Konu
:
Kırkına Yaklaşırken
Yalnız Mesajı Göster
Kırkına Yaklaşırken
11-02-2009
#
1
Şengül Şirin
Kırkına Yaklaşırken
İnsan kırkına yaklaşırken hayata bugüne kadar bakmadığı bir pencereden bakıyor
Gençken önünde açılan pencere hayallerle süslenmiş
renk renk çiçek bahçeleri gibi duruyor karşısında
Sana muhteşem tatlar ve kokular sunan bir dünya
ve sen bu muhteşem tatlar ve kokularla uyuşuyorsun
Acıların da
kırılmaların da ne kadar büyük olsa da öylesine uyuşuyorsun ki sana hafif geliyor
Gençsin
kuvvetlisin ölümün adını bilsen de sana Kaf Dağı kadar uzakta duruyor
Öylesine sarhoşsun ki sen ölümsüzlük iksirini elinde sanıyorsun
Hedeflerin büyük
yapmak istediklerin çok
Sen hoyratça harcıyorsun sevgileri
'''' Nasıl olsa gelir yenileri''''diye düşünüyorsun
Kırdığın dost kalpleri bir kutuya hapsediyorsun
yaşadığın her acıyı
her sevinci bir kenara yazıyorsun
'''' Bir gün tekrar okurum
'''' diye düşünüp kenarda bırakıyorsun
Çoğu hedefine ulaşıyorsun
Yapmak istediklerinin çoğunu yapıyorsun
Başarmak istediğini başardığında listene yeni hedefler ekliyorsun
Hayat önünde
onu öyle uçsuz bucaksız görüyorsun ki
korkmadan yürüyorsun
sırtında taşıdığın çuvala her gün gördüğün yaşadığın ne varsa dolduruyorsun
Yükün hafif
sen kuvvetlisin
Sen yolun başındasın
çuvalına koyduğun her avuç tecrübe
her gram sorumluluk sana insan olmayı öğretiyor
Öğrendiğin her bilgiyi
hayata ve insana dair bulduğun ne varsa atıyorsun çuvala
Ayıklamadan doğruyu yanlışı biriktiriyorsun
Yaşadığın her an
her saniye gram gram dolarken çuvala bir de bakıyorsun sen yolun ortasındasın
Yükün alabildiğince ağır
Ayıklamadan biriktirdiğin doğrular
yanlışlar
günahlar sevaplar çoğalmış
''''Keşke
'''' diyorsun
'''' Bana sadece yararlı şeyleri alsaydım
Keşke acıları hataları kötüleri ayıklasaydım
'''' Ama artık sen yolun ortasındasın
Sırtında taşıdığın çuval ağır
kuvvetin azalmış
önünde yolun sonunu görüyorsun
Arkana dönüp bakıyorsun yalancı bahçe
içinde renk renk hayaller
Kokusuyla tadıyla ışığıyla gençliğin orada
elini uzatıyorsun erişemiyorsun
Elinde tuttuğun ölümsüzlük iksiri sandığın meğer bir kum saatiymiş
Sen o yalancı bahçede yalancı nimetleri tadarken sen sorhoşken zevkten
neşeden her adımda bir adım daha geride bırakmışsın hayatı
Sen sorhoşken gençmişsin
Sen gençken sarhoşmuşsun öylesine uyuşmuşsun ki acılar çok acıtmamış canını
öylesine uymuşsun ki hissetmemişsin kanayan yaranı
Sen ayılıp yolun ortasına geldiğinde yükün ağır
bedenin yorgun
elinde öümsüzlük iksiri sandığın kum saati yarıya gelmiş
Önünde açılan başka bir pencere
Artık dünyaya başka bakıyorsun
Artık yaşlı birini görsen acıyorsun
Kaç gün
kaç ay
kaç yıl daha yaşar
yüzü kaç yaşanmışlık izi taşır sayıyorsun
Hayatın rengi bu pencereden griye çalıyor
sen bu griyi seviyorsun
İnsan kırkına yaklaşırken ayık kafayla bakıyor hayata
Kendine dönüyor
özünü biliyor
Çırılçıplak yargılıyor
Vefa arıyor
insan bu yaşta
dost arıyor
Sahtelikten arınmış
sahtelerden yorulmuş oluyor
İnsan kırkına yaklşırken durulmuş oluyor
dört nala giden hayatın arka bacağına tutunmuş sürüklenirken itiraz hakkının olmadığını biliyorsun
Madem ki hayatı durdurmak elinde değil
madem ki hayat seni hangi durakta bırakacak bilmiyorsun o zaman kabulleniyorsun
Aynada sana bakan aksinle kavga etmekten vazgeçip yüzündeki çizgilerle dost oluyorsun
Durgunsun alabildiğince dinginsin
olgunsun
Önceden kızdığın hop oturup hop kalktığın şimdi dudaklarına yerleşmiş bir içten bir gülümseme
Alıntı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Şengül Şirin
Kullanıcının Profilini Göster
Şengül Şirin tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul