Şengül Şirin
|
Belam İbn Bâûra
Belam İbn Bâûra
Belam bin Baura, Hz Musa ve Hz Yuşa zamanlarında yaşayan, İsm-i Azam duasını bilip, her duası kabul olurken, dünyaya meylettiği için doğru yoldan ayrılan kimse [1] Hz Musa zamanında yaşamış ve sonradan irtidat etmiş olan ilim adamı
Araf suresinin 175-176'ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel'am İbn Baura (veya Bel'am İbn Eber)'nın, İsrâiloğulları'ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Kenan ilinden Allah'ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah'ın ismi a'zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır Her ne kadar Lût (a s )'ın kızlarından biri ile evlenmiş olduğu söylenirse de, bunun Yahudiler tarafından Müslümanlar aleyhine uydurulmuş bir iftira olduğu bilinmektedir
Bel'am'a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: "Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler "
Diğer bir çeviri; “Onlara anlat… Hani bir adam vardı: Ayetlerimizi çok iyi bildiği halde onları bir kenara atmıştı Şeytana uymuş ve sonunda iyice azmıştı Lâyık görseydik onu bildiği ayetler sayesinde yükseltirdik Fakat gözünü güç ve iktidar hırsı bürümüş, heva ve hevesine fena kapılmıştı Bu gibilerin durumu tıpkı köpeğe benzer; üstüne varsan da dilini sarkıtıp hırlar, kendi haline bıraksan da İşte ayetlerimize yalan diyenlerin durumu böyledir Anlat bu olayı; belki tefekkür ederler ”
Görüldüğü gibi ayette isim, yer ve zaman verilmeyip “karakter” (tipleme) üzerinde duruluyor
Demek ki bu karakter;
1- Ayetleri çok iyi bildiği halde ilmiyle amel etmeyen
2- Şeytana uyarak azan
3- Güç ve iktidar (dünya) hırsı gözünü kör etmiş
4- Heva ve hevesine kapılmış
5- Köpek tıynetli her “din alimi”dir…
Bel'am'la ilgili olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: Rivayete göre Mûsa (a s ), Ken'âniler' in Şam'daki topraklarına girmişti Bu sırada Bel'am, el-Belkâ köylerinden Bal'â'da bulunuyordu Ken'âniler'den bazıları Bel'am'ın yanına gelerek: "Ey Bel'am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları'nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi Bizim ülkemize İsrâiloğulları'nı yerleştirecek Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin Onları defetmesi için Allah'a duâ et", dediler Bel'am: "Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü'minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti" diye red cevabı verdi Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler
Bel'am, Allahü tealanın peygamberine karşı beddua edemeyeceğini bildirdiyse de, azgın ve imansız Belka şehri ahalisi bedduada bulunması için daha çok ısrar ettiler Bel'am bin Baura'ya hediyeler getirip birçok dünyalık vad ettiler Karısı da; "Eğer bu kavmin topraklarımızdan gitmesi için dua etmezsen senden ayrılacağım!" diye tehditte bulundu Zalim hükümdar da beddua etmediği takdirde onu idam edeceğini söyleyerek idam sehpası kurdurdu Bütün bunlar karşısında Bel'am bin Baura'nın gönlünde dünya malına ve servetine karşı meyl belirdi
Bel'am, eşeğine binerek, İsrâiloğulları'nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi Bu dağ, Husban dağıdır Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü Bel'am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi Biraz yol alınca eşek yine çöktü O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü Nihayet eşek, Bel'am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah'ın izni ile konuşarak şöyle dedi: "Ey Bel'am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mü'minler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler " Fakat Bel'am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a s )'ın ordusunun ve İsrâiloğulları'nın karşısına götürdü Bel'am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları'na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce: "Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları'na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun" dediler O: "Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu" dedi Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı Sonra kavmine: Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur  " dedi
