Büyük tanrı Ra'nın yeryüzüyle bağlantısını, sahip olduğu bir merdivenle sağladığını düşünen "Mısırlıların cenaze törenlerine ilişkin metinlerinde, Ra'nın sahip olduğu merdivenin Yer ile Göğü birleştiren gerçek bir merdiven olduğunu işaret etmek üzere, asket pet (asketi: yürüyüş) terimini korumuşlardır

Ölüler Kitabı -Tanrıları göreyim diye, benim için merdiven konuldu demektedir

Gene Ölüler Kitabında -Tanrılar ona, ondan yararlanarak göğe çıksın diye bir merdiven yaptılar denilmektedir

Eski ve Orta çağ hanedanları dönemine ait birçok mezarda bir merdiven veya basamaklar yer almaktaydı

"
Eski Mısır'da cenaze töreninin nasıl yapıldığını ise en güzel "Herodot Tarihi"nden öğreniyoruz

Bu konuda "Herodot Tarihi" şunları yazıyor: "Bir evde hatırı sayılır biri öldü mü, evin bütün kadınları başlarına, yüzlerine çamur sürerler; sonra ölüyü evde bırakıp sokaklara dökülürler, eteklerini bellerine kadar kaldırırlar, memelerini açarlar ve dövüne dövüne sokak sokak gezerler; bütün akrabaları da onlarla beraber giderler; öbür yandan erkekler, onlar da sıvanmış olarak dövünürler

Bu törenden sonradır ki cenaze, tahnit edilmek üzere, ölücüye götürülür

Mumya yapmanın gizlisini bilen, bu işle görevli uzmanlar vardır

Kendisine bir ölü getirildiği zaman, müşteriye boyalı tahtadan gayet güzel taklit edilmiş modeller gösterir

Bunların en iyisi, diye anlatır müşteriye, adının anılmasını büyük bir günah saydığım kişiye benzeyenidir; arkasından ikinci bir model gösterir, birinci kadar iyi değildir ve daha ucuzdur, sonra bir üçüncü ve en ucuzu

Bu açıklamalardan sonra sorar, ölünün yakınlarına, hangisinden istiyorsunuz diye

Müşteri fiyatta anlaştıktan sonra gider, mumyacı, evden dışarı çıkmadan işe koyulur

En iyi mumyalama dediğimiz şudur: Önce demir bir kanca ile burun deliklerinden beyni çeker; ama hepsini alamaz, kalanını ilaçla eritir
Arkasından, keskin bir Ethiopia taşı ile ölünün böğrünü uzunlamasına keser ve içindeki her şeyi boşaltır; içini böyle temizledikten sonra hurma şarabından geçirir ve kokular püskürtür; karnına dövülmüş saf mür ve çeşitli kokular doldurur; ve diker

Sonra tabii sodyum karbonat içine daldırıp yetmiş gün onun içinde bırakmak suretiyle tuzlar

Yetmiş günden sonra çıkarır, yıkar ve baştan aşağı Mısırlıların genellikle yapıştırıcı olarak kullandıkları zamka batırılmış gayet ince tül şeritlerle sarar

Ve ölünün yakınlarına teslim eder, onlar da tam bir insan gövdesine göre yapılmış olan bir tabut hazırlatırlar ve mumyayı içine kapatırlar; kapandıktan sonra ölü odasına götürülür, ayak üstü bir duvara yaslanır

"
Campbell, yapılan kazıların sonucunda elde edilen bilgilere göre Eski Mısır mezarlarını şu şekilde tarif eder

"Esas gövde daima erkek-daima mezarın güney tarafında sağ tarafının üstüne yatar

Genellikle yatak üstündedir, ahşap bir yastığı vardır ve başı doğuya doğrudur, yüzü kuzeye (Mısır'a) bakar, bacakları dizlerinden hafif bükülmüştür

Sağ eli çenesinin altında ve sol eli, uykuda gibi sağ dirseğinin üstünde veya yanındadır

Yanında ve çevresinde her zamanki silahları ve kişisel eşyaları, bazı tuvalet malzemesi ve bronz aletler, devekuşu tüyünden yelpaze, bir çift ham deriden sandal vardır

Bütün gövde deriyle, genellikle öküz derisiyle örtülüdür; yatağın bacakları da boğa bacakları biçimindedir

Gövdeye keten elbise giydirilmiştir

Yanına ve duvarlar boyunca sayısız büyük kap kacak yerleştirilmiştir

"
Eski Mısırlılar ölenin öbür dünyada da bu dünyadakine benzer bir hayat süreceğine inanırlardı

Bunun sonucu olarak gerçek hayatta olduğu gibi beslenmesini sağlayacak yiyecekler mezara konduğu gibi, orada da ona hizmet edecek kişiler kurban edilirdi

"Özellikle kadın kurbanı, eşin kurban edilmesi ve bazı zengin mezarlarında hizmetkarlarla birlikte tüm haremin kurban edilmesi söz konusudur

" "Mezarlarda ayrıca sayısız koç kalıntısı vardır

Ve esas gövdenin daima sükun içinde olmasına karşın ötekilerin yatırılış biçimlerinde kural yoktur

Çoğunluğu sağa dönük, başları doğu tarafındadır, fakat esas gövdenin hafif kıvrılmış duruşundan ikiye katlanmaya varana kadar nerdeyse olanaklı her biçim görülmektedir

Eller genellikle yüzün üstünde veya boğazdadır

"
Sonuç olarak Mısırlılar derin bir ölmezlik umuduna sahiptiler

Bu umut Eski Mısır diniyle, ilişki kurmuş bulunan öteki dinlere de geçmiştir

Nitekim bu, Yahudilik yoluyla yeni yeni başlamakta olan Hıristiyanlığa da geçmiş ve bu dinlerin egemenlik kurduğu milletlerin kültürünü de etkilemiştir
