10-09-2009
|
#2
|
Şengül Şirin
|
Cevap : İslam'da Simya
Simyanın Arapça'sı al kimiya'dır Kimiya kelimesi de Grekçe'de "dönüştürme sanatı" anlamına gelen chumeia'den (veya Çemeya) veya "altın yapan sıvı" anlamına gelen Güney Çinli kim-iya'dan gelir Grek ve sonraki Helenistik yazılar genelde İslam bilimin arkasındaki itici güç olarak kabul edildiğinden kelimenin Grek kaynağı genel kabul görmüştür
İslam açısından al kimiya maddi ve ruhsal olarak nesneleri en yüksek mükemmellik şekline dönüştürme sanatı anlamına gelir Kimiya ayrıca dönüşümü gerçekleştiren katalizör anlamına gelerek aynı zamanda iksir (al iksir) ve "felsefe taşı" (hajar al falasifah) anlamlarında kullanılır
İdeal iksiri bulmak dünyanın birçok kültüründe kadim bir arayıştı Metalleri en mükemmel biçimlerine (altın), madenleri en güçlü konumlarına ve doğru iksirin ölümsüzlüğü getirebildiği inanılırdı Her madde türü, örneğin metaller aynı elementleri içerdiği varsayılıyordu
Doğru kimiya veya iksir elementleri ideal düzene koyarak, söz konusu metalı basit bir biçimden mükemmel bir biçime değişmesini sağlardı Örneğin bakırı altına çevirmek
Diğer bir bağlamda, simyanın felsefi teorisi ruhun arınmasını açıklamak için kullanılmıştır Simyanın terminolojisi ve işlevleri alegorik bir üslupla ruhun vasat, dünyevi, kirlenmiş halinden saf mükemmelliğe dönüşümü için uygulanmıştı Ayrıca psikolojik kuramlar alegorik olarak kimyasal özelliklere çevrilmişti
Mistikler için iksir imansızı hidayette erdiren ilahi hakikat sembolüydü Sufi edebiyatında ruhani mürşit müridin rununu bir tür ruhsal simya süreciyle arındırır Ruhsal konularda simya unsurlarının kullanımı, insan ruhunu evrenin içerdiği güç ve prensiplerinin bir mikrokozmosu olarak gören ortaçağı İslam dahil olmak üzere kadimlerin dünya görüşlerini yansıtmaktadır
Tarihi özgeçmişi
Müslümanlıkta görülen simyanın kadim kökenleri vardır Simyanın kökeni birçok peygamber ve bilginden Adem'e dek atfedilmişti İntikal zinciri kadim dünyanın üstatları, Aristo, Galen, Sokrates, Plato ve diğerlerine dek iner Müslümanların bu sanatı bu üstatlardan aldığı düşünülür
Haz Muhammet'in (ölm 632) bu sanatı tasvip edip ettiği söylenir ve damadı Haz Ali ibn Abi Tãlib (ölm 661) onun hamisi olarak görülür Haz Ali'nin torunu Ja'far al-Sadiq (ölm 765) sanatı yayan bir sonraki kişi olarak kabul edilir Ümeyyi prens Hãlid ibn Yazid (660-704) simyayı uyguladığı gibi himaye edip ilgili eserleri Grekçe ve Süryanice'den (Arameikce) Arapça'ya tercümelerini teşvik ettiği kaydedilir
Efsaneye göre simyayı farklı ülkelerde süren uzun bir arayıştan sonra bulduğu Marianos adında Süryani bir keşişten öğrenmişti Ja'far al-Sadiq'in müridi olduğu kabul edilen Jabir ibn Hayyãn (ölm 815) simya üzerinde 300 eser yazdığı söylenir Dolayısıyla, bu efsaneleşmiş tarihi kişinin adı yetkin üstatlık ima etmeye başlamıştı
__________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|
|