b@ron
|
Minik Serçe
Minik serçe
Bir varmış, bir yokmuş Hem insanlar çokmuş, hem kuşlar Kuşlarla insanların iç içe yaşadığı bir zamanda bir minik serçe varmış Serçe zaten miniktir demeyin, bu serçe neredeyse mini minnacıkmış
İsterseniz anne serçeye sorun, derinden bir “cik” çekerek nasıl anlatacaktır yavrusunun durumunu: “Cik cik de cik cik” Hiç böyle serçe olur mu?
Serçecik bile değil Onunla aynı gün doğanlar uçup geziyor gökyüzünde 
Benimki dersen, bırakın uçmayı, kanatlarını bile açamıyor ½aşırdım kaldım Yaramaz kuşlar, “cüce serçe” diye alay ederlerse yavrumla, ben ne yaparım?”
Anne serçe böyle üzüledursun, biz gelelim, minik serçeye:
Zavallıcık, daha dünyaya gelirken güçlükle kırabilmiş yumurtasını Minicik başını çıkarmış da gövdesini çıkaramamış bir türlü Düşünsenize, kırık bir yumurtadan dışarı
sarkan minicik bir baş! Neyse, anne serçe yetişmiş de yavrusunu çıkarmış gün yüzüne
Zaman zaman olmuş, yerde ateş, gökte duman olmuş; minik de olsa serçecik büyümeye başlamış Ama kanat çırpmaya uğraşırken kardeşleri gökyüzünü boylamış bile
Minik serçe bu duruma çok üzülmüş Bir yandan uçmaya çalışıyor, bir yandan da annesine “Ne yap, ne et, beni bu durumdan kurtar ” diyormuş
Anne yüreği nasıl dayansın buna? Yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyormuş yavrusunu Otları en kurusunu altına seriyor, kanatlarıyla minicik başını okşuyormuş serçeciğin
Ah, diyormuş, ne olur, yavru kuşum da havalansın, gökyüzünden bir yıldız bulsun; bahçeli bir ev yapsınlar kendilerine; çocukları olsun biri oğlan biri kız, biri kuş biri yıldız  Anne serçe böyle güzel şeyler düşündükçe yavrusu uçabilmek için daha çok çalışıyormuş
Yavrusundaki gayreti gören anne, daha güzel şeyler düşünmeye başlamış Güzellik, güzelliği çeker derler ya, gün gelmiş minik serçe bir daldan diğerine uçmayı başarmış
Uçarken çabuk yoruluyor, hemen annesinin yanına dönüyormuş Olsun, demiş annesi, bugün bu kadar uçan, yarın şu kadar uçar, diye gökyüzünü göstermiş
Gökyüzü dedim de gökyüzünün yaramaz kuşlarını demedim Ah, o yaramazlar yok mu, ne zaman minik serçeyi uçmaya çalışırken görseler hep bir ağızdan:
“Cüce serçe uçamaz
Gökyüzünü geçemez!”
diye ötüşüyorlarmış Anne serçe : “Gördünüz mü kuşlar, korktuğum başıma geldi ” diyerek iyice sarılıyormuş yavrusuna Sonra da yaramaz kuşlara dönüp: “kışt kışt, yaramaz kuşlar; düşmez kalkmaz bir Allah” diyormuş
Gel zaman, git zaman, minik serçenin durumu bütün gökyüzüne yayılmış Çoktan beri olanları takip eden bilge serçe sonunda dayanamayıp; “Çağırın bana şu yaramaz serçeleri Minik serçeyi de kanatlarına alsın, öyle gelsinler ” demiş
Emir büyük yerden gelince yaramaz serçeleri bir korku sarmış Almışlar minik serçeyi kanatlarına, utana utana bilge serçenin huzuruna çıkmışlar Bilge serçe, ağır ağır bakmış gelenlerin yüzüne
Bu bakışla, madem bu kadar utanacaktınız, neden üzdünüz minik serçeyi, demek istemiş Bunu anlayan yaramaz serçeler; “Kuşluk ettik efendim, bir daha yapmayız ” dercesine bakmışlar bilge serçeye
Bunun üzerine bilge serçe yumuşak yumuşak konuşmaya başlamış:
-Dünyaya gelirken nasıl bir serçe olacağımıza hangimiz karar verdik? İsteseydik bir çocuk ya da bir yıldız olabilir miydik? Olamazdık değil mi?
Öyleyse, bizden farklı diye bir kardeşimizi üzmeye hakkımız yok Gökyüzünde hepimize yetecek kadar yer var, değil mi?
- Eveeet, demiş yaramaz kuşlar Sonra da bilge serçenin izniyle minik kardeşlerini kanatlarına aldıkları gibi gökyüzünde bir oyuna başlamışlar Olanları seyreden anne serçe sevinç gözyaşları dökmüş
O gün bu gündür, gökyüzünde hiçbir serçenin bir başka serçeyle alay ettiği duyulmamış
|