Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye

Eski 09-27-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yabancıların Gözüyle Türkler ve Türkiye



İTALYA

İlköğretim Coğrafya Kitabında;

Türkiye nüfusunun çoğunluğu Türk halkından ve azınlık Kürt halkından oluşmaktadır Kürt halkı, sistematik olarak politik bir baskı rejimi uygulanması nedeniyle göçe itilmektedir
Kürt halkı, politik açıdan birden çok ülkeye ait olan Kürdistan bölgesinde yaşamaktadır ve sürekli olarak politik baskı altında tutulduklarından dolayı dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış durumdadırlar
Birinci Dünya Savaşı sonunda büyük devletler tarafından Kürt halkına toprak verilmesi sözü tutulmamış ve bunun sonucu olarak Kürt halkı, Türkiye, Suriye, Irak ve İran topraklarına yayılmışlardır
Şu anda, Türkiye’de yaşayan Kürt halkının nüfusu 15 milyon civarındadır Türk Devleti, Kürt halkına karşı işgal, yerleşim bölgelerini yok etme, halkı göçe zorlama şeklinde askeri baskı altında tutmaktadır Kürt kimliğini yok etmeye çalışarak, Kürtleri, “Dağ Türkleri” olarak çağrılmaya zorlamaktadır
Kürtçe konuşulması yasak olup, Kürt çocuklarının eğitimleri yalnızca Türk öğretmenler tarafından yapılmaktadır
Kürt sorunu, Abdullah ÖCALAN’ın (Kürt halkının özgürlüğü ve hakları için askeri ve politik metotlar kullanarak savaşan ***/KONGRA-GEL partisi başkanı) yakalanmasından sonra uluslararası bazda gündeme gelmiştir
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası teşkilatlar birçok kez Türkiye’yi ve Kürt halkının yaşadığı diğer ülkeleri, Kürt halkına karşı uygulanan baskı rejimlerinden dolayı suçlamıştır
Türkiye’nin radikal İslam’a karşı aldığı pozisyondan dolayı ve bulunduğu bölgede denge unsuru olması gibi stratejik konumu vardır Bu nedenler, Kürt halkına uyguladığı baskıların, uluslararası platformda yeterince sert bir tepki almasını engellemiştir




MACARİSTAN

Macaristan Kültür Bakanlığı İnternet Sitesinde;


1456 Yılında Osmanlı Ordularının Macaristan istikametine yönelmesi üzerine Papa III ncü CALİXTUS Hıristiyan dünyasını Haçlı seferine davet etti ve Hıristiyanlardan savaşın kazanılması için kiliseye giderek dua etmeleri ve kiliselerde günde üç kez çan çalınmasını emretti Bu duyuru beklenilenden daha etkili oldu
22 Temmuz 1456’da Macar Komutanı Janos HUNYADİ komutasındaki
birlikler Belgrad’da Osmanlı Ordusuna ağır kayıplar verdirdiler Bir çok kişi yapılan duaların bu başarının kazanılmasında etkili olduğunu düşündü
Papa bu zaferi 06 Ağustos’ta öğrendi ve Hıristiyan Dünyasında zafer günü
olarak kutlanmasını buyurdu Papa VI’ncı ALEXANDER, 09 Ağustos 1500’de bütün Hıristiyan dünyasında kiliselerde öğle vakti çanların çalmasını buyurdu
Bu nedenle her gün saat 1200’de kiliselerde çalan çanların anlamı Türklerin
1456’da Belgrad’da yenilgiye uğratılmasını kutlamaktır

İlköğretim Tarih Kitabında;

