Şengül Şirin
|
Cevap : Fizik Nedir, Fiziğin Doğuşu, Bilimsel Yöntem, XVII. Yüzyıl, XX. Yüzyıl Fiziği
XVII yüzyıl: İlk önemli fizikçi, Galilei'dir (1564-1642) Dinamikteki bazı temel deneylerinin yanı sıra, TELESKOP, MİKROSKOP, termometre gibi bazı temel aygıtları ilk kez kullanması, Aristoteles mantığına karşı açılan savaşın ilk adımlarını oluşturmuştur
Kütlelerin hareketinin kuvvet cinsinden ölçülebileceğine ilk değinen Galilei oldu Ayrıca, Aristoteles gibi, «taşlar toprağa düşer, ağır taşlar ise hafiflerden daha hızlı düşer Galilei'den sonra Newton, Huygens, Böyle, vb bilim adamları çalışmaları sürdürdüler Newton^ dinamik, matematik ve optik konusundaki çalışmalarıyla, fizik yasalarını ortaya koydu Kütle çekimi ile ilgili her bağıntıda, değişmez bir katsayının bulunması ge rektiğini açıkladı: Günümüzde buna, çekim değişmezi ya da yerçekimi ivmesi (G) denir G değişmezi, maddenin özelliklerini anlamada temel sayılan üç değişmezden birincisidir
XVIIL yüzyıl:
XVIII yüzyılda bilim adamları, Newton fiziği çevresinde birleşerek, mekanik ile dinamik konularını içeren ve aşağı yukarı günümüzdeki-lerin aynı olan ders kitapları çıkarmaya başladılar XVIII yüzyılda araştırmalar, daha çok, ısı ve ısının etkileri üstünde yoğunlaştırıldı Bilim ile teknoloji arasındaki ilk köprü, buhar makinasının bulunmasıyla gerçekleşti FRANKLİN ve COULOMB, statik elektrik konusunda ilk deneyleri gene bu yüzyılda yaptılar
XIX yüzyıl:
XIX yüzyılın başlarında çok önemli bir buluş gerçekleşti: Elektrik enerjisi elde edildi Bu enerji, VOLTA, OERSTED, AMPERE ve OHM tarafından araştırıldı FARADAY, elektrik ile magnetizma arasındaki ilişkiyi bulmakla ün kazandı Bu bağıntılar, 1860'ta MAXWELL denklemlerinde bir araya getirildi ve böylece ELEKTRİK, MAGNETİZMA ve IŞIK olayları arasındaki ilişkiler ortaya kondu Maxwell denklemleri, önemli bir değişmezin, yani ışık hızının (c) varlığını ortaya koydu
XIX yüzyılda buhar makinalarının yaygın kullanımı, ısı, iş ve enerji arasındaki bağıntının ayrıntılı biçimde incelenmesine yolaçtı Sadi CARNOT, ilk kez iş ve ısı arasındaki bağıntıyı bularak, TERMODİ-NAMİK'in temellerini attı Isının mekanik eşdeğeri, önce JOULE, daha sonra da Helmholtz ve Lord KEL-VİN tarafından araştırıldı
Bu çalışmaların sonunda, fizik biliminin artık tam olarak bilindiğine, yalnızca birkaç anlaşılmaz konu dışında, öğrenilecek pek birşey kalmadığına inanıldı Kuşkusuz, anlaşılmaz olduğu düşünülen konuların, gerçekte yabana atılacak ayrıntılar olmadığı daha sonra anlaşılmıştır
XX yüzyıl fiziği:
Klasik kurama göre, elektro-magnetik tayfın morötesi bölgesinin dışına çıkıldığında, yayılan enerji miktarının da orantılı olarak artması gerekir Gerçekte ise durum böyle değildir Bilinmeyen bir etmen, yayılan kısa dalgaları sınırlamakta ve bir bakıma olası «morötesi yok olması Max PLANCK, sınırlayıcı etmenin, enerjinin küçük paketler ya da kuvantumlar halinde yayılmasından kaynaklandığını ileri sürmüştür (tıpkı madr denin sürekli yapıda olmayıp, atomlardan ve aralarındaki boşluklardan oluşması gibi, enerji de sürekli değil, kesik kesik enerji paketleri halinde yayılmak tadır) Kısacası ışınımın kuvantum özelliği, sınırlayıcı bir etmen olmaktadır Einstein, bu etmenin, fotoelektrik olay gibi başka belirsiz sorunları da açıkladığını göstermiştir
BOHR ile RUTHERFORD ise, sınırlayıcı etmen etkisini, atom fiziği alanında da araştırdılar ve elektronların, üçüncü temel değişmez olan Planck değişmezinin (h) denetiminde, ancak belirli enerji düzeylerinde bulunabileceğini gösterdiler Maxwell'in çalışmaları bütünüyle bir kenara bırakılmadı, ama büyük ölçüde düzeltildi
Bu buluşlar, «yeni fizik
Gerçekleşmesi beklenen ilerlemeler:
Fizikçiler, günümüzün temel fizik kurallarında önemli değişmeler olacağına inanmamakla birlikte, fiziğin birtakım işlemleri, virgülden sonra ondalık sayılara kadar hesaplayan bir bilim dalı olmadığı gerçeğini kavramışlardır Temel fizik araştırmaları artık birbirinden bütünüyle ayrı iki konuya yönelmiştir: TANECİK FİZİĞİ; gökbilim
Tanecik fiziği, bütün maddeleri oluşturan temel tanecikleri ve bunların birbiriyle etkileşimini bulmaya çalışmaktadır Gökbilim alanında ise, çok daha büyük ölçekteki kütleler araştırma konusu edilmektedir Bu kütleler, dünyada yaratılması olanaksız koşullar altında bulunmaktadır; ama ışık hızından yararlanılarak, evrenin başlangıcına ve evrelerine ilişkin bilgi edinme çalışmaları yapılmaktadır
Yıldızlardan gelen ışık, termonükleer tepkimeler sonucu oluşur Yerçekimi, bilinen en zayıf kuvvet alanıdır, bununla birlikte, çok uzaktaki kütleler arasında bile kendini belli eder Dört kuvvet alanı (Bk ALAN VE KUVVETLER) bağdaştırılarak tek bir alan kuramı geliştirilmeye çalışılmaktadır Böylece, G, c ve h'nin neden özel değerleri olduğunun açıklanabilmesi beklenmektedir
Bunun sonucunda, yeni değişmezlerin ve şu anda düşünülemeyen yeni fizik konularının da ortaya çıkması beklenebilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|