Allahü tealanın kendisine ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilmeyen, irade-i cüz'iyyesini şeytanın ve kötü insanların istekleri doğrultusunda kullanan Bel'am bin Baura, nefsin ve şeytanın saptırmasıyla, dünya malına ve kadına meylederek yeni hileler peşine düştü ve imansız öldü Kur'an-ı kerimde A'raf suresinin 175 ve 176 ayet-i kerimelerinde soluyan köpeğe benzetildi "Onun gibiler köpek gibidir " sözü, dillerde darb-ı mesel kaldı [1]
Belam bilgisini Allah'a karşı kullanan bir alim olarak sembolleşti Belam, bilgisini mevcut otorite lehine kullanan kişidir İlmin namusunu satan alimdir Havasına tabi olup ilim üzerine sapıtandır Allah, böylelerini lanetlemiştir
Her ne kadar müfessirler âyetlerin nüzûl sebebi olarak daha çok Bel'am'ın ismi üzerinde durmuşlarsa da, söz konusu âyetlerle anlatılmak istenenin Bel'am olduğu yolundaki rivayetleri ve onunla ilgili olarak anlatılan kıssaları doğrulayacak -güvenilir- hiç bir eser yoktur Aynı şekilde yalnız Bel'am'ın, âyetlerin nüzulüne sebep teşkil etmiş olması da doğru değildir
Öte yandan, âyetlerde bahsi geçen kişinin, Bel'am'ın dışında, Ümeyye İbn Ebi's-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları'ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, Hıristiyan ve haniflerden olup da Hakk'tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır
Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel'am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir Çünkü Allah'ın âyetlerini yalnız bir veya birkaç kişiye hasretmek doğru olmaz; onlar geniş kapsamlıdırlar Burada asıl üzerinde durulması gereken konu; Bel'am'la ilgili olarak söylenen ve İslâmî kaynaklara girmiş olan bilgilerin büyük çoğunluğunun İsrâiliyyâta dayanmış olmasıdır
Ancak Bel'am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah'ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah'ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir
İnsanları "Allah (c c ) adını kullanarak"' aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için "Tevhid akîdesini" tahrip eden "Bel'am'ın" etkisi korkunçtur İslâm topraklarında; kâfirlerin istilâsını hazırlayan güç, "Bel'am"dır
Peki, her Allah, Kitap, Peygamber diyenin Allah ile aldatan olup olmadığını nasıl anlayacağız? Bunun bir ölçüsü olmalı değil mi?
Kurân'ın uyarısı… Bunlar din namına halkın parasını tıka basa yerler, altını ve gümüşü yığarlar ve insanları Allah'ın yolundan alıkoyarlar Gerçek ile sahteyi birbirine karıştırırlar Yapmadıkları şeyi emrederler Az bir paha karşılığı ayetleri satarlar
Hz İsa'nın İncil'de geçen uyarısı… Bunların dediğini tutun, ama gittiği yoldan gitmeyin Çünkü ağızlarından güzel sözler çıkar ama onlara ilk uymayan kendileridir İnsanları dinlerine döndürmek için kıtalar dolaşırlar ama dinlerine döneni de iki kez kafir yaparlar Tabağın kenarını iyice temizlerler ama tabağın içindekini başkasıyla bölüşmeyi hiç düşünmezler Tapınaklarda en seçkin yerlere kurulmaya, meydanlarda selamlanmaya bayılırlar İnsanlara taşınmaz yükler yüklerler, kendileri ise bu yükleri kaldırmak için parmaklarını bile kıpırdatmazlar Hem peygamberlerini öldürürler, hem de anıtlarını dikip üzerinden geçinirler Muhatabının ağzından çıkacak bir sözle onu tekfir edip din dışı ilan ederek tuzağa düşürmek için fırsat kollarlar Allah'ın evini “pazar yerine” ve “haydut inine”
çevirirler
Demek ki yaşantısına, hayat içindeki duruşuna bakacağız… Mekke'de (muhalefette) nasılsa, Medine'de de (iktidarda) öyle yaşayıp yaşamadığına bakacağız… Servet sığma (tekâsür) grafiğini izleyeceğiz… Allah, Kitap, Peygamber diye diye ne oluyor? “Geride birkaç kap ve bir kitap” mı bırakıyor, yoksa Karun serveti mi? Ona bakacağız En başta “din” olmak üzere bütün “kamu” davası güdenlere böyle bakacağız Çeketi ile gelip çeketi ile mi gidiyor? Budur ölçümüz…
Menkıbe
« Ölümle korkutunca Bel'amı o hükümdar,
Dedi ki: (Müsade et şimdi bana bir miktar
Ben bu gece, bu işi Rabbime arz edeyim
Ne ilham eder ise, size haber vereyim )
Oradan avdet etti o gece hanesine
Rüyada, (Dua etme!) denildi kendisine
Ertesi gün gelerek, dedi ki: (Ey hükümdar!
