ŞİNTOİZM: Ölülere ve Doğaya Tapınma Dini
Batıl Şinto inanışlarına göre Ise'deki bu kaya tapınağını ziyaret edenler ruhlarını arındırabilirler
Oysa bu da diğer Şinto inanışları gibi büyük bir aldanıştır
İnsanın ruhunu arındırıp, kurtuluşa erişebilmesi ancakAllah'a gönülden teslim olup, sadece Allah'ın rızası için yaşamakla mümkündür
Japonya'nın ulusal dini olan Şintoizm Japon halkına özgü, batıl bir gelenekler dinidir

Şintoizmin özü doğaya, ölülere ve put olarak kabul ettikleri milyonlarca farklı varlığa tapınmadır
Şintoizm, Japon tarihinin en eski dönemlerinden beri var olmuş, yerel halkın geleneklerinde, dünyaya bakış açılarında, tapınmalarında, törenlerinde her zaman yaşamıştır

Ancak bu dinin kökenleri ile ilgili yazılı kaynaklara ulaşmak mümkün değildir

Bunun en önemli nedeni ise Japonların MS 5

yüzyıla kadar yazı yazmayı bilmemeleridir

Bu tarihte, Çin yazısı kabul edilmiş ve çeşitli konularda ilk yazılı kaynaklar oluşturulmaya başlanmıştır

Şintoizmin başlıca yazılı metni 8

yüzyıla ait "Kojiki" (Eski Nesneler Kitabı)'dir

Nihongi (Japonya Kronolojisi) isimli diğer kitap ise yine aynı dönemlerde Çince kaleme alınmıştır
6

yüzyıla kadar olan metinlerde Şinto ismi hiç geçmemiş, bu kavram Japonlarca ilk kez 6

yüzyılda kullanılmıştır

Bundaki amaç 6

yüzyılın başlarında Çin ve Kore yoluyla Japonya'ya giren Budizm ile, Japon halkının yerel dini olan Şintoizm arasında bir fark oluşturmaktı

Böylece iki batıl din birbirinden ayrıldı, Japonlar "Şintoizm" ismiyle anılan bir tür milli dine sahip oldular

(Şinto kelimesi, Çince iki kelime olan "shin" ve "tao"dan gelir ve "Tanrıların Yolu" demektir

)
Yine de Budizmin ve Konfüçyüsçülüğün, Japon kültürü üzerinde çok derin etkileri oldu

Özellikle de Japonların Kore Yarımadası'ndaki krallıklarla ilişkiye girmeleri sonucunda, Japonya'da Çin'in kültürel etkileri görülmeye başlandı

Japon prenslerin Budizmi teşvik etmeleri, Budist tapınaklar açmaları, Buda'ya saygı gösterilerinde bulunmaları, 7

ve 8

yüzyıllarda bu dinin toplum içinde hızla yayılmasına neden oldu

Konfüçyüsçülüğün de Budizm gibi Japon İmparatorluğu tarafından desteklendi, halka ahlaki bir öğreti olarak sunuldu

Şintoizmin herhangi bir ahlaki prensibi olmaması, Konfüçyüsçülüğün bu ülkede hızla yayılmasında çok önemli bir etken oldu

Bu iki batıl dinin toplum üzerindeki etkileri, yine batıl bir din olan Şintoizmin zaman içinde güç kaybetmesine neden oldu

Halk Şinto tapınaklarından ziyade, Budist tapınaklara gitmeye, ölülerini Budist rahipler eşliğinde yakmaya başladı
Şintoizmin bu şekilde yavaş yavaş yok olmaya başlaması, modern çağda Japonya'daki "Şintoyu canlandırma ve eski geleneklere dönme" hareketlerinin de başlangıcı olacaktı

İlerleyen bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz bu hareket, Japonya'nın işgalci, emperyalist bir imparatorluğa dönüşmesinde ve II

Dünya Savaşı'nda çok büyük bir yıkıma uğramasında önemli bir etken oluşturacaktı
Batıl Şinto Gelenekleri Milyonlarca Hayali Tanrıya Sahip, Batıl Bir Din
Şintoizmin temelini batıl "kami" inancı oluşturur

