Yalnız Mesajı Göster

Eski Mısır"da ölüm ve ölüm Gelenekleri

Eski 11-08-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Eski Mısır"da ölüm ve ölüm Gelenekleri



ESKİ MISIR'DA ÖLÜM VE ÖLÜM GELENEKLERİ


Eski Mısırlılar hayatın ölümle bittiğine inanmak istemezler, insan son nefesini verdiği anda ruhunun uzun bir yolculuğa çıkıp ölüm Tanrısı Osiris ile yargıçlarının huzuruna vardığını düşünürlerdi Onlara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu Diriler ve ölüler ülkesi arasındaki korku ülkesini geçince, büyük yargıcın karşısına, Anubis veya Horus tarafından getirilirdi Orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu Bu tören sırasında yeraltı tanrısı Anubis elinde bir terazi tutardı Ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu Öteki kefede ise adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu Eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüş ise kefeler dengelenirdi Eğer kalp tartıda eksik gelirse, yemesi için Ament adlı canavara verilirdi Bütün bu olup biteni Tanrıların katibi Thoth kayda geçirirdi



Thoth

Eski Mısırlılara göre ölümden sonra ruh ağızdan bir kuş şeklinde çıkardı Bunun için "Tanrı Anubis, elindeki aletle ölünün ağzını açar, bu sayede ölünün ruhu rahatça gidip gelirdi" Yine öteki dünyanın kapılarını da Tanrı Anubis açardı Batıda olduğu düşünülen ölüler ülkesinin kapılarında Tanrı Amente bekler, "yeni gelenleri kapıda karşılardı" Öteki dünyayı batıda düşünen Mısırlı bu yüzden ölülere "batının halkı" da derdi "Mısır dinine göre, insanda, biri "Ba, biri Ka adını taşıyan iki ruh vardır Bunlardan ikincisi, insan öldükten sonra varlığını onun heykelinde sürdürür Bu nedenle, Mısır'da, Ka tapımı ile heykel tapımı arasında sıkı bir ilişki vardır Mısır'da mumyacılığın, aradan geçen binlerce yıla karşın canlılığını korumasının nedeni de aynı inançtır"



Tanrı Anubis ölünün ağzını açarken

Eski Mısır'da mumyalamanın amacı ise ölünün gövdesini sonsuza kadar yaşayacak hale getirmekti "Ve kültün işlevi, cismani ruhla (Ba), ölümle gövdeden uçmuş olan cismani olmayan enerji öğesini (Ka), büyü yoluyla yeniden bir araya getirmekti Bu yapıldığında ölümün ortadan kalkacağına inanılıyordu" Öbür dünyaya giden ruhun (Ba) bazı törenler sayesinde geri geleceği düşünüldüğünden ölünün uzuvları tekrar hareket kabiliyeti kazansınlar diye, mezara koymadan evvel rahip ölünün ağzını açardı





"Tasvir gerçeğe eşdeğer olduğundan, ölünün sonradan yaşamasını sağlamak için mezarının, fakat öncelikle mumyasını içerenden başka bir mezarın içine heykeli dikiliyordu Fakat ölünün sonradan yaşaması yetmez; öbür dünyada onun mutlu olması da gerekir Tarih öncesi zamanlardan beri mezara yiyecekler, inci gerdanlık gibi ziynetler, fildişinden oyulma tuvalet eşyası da konur Heykelcikler kabartma olarak yerleştirilirler: Bunlar, odalık görevi yapacak olan giyimli veya çıplak kadınlar; köleler, eğer sert bir tanrı ölüden ağır, güç işler isterse onun yerini tutacak olan uşebti'lerdir ( "Ölümden sonra ne olacağı endişesi ve hayatta angarya yükümlülüğü, sıradan Mısırlının gündelik hayatını dolduran başlıca iki tasaydı Orta krallık döneminde sıradan bir köylünün yılının 3 ayı, firavun için çalışarak geçerdi Cevap vermek anlamına gelen usheb fiilinden türetilmiş ushabti adıyla anılan bebekler, heykeller, Mısır kültürünün, hem ölüm endişesini, hem angarya derdini birden ifade eden unsurlardan biriydi Ushabti'ler ölüyle birlikte gömülür, yanlarına şöyle bir dua bırakılırdı "Ey ushabti! Eğer ölüler ülkesinde yapılması gereken ve bana tevdi edilmiş bir iş için çağrılacak olursam, tarlaların ekimiyle ekilebilir topraklarım sulanmasıyla ya da doğu kıyısından batı kıyısına taş taşınmasıyla ilgili olarak herhangi biri başıma dert açacak olursa, deki ona-Ben yapacağım Ben buradayım Onun açacak olursa, deki ona -Ben yapacağım Ben buradayım Onun adına ben cevap vereceğim) "Sonra, yine tasvirle gerçek arasında eşdeğerliliğe dayanılarak, sandukanın içine boya ile yapılmış frizlerde ölünün sağlığında kullandığı bütün eşya gösterilir

Eski Mısır'da ölüye verilen bu önem onların özel yerlerde muhafaza edilmelerine yol açmıştır "İnsan bedeninin düşmanlarınca sakatlanmaması gerekir Neolitik çağdan başlayarak ölüler (torunlarını seyredebilsinler diye) yüzleri konutlara dönük olarak mezarlara yerleştirilmişlerdir, çoğu kez elleri ağızlarının yakınlarındadır, avuçlarında ve başlarının çevresinde buğday taneleri vardır"
Eski Mısır toplumunun bir tarım toplumu olduğunu ve bu yüzden buğdayın da doğal olarak kutsallaştırıldığını düşünürsek, ölüye sunulan bu kutsal nesnenin ölüye verilen değeri ortaya çıkardığını daha iyi anlarız

Bizim de halen kullandığımız bir atasözümüz vardır: "Yiğit ölür adı kalır" Eski Mısırlılarda da adın büyük bir önemi vardır "Adın tasvirden daha da büyük gücü vardır Adını dayanıklı harflerle hakkederek ve rahiplerle yoldan gelip geçenlerden bu adı söylemeleri istenerek ölünün sonradan da yaşaması" sağlanmaya çalışılırdı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla