10-19-2009
|
#1
|
b@ron
|
Dikensiz Gül Bahçesi
Dikensiz gül bahçesi
Bir varmış, bir yokmuş Kuşların içinde hem görünüşü hem de sesiyle ünlü bir bülbül varmış Adı Sarı Bülbül’müş Sarı Bülbül, güllerin aşkıyla yanar, nerede bir gül görse etrafında dönermiş Hergün sabah erkenden kalkar, gül dalında güzel şarkılar söylermiş
Bir gün;
- Başkalarının bahçelerine gideceğime kendim bir gül bahçesi yetiştireyim, diye düşünmüş
Çok kısa zamanda düşündüğünü gerçekleştirmiş Sahipsiz ve ıssız bir dağı gül bahçesine çevirmiş bir yılda O dağın adı da Gül Dağı olmuş Artık sabah akşam güllerin arasında geziyor, en güzel şarkılarını neşeyle söylüyormuş Gökkuşağı, gökyüzünden bakıp da rengârenk gülleri görünce şaşırıp kalıyormuş Sonra da kendi kendine;
- Allah Allah! Ben sadece gökyüzünde gökkuşağı olur zannediyordum Yeryüzünde olanı da yeni gördüm, diyormuş
Gel zaman, git zaman Gül Dağı’nın güzelliği dillere destan olmuş Oralardan her geçen kısa süre de olsa şöyle bir uğruyormuş Bir gece Kara Cadı da kara kanatlarını açarak gelmiş oraya Gördüğü güzellikler karşısında çok kızmış
-Benim olduğum bir yerde nasıl böyle bir güzellik olur! Bütün güller uyusun, dikenleri mızrak gibi büyüsün, deyip kara kanatlarıyla şöyle bir geçmiş Gül Dağı’nın üzerinden
En güzel şarkılarını söylemek için sabah erkenden kalkan Sarı Bülbül, gördükleri karşısında şaşırıp kalmış O günden sonra ne bülbülün sesini duyan ne de güllerin güzelliğini gören olmuş
Kötü haber çabuk duyulur, derler Bu haberi ilk duyan da Sevgi Perisi olmuş Bir sabah uçtuğu gibi gelmiş Gül Dağı’na Araya araya Sarı Bülbül’ü bir dikenin üzerinde ağlarken bulmuş
Sarı Bülbül olup bitenleri anlatmış Sevgi Perisi’nin gözlerinden inci güzelliğinde yaşlar dökülmüş Yaşların döküldüğü yerdeki dikenlerin yok olduğunu gören bülbül çok sevinmiş Bunun üzerine Sevgi Perisi;
- Bülbül kardeş, bütün dikenleri yok etmeye ne benim göz yaşlarım yeter ne de pınarların suları Bunun başka bir yolu var ama yapmak çok zor  
Sarı Bülbül, kanatlarına sarılıp yalvarmış Sevgi Perisi’ne;
- Ne olursun söyle çaresini! Bu uğurda canımı vermeye hazırım Ben güller olmadan yaşayamam! 
Sevgi Perisi anlatmaya başlamış;
- Kafdağı’nda bir Sevgi Denizi vardır O denizin suyundan getirip güllerin üzerine dökersek dikenler yok olur Güller de eski hâline gelir Ama o kadar suyu getirmek kolay değil Ancak güneşin ve rüzgârın yardımıyla olur bu iş
Sevgi Perisi bunları söyler söylemez Sarı Bülbül deli gibi uçmaya başlamış güneşe doğru Bir yandan ağlıyor, bir yandan uçuyormuş İyice yaklaşınca güneş;
- Ey güzel bülbül, daha fazla yaklaşma yanarsın! Ne derdin varsa söyle de yardımcı olalım, demiş
Sarı Bülbül de anlatmış Sevgi Perisi’nin söylediklerini Güneş üzülmüş bütün olanlara
- Tamam canını sıkma Ben şimdi ışıklarımı Sevgi Denizi’ne gönderir, suyunu buharlaştırırım Onlar bulut hâline gelince de rüzgâr kardeşe söylerim O da bulutları getirir Gül Dağı’na, demiş
Sarı Bülbül büyük ümitlerle Gül Dağı’na dönmüş ve beklemeye başlamış Bir saat, iki saat beklemiş ama ne gelen ne giden olmuş Bu arada yorgunluktan uyuyakalmış Yavaşça yağan bir yağmurun ve hafifçe esen bir rüzgârın sesiyle kendine gelmiş
Kendine gelir gelmez hem sevinmiş hem de şaşırmış Çünkü koca koca dikenler, yağmur taneleri üzerlerine düştükçe küçülmeye başlamış Hatta kısa zaman sonra hiç diken kalmamış
Gül Dağı eskisinden daha güzel olmuş Onu görmek için daha çok gelip giden oluyormuş Tabii Sarı Bülbül de eski neşesine kavuşmuş ve güzel şarkılar söylemeye başlamış;
“Güle can ver,
Bülbül ol güle can ver
Gül senden can isterse,
Sen güle güle can ver ”
Gül Dağı’nın eskisinden daha güzel olduğunu ve Sarı Bülbül’ün neşeyle şarkı söylediğini gören Sevgi Perisi de çok mutlu olmuş Benim bu masalı yazdığımı görünce gelip kulağıma;
- Masalcı kardeş, güllere en çok benzeyen varlıklar çocuklardır Aman dikensiz olmaya çok dikkat etsinler, diye fısıldadıktan sonra bana binlerce gül verdi
Ben de o gülleri annelerinize verdim, gül yanaklarınıza takmaları için 
|
|
|