Kami kelimesi "üst ve yukarı" anlamlarına gelir, Şintoizmde ise "ilah, tanrı, tanrıça ve kutsal güç" anlamlarında kullanılır

Şintoizmin bir diğer adı da "kami no michi" yani "Kami Yolu"dur

Japonların hayatları çeşitli batıl ritüellerle doludur
Örneğin tapınaklara gittiklerinde "ema" adını verdikleri kağıtlara tüm isteklerini, isim ve adreslerini yazar, sonra da yalancı ilahlarının bu istekleri gerçekleştirmesi için sapkınca ve boş yere dualar ederler
Şintoistler "kami"nin kainatın her yerinde bulunduğuna inanırlar

Onlara göre bir insan, kuş, hayvan, ağaç, taş, balık, çiçek, dağ, okyanus, su kaynağı, kılıç, tarak ya da ayna gibi bir nesne, "kami" yani "kutsal güçlere sahip hayali bir tanrı" olabilir (Allah'ı tenzih ederiz)

Batıl Japon inanışlarına göre 8 milyon kadar kami vardır

Bu nedenle de Şinto "milyonlarca tanrılı din" olarak tanımlanmaktadır
Sapkın Şinto inanışlarına göre kamiler kötü ya da iyi, her biçimde ya da boyutta olabilirler

Doğar, evlenir, hastalanır, ağlar, kıskanır ve ölürler

Ancak tüm bu özelliklerine rağmen sıradan insanlardan üstün olarak kabul edilirler

Askeri başarı elde etmiş bir kahraman, hizmet veren bir yönetici, Japonlar tarafından "kami" ilan edilebilir

Bu kişi o andan itibaren kendisine büyük saygı duyulan hayali bir ilah olur
Japonya'da 100

000'in üzerinde Şinto tapınağı bulunmaktadır

Her tapınağın kendine özgü kamileri bulunmaktadır

Kamilerin resimleri ya da heykelleri tapınaklarda olmasa da ruhlarının orada olduğuna inanılır

İnsanlar Şinto tapınaklarındaki kamilere sözde ibadet maksadıyla yiyecekler, su, meyveler sunar, saygı gösterilerinde bulunur, tütsüler yakarlar

Elbette ki bu boş inançlarının onlara hiçbir faydası olmayacaktır

Kitabın önceki bölümlerinde de Allah'a ortak koşmanın ne kadar büyük bir imani sapma olduğunun üzerinde durmuş ve Allah'ın Kendisi'ne şirk koşanları çok büyük bir azapla uyardığını hatırlatmıştık

Allah Hac Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:



Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının

Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın

Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir

(Hac Suresi, 30-31)
Ayetlerde haber verildiği üzere şirk koştukları insanları ya da cansız maddeleri kendilerine dost bilen, onlara güvenen, zor anlarında kendilerinin yardımına koşacağına inanan bu insanlar çok büyük bir gaflet içindedirler

Çünkü herşeyden çok severek bağlandıkları bu putlar da, ne kendilerine ne de bir başkasına yardım etmeye güçleri yetmeyen aciz ve muhtaç varlıklar, hatta birçoğu cansız maddelerdir

Ayette putlara tapan bu insanlar için haber verilen, "Sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir" örneği, putlara tapınmanın insanı ne kadar yalnız, çaresiz ve aldanmış hale getireceğinin hikmetli bir ifadesidir

Allah'ın "iğrenç bir pislik" (Hac Suresi, 31) olarak tasvir ettiği bu putlar insanları Rabbimiz olan Allah'tan ayırarak, boş bir hayal peşine sürükleyerek aldatmaktadır

Allah bir ayetinde "



Ortaklarınızı çağırın

" Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler

Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu

" (Kasas Suresi, 64) şeklinde buyurmakta ve putperestlerin sonsuz cehennem azabı ile karşılaştıklarını bize haber vermektedir

Şintoistler bu gerçeği düşünmeli, içinde bulundukları yanılgıdan sıyrılarak, tüm insanların Yaratıcısı, Rabbi, sahibi ve velisi olan yüce Allah'a yönelip, O'nun hak dinine tabi olmalıdırlar

Müslümanlara düşen görev ise, yanılgı içindeki bu insanlara din ahlakını bir an önce, tüm güçleriyle ve etkili bir biçimde anlatmaktır
Şintoizm Ölülere Tapınma Dinidir
Şintoistler ölülerin ruhlarının bir "kami" haline gelerek yaşayanlar arasında dolaştığına, mezarlarında kaldığına, çocukları ile torunlarının sevinçlerine, kederlerine ortaklık ettiklerine, onlara göz kulak olduklarına inanırlar

Onlar ölerek sözde birtakım doğaüstü güçlere sahip olmuşlardır

Bu batıl inanç, Şintoistleri akılcı bir insanın hayrete düşerek dinleyeceği masallar üretmeye itmiştir

Onlara göre ölüler doğa olaylarını yönetir, doğumları, ölümleri kontrol eder, bereket getirir, mevsimlerin oluşmasını sağlar, afetleri ve kıtlıkları meydana getirirler

Bu sapkın anlayış yüzünden her ailenin, her köyün, her klanın, ulusun "kendi atalarının ruhları" tarafından korunduğuna inanırlar

Bazı kamilerin de ağaçlara, doğaya, aletlere, hatta mutfaktaki tencerelere kadar herşeye can verdiklerine inanırlar
Bu çarpık inanca göre Şintoistler, bazı kamilerin hastalıklarda, bazılarının trafikte, bazılarınınsa üniversite sınavlarında başarılı olmak için yardımcı olduğuna inanırlar

Japon hayal gücü, dünyayı iyi ya da kötü ruhlarla doldurmuştur

Her Şintoist için kendi kamisi evrenin ve varlığın temelidir

Oysa aciz insanların, taştan ya da tahtadan eşyaların bazı güçleri olduğuna inanmak çok büyük bir cehalettir

Evrendeki her işi evirip çeviren sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'dir

Secde Suresi'nde de bildirildiği gibi "Gökten yere her işi evirip düzene koyan O'dur

" (Secde Suresi, 5) Tüm kainatı yoktan var eden, canlı ve cansız tüm varlıkları yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tır

Ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:
Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir)

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır

(Bakara Suresi, 163-164)
Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz

Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler

Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar

Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız

(Rad Suresi, 2)

Ayetlerde işaret edildiği gibi, Allah'ın varlığını ve birliğini, evrendeki ve doğadaki büyük uyumu gözlemleyerek de anlayabiliriz

Tüm evrende insan yaşamını mümkün kılan büyük bir denge ve uyumun var olması ya da doğadaki tüm canlıların ortak bir tasarımın izlerini taşıması (örneğin hepsinin aynı DNA yapısına sahip oluşu), varlık alemine sonsuz akla sahip bir düzenin egemen olduğunu göstermektedir

Ünlü moleküler biyolog Michael Denton'ın Nature's Destiny: How The Laws of Biology Reveal Purpose in The Universe (Doğanın Kaderi: Biyoloji Kanunları Evrende Bir Amacın Var Olduğunu Nasıl Gösteriyor) adlı kitabında açıkladığı gibi, galaksilerden atomun yapısına kadar tüm evrene hakim ortak bir amaç, ortak bir tasarım vardır
Bu da tek bir Yaratıcı'nın varlığını gösterir

Bunun aksini düşünmek, yani evrende Allah'tan başka ilahlar olduğunu, her birinin farklı bir güce sahip bulunduğu hayal etmek ise saçmadır

Allah Kuran'da bu şekilde düşünen putperestlere - örneğin Şintoistler gibi, milyonlarca hayali ilaha inananlara - bu inançlarının ne kadar büyük bir aldanış olduğunu şöyle bildirmektedir:
Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı

Allah, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir

(Müminun Suresi, 91)

"Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz
Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum
(Mümin Suresi, 42)
Ölülerine sahte ilahlık veren Şintoistler, bu ayette bildirilen gerçeği iyi düşünmeli, kendi zihinlerinde oluşturdukları hayali "ilahlar karmaşası"ndan kurtularak, Allah'ın apaçık varlığını kabul etmeli ve O'na teslim olmalıdırlar
Ölüler hakkında böylesine sapkın inanışlara sahip olan Şintoistler ölüm, hesap günü, ahiret hayatı, cennet ve cehennem gibi konularda ise hemen hiçbir yorum yapmazlar

Sahip oldukları sapkın inanışlar Şintoistleri bu konularda da akıl ve mantıkla bağdaşmayan, saçma uygulamalara itmiştir

Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, "ölülere iyi davrananlar mutlu, kötü davrananlar mutsuz olurlar"

Eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, sık sık sunularda bulunulmaz, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar

Bu nedenle de Şintoizme inanan bir Japon, ölülere saygı göstermeyi, mezar ziyaretlerini, ölülere sunularda bulunmayı çok önemli bir görev olarak görür

Oysa Şintoizmin diğer inanışları gibi, ölüm ve ölülerle ilgili bu inanışı da Japonların atalarından devraldıkları büyük bir aldanıştır
İnsanların oluşturduğu hiçbir gelenek veya öğreti, ölüm sonrası hakkında doğru bir bilgi veremez; çünkü hiçbir insan ölüm sonrasını görüp geri dönmüş değildir

Ölüm ve ölümden sonraki hayat hakkındaki gerçek bilgiyi öğrenebileceğimiz tek kaynak, Allah'ın bize ulaştırdığı Kuran'dır

Rabbimiz hem (günümüzde tahrifata uğramış durumda olan) Tevrat ve İncil'de, hem de tahrif edilmemiş tek İlahi kitap olan Kuran'da ölümle birlikte insanın dünya hayatının sona ereceğini ve ahiret hayatının başlayacağını haber vermektedir

Reenkarnasyona inananların iddia ettikleri gibi insan yeni bir bedenle dünyaya gelmeyecek, Şintoistlerin inandığı gibi öldükten sonra ruhu dünya hayatında uzun yıllarca yaşamayacaktır

Allah Kuran'da şu şekilde bildiir:

Atalarından devraldıkları batıl Şinto gelenekleri, tüm Japonları evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiği şeklindeki saçma efsaneye inanmak zorunda bırakır
Bu akıl dışı masala göre, tüm Japon adaları ve Japon halkı bu ikili tarafından var edilmiştir
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin

Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım

"Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir

Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır

(Müminun Suresi, 99-100)
Ayetteki ifadeden de anlaşıldığı gibi, inkarcıların öldükten sonra tekrar dünyaya dönme beklentileri, boş bir dilekten ibarettir

Başka ayetlerde de cennettekilerin "ilk" ölümden başka bir ölüm tatmayacakları şöyle bildirilir:
Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar

Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur

Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak

İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur

(Duhan Suresi, 56-57)
Allah inkar edenlerin ölümü hakkında ise bize birçok detay vermektedir

Allah'ın varlığını, sonsuz ahiret hayatını inkar eden insanlar için ölümle birlikte büyük bir azap başlayacaktır

Bu kişilerden birini dışarıdan görenler, yatağında huzurlu bir şekilde öldüğünü sanırken o gerçekte çok büyük bir azabın içine girecektir

(En doğrusunu Allah bilir) Ölüm melekleri, acı vererek ve aşağılayarak onun canını bedeninden çıkaracaklardır

Ayetlerde inkar edenlerin ölüm anı şu şekilde tarif edilmektedir



Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen



(Enam Suresi, 93)
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin

Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir

Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir

(Enfal Suresi, 50-51)
Başka ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, "Son müdahaleyi yapacak kim" denir

Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır

(Kıyamet Suresi, 26-28)
İşte, inkar eden kişi artık hayatı boyunca inkar etmiş olduğu o büyük gerçekle yüzyüzedir