Kitabın, Ermeni ve Kürt sorunu bölümlerinde, ATATÜRK’ün görüşlerine de yer vererek tamamen İngiliz görüşü yansıtılmaktadır Kitapta Türkler aleyhinde ağır eleştiriler bulunmaktadır
Sözde Ermeni Soykırımını Ermeni trajedisi olarak ifade eden yazar, kitabında
ATATÜRK’ün Ermenilerin güneye göç ettirilmesi esnasında katliama uğradığı ve sorumluların cezalandırılmasını talep eden görüşlerine yer vermektedir
Tehcir kanunu nedeniyle Ermenilerin yalnız doğu Anadolu’da değil, Trakya’da
dahil olmak üzere bütün bölgelerden göç ettirildiği ve göç esnasında Kürt aşiretler tarafından katliama tabii tutulduğu ifade edilmektedir Binlerce Ermeni’nin de Alman subaylar ve Alman Protestan din adamları tarafından kurtarıldığı ifade edilmektedir
Yazar ayrıca, AB Parlamentosunun 1987 tarihli kararına gönderme yaparak,
1948 tarihli BM Anlaşması gereğince 1915-1917 tarihlerinde meydana gelen olayları soykırım olarak kabul etmesi gerektiğini belirtmektedir
Kürt İsyanı bölümünde ise, 1925 ve 1937 isyanlarının bastırılmasında uygulanan yöntem ve taktikler nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti ve TSK eleştirilmektedir Olayları İngiltere’nin Trabzon Konsolos yardımcısının görüşlerinden alıntılar yaparak tek taraflı olarak anlatmakta ve sözde Ermeni soykırımı ile benzerlikler kurmaktadır



ARNAVUTLUK

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yabancı işgalcinin (Osmanlı İmparatorluğu) nefret uyandıran bayrağı ne kadar daha Kruya'nın surlarında dalgalanacak?
Türkler, Arnavutluk'u ele geçirip ateşe verdi 500 sene boyunca el ve ayaklarımıza kelepçe vuruldu
Köleliğin elbisesini çıkart ve cesaretin silahlarını giy
"Arkadaşlar, Türk itine vurun!" dedi ve düşman saflarına daldı
Osmanlıları ölüm bitirsin! Yeteri kadar ezdiler bizi
Türkler senin nerede olduğunu öğrendiği zaman seni köle yapar, annenin ırzına geçer
Arberia bölgesini işgal ettikten sonra Osmanlılar çaldılar, yaktılar ve ne buldularsa her şeyi mahvettiler
İtalya'da ve diğer ülkelerde hümanizm kültürü yerleştirildiği zaman Arnavut vatanına Osmanlı işgali yerleşti Osmanlı ordusu şehirlerle beraber kültürü de bozdu
Osmanlı işgali boyunca Arnavut kültürü mahvoldu
17 nci yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu bütün Arnavut topraklarını işgal etti Osmanlılar politik ve ekonomik baskıyı arttırmak için bir çok bölgeyi parçalayarak yeni bir düzen kurdu
Osmanlı işgalinden Arnavut şehirleri savaş boyunca çok ağır etkilendi İnsanların öldürülmesi ve ekonominin mahvedilmesi dışında toplumun bir parçası yurt dışına göç etmiştir
Osmanlı işgali uzun sürdüğü için eğitimi de çok etkiledi Halkın çoğu okuma-yazma bilmiyordu 19 ncu yüzyılda Saray, Arnavut dilinin öğretimine ve okullarının açılmasına izin vermiyordu
Arnavut eğitimi ve kültürünün gelişimini engellemek için Türkler bir çok şey kullandılar Bunlardan birisi: Arnavutça dilinin Türk ve Arap alfabeleriyle yazılması propagandasıydı Bu tür şeyleri Osmanlılar, Arnavutça dilinin gelişimini engellemek için ve Müslümanlar ile Hıristiyanlar arası çatışmaların oluşması için yapıyorlardı




