Konu: Şinto Dini
Yalnız Mesajı Göster

ŞİNTOİZM: Ölülere ve Doğaya Tapınma Dini

Eski 11-22-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

ŞİNTOİZM: Ölülere ve Doğaya Tapınma Dini



ŞİNTOİZM: Ölülere ve Doğaya Tapınma Dini




Batıl Şinto inanışlarına göre Ise'deki bu kaya tapınağını ziyaret edenler ruhlarını arındırabilirler Oysa bu da diğer Şinto inanışları gibi büyük bir aldanıştırİnsanın ruhunu arındırıp, kurtuluşa erişebilmesi ancakAllah'a gönülden teslim olup, sadece Allah'ın rızası için yaşamakla mümkündür
Japonya'nın ulusal dini olan Şintoizm Japon halkına özgü, batıl bir gelenekler dinidir Şintoizmin özü doğaya, ölülere ve put olarak kabul ettikleri milyonlarca farklı varlığa tapınmadır

Şintoizm, Japon tarihinin en eski dönemlerinden beri var olmuş, yerel halkın geleneklerinde, dünyaya bakış açılarında, tapınmalarında, törenlerinde her zaman yaşamıştır Ancak bu dinin kökenleri ile ilgili yazılı kaynaklara ulaşmak mümkün değildir Bunun en önemli nedeni ise Japonların MS 5 yüzyıla kadar yazı yazmayı bilmemeleridir Bu tarihte, Çin yazısı kabul edilmiş ve çeşitli konularda ilk yazılı kaynaklar oluşturulmaya başlanmıştır Şintoizmin başlıca yazılı metni 8 yüzyıla ait "Kojiki" (Eski Nesneler Kitabı)'dir Nihongi (Japonya Kronolojisi) isimli diğer kitap ise yine aynı dönemlerde Çince kaleme alınmıştır

6 yüzyıla kadar olan metinlerde Şinto ismi hiç geçmemiş, bu kavram Japonlarca ilk kez 6 yüzyılda kullanılmıştır Bundaki amaç 6 yüzyılın başlarında Çin ve Kore yoluyla Japonya'ya giren Budizm ile, Japon halkının yerel dini olan Şintoizm arasında bir fark oluşturmaktı Böylece iki batıl din birbirinden ayrıldı, Japonlar "Şintoizm" ismiyle anılan bir tür milli dine sahip oldular (Şinto kelimesi, Çince iki kelime olan "shin" ve "tao"dan gelir ve "Tanrıların Yolu" demektir)

Yine de Budizmin ve Konfüçyüsçülüğün, Japon kültürü üzerinde çok derin etkileri oldu Özellikle de Japonların Kore Yarımadası'ndaki krallıklarla ilişkiye girmeleri sonucunda, Japonya'da Çin'in kültürel etkileri görülmeye başlandı Japon prenslerin Budizmi teşvik etmeleri, Budist tapınaklar açmaları, Buda'ya saygı gösterilerinde bulunmaları, 7 ve 8 yüzyıllarda bu dinin toplum içinde hızla yayılmasına neden oldu Konfüçyüsçülüğün de Budizm gibi Japon İmparatorluğu tarafından desteklendi, halka ahlaki bir öğreti olarak sunuldu Şintoizmin herhangi bir ahlaki prensibi olmaması, Konfüçyüsçülüğün bu ülkede hızla yayılmasında çok önemli bir etken oldu Bu iki batıl dinin toplum üzerindeki etkileri, yine batıl bir din olan Şintoizmin zaman içinde güç kaybetmesine neden oldu Halk Şinto tapınaklarından ziyade, Budist tapınaklara gitmeye, ölülerini Budist rahipler eşliğinde yakmaya başladı

Şintoizmin bu şekilde yavaş yavaş yok olmaya başlaması, modern çağda Japonya'daki "Şintoyu canlandırma ve eski geleneklere dönme" hareketlerinin de başlangıcı olacaktı İlerleyen bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz bu hareket, Japonya'nın işgalci, emperyalist bir imparatorluğa dönüşmesinde ve II Dünya Savaşı'nda çok büyük bir yıkıma uğramasında önemli bir etken oluşturacaktı
Batıl Şinto Gelenekleri Milyonlarca Hayali Tanrıya Sahip, Batıl Bir Din
Şintoizmin temelini batıl "kami" inancı oluşturur Kami kelimesi "üst ve yukarı" anlamlarına gelir, Şintoizmde ise "ilah, tanrı, tanrıça ve kutsal güç" anlamlarında kullanılır Şintoizmin bir diğer adı da "kami no michi" yani "Kami Yolu"dur



Japonların hayatları çeşitli batıl ritüellerle doludur Örneğin tapınaklara gittiklerinde "ema" adını verdikleri kağıtlara tüm isteklerini, isim ve adreslerini yazar, sonra da yalancı ilahlarının bu istekleri gerçekleştirmesi için sapkınca ve boş yere dualar ederler
Şintoistler "kami"nin kainatın her yerinde bulunduğuna inanırlar Onlara göre bir insan, kuş, hayvan, ağaç, taş, balık, çiçek, dağ, okyanus, su kaynağı, kılıç, tarak ya da ayna gibi bir nesne, "kami" yani "kutsal güçlere sahip hayali bir tanrı" olabilir (Allah'ı tenzih ederiz) Batıl Japon inanışlarına göre 8 milyon kadar kami vardır Bu nedenle de Şinto "milyonlarca tanrılı din" olarak tanımlanmaktadır

Sapkın Şinto inanışlarına göre kamiler kötü ya da iyi, her biçimde ya da boyutta olabilirler Doğar, evlenir, hastalanır, ağlar, kıskanır ve ölürler Ancak tüm bu özelliklerine rağmen sıradan insanlardan üstün olarak kabul edilirler Askeri başarı elde etmiş bir kahraman, hizmet veren bir yönetici, Japonlar tarafından "kami" ilan edilebilir Bu kişi o andan itibaren kendisine büyük saygı duyulan hayali bir ilah olur

Japonya'da 100000'in üzerinde Şinto tapınağı bulunmaktadır Her tapınağın kendine özgü kamileri bulunmaktadır Kamilerin resimleri ya da heykelleri tapınaklarda olmasa da ruhlarının orada olduğuna inanılır İnsanlar Şinto tapınaklarındaki kamilere sözde ibadet maksadıyla yiyecekler, su, meyveler sunar, saygı gösterilerinde bulunur, tütsüler yakarlar Elbette ki bu boş inançlarının onlara hiçbir faydası olmayacaktır Kitabın önceki bölümlerinde de Allah'a ortak koşmanın ne kadar büyük bir imani sapma olduğunun üzerinde durmuş ve Allah'ın Kendisi'ne şirk koşanları çok büyük bir azapla uyardığını hatırlatmıştık Allah Hac Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir (Hac Suresi, 30-31)

Ayetlerde haber verildiği üzere şirk koştukları insanları ya da cansız maddeleri kendilerine dost bilen, onlara güvenen, zor anlarında kendilerinin yardımına koşacağına inanan bu insanlar çok büyük bir gaflet içindedirler Çünkü herşeyden çok severek bağlandıkları bu putlar da, ne kendilerine ne de bir başkasına yardım etmeye güçleri yetmeyen aciz ve muhtaç varlıklar, hatta birçoğu cansız maddelerdir Ayette putlara tapan bu insanlar için haber verilen, "Sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir" örneği, putlara tapınmanın insanı ne kadar yalnız, çaresiz ve aldanmış hale getireceğinin hikmetli bir ifadesidir Allah'ın "iğrenç bir pislik" (Hac Suresi, 31) olarak tasvir ettiği bu putlar insanları Rabbimiz olan Allah'tan ayırarak, boş bir hayal peşine sürükleyerek aldatmaktadır Allah bir ayetinde " Ortaklarınızı çağırın" Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu" (Kasas Suresi, 64) şeklinde buyurmakta ve putperestlerin sonsuz cehennem azabı ile karşılaştıklarını bize haber vermektedir Şintoistler bu gerçeği düşünmeli, içinde bulundukları yanılgıdan sıyrılarak, tüm insanların Yaratıcısı, Rabbi, sahibi ve velisi olan yüce Allah'a yönelip, O'nun hak dinine tabi olmalıdırlar Müslümanlara düşen görev ise, yanılgı içindeki bu insanlara din ahlakını bir an önce, tüm güçleriyle ve etkili bir biçimde anlatmaktır