Ölümle birlikte, yaşamı boyunca işlediği büyük suçun, inkarının cezasını çekmeye başlayacaktır

Meleklerin sırtına vura vura, canını en derinden sökerek almaları, kendisini bekleyen sonsuz azabın yalnızca bir başlangıcıdır

Diğer pek çok putperest toplulukta olduğu gibi batıl Şinto inanışlarında da uydurma bir Güneş tanrısı vardır: Amaterasu
Şintoizm, ölümden sonrası hakkında olduğu gibi, tüm kainatın yoktan var edilişi hakkında da batıl bir masal üretmiştir

Eğitimli ya da eğitimsiz, işsiz ya da meslek sahibi, cahil ya da kültürlü Şintoizmi kabul eden tüm Japonlar, evrenin "İzanagi" ve "İzanami" isimli iki sözde ilah tarafından meydana getirildiğine inanırlar

Ancak masal bu kadarla da sınırlı kalmamıştır: Tüm Japon adaları, Japon halkı ve tüm kamiler, bu ikili tarafından "özel bir yaratılışla" var edilmiştir

İzanami'nin burnundan akan sudan okyanus üzerindeki fırtınaları kontrol eden Susanu (yiğit erkek "kami"), sağ gözünden düşen bir damladan hayali ay tanrısı Tsukinokami, sol gözünden düşen bir damladan da hayali güneş tanrısı Ameterasu doğmuştur

120 İlerleyen bölümlerde detaylı olarak inceleyeceğimiz fanatik Japon milliyetçiliği de bu akıl ve mantık dışı masaldan güç bulmaktadır

Japonların bu efsanesinin, ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu anlatmaya dahi gerek yoktur

Çünkü çok basit bir muhakeme yeteneğine sahip olan bir çocuk bile, yukarıda yazılanların akıl dışı olduğunu anlayabilir

Ancak atalarından gördüklerine körü körüne bağlı olan ve bu bağlılıkla gurur duyan bazı Japonlar gerçekleri görmekten uzaktırlar

Bir Japon deyişi bu inanışı şu şekilde açıklar: "Ataların anısına bağlılık, tüm erdemlerin kaynağıdır ve ölülere karşı ödevlerini iyice yerine getiren insan, yaşayanlara karşı olan ödevlerini de iyice yerine getirecektir"
Oysa bu büyük bir aldanıştır ve aklını kullanan her insan bunu anlayabilir

Dünya üzerindeki her kültürün, her toplumun son derece farklı gelenekleri olduğuna göre, "geleneklere uyma"nın insanları doğruya götüreceği nasıl düşünülebilir? B ir Afrika kabilesinde yetişen bir insan için izlenmesi gereken doğru, atalarının sapkın adetini sürdürmek midir? Nazi bir babanın oğlu için doğru, babasının zalim, ırkçı, cani ideolojisini korumak mıdır? Hemen hepsi birbiriyle çelişen, son derece farklı efsaneler, kurallar, tabular içeren geleneklerin hangisi insanı doğruya götürebilir? Bunların hangisinin doğru olduğu, daha doğrusu herhangi birisinin ufak da olsa bir doğruluk payı taşıyıp taşımadığı, nasıl tespit edilecektir?
Tüm bu sorular, geleneklere, ataların değerlerine uymanın insanı hiçbir zaman doğruya ulaştıramayacağının ifadesidir

Nitekim Allah Bakara Suresi'nde atalarının dinine gözü kapalı bir şekilde inananlara bu gerçek üzerinde düşünmelerini öğütlemektedir:
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler

(Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Herşeyi yoktan var eden Rabbimiz'i inkar eden, hiçbir şeye güç yetiremeyen taştan putların önünde secde eden insanların ne kadar büyük bir sapkınlık içinde oldukları Neml Suresi'nde şu şekilde haber verilir:



Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?
(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir

Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir
Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz
Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir

Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz

" (Neml Suresi, 59-64)
Şintoizm'de Güzel Ahlak Öğütlenmez
Japon dininin gerekleri, "ataların ruhlarına saygı, atalara ve kamilere saygı ve ibadet, aileye bağlılık, çeşitli tören ve ritüeller, devlete ve imparatora bağlılık, yurtseverlik" şeklinde özetlenebilir

Bunun dışında hiçbir ahlaki yasak, öğüt, yaptırım ya da kural yoktur

Japonlar bunun gerekçesi olarak kutsal bir ırk olduklarını, kendi doğalarına uydukları için zaten doğru yolda olduklarını söylerler

Oysa Japonların kutsal bir ırk oldukları inancı çok büyük bir safsatadır

Japonların kendilerini kandırmak için uydurdukları bu aldatmaca daha önce üzerinde durduğumuz akıl dışı bir efsaneye dayanmaktadır
Hiçbir insan ırkı, soyu, dili ya da etnik kökeni nedeniyle üstünlük iddiasında bulunamaz

Üstünlük sadece kişinin Allah'a olan yakınlığına göredir

Allah Kuran'da "



Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır



" (Hucurat Suresi, 13) şeklinde buyurmaktadır

(Bu konu hakkında detaylı bilgi için Bkz

"Hindistan'daki Acımasız Sosyal Düzeni" bölümü)

Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın
(Zümer Suresi, 65)
Japonlar kendilerini diğer halklardan üstün, kutsal bir ırk olarak gördükleri için çok katı ve acımasız bir gurur anlayışı geliştirmişlerdir

Bu anlayış, hataya tahammül göstermez

Öyle ki bir başarısızlık karşısında intihar etme Japon halkı arasında oldukça yaygındır

Asırlarca "harakiri" adı verilen korkunç yöntemle - yani insanın kendini kılıç veya bıçakla öldürmesiyle - süren bu uygulama, günümüzde de farklı yöntemlerle devam etmektedir

Modern Japonya'da da üniversite sınavlarında başarılı olamayan, eğitim sistemindeki baskı yüzünden bunalan121, şirketi iflas eden birçok Japonun intihar yolunu seçtiği görülmektedir

Japonya gençlerdeki intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir

122 Sadece 2000 yılı içinde yaklaşık 33

000 kişinin intihar ettiği tespit edilmiştir

123 Bu durum din ahlakından uzak yaşamanın bir sonucudur

Şintoistler, İlahi dinlerin insanlara öğrettiği tevazu, sabır, tevekkül, merhamet gibi ahlaki erdemlere sahip olmamaları ve atalarından devraldıkları temelsiz gururları nedeniyle, bu batıl gelenekleri bir meziyet gibi algılamaktadırlar
Ölüm, ahiret, cennet ve cehennem inançlarının olmaması da bu kişileri hem diğer insanlara hem de kendilerine karşı son derece acımasız ve hoşgörüsüz olmaya itebilmektedir

Kendi uydurdukları gurur anlayışına ve diğer insanların gözündeki imajlarına o kadar büyük bir önem vermektedirler ki, başarısız olarak bilinmektense ölmeyi tercih edebilmektedirler

Bunda, başarısızlığı kötü bir ahlak özelliği olarak gören, insanların zayıflık ve kusurlarına anlayış ve merhametle değil, öfke ve tahammülsüzlükle bakan toplum yapısının da kuşkusuz büyük bir payı vardır

Şintoizmin az sonra daha detaylı olarak inceleyeceğimiz faşizan kültürü, basit bir hatanın bile ölümle cezalandırılmasına hükmetmektedir

İntiharın bir erdem olarak kabul edilmesi, söz konusu "nekrofilik" (ölüsever) ruh halinin bir sonucudur
Oysa intihar Allah'ın haram kıldığı büyük bir günahtır

Başka insanları öldürmek gibi insanın kendini öldürmesi de İslam dinine aykırıdır

Allah "



Ve kendi nefislerinizi öldürmeyin



" (Nisa Suresi, 29) ayetiyle intiharı açıkça haram kılmıştır

Bir insanın, her ne sebeple olursa olsun, kendisini öldürmesi İslam'a göre yasaktır

