GöKKuŞaĞı
|
Fatih ve Fetihe Dair
Mayıs ayında İstanbul’un fethi törenlerle kutlanır Ajanslarda hep bildik metinler okunur; “Fethin bilmem kaçıncı yıl dönümünde, İstanbul’un fethi canlandırıldı” diyerek başlanır, bu sonra uzar gider efendim Kadırgaların karadan yürütülmesi canlandırılır Sözde pala bıyıklı leventlerin önünde beyaz atına bindirilmiş temsili bir sultan asfalt yolda arabaların arasında atıyla caddelerde yürür Mehteran pek çok yerde konser verir En çok da “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” marşı çalınır… Bunlar elbette geçmişteki büyük tarihi hatırlatmaya gayret eden faaliyetlerdir Gençlere ve çocuklara geçmişin vurgulanması için belki fayda da sağlar
Ama dostlar bana kalırsa, Sultan Mehmet “Neden Fatih olmuştur?”, “Neleri yaparak Fatih?” olmuştur diyerek sormak, onu tanımak ve gelecek nesillere tanıtmak zorundayız
*
Sultan Mehmet, yirmi bir yaşında koskoca bir imparatorluğa hükmedecek bilgi, görgü, imkâna ve donanıma sahipti Onun için Fatih olmuştur
Sultan Mehmet, altı yabancı dili bildiği, konuştuğu, yazdığı için Fatih olmuştur
Yıllardan beri büyük bir fethi adım adım planlayarak, stratejik gelişmeleri ve evreleri gerçekleştirerek, Fatih olmuştur
Boğazdaki Rumelihisarı’nı üç ay gibi kısa bir sürede inşaa ettirerek Fatih olmuştur
Ali Kuşçu’yu İstanbul’a davet ederek üniversite kurdurmuş, bilim adamları yetiştirmesini kendisinden istemiş, hatta bilim adamlarına o kadar önem vermiştir ki, iddialara göre Ali Kuşçu’nun her adımına bir altın ihsan etmiştir
Kimsenin hayaline bile getirmediği bir hülyayı gerçekleştirmiş, gemileri karadan yürütebilmeyi aklına getirdiği, yürütme kudreti ve imkânlarını sağladığı için, Fatih olmuştur
Büyük bir Fatih iken her şeye hükümran iken gayrımüslimlerin dini ibadetlerini özgürce yapılmasını sağladığı için Fatih olmuştur
“Benim ormanımdan bir yaş dal kesenin başını keserim” diyerek çevreye ne kadar önem verdiğini belli ettiği için Fatih olmuştur
Bir davada şikâyet üzerine kolunun kesilmesi kararına uyduğundan ve sultan iken itiraz etmediğinden Fatih olmuştur
Bilime çok önem vermiş büyük ideallere ulaşmak için bilimin gerekliliğine inanmış ve kendi icat ettiği topların planlarını yaptığı için Fatih olmuştur
Havan topunu ilk defa bulduğu için Fatih olmuştur
O havan topları ki Çanakkale savaşında bile işe yaramıştır İşte konuya dair bir subayın anıları;
“Öğleden sonra Fatih Sultan dan kalma 21 4'lük iki havan topunu ki bunların döküm tarihleri 1451 tarihli idi Fitillenerek ateş edebiliyordu Azmakdere’den Abdurrahman Bayırına kadar hiç durmadan çıkartırdım ve solumuzdaki alayın Domuzdere mevkiindeki teslim ettik ve bu atışları seyretmek isterim diyerek kendi mevziime girmiştim ki çok geçmeden her üç dört dakikada bir havan topu atışlarının hemen önümüzde patladığını ve düşmana ne kadar büyük bir zayiat verdiğini kendi gözlerimle görmüştüm
Eğer topçularımızda böyle Fatih'ten kalan yüz tane havan topu olsaydı düşmanın binlerce direk ateş edebilen topundan daha etkili olurdu Bunun nedeni araziler engebeli ve dikti Bazı yerler çok çukur bazı yerler ise kesif vadilerle doluydu Biz onların uçak ile yapacağını 500 yıl evvelki havan topları ile yapabiliyorduk Günler geçtikçe bu topların etkisinin ne kadar şiddetli etki yaptığı görüldü Bunu Willmer Beye rapor ettim
Zafer Güler, 2007, Gelibolu Müfrezesi, Truva Yayınları s 124 ”
*
Fatih demek, ilim, bilim demektir Fatih demek hikmet, cesaret demektir
Fatih demek, engin ama gerçekleştirilebilir bir mefkure demektir
Fatih, demek, sanat demektir
Fatih demek, adalet demektir
Fatih demek, küçük yaşta büyük adam ama vakârlı, ağırbaşlı tevazu sahibi olmak demektir
Fatih demek, hoşgörü demektir
Fatih demek, Akşemseddin gibi, Molla Gürani gibi gerçek alimlere/bilginlere ve yol göstericilere sahip olmak demektir
İşte bütün bu özelliklerinden dolayı yirmi bir yaşındaki sultan İstanbul’u fethetmiş ve çağ kapayıp çağ açmıştır
*
Sığ, alışageldik, basit etkinliklerle Fatih’i anladığımızı mı, andığımızı mı sanıyoruz? Sahil kenarında yürüyenlerin denizin enginliğinden haberleri mi ola?
Fatih’i anlamak, ceddini anlamaktır Kavrayabilmektir
Peki bizler Fatih’i anladık mı, tanıdık mı? Tanıyıp tanıtabildik mi? Onu anlamak bir yana, emanet bıraktığı İstanbul’un, trafikle, göçle, sistemsiz ve sağlıksız yapılaşmayla ne hale geldiğini özellikle 29 Mayıs günleri bir düşünelim…
Ve bekleyelim; yirmi bir yaşında, altı yabancı dil bilen, hoşgörü sahibi, teknik ve bilime önem veren, ama inancını bu ilimlerle yoğuran, alime de, ilim adamına da gereken saygı gösteren, hayal kurmayan, hayal içinde yaşamayan, adalete inanıp adaletli olan, çağa açıp çağ kapayacak nice Fatihleri… Beklemeye sabrımız olduğu gibi, ufuklardan kır atının üzerinde dört nala bulutların üzerinden gelecek Fatihlerden yana her zaman ümidimiz vardır Zira, çağ açıp çağ kapayan sultan bu milletin içinden çıkmıştır
Fatihleri beklemek ve Fatihlerin de bekleyenlere gelme zorunluluğu vardır…
Vuslat? Kim bilir belki yarın belki de yarından yakındır…
İsmail Bilgin
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|