Şintoizm Ölülere Tapınma Dinidir


Şintoistler ölülerin ruhlarının bir "kami" haline gelerek yaşayanlar arasında dolaştığına, mezarlarında kaldığına, çocukları ile torunlarının sevinçlerine, kederlerine ortaklık ettiklerine, onlara göz kulak olduklarına inanırlar Onlar ölerek sözde birtakım doğaüstü güçlere sahip olmuşlardır Bu batıl inanç, Şintoistleri akılcı bir insanın hayrete düşerek dinleyeceği masallar üretmeye itmiştir Onlara göre ölüler doğa olaylarını yönetir, doğumları, ölümleri kontrol eder, bereket getirir, mevsimlerin oluşmasını sağlar, afetleri ve kıtlıkları meydana getirirler Bu sapkın anlayış yüzünden her ailenin, her köyün, her klanın, ulusun "kendi atalarının ruhları" tarafından korunduğuna inanırlar Bazı kamilerin de ağaçlara, doğaya, aletlere, hatta mutfaktaki tencerelere kadar herşeye can verdiklerine inanırlar

Bu çarpık inanca göre Şintoistler, bazı kamilerin hastalıklarda, bazılarının trafikte, bazılarınınsa üniversite sınavlarında başarılı olmak için yardımcı olduğuna inanırlar Japon hayal gücü, dünyayı iyi ya da kötü ruhlarla doldurmuştur Her Şintoist için kendi kamisi evrenin ve varlığın temelidir Oysa aciz insanların, taştan ya da tahtadan eşyaların bazı güçleri olduğuna inanmak çok büyük bir cehalettir Evrendeki her işi evirip çeviren sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'dir Secde Suresi'nde de bildirildiği gibi "Gökten yere her işi evirip düzene koyan O'dur" (Secde Suresi, 5) Tüm kainatı yoktan var eden, canlı ve cansız tüm varlıkları yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tır Ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:

Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir) Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır (Bakara Suresi, 163-164)
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız (Rad Suresi, 2)



Ayetlerde işaret edildiği gibi, Allah'ın varlığını ve birliğini, evrendeki ve doğadaki büyük uyumu gözlemleyerek de anlayabiliriz Tüm evrende insan yaşamını mümkün kılan büyük bir denge ve uyumun var olması ya da doğadaki tüm canlıların ortak bir tasarımın izlerini taşıması (örneğin hepsinin aynı DNA yapısına sahip oluşu), varlık alemine sonsuz akla sahip bir düzenin egemen olduğunu göstermektedir Ünlü moleküler biyolog Michael Denton'ın Nature's Destiny: How The Laws of Biology Reveal Purpose in The Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrende Bir Amacın Var Olduğunu Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında açıkladığı gibi, galaksilerden atomun yapısına kadar tüm evrene hakim ortak bir amaç, ortak bir tasarım vardır

Bu da tek bir Yaratıcı'nın varlığını gösterir Bunun aksini düşünmek, yani evrende Allah'tan başka ilahlar olduğunu, her birinin farklı bir güce sahip bulunduğu hayal etmek ise saçmadır Allah Kuran'da bu şekilde düşünen putperestlere - örneğin Şintoistler gibi, milyonlarca hayali ilaha inananlara - bu inançlarının ne kadar büyük bir aldanış olduğunu şöyle bildirmektedir:

Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı Allah, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir (Müminun Suresi, 91)



"Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum (Mümin Suresi, 42)

Ölülerine sahte ilahlık veren Şintoistler, bu ayette bildirilen gerçeği iyi düşünmeli, kendi zihinlerinde oluşturdukları hayali "ilahlar karmaşası"ndan kurtularak, Allah'ın apaçık varlığını kabul etmeli ve O'na teslim olmalıdırlar

Ölüler hakkında böylesine sapkın inanışlara sahip olan Şintoistler ölüm, hesap günü, ahiret hayatı, cennet ve cehennem gibi konularda ise hemen hiçbir yorum yapmazlar Sahip oldukları sapkın inanışlar Şintoistleri bu konularda da akıl ve mantıkla bağdaşmayan, saçma uygulamalara itmiştir Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, "ölülere iyi davrananlar mutlu, kötü davrananlar mutsuz olurlar" Eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, sık sık sunularda bulunulmaz, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar Bu nedenle de Şintoizme inanan bir Japon, ölülere saygı göstermeyi, mezar ziyaretlerini, ölülere sunularda bulunmayı çok önemli bir görev olarak görür Oysa Şintoizmin diğer inanışları gibi, ölüm ve ölülerle ilgili bu inanışı da Japonların atalarından devraldıkları büyük bir aldanıştır

İnsanların oluşturduğu hiçbir gelenek veya öğreti, ölüm sonrası hakkında doğru bir bilgi veremez; çünkü hiçbir insan ölüm sonrasını görüp geri dönmüş değildir Ölüm ve ölümden sonraki hayat hakkındaki gerçek bilgiyi öğrenebileceğimiz tek kaynak, Allah'ın bize ulaştırdığı Kuran'dır Rabbimiz hem (günümüzde tahrifata uğramış durumda olan) Tevrat ve İncil'de, hem de tahrif edilmemiş tek İlahi kitap olan Kuran'da ölümle birlikte insanın dünya hayatının sona ereceğini ve ahiret hayatının başlayacağını haber vermektedir Reenkarnasyona inananların iddia ettikleri gibi insan yeni bir bedenle dünyaya gelmeyecek, Şintoistlerin inandığı gibi öldükten sonra ruhu dünya hayatında uzun yıllarca yaşamayacaktır Allah Kuran'da şu şekilde bildiir:



Atalarından devraldıkları batıl Şinto gelenekleri, tüm Japonları evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiği şeklindeki saçma efsaneye inanmak zorunda bırakır Bu akıl dışı masala göre, tüm Japon adaları ve Japon halkı bu ikili tarafından var edilmiştir

Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım "Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır (Müminun Suresi, 99-100)
Ayetteki ifadeden de anlaşıldığı gibi, inkarcıların öldükten sonra tekrar dünyaya dönme beklentileri, boş bir dilekten ibarettir Başka ayetlerde de cennettekilerin "ilk" ölümden başka bir ölüm tatmayacakları şöyle bildirilir:

Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur (Duhan Suresi, 56-57)

Allah inkar edenlerin ölümü hakkında ise bize birçok detay vermektedir Allah'ın varlığını, sonsuz ahiret hayatını inkar eden insanlar için ölümle birlikte büyük bir azap başlayacaktır Bu kişilerden birini dışarıdan görenler, yatağında huzurlu bir şekilde öldüğünü sanırken o gerçekte çok büyük bir azabın içine girecektir (En doğrusunu Allah bilir) Ölüm melekleri, acı vererek ve aşağılayarak onun canını bedeninden çıkaracaklardır Ayetlerde inkar edenlerin ölüm anı şu şekilde tarif edilmektedir
Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen (Enam Suresi, 93)
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir (Enfal Suresi, 50-51)
Başka ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, "Son müdahaleyi yapacak kim" denir Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır (Kıyamet Suresi, 26-28)

İşte, inkar eden kişi artık hayatı boyunca inkar etmiş olduğu o büyük gerçekle yüzyüzedir Ölümle birlikte, yaşamı boyunca işlediği büyük suçun, inkarının cezasını çekmeye başlayacaktır Meleklerin sırtına vura vura, canını en derinden sökerek almaları, kendisini bekleyen sonsuz azabın yalnızca bir başlangıcıdır



Diğer pek çok putperest toplulukta olduğu gibi batıl Şinto inanışlarında da uydurma bir Güneş tanrısı vardır: Amaterasu
Şintoizm, ölümden sonrası hakkında olduğu gibi, tüm kainatın yoktan var edilişi hakkında da batıl bir masal üretmiştir Eğitimli ya da eğitimsiz, işsiz ya da meslek sahibi, cahil ya da kültürlü Şintoizmi kabul eden tüm Japonlar, evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiğine inanırlar Ancak masal bu kadarla da sınırlı kalmamıştır: Tüm Japon adaları, Japon halkı ve tüm kamiler, bu ikili tarafından "özel bir yaratılışla" var edilmiştir İzanami'nin burnundan akan sudan okyanus üzerindeki fırtınaları kontrol eden Susanu (yiğit erkek "kami"), sağ gözünden düşen bir damladan hayali ay tanrısı Tsukinokami, sol gözünden düşen bir damladan da hayali güneş tanrısı Ameterasu doğmuştur 120 İlerleyen bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz fanatik Japon milliyetçiliği de bu akıl ve mantık dışı masaldan güç bulmaktadır Japonların bu efsanesinin, ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu anlatmaya dahi gerek yoktur Çünkü çok basit bir muhakeme yeteneğine sahip olan bir çocuk bile, yukarıda yazılanların akıl dışı olduğunu anlayabilir Ancak atalarından gördüklerine körü körüne bağlı olan ve bu bağlılıkla gurur duyan bazı Japonlar gerçekleri görmekten uzaktırlar Bir Japon deyişi bu inanışı şu şekilde açıklar: "Ataların anısına bağlılık, tüm erdemlerin kaynağıdır ve ölülere karşı ödevlerini iyice yerine getiren insan, yaşayanlara karşı olan ödevlerini de iyice yerine getirecektir"

Oysa bu büyük bir aldanıştır ve aklını kullanan her insan bunu anlayabilir Dünya üzerindeki her kültürün, her toplumun son derece farklı gelenekleri olduğuna göre, "geleneklere uyma"nın insanları doğruya götüreceği nasıl düşünülebilir? B ir Afrika kabilesinde yetişen bir insan için izlenmesi gereken doğru, atalarının sapkın adetini sürdürmek midir? Nazi bir babanın oğlu için doğru, babasının zalim, ırkçı, cani ideolojisini korumak mıdır? Hemen hepsi birbiriyle çelişen, son derece farklı efsaneler, kurallar, tabular içeren geleneklerin hangisi insanı doğruya götürebilir? Bunların hangisinin doğru olduğu, daha doğrusu herhangi birisinin ufak da olsa bir doğruluk payı taşıyıp taşımadığı, nasıl tespit edilecektir?

Tüm bu sorular, geleneklere, ataların değerlerine uymanın insanı hiçbir zaman doğruya ulaştıramayacağının ifadesidir Nitekim Allah Bakara Suresi'nde atalarının dinine gözü kapalı bir şekilde inananlara bu gerçek üzerinde düşünmelerini öğütlemektedir:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Herşeyi yoktan var eden Rabbimiz'i inkar eden, hiçbir şeye güç yetiremeyen taştan putların önünde secde eden insanların ne kadar büyük bir sapkınlık içinde oldukları Neml Suresi'nde şu şekilde haber verilir:
Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?
(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir

Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz

Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz" (Neml Suresi, 59-64)