İslam ahlakının yaşandığı bir toplumda herhangi bir konuda hata işleyen, başarısız olan insanlara ise kötü gözle bakılmaz, aksine şefkat ve merhametle yaklaşılır

Önemli olan insanların başarılı olup olmamaları değil, güzel ahlaklı olup olmamalarıdır

Güzel ahlaklı olmayanlara ise güzellikle öğüt verilir
Şintoizmde Günah ve Suç Kavramı Yoktur
Allah tarih boyunca gönderdiği elçileri ve hak kitaplarıyla haramları ve helalleri bildirmiş, güzel ahlakı tarif etmiş, insanların nelerden sakınmaları gerektiğini haber vermiştir

Her insan dünya hayatında bir denemeden geçirilmektedir

Bu gerçek, hak olan yol göstericimiz Kuran'ı Kerim'de haber verilmektedir

Allah Kuran'da, "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı

O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır

" (Mülk Suresi, 2) şeklinde buyurmaktadır

Şintoistler ne kadar kötülük yaparlarsa yapsınlar ateş, su ve tuzun bunları temizlediğine inanarak kendilerini avutmaya çalışırlar
Oysa birkaç dakika samimiyetle düşünüp, vicdanlarının sesini dinleseler, bu batıl törenlerin saçmalıktan ibaret olduğunu kolaylıkla anlayabilirler
Her insan Allah'tan korkup sakınmalı, Rabbimiz'in emirlerini titizlikle uygulamalı, Allah'ın razı olacağı gibi bir ahlak göstermelidir

Kişiye hem dünya hayatında hem de ahirette fayda verecek olan budur

Başkalarını razı etmek için Allah'ın emirlerinin dışında bir tavırda bulunan insan yanlış bir yoldadır
Şintoizme inanan insanlar ise herhangi bir günah kavramına sahip değildirler

Yaptıkları kötülüklerin kötü ruhların insanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler sonucunda oluştuğuna, insanların da bu kirden sık sık arınması gerektiğine inanırlar

Tapınaklarında bu temizlikle ilgili çeşitli törenler yaparlar

Tuz, su ya da ateşle yapılan ve "harae" adını verdikleri bu törenlerde insanın hem fiziksel hem de ruhsal olarak temizlendiğine inanırlar
Japonların diğer batıl gelenekleri gibi, "harae" de çok büyük bir aldanıştır

Çünkü insanın manevi olarak temizlenmesi, tuzla, ateşle ayinler yapmakla değil, vicdanının sesini samimi olarak dinleyip, nefisini kötülüklerden arındırıp, Allah'a yönelmesiyle olur

Her insan dünya hayatında tüm yaptıklarının karşılığını ahiret hayatında eksiksiz olarak alacaktır

Hayatlarını Allah'ın razı olacağı gibi geçirenler, günah işlemekten ve çirkin ahlaksızlıklardan kaçınıp, salih amellerde bulunanlar Allah'ın rızası, rahmeti ve sonsuz cennet nimetleri ile karşılık bulacaklardır

Allah bu kişileri Kuran'da, "



İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir



" (Araf Suresi, 43) şeklinde müjdelemektedir

Allah'ı inkar eden, kendi elleriyle yaptıkları putları Rabbimiz'e ortak koşan, günahta ve isyanda birbirleriyle yarışan, çirkin ahlaksızlıkların insanların arasında yayılması için çaba sarf edenler de hesap gününde tüm yaptıklarıyla eksiksiz olarak karşılık bulacaklardır

Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:
Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin

Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir

(Enam Suresi, 120)
İnkar edip de Allah'ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik

(Nahl Suresi, 88)



Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen



(Enam Suresi, 93)
Ancak şunu da tekrar vurgulamak gerekir ki bu kişiler de tevbe eder ve tüm yaptıklarından vazgeçerlerse şüphesiz Rabbimiz'i tevbeleri kabul eden, sonsuz bağışlayan, rahmet sahibi olarak bulacaklardır:
Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir

Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır

(Rad Suresi,