09-28-2009
|
#1
|
GöKKuŞaĞı
|
Osman Ertuğrul
“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
“Günler er geç şu heyyu daimi silecektir
“Rahmetle anılmak ebediyet budur ama
“Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir?”
Mehmed Âkif Ersoy, genç cumhuriyetin ilk zamanlarında tutulan yola bakıp bir gün unutulacağı endişesi içinde yukarıdaki mısraları yazarken, unutulmasına sebep olarak çığlık çığlığa bir hayat yaşamamasını gösteriyor: “Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir?” diyor
Ama bilen biliyor Rahmetli Âkif etkili ve yetkililer tarafından bir kenara itildiği, hatta vatanını terk ile Mısır’a “hicret” zorunda bırakıldığı halde, milleti tarafından unutulmuyor
Yıldönümlerinde artan bir hasretle anılıp kucaklanıyor
Bediüzzaman öyle  Süleyman Efendi öyle  Gönenli Mehmed Efendi öyle  
Anlıyorsunuz ki, sevilmek için devletlülerin referansı şart değil  
Hakikatli bir yürekle bir “vefa” duygusu yeter de artar bile
•
Dün Sultan Ahmet’de her seviyeden, her mevkiden, her eğitimden ve her sınıftan insan mahşerine bakıp düşünüyorum: “Neden?”
Musallaya uzanmış olan zat hayatının yetmiş yılını “vatansız” yaşamış bir şehzade  
Toplumun çok iyi tanıdığı biri değil  
Topluma medya aracılığıyla duymak istediklerini söyleyen biri de değil  
Mensubu bulunduğu Osmanlı Hanedanı’nın kurucuları gibi sakalı, sarığı, tekkesi, zaviyesi yok  
Sakalsız, bıyıksız, kravatlı, takım elbiseli bir adam  
Hayatı boyunca ağzından ne “şeriat” sözcüğü çıkmış, ne de “laiklik” çığlıkları atmış  
Yani hayatının hiçbir döneminde “laikler”in yahut “dinci”lerin safına yakın gitmemiş 
Kimseye kendini kullandırmamış  
Sessiz yaşamış, sessizce ölmüş
Buna rağmen cenazesinde “iğne atsanız yere düşmüyor!”
Turgut Özal’ın cenazesinden bu yana şahit olduğum en büyük kalabalık  
Üstelik her seviyede insan var cami avlusunda  
Hariciyeci “monşer”lerin yanısıra işçiler, rektörün yanında köylüler, ağız birliği içinde “Nasıl bilirdiniz? ” sualine aynı canhıraş karşılığı veriyorlar: “İyi bilirdik ”
Sanki Osman Ertuğrul’dan değil de Ertuğrul Gazi’den söz ediyorlar  
Musallada sanki Osman Ertuğrul değil de Osman Gazi, Orhan Gazi ya da Murad Hüdavendigâr yatıyor  
Öylesine derinden şehadet ediyor insanlar, doğru düzgün tanımadıkları Osman Ertuğrul Efendi’ye  
Öteki tanıdıklarının şahsında  
Ertuğrul Gazi’lere, Osman Gazi’lere, Fatih’lere, Selim’lere, Süleyman’lara rıza sunar gibi sunuyorlar rızalarını, Şehzade Osman Ertuğrul Efendi’ye  
Osmanlı çınarının son yaprağına  “İyi bilirdik” diyorlar
İstanbul fethine ilişkin Hadis-i Şerifin arkasına takılıp o yolda devletleşen Osman Bey’e, ilk fırsatta Rumeli’ye geçip İstanbul’u Avrupa tarafından kuşatan Orhan Bey’e, “Ya Rab beni şehid eyle/ Ahirete beni said eyle” duasından sonra Kosova Sahrası’nda şehid olan Murad Hüdavendigâr’a, Niğbolu Ovası’na yıldırım gibi düşen Sultan I Bayezid’e ve tüm torunlarına şahitlik ediyorlar:
“İyi bilirdik ”
Bu hanedan “İ’lâ-yı Kelimetullah” aşkını Resul-u Âlişan sevdasıyla buluşturup bir terkip çıkarmış, o terkiple “cihan hâkimiyeti mefküresi” istikametinde yürümüştü  
“Onların imanına şahidiz ya Rab!”
“Şahidiz ya Rab!”
İmam soruyor kalabalığa: “Hakkınızı helal ediyor musunuz?”
Kalabalık, birilerine inat çağlıyor: “Helal olsun!”
Bizim ne hakkımız olacak? Asıl onlar bize haklarını helâl etsinler!
Bunca iyilik yaptıkları halde, bir gece yarısı vatansız bıraktığımız için  
Geçim sıkıntısının ortasına fırlatıp attığımız için  
Gurbet elde geçinebilmek için mezar bekçiliğinden Ermeni şirketinde kâtipliğe kadar uygunsuz işlerde çalışmak zorunda bıraktığımız için  
Hakkınızı helâl edin!
•
Saltanat döneminde dünyaya gelmiş, Sultan II Abdülhamid’in dizine oturmuş, sakalını çekiştirmiş “Son Osmanlı”yı, dün, Sultan Ahmed Camii’nden büyük bir kalabalık eşliğinde, ninelerinin ve dedelerinin katına tekbirlerle uğurladık
Allah hepsine gani gani rahmet eylesin
Yavuz Bahadıroğlu / Vakit
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|
|