Şintoizm'de Güzel Ahlak Öğütlenmez

Japon dininin gerekleri, "ataların ruhlarına saygı, atalara ve kamilere saygı ve ibadet, aileye bağlılık, çeşitli tören ve ritüeller, devlete ve imparatora bağlılık, yurtseverlik" şeklinde özetlenebilir Bunun dışında hiçbir ahlaki yasak, öğüt, yaptırım ya da kural yoktur Japonlar bunun gerekçesi olarak kutsal bir ırk olduklarını, kendi doğalarına uydukları için zaten doğru yolda olduklarını söylerler Oysa Japonların kutsal bir ırk oldukları inancı çok büyük bir safsatadır Japonların kendilerini kandırmak için uydurdukları bu aldatmaca daha önce üzerinde durduğumuz akıl dışı bir efsaneye dayanmaktadır

Hiçbir insan ırkı, soyu, dili ya da etnik kökeni nedeniyle üstünlük iddiasında bulunamaz Üstünlük sadece kişinin Allah'a olan yakınlığına göredir Allah Kuran'da " Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır" (Hucurat Suresi, 13) şeklinde buyurmaktadır (Bu konu hakkında detaylı bilgi için Bkz"Hindistan'daki Acımasız Sosyal Düzeni" bölümü)



Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın (Zümer Suresi, 65)

Japonlar kendilerini diğer halklardan üstün, kutsal bir ırk olarak gördükleri için çok katı ve acımasız bir gurur anlayışı geliştirmişlerdir Bu anlayış, hataya tahammül göstermez Öyle ki bir başarısızlık karşısında intihar etme Japon halkı arasında oldukça yaygındır Asırlarca "harakiri" adı verilen korkunç yöntemle - yani insanın kendini kılıç veya bıçakla öldürmesiyle - süren bu uygulama, günümüzde de farklı yöntemlerle devam etmektedir Modern Japonya'da da üniversite sınavlarında başarılı olamayan, eğitim sistemindeki baskı yüzünden bunalan121, şirketi iflas eden birçok Japonun intihar yolunu seçtiği görülmektedir Japonya gençlerdeki intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir122 Sadece 2000 yılı içinde yaklaşık 33000 kişinin intihar ettiği tespit edilmiştir123 Bu durum din ahlakından uzak yaşamanın bir sonucudur Şintoistler, İlahi dinlerin insanlara öğrettiği tevazu, sabır, tevekkül, merhamet gibi ahlaki erdemlere sahip olmamaları ve atalarından devraldıkları temelsiz gururları nedeniyle, bu batıl gelenekleri bir meziyet gibi algılamaktadırlar

Ölüm, ahiret, cennet ve cehennem inançlarının olmaması da bu kişileri hem diğer insanlara hem de kendilerine karşı son derece acımasız ve hoşgörüsüz olmaya itebilmektedir Kendi uydurdukları gurur anlayışına ve diğer insanların gözündeki imajlarına o kadar büyük bir önem vermektedirler ki, başarısız olarak bilinmektense ölmeyi tercih edebilmektedirler Bunda, başarısızlığı kötü bir ahlak özelliği olarak gören, insanların zayıflık ve kusurlarına anlayış ve merhametle değil, öfke ve tahammülsüzlükle bakan toplum yapısının da kuşkusuz büyük bir payı vardır Şintoizmin az sonra daha detaylı olarak inceleyeceğimiz faşizan kültürü, basit bir hatanın bile ölümle cezalandırılmasına hükmetmektedir İntiharın bir erdem olarak kabul edilmesi, söz konusu "nekrofilik" (ölüsever) ruh halinin bir sonucudur

Oysa intihar Allah'ın haram kıldığı büyük bir günahtır Başka insanları öldürmek gibi insanın kendini öldürmesi de İslam dinine aykırıdır Allah " Ve kendi nefislerinizi öldürmeyin" (Nisa Suresi, 29) ayetiyle intiharı açıkça haram kılmıştır Bir insanın, her ne sebeple olursa olsun, kendisini öldürmesi İslam'a göre yasaktır İslam ahlakının yaşandığı bir toplumda herhangi bir konuda hata işleyen, başarısız olan insanlara ise kötü gözle bakılmaz, aksine şefkat ve merhametle yaklaşılır Önemli olan insanların başarılı olup olmamaları değil, güzel ahlaklı olup olmamalarıdır Güzel ahlaklı olmayanlara ise güzellikle öğüt verilir

Şintoizmde Günah ve Suç Kavramı Yoktur

Allah tarih boyunca gönderdiği elçileri ve hak kitaplarıyla haramları ve helalleri bildirmiş, güzel ahlakı tarif etmiş, insanların nelerden sakınmaları gerektiğini haber vermiştir Her insan dünya hayatında bir denemeden geçirilmektedir Bu gerçek, hak olan yol göstericimiz Kuran'ı Kerim'de haber verilmektedir Allah Kuran'da, "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır" (Mülk Suresi, 2) şeklinde buyurmaktadır




Şintoistler ne kadar kötülük yaparlarsa yapsınlar ateş, su ve tuzun bunları temizlediğine inanarak kendilerini avutmaya çalışırlar Oysa birkaç dakika samimiyetle düşünüp, vicdanlarının sesini dinleseler, bu batıl törenlerin saçmalıktan ibaret olduğunu kolaylıkla anlayabilirler

Her insan Allah'tan korkup sakınmalı, Rabbimiz'in emirlerini titizlikle uygulamalı, Allah'ın razı olacağı gibi bir ahlak göstermelidir Kişiye hem dünya hayatında hem de ahirette fayda verecek olan budur Başkalarını razı etmek için Allah'ın emirlerinin dışında bir tavırda bulunan insan yanlış bir yoldadır

Şintoizme inanan insanlar ise herhangi bir günah kavramına sahip değildirler Yaptıkları kötülüklerin kötü ruhların insanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler sonucunda oluştuğuna, insanların da bu kirden sık sık arınması gerektiğine inanırlar Tapınaklarında bu temizlikle ilgili çeşitli törenler yaparlar Tuz, su ya da ateşle yapılan ve "harae" adını verdikleri bu törenlerde insanın hem fiziksel hem de ruhsal olarak temizlendiğine inanırlar

Japonların diğer batıl gelenekleri gibi, "harae" de çok büyük bir aldanıştır Çünkü insanın manevi olarak temizlenmesi, tuzla, ateşle ayinler yapmakla değil, vicdanının sesini samimi olarak dinleyip, nefisini kötülüklerden arındırıp, Allah'a yönelmesiyle olur Her insan dünya hayatında tüm yaptıklarının karşılığını ahiret hayatında eksiksiz olarak alacaktır Hayatlarını Allah'ın razı olacağı gibi geçirenler, günah işlemekten ve çirkin ahlaksızlıklardan kaçınıp, salih amellerde bulunanlar Allah'ın rızası, rahmeti ve sonsuz cennet nimetleri ile karşılık bulacaklardır Allah bu kişileri Kuran'da, " İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" (Araf Suresi, 43) şeklinde müjdelemektedir Allah'ı inkar eden, kendi elleriyle yaptıkları putları Rabbimiz'e ortak koşan, günahta ve isyanda birbirleriyle yarışan, çirkin ahlaksızlıkların insanların arasında yayılması için çaba sarf edenler de hesap gününde tüm yaptıklarıyla eksiksiz olarak karşılık bulacaklardır Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:

Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir (Enam Suresi, 120)
İnkar edip de Allah'ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik (Nahl Suresi, 88)

Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen (Enam Suresi, 93)
Ancak şunu da tekrar vurgulamak gerekir ki bu kişiler de tevbe eder ve tüm yaptıklarından vazgeçerlerse şüphesiz Rabbimiz'i tevbeleri kabul eden, sonsuz bağışlayan, rahmet sahibi olarak bulacaklardır:

Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır (Rad Suresi,

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla