Konu: Medreseler
Yalnız Mesajı Göster

Eski 08-21-2006   #7
dehşet
Varsayılan


Görüldügü gibi Kanunî Sultan Süleyman devrinin en yüksek pâyeli medresesi, Süleymaniye Dâru'l-Hadisi idi Daha sonraki dönemlerde Osmanlilarda birçok Dâru'l-Hadis açilmakla beraber Süleymaniye Dâru'l- Hadisi, devletin son dönemlerine kadar bu pâyesini muhafaza etmistir

Bütün bunlardan anlasildigina göre Süleymaniye ile birlikte en yüksek müderrislik derecesi de Süleymaniye müderrisligi oluyordu Süleymaniye müderrisligi için söyle bir sira takib ediliyordu Buna göre sira ile ibtida-i altmisli, yani altmis akçali yevmiyeden basla***** Hareket-i altmisli, Musila-i Süleymaniye, Hamise-i Süleymaniye,* Süleymaniye ve nihayet Dâru'l-Hadis-i Süleymaniye gelirdi Bu medreselerde kaç müderrisin olacagi belli idi Sayilarinda artis olmazdi

Ibtida-i Altmisli denilen ve altmis akça yevmiye alan müderrislerin sayisi 48 rakaminda dondurulmustu Bu derecede bulunan bir müderris, terfi ettigi zaman daha yüksek bir dereceye hareket ettigi için buna Hareket-i Altmisli denilmisti Yevmiyesi daha öncekinin ayni idi Buna karsilik müderrislik derecesi daha yüksekti Bunlarin sayilari da otuz iki idi Buradan terfi eden birisi Musila-i Süleymaniye denilen ve kendisini Süleymaniye müderrisligine götürecek olan dereceye yükselirdi

Musila-i Süleymaniye müderrisligi, "kibar-i müderrisîn" denilen müderrisliklerin ilk kademesi idi Bundan sonra Hamise-i Süleymaniye, daha sonra da Süleymaniye'nin dört müderrisinden birinin müderrisligi ve en sonunda da Dâru'l-Hadis müderrisligi gelirdi

Osmanli Devleti'nde, pâye itibariyle Dâru'l-Hadis medresesinin üstünde bir medrese olmadigi gibi, müderrisliginin üstünde de bir müderrislik bulunmuyordu Bu bakimdan buranin müderrisi arzu ettigi takdirde "Mahrec Mevleviyetleri"ne dahil Kudüs, Haleb, Eyüb, Selanik, Tirhala, Yenisehir, Galata, Izmir, Sofya, Trabzon ve Girit kadiliklarindan birine tayin edilebilirdi

Osmanli ilmiye teskilâtinda müderrislerin, protokol ve pâye bakimindan gerek birbirleri ile gerekse kadilarla olan durumlari kanunnâmelerde düzenlenmis bulunmaktadir Nitekim degerli bir devlet adami olan Tevkiî Abdurrahman Pasa (öl 1692)'nin 1677-78 siralarinda hazirladigi ve medeniyet tarihimiz için çok degerli olan Kanunnâmesinde bu konuda söyle denilmektedir:

" Ve müderrislerden Süleymaniye müderrisleri Musila-i Süleymaniye müderrislerine tasaddur eder Ve Musila-i Süleymaniye müderrisleri altmisli müderrislere tasaddur eder Ve altmisli müderrisler Sahn müderrislerine tasaddur eder Ve Musila-i sahn müderrisleri dâhil müderrislerine tasaddur eder Ve dâhil müderrisleri hâric müderrislerine tasaddur eder

Ve hâric müderrisleri kudat-i kasabata (kaza ve kasaba kadilari) tasaddur eder Lâkin bu tasaddur itlâk üzere degildir Hâriç müderrisleri ile kudat-i kasabat mâ-beynlerinde (aralarinda) ilim irfan ve zat ve zaman itibar olunur Ve bilcümle kasaba kadisi bir zî san (san, söhret sahibi) kimse olsa elbette hâric müderrislerine tasaddur ettirilir

Ve medârisin (medreselerin) her sinifinda olan müderrisler, kendi hempâyelerine tasaddurlari zat ve zaman itibariyledir" Fatih Kanunnâ-mesinde de belirtildigine göre Sahn müderrisi 500 akça yevmiyeli mevleviyetlerden birine geçebilirdi Hâriç ve Dâhil medreselerinde yevmiye 50 akçaya müderrislik yapanlar, yevmiyesi 300 akça olan kadiliga geçebilirlerdi Ayni sekilde bunlar, Nisanci veya Defterdarlik gibi önemli memuriyetlere de geçibilirlerdi Ayrica Sahn-i Semân müderrisleri protokol (tesrifat)da sancakbeylerinden önce gelirlerdi

Bütün bunlardan baska Iç-il denilen Istanbul, Edirne ve Bursa sehirleriyle bunlarin etraf ve mülhakatindaki medrese müderrislerinden yevmiye yirmi akça alan bir müderris, kadi olmak istedigi zaman yevmiye 45 akçali bir yere kadi olarak tayin edilirdi