Rüyamda dua etme! denildi bana tekrar )
Lakin gerek hükümdar, gerekse şehir halkı,
Dua etmesi için yaptılar yine baskı
Başvurdular bu sefer, başkaca çarelere
Boğdular kendisini pekçok hediyelere
Servetler vadedince Bel'am-ı Baura'ya,
O zaman döndü kalbi, meyletti bu dünyaya
Görünce bir arada bu kadar çok serveti,
Kapladı kendisini para mal muhabbeti
Dedi ki: (İzin verin, arz edeyim Rabbime
Yarın ifa ederim, ne gelirse kalbime )
Ve lakin hiçbir ilham gelmeyince, bu defa,
Dediler ki: (Ey Bel'am, ahdini eyle ifa )
Servet vaadlerini görünce o bu kadar,
Onlara dua için, malesef verdi karar
O şehrin haricinde vardı bir Husban dağı
Gidip, o dağ başında yapacaktı duayı
Merkebine binerek, o dağa oldu revan
Ve lakin çöktü yere, yürümedi o hayvan
İndi ve kaldırmaya uğraştıysa da biraz,
Hayvan dile gelerek, eyledi onu ikaz:
(Ey Bel'am, sen o dağa ne için gideceksin?
Peygamber aleyhine dua mı edeceksin?
Bak, melekler önüme çıkıyor şimdi benim
Bana, gitme diyorlar, ben nasıl yürüyeyim?)
Bel'am, geri dönmeye karar vermişti, fakat,
Şeytan, insan şeklinde oldu ona musallat
Dedi: (Merkep sözüyle dönülür mü hiç geri?
Şeytandır öyle diyen, dönme, yürü ileri
Eğer dua edersen, çok artar itibarın
İmana çağırırsın böylece halkı yarın
Belki de Rabbin sana verecek peygamberlik
Bu kadar servetler de, senin olur üstelik )
Bu sözlere aldanıp, gittiyse de o yere,
Gadab-ı ilahiye uğradı birden bire
Dili göğsüne sarkıp, hali oldu fecaat
Gadaba geldiğini anlayıp etti feryat
Dedi: (Gitti elimden dünyam ve ahiretim
Böyle olduktan sonra, neye yarar servetim?)
Birazcık meyl etmesi bu dünya servetine,
Sebep oldu Bel'amın sonsuz felaketine
Yuşa aleyhisselam, ordusuyla gelerek,
Bu Belka şehrini de, fethetti harb ederek
O zalim hükümdarla Bel'am-ı Baura'yı,
Öldürüp, ülkesine katmış oldu burayı »
Kaynak ve Dipnotlar
[1] Yeni Rehber Ansiklopedisi, "Bel'am bin Baura" maddesi, İst 1994
[2] Şamil İslam Ansiklopedisi, "Belam ibn Baura" maddesi
[3] Taberî, Tefsiru't-Taberî, Mısır, 1373/1954, IX, 119-120; Fahruddin er-Râzî, Mefâtîhu'l-Gayb, Mısır, 1308, XV, 54; D B Macdonald, İA, "Bel'âm İbn Baura" Mad
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|