BOSNA – HERSEK

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Düzenli Türk Birlikleri geldiğinde, isyancıların cesur savunma mücadelelerine rağmen ayaklanma kanlı şekilde bastırılmıştır Türk Ordusu birçok Sırp Köyünü soymuş ve yakmıştır
Türkler itaatkar Hristiyan nüfustan çıkan ve Yeniçeri olarak adlandırılan, paralı piyadelerden oluşan yeni bir asker sınıfını ordu sistemine sokmuştur İşgalciler haracı/vergiyi Hristiyanların kanına empoze etmişlerdir Zaman zaman çocuklarını almışlar, onları götürüp asker adayı olarak okutmuşlar ve Türk Ordusunun elit birliği olan Yeniçeri sınıfı için hazırlamışlardır Hristiyan ailelerin çocukları asker adayı olarak okutulmalarının yanı sıra Osmanlı ruhuyla eğitilmişlerdir Onların profesyonel asker olarak evlenme hakları yoktu
Osmanlılar itaatkar halkları barbarca ezmiş; çok sayıda harç ve vergi ödemek zorunda tutmuştur
Osmanlılarda yolsuzluk, şiddet, soygunlar ve asalaklık idarenin temel unsurlarıydı Bu durum, çoğunlukla hayatta kalma mücadelesi veren iteatkar nüfusun ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini imkansız hale getirmiştir
Ortadokslar dini vecibelerini yerine getirmekte büyük zorluklarla karşılaşmıştır
Türkler tembel oldukları için esir ticareti yapıyorlardı Esir Hristiyanlara katı tutum sergilendiği için ve bazıları esaretten çabuk kurtulacaklarını düşündükleri için Türkleşmişlerdir
Türk Akıncıları hiçbir direnişle karşılaşmadan, Slovenya ve Hırvatistan topraklarını yağmaladılar
Split rahibi Roma’da: “Türkler, annelerin elinden bebeklerini alıyorlar, kadınlara kocalarının önünde tecavüz ediyorlar, genç kızları ailelerinden koparıyorlar; yaşlıları çocuklarının önünde öldürüyorlar Bunları kendi gözlerimle gördüm
Farklı kaynaklara göre Türkler 200 şehri işgal ettiler; 100 bin insanı köle, 30 bin genci de yeniçeri yaptılar
1524’te Türkler Konjic’teki tüm Fransiskan keşişlerini öldürdüler, cesetlerini Neretva Nehri’ne attılar ve manastırları, binaları, çevrelerindeki kiliseleri tahrip ettiler



BULGARİSTAN

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yeniçerilerin Bulgaristan topraklarında büyük kötülük yaptıkları, gaddar askerler olarak hatırlandıkları,
Sultanın kan vergisi adı altında yeniçeri toplama usulünün gaddarca olduğu,
Birkaç yıllık sürelerle kuşatılan topraklarda sultanın adamlarının çok çocuklu Hristiyan ailelerden birer çocuk aldıklarını,
Korkutulan bu ************************************************** ******************** muhafızlar vasıtasıyla uzun süren yaya yolculuklar ile İstanbul’a götürerek Türkleştirdiklerini,
Bu çocuklara sultanın kölesi gibi davrandıklarını, toplu olarak yaşadıkları yerden çıkmalarına izin vermediklerini,
Ordunun yeni sefer ilan ettiğinde ve sefer yerine giderken geçtikleri bölgelerde hırsızlık ve akla sığmayacak her türlü deliliği yaptıklarını anlatmaktadır
Osmanlıdaki kölelikten bahsederken; Türklerin aydınlatılabileceğini ancak bunun boş bir çaba olacağını, Türklerin cehaletle beslendiklerini, fanatikliğin ufuklarını daralttığı ifade edilmektedir
1350 yılında Osmanlıların Bulgar topraklarına girdiğinde toplu katliamlar yaptıkları, dini binaları yaktıkları, kadın ve çocukları esir alıp sattıkları anlatılmaktadır
Sultan Beyazıt döneminde, Türk Bölge İdarecisinin, ileri gelen Hristiyan din adamlarını müşterek konuları görüşmek üzere çağırarak, genç-yaşlı demeden kilisenin ortasında boğazlarını kestiği, 110 ileri gelen Hıristiyanın öldürüldüğü anlatılmaktadır
Hristiyanların çoğunun korkudan, bazılarının güzel vaadlere kanarak, bir kısmının da maddi çıkar sağlamak için İslamiyeti kabul ettikleri;
Seçkin sınıflardan bazılarının orduda çalışmaya başlayarak (Hristiyan sipahiler) hemen olmasa da zamanla İslamlaşıp Türkleştiklerini, böylelikle: Balkanlarda birçok aristokrat ailenin yok olduğu, bunun en çok Vidin, Niğbolu, Sofya ve Köstendil Sancaklarında gerçekleştiği belirtilmektedir
Diktatör tarzda reformcu tarifinin en çok Mustafa Kemal ATATÜRK’e yakıştığı, ATATÜRK’ün Osmanlı İmparatorluğunun kalıntılarından yeni Türkiye’yi kurduğu, yaratıcı milliyetçilik fikrine dayanarak cumhuriyeti ilan ettiği,
ATATÜRK’ün ölümüyle birlikte cumhurbaşkanlığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Başkanlığına İsmet İNÖNÜ’nün seçildiği, bundan sonra reformların ve demokratikleşmenin durduğu ifade edilmektedir
Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin 1913 ve 1918 yıllarında kaybettiği savaşlarda, Avrupa’da 23 bin km2’lik toprak kaybı ile Doğu Trakya ve İzmir’i geri verdiğinden (ancak Haziran 1913’te Türk Ordusunun Doğu Trakya’yı istila ettiği ve burada yaklaşık 100 bin Bulgarı kestikleri ve 400 bin Bulgarı topraklarından sürgün ettiğinden) bahsedilmektedir
Devlete adil vergi hakkına sadece Müslüman olanların sahip olduğuna, diğerlerinin haklarının sadece belirlenen ek vergileri ödedikleri taktirde korunduğu,
Müslümanların; kendilerinin Hıristiyanlara göre daha üst bir sınıf olduklarına, Hristiyanların kendilerine daha iyi hayat şartları sunmak için varolduğuna inandıkları belirtilmektedir
Bağımsızlık savaşındaki yenilgiden sonra, Türk çiftçilerinin Bulgar köylüleri üzerindeki baskılarının arttığına, vergilerin rüşvet sistemi şeklinde toplanmasına devam edildiğine,
Bulgar halkının hiçbir politik ve sosyal haklarının olmadığına, yerel Bulgar aydınlarının takip edildiğine, baskı ve belalarla baş başa olduklarına değinilmektedir



