Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Eski Türklerde ölüm ve ölüm Gelenekleri

Eski 11-08-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Eski Türklerde ölüm ve ölüm Gelenekleri





Oğuzlar dini inanışlarının tesiri ile suya girmiyorlardı; çünkü "bütün Türklerdeki köklü bir inanışa göre, su kutludur ve arıdır Yıkanmak kutlu ve arı olan suyu kirletmek ve böylece büyük günah işlemek demektir Bu ise uğursuzluğa ve felakete sebep olur"Bu yüzden Oğuzlar ölülerini yıkamazlardı


Altaylı Türkler ise cenaze törenlerini şu şekilde yaparlardı: "Altaylı öldükten sonra dul kadın, ceset yurtta kaldığı müddetçe kocası için ağlamak mecburiyetindedir Defin işi gizlice ve hiçbir merasim yapılmadan icra edilir Altaylılar ölülerini umumiyetle dağ üzerindeki gizli yerlerde toprağa gömerler Ölü tam giyinmiş vaziyette mezara konur ve yanına, yol için bir torba yiyecek de yerleştirilir Zenginler birlikte binek atı da gömerlermiş Ölünün dört değnek üzerine kurulmuş iskeleye yerleştirilmek suretiyle defni adeti Altay'da ancak bazı yerlerde tatbik edilirmiş, ben buna ancak Soyonlar arasında rastladım Ancak ölü gömüldükten sonra akraba ve komşular yurtta toplanarak ziyafet tertip ederler Geri kalanlar, ziyafetten sonra yurdu şamanlara temizlettirerek başka bir yere naklederler Ağaç kabuğundan ve kütüklerden yapılmış olan yurtlar, aileden birinin ölümü üzerine terk edilerek olduğu yerde bırakılır ve aile kendisine başka bir yerde yeni bir yurt yapar"

"Hakaslar ölülerini tarlalardan uzak olan tepelere gömerler Çukuru derin kazmazlar Kabirin kazılma işine defin gününün sabahı başlanır Mezarın etrafına parmaklık veya duvar konulmaz, aksi halde ölünün ruhunun her yıl haraç ödemek zorunda kalacağına ve dua ve yemek almaya çıkamayacağına inanılır Cenaze evden gün batıya döndüğünde çıkarılırdı XIX yüzyılın başında Hakaslar çadırlarda yaşadıklarından bunun için çadırın duvarı yıkılırdı XIX yüzyılın sonunda ise kerpiç evlere geçildiğinden cenaze ayakları önde olacak şekilde evden çıkarılırdı Cenaze evinin önünde huraylaası töreni yapılırdı Bu törenle ölünün bir başkasının ruhunu da özellikle çocukların yanında götürmesine engel olunduğuna inanılırdı Bu törende dul bir kadın siyah ineğin sütünü ağaç kaba döküp beyaz bezle örterek Huray! Huray! diyerek cesedin etrafında üç kez dolanırdı Daha sonra ise süt, ölenin yakınlarına içirilirdi Mezara toprak doldurulmaya başlandığında kadınlar evlerine dönerlerdi Hakasların bazı boyları ise yalnızca kamlara uygulanmak üzere ayrı bir yöntem uygularlardı Taysa bölgesinde yapılan bu adete göre ağaçların üzerine tastab denilen bir raf yapılır tabutun üstüne veya içine kayın ağacının kabuğuna sarılmış ceset konurdu Buna yükseğe çıkma parhan derlerdi Hakaslar ölülerinin arkasından yılda altı kez yemek verirlerdi ve kirek dedikleri duaları okurlardı Ölenlerin ardından üçüncü, yedinci, yirminci, kırkıncı günleri ile yarı yıl ve birinci yılında yemek verir, dua okurlardı Kirek günlerinin tespitinde Hakaslar kutsal saydıkları Flaman kuşunun eşi öldüğünde eşine bu günlerde geri geldiğine inanarak tespit etmişlerdir Bir yıl dolduğunda kirek bitiyordu Seneyi devriyesinden bir gün önce tüm akrabalar ölenin evinde toplanır ve ölen için yemek yaparlardı Sabah ise hepsi mezara gidip ateş yakarak mezarın çevresinde büyülü dolanma -ibirig- yaparlardı Dul kadın veya erkek yanan sopayla mezara vurur ve bu işlemden sonra ölünün bir daha yemek istemeyeceğine inanırlardı

Kirek günlerinde evdeki dua bittiğinde kara ruhu evden kovmak gerekirdi Aksi halde kara ruh evde olanlara mutsuzluk getirirdi Bunun için bir at kafatası, dört at bacağı, dokuz adet kuşburnu dalı, dokuz parça kuşüzümü ağacı dalı, dokuz siyah taş, üç akdiken dalı ve orak demiri hazırlanırdı Akşam kapıya siyah at bağlanırdı Hazırlanan karışım yakılır ve şaman kara ruhu aramaya başlardı Kirek'e katılanlar ateşin etrafında yavaş yavaş dönmeye başlarlardı Ateş onları haras'dan koruyordu Şaman kara ruhu bulduğunda ölenin sesini çıkararak yalvarmaya başlardı Şaman kara ruhu kara ata bindirerek köyden kovarlardı"

Hunlular ölülerini tabut içine koyarak, bu tabutları altın ve gümüş işlemeli kumaş ve kürklerle örterlerdi Gelecek hayatta da kendisine hizmet etmesi için yüzlerce kişi kurban edilerek ölüyle beraber gömülürdü


Şaman giysisi

Eski zamanlarda Uygurlar ölüyü yakarak gömerlerdi: "O çağlarda cesedi gömerken yeni elbise giydirilip kazılan mezarın içine sedir yapılıp, sedir üzerine kamıştan yapılmış hasır serilip, üstüne ceset konurmuş Cesedi gömmeden önce büyük törenler düzenlenirmiş Mezarın yanına ölen kişinin öz geçmişini anlatan, oyularak yazılan abide taş dikilirmiş Kağan ölürse eşiyle birlikte gömülürmüş Cesedin konulduğu çadırın etrafında yedi defa dolaşılır, bıçak ile alınlarını çizip kan akıtarak ağlarlarmış"

Yine Uygurların cenaze merasimleri hakkında en iyi bilgileri Çin kaynaklarından edinebiliyoruz "Miladi 518 yılında Çinli gezgin Huy Sing ile Sun Yong, Luo Yang'dan yola çıkıp 519 yılında Odun'a (Hotan) gelmişler Orada gördükleri hakkında yazmış oldukları Luo Yang ibadethane Hatıraları adlı kitabının beşinci bölümünde Odun (Hotan)'daki cenaze törenlerinden şöyle bahsetmektedirler: Ölen adamın cesedi ateşte yakılır, cesedin külü yere gömülür Sık sık anmak için yanına put dikilir Ağıt yakanlar saçlarını kesip, yüzünü boyarlar Kağanın cesedi ateşe verilmez, tabuta konularak uzak ıssız yerlere gömülürdü Sık sık anmak için mezarın yanına put hane yapılır"

"Katanov tarafından toplanan malumata göre Beltir'ler ölüyü Müslümanlar gibi yıkarlar Erkekleri erkek ihtiyarlar, kadınları kadınlar yıkarlar Ölüyü ateşin yanına koyarlardı Erkek ölü kapının sol (güney) tarafına, kadın ölü sağ (kuzey) tarafına konularak yıkanır Yıkandıktan sonra ölüye elbiselerini giydirirler ve beyaz keçe üzerine yatırıp bir köşeye koyarlar 30-40 kişi toplanıp tabut yaparlar Tabut hazır olduktan sonra bir tarafa atarak - Tanrı bundan sonra bu gibi işleri bize rast getirmesin derler Ölü tabuta konduktan sonra evde bir gün kalır Ölüyü çıkarırken ayakları önde bulunur Ölüyü çıkarırken bir koca karı eline bir kap süt alır at üzerine konulmuş ölüyü üç defa dolaştıktan sonra - kutumuz gitmesin, kuruy! diyerek bağırır, ölüye karşı süt serper Ölü mezara konulduktan sonra atın dizginini ölünün eline vererek - atını al! derler, atı o yerde öldürürler Eğer takımları ile beraber gömerler Ölünün elbisesinden düğmelerini söküp ailesine verirler Buna kumarkı denir Ölü ile gömülen eşyayı kırarlar O dünya bu dünyanın aksine olurmuş Kırılmazsa o dünyada ölüye kırık olarak verilecekmiş Mezardan dönenler hep beraber ölünün çıktığı eve gelirler İyice yıkandıktan sonra yemek yerler ve rakı içerler En yakın dostlarından ve akrabalarından bazı kimseler bu evde üç gün misafir olurlar; geceleri kimse uyumaz Her yemekten önce ateşe rakı ve yemek atarlar Gömme töreninden yedi gün geçtikten sonra köy (yahut oba) halkının getirdiği rakıdan bir yudum ve yemeklerden bir parça toplayıp ateşe yakarlar"

"Orta Asya'da, Hunlar'ın ve Kök Türkler'in egemenliği devirlerinde, daha iptidai basamaklarda bulunan boylardan bazıları ölülerini tabutlara koyup ağaçlara asarlardı Bu uluslar arasında Moğollar'dan Hıtay (Kidan)'lar, Şveyler, Türkler'den Dubo (Tuba)'lar vardı Bu adet Yakutlar'da XVIII yüzyıla kadar devam etmiştir Bazı haberlere göre Kırgızlar'da bu adet vardı Müslümanlıktan sonra Kırgızlar bu adeti bırakmışlardır Bununla beraber Kırgızlar'da bu adetin hatırası olarak defin törenine süyök kötürü derler ki, harfiyen kemik kaldırma demektir"


Kao-Çe'ler ise "ölülerini kazılmış bir mezara götürerek, cesedi bunun ortasına yerleştirirler, hayatta olduğu gibi yayını eline, kılıcını beline, mızrağını kol mafsalına yerleştirdikten sonra mezara gömerler Bir kimse yıldırımdan veya bulaşıcı bir hastalıktan ölürse, uğursuzluğu gidermek için dua ederler İşler yolunda gittiği takdirde türlü cinsten birçok hayvan keserek kemiklerini yakar ve at üzerinde mezkûr yerin etrafında dönerler Bu gibi toplantılarda erkek ve kadın hiçbir yaş farkı gözetilmeksizin hazır bulunur Talihsizliğe uğramamış aileler şarkı söyler, raks eder ve muhtelif musiki aletleri çalarlar, fakat bedbaht aileler acı acı ağlarlar

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla