resmî kurumlara girip çıkan, el attığı şeyi elde eden, ekâbirden görünmeyi seven, veznedarlık yapmış olması sebebiyle İstanbul'da herkesle görüşen ve ileri gelenleri taklit etmeye çalışan, makâm ve riyâseti seven, hodbinlik gibi huyları olan, aklı hayra da şerre de çalışan cerbezelibir kişi olarak tarif etmiştir Cemil Efendi'nin tekkede Perşembe günleri olan âyin gününü, Cuma gününe aldırmak ve pîş-kadem istihdam etmek gibi bazı yenilikleri gerçekleştirdiği belirtilmektedir Mübtelâ olduğu nefes darlığı hastalığı sebebiyle 10 Şaban 1335 (1 Haziran 1917) tarihinde İstanbul'da vefat eden Cemil Efendi, her ne kadar Zincirî Ali Efendi türbesinde kendisi için bir mezar yeri hazırlamışsa da Seyyid Nizam Dergâh'ı hazîresine defnolunmuştur
Cemil Efendi'nin vefatından sonra boş kalan dergâh, torununa tevdi edilmek istenmiş, ancak gerek usulen böyle bir şeyin mümkün olmaması, gerekse torununun yapılacak imtihanda başarılı olamayacağı düşüncesiyle vazgeçilmiş; bunun üzerine bir önceki şeyh Nureddin Efendi'nin oğlu tekkedeki vazifeyi üstlenmek için talepte bulunmuş fakat yüzbaşı olması hasebiyle dergâhın ihtiyaç¬larını karşılayamayacağından talebinden vazgeçmiştir Dergâhın vakfiyesi olmadığından tâlibi çıkmayınca da şeyhlik görevi, 24 Zilka¬de 1335 (11 Eylül 1917) tarihinde Erzurum ulemâsından Müftizâde İsmail Efendi'ye verilmiştir
7 İsmail Hakkı Efendi (ö 1350/1932)
1279/1862 senesinde Erzurum'da dünyaya gelen İsmail Hakkı Efendi, Erzurum merkez müftüsü Hacı Ali Avni'nin oğludur Gürcü Mehmed Paşa Câmii civarındaki mektepte ilk tahsilini tamamla¬dıktan sonra şehrin önde gelen âlimlerinden Ahmed Tevfîk, Küçük Ahmed Hamdî, Meclis-i Tedkîkât-ı Şer'iyye azası Ahmed Hamdi Efendi ile Müftü Ali Efendi'den zâhirî ilimleri tahsil etmiş ve hüsn-i hat meşk ederek icâzet almıştır Önce Erzurum Kağızmânî Medre-sesi'nde ders vermeye başlamış, ardından Mülkiye mektebinde Tarih ve Arapça öğretmenliği görevinde bulunmuş, 1322/1904 senesinde de Yed-i Emin Mahkemesi üyeliği, Şeriyye mahkemesi baş katipliği yapmış ve kurrâ imtihanlarında üye sıfatıyla bulunmuştur Saltana¬tın değişmesi esnasında her şehirden olduğu gibi Erzurum'dan da İsmail Hakkı Efendi'nin başkanlığında bir heyet Gümülcine'ye kadar gitmiştir
Bu yolculuğunun ardından Bursa'ya yerleşen İsmail Hakkı Efendi, hem fazilet ve kemâlinin yüceliği, hem de tarikatlara olan muhabbeti sebebiyle Mısrî Dergâhı son postnîşîni Mehmed Şemseddin tarafından Moralı Dergâhı'na vekâleten tayin edilmesi teklif edilmiş, ancak bu esnada Zincirî Ali Efendi Tekkesi'nin boş kalması sebebiyle asâleten buraya atanması daha uygun olacağın¬dan görev ona tevdi edilmiştir Bu dönem zarfında İstanbul Ahmed
Buhârî Dergâhı eski şeyhi Hallaç Baba Ali Efendi'den icâzet almıştır Ulucâmi Cuma vâizliği görevine de atanan İsmail Hakkı Efendi, bir taraftan dergâhta Sa'dî zikir âyininin icrâsı, tarikat adâb ve erkânının öğretilmesi ve evrâdın izâhı ile dervişlerin terbiyesiyle meşgul olurken, diğer taraftan vaazlarıyla halkı irşâd etmeye çalışmıştır Ayrıca Sa'diyye evrâdını bastıran İsmail Hakkı Efendi, Meclis-i Meşâyıh azâlığı ve Bursa'da ilmî encümenlerde de bulunmuştur 27 Zilhicce 1350 (4 Nisan 1932) tarihinde vefat etmiş ve Hindîler Tekkesi'nin karşısına defnolunmuştur Şeyhin ölümü üzerine "vefâtı zâiyâttandır" diyen Mehmed Şemseddin Efendi bu münâsebetle şunları söylemiştir:
Şeyh İsmail Efendi iftihâr-ı hâs u 'âm Fâzıl ibn fâzıl idi fazl ile oldu be-nâm
Vaaz u nush eylerdi Câmî-i Kebîr'de ol hümâm Enbiyâya vâris oldu âmir ü nâhî müdâm
Ümmet-i merhumeye hizmet ederdi subh u şâm Zü'l-cenâheyn ehl-i dildir vâris-i Fahrü'l-enâm
Himmet ü feyziyle nâkıs kim gelür olur tamam Kadrini takdîr edenler eylediler ihtirâm
Misli nâdir idi, gelmez ona benzer bir dehâ Oldu yetmiş bir yaşında âzim-i dârü's-selâm __________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|