Osmanlilar döneminde ilk defa tedris (egitim-ögretim) hayatina baslayacak olan bir ögrenci, "muhtasarat" denilen dersleri gördükten sonra "Hasiye-i Tecrid" medresesine devam eder Orada muvaffak olursa müderristen bir belge (icâzet, diploma) almak suretiyle bir yukari derecedeki "Miftah" medresesine devam eder Ondan sonra Kirkli, Hâric ve Dâhil medreselerinin derslerini gördükten sonra baslangiçta Sahn medreselerine, Süleymaniye'nin kurulusundan sonra da dilerse Sahn-i Semân'a veya Süleymaniye medreselerine devam edebilir Buralari da tamamladiktan sonra "icâzet" alir Yani, kendisine müderrislik yapabilecegine dair diploma verilirdi Cevdet Pasa, Sahn medreselerine gelinceye kadar Osmanli dönemindeki talebenin geçtigi merhaleleri su ifadelerle anlatir:

"Ve talebeden biri danismend olmak murad eylese, ibtida ulemadan bir zata varup Hâric derslerini yani mukaddemat-i ulûmi taallum ve tahsil ettikten sonra ol zatin tavassut ve delâletiyle müderrisînden birine varup ve "Dâhil" derslerini görüp Sahn derslerine kesb-i liyakat eylerdi Ve Sahn medreselerine dâhil olabilmek için onlarin "idâdiye"si hükmünde bulunan medreselerde ikmal-i ulûm-i mürettebe etmek lâzim gelirdi ki, bunlara "Musila-i Sahn" denilirdi Ve Sahn medreseleri Fatih Camii Serifi'nin iki tarafindaki kargir ve kursunlu sekiz medresedir ki, Sahn-i Semân denir Bunlarda sahib-i hücre olan talebe, ulema ve fuzelâdan zatlar olup nicesinin telifat-i makbulesi vardir Ve bunlarin eskilerine "Muid" denilir ki, medreselerinde müzakereci olup bu medreselerin arkalarinda ve idadiyeleri makaminda sekiz Tetimme medreselerindeki talebeye dahi tedris-i ulûm ederlerdi"

Osmanli medreselerinde icazet alan müderris adayi "nevbet" denilen sirayi beklerdi Anadolu'da müderrislik yapmak isteyenler Anadolu, Rumeli'de müderrislik yapmak isteyenler de Rumeli kadiaskerinin belli günlerdeki meclislerine devam edip "Matlab" denilen deftere (Ruznâme) isimlerini kaydettirirlerdi Ebu's-Suûd Efendi'nin Rumeli kadiaskerligine kadar muntazam bir mülâzemet defteri olmayip herhangi bir sekilde yolunu bulanlar sira beklemeden mülâzemete geçerken, bundan sonra yedi senede bir mülâzemet usûlü kanun oldu ki, ulemadan her pâyede olanlarin ne kadar mülâzim verecekleri de bu dönemde tesbit edildi Bununla beraber zaman zaman bu kanuna aykiri olarak degisik zamanlarda mülâzemetler verilir oldu Ayrica padisah cülûslarinda, padisahin ilk seferinde, savaslardan müzafferiyetlerle dönüsünde veya sehzâde dogumlarinda da mülâzemetler verilir oldu

Medresedeki dersleri sirasiyla görüp icazet alan ve danismend olan kimse, bundan sonra mülâzemet ve kadiasker defterine kayd olunarak sira beklerdi Sirasi gelen müderris adayi en alt seviyedeki "Hasiye-i Tecrid" medresesi müderrisligine atanirdi Bu medrese yirmi ve yirmi besli medresedir Buradan terfi edince bir derece yüksek olan otuz, daha sonra otuz bes akça yevmiyeli "Miftah" medreselerinden birinin müderrisligine tayin edilirdi Böylece en üst kademeye kadar çikabilirdi Medreseyi bitiren askerî sinifa geçmek isterse o zaman kendisine yirmi bin akça ile zeâmetin ilk derecesi verilirdi

Baslangiçta bütün müderrislerin tayinleri kadiaskerlerin Pâdisaha arz etmeleriyle yapilirken, XVI asir ortalarindan itibaren Hasiye-i Tecrid, Miftah ve Kirkli medreselerin müderrislerinin kadiasker, daha üst seviyedeki medreselerin müderrislerinin tayinleri ise Seyhülislâm'in sadrazam vasitasiyla inhasi üzerine olmustur

Osmanli medreselerinde müderrislik yapmak isteyenler ayrica bir imtihana tabi tutulurlardi Sayet bir medresede münhal yer varsa (bos kadro) ve buraya da birden fazla tâlib bulunuyorsa o zaman imtihan yapilirdi Bu imtihan için adaylara bir mesele (problem, tez) verilir, takrirleri dinlenir ve bir de risâle yazdirilirdi Jüri tarafindan dinlenen ve sorulara dogru cevab vermekle birlikte risâlesi kabul edilen aday, müderrislige atanirdi Müderrislerin imtihaninda kadiaskerler de hazir bulunurlardi Imtihan, herkese açik olarak bir camide yapilirdi Sorular, müderrislerin seviyesine göre olurdu

Alıntı Yaparak Cevapla