10-09-2009
|
#11
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Simyanın Öyküsü
Rönesans dönemi simyacılarının umutlarını ve doğayı kurtarma yönündeki amaçlarını geliştirerek ve sürdürerek Paracelsus, John Dee, Comenius, Andreae, Ashmole, Fludd ve Newton gibi farklı insanlar, Simyada çok daha tutkulu bir girişimin modelini görebilmekteydiler: yeni bir bilimsel yöntem ile insanın yetkinleşmesi
Onlara göre böylesi bir yöntem; doğa bilimleri, hermetik gelenek ve boş inançların üstünde bir Hıristiyanlığın bütünleşmesini sağlayacaktı Bu tutkulu sentez, gerçekten de Platoncu, Aristocu ve Neo-platoncu metafizik düşüncelerin sentezi ile kıyaslanabilecek ölçüde önemli bir dinsel yenilik anlamına da geliyordu
17 Yüzyılda ortaya çıkan bu yeni bilim yaklaşımı, Hıristiyan Avrupa’nın son dinsel atılımı oldu Eski Yunan’da bilimin dinsel sistemlere bağlanmasını Pisagor ve Platon, önermişlerdi Ama din-bilim bütünleşmesi en yoğun biçimde Çin kültüründe kendini göstermişti; bu nedenle, Çin’de kozmolojik, etik ve ontolojik etkileşimlerini dikkate almadan sanat, bilim ve teknolojinin kavranması olanaksızdır
Sonuç olarak simyacının, ilk insanların doğayı değiştirmeleri ile başlayan çok eski bir projenin son aşamasını tamamladığı söylenebilir Simyanın dönüşüm kavramı, doğayı değiştirmek isteyen insan eylemi hakkındaki unutulmuş bir inancın son ifadesidir
Simya miti, çok ender rastlanan iyimser mitlerden biridir; aslında “Opus Alchimicum” sadece doğayı dönüştürme, yetkinleştirme ya da yenilemekle yetinmez, yetkinliği insanın varoluşuna da yaygınlaştırmaya çalışır; insana sağlık, sonsuz gençlik ve hatta ölümsüzlük vermeye çabalar
Dinler tarihi perspektifi altında, yitirilmesi tüm dünya üzerinde sayısız acıklı efsanelere esin kaynağı olan, insanın özgün yetkinliğine yeniden kavuşması umudunun Simyanın amacı olduğu belirtilmelidir
Simyacı için, insan da bir “Yaratıcıdır”: doğayı yenileyebilir ve zamana egemen olabilir; böylece tanrısal yaratımı yetkinleştirir Bu doğal eskatolojiyi, Teilhard de Chardin tarafından geliştirilmiş bulunan ve bilinen en iyimser Hıristiyan yaklaşımı olan evrimci teoloji ile kıyaslamak olanaklıdır Kuşkusuz insanoğlunun, sonsuz imgelemi olan yaratıcı bir varlık olarak kavranması, 19 Yüzyıl düşüncesinde Simya ülkülerinin etkilerini sürdürmelerini açıklamaktadır
Ancak bu ülküler o dönemde tümüyle laikleşmişler; Simyanın kendisi yok olduğu için, genel düşünsel eğilimlerle uzlaşmışlardır Deneysel bilimlerin zaferi, Simyanın düşlerini ve ülkülerini ortadan kaldıramamış ve 19 yüzyılın yeni ideolojisi, bu düş ve ülküleri sonsuz gelişim miti çevresinde billurlaştırmıştır
Sanayiin ve deneysel bilimlerin gelişimi ile doğrulanan bu ideoloji, simyacıların kökten laikleşen düşlerini yeniden ele alarak, bunlara farklı boyut ve atılımlar kazandırmıştır Doğanın kurtarılması ve yetkinleşmesi mitleri, biçim değiştirerek sanayileşmiş toplumların “Prometheus” benzeri projelerinde yaşamaya devam etmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|