KOSOVA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Kosova Savaşı’ndan sonra, Osmanlılar Arnavut topraklarını işgal ettiler Evleri yakıp hayvanları ve diğer değer eşyaları yağmaladılar Onlar Arnavut prensliklerini ellerinde tutmak için çocuklarını rehin aldılar Bunların arasında Cerc Kastriot’da (İskender Bey) bulunuyordu Osmanlı Türkleri 9 yaşındaki Cerc Kastriot'i rehin aldılar
60 yıl içinde Osmanlılar tüm Arnavut topraklarını işgal ettiler Savaşın sonunda halk öldürüldü ve katledildi; Durs, İşkodra, Berat, Kruva ve Lej gibi büyük kentler köylere döndü Osmanlı askeri kale, kilise, köprü ve diğer kültürel eserleri yıktılar Bunlarla beraber çok sayıda değerli evrak da yok edildi
Osmanlı işgalinden önce Arnavutlar Hıristiyandı Arnavutluk’un kuzeyinde Katolik mezhebi güneyinde ise Ortodoks mezhebi yaygın idi
Osmanlı işgalinden sonra İslam dini yayıldı Bu dini Osmanlı işgalcileri zorla yaydılar, İslam dinini kabul etmeyen Arnavutlar büyük vergiler ödemeye zorlandı 200 yıl içinde İslam dinini nüfusun yarısı kabul etti Arnavutlar üç farklı dine sahip olmalarına rağmen her zaman birlik içindeydiler Onların en büyük düşmanı Osmanlı işgalcilerdi
Arnavutlar her zaman bilim ve eğitimden yana olmalarına rağmen Osmanlı yönetimi Arnavut dilinde eğitimin gelişmesini engelliyordu Tüm baskılara rağmen Arnavutça eğitim veren okullar açıldı ve Arnavutça eserler yazıldı
“Yeniden Doğanlar” Arnavut dilinde eğitim yapan okullar açılmasına büyük önem verdi Osmanlı işgalcileri eğitimin Arnavutça ile yapılmasına izin vermedi Arnavut vatanseverleri büyük çabalardan sonra Osmanlı Hükümetinden Arnavutça eğitim veren okulların açılması iznini almayı başardılar
Arnavutça eğitim veren okulların açılması halkı memnun etti Arnavutça eğitim, Arnavutluğun düşmanlarını korkuttu Sultan, Arnavut okullarının kapatılmasını emretti Askerler ve hainler eylemlere başladı Okul müdürü ve öğretmenleri zehirlediler Bazı öğretmenleri tutukladılar Arnavut alfabesine sahip olanları ise ağır cezalara çarptırdılar
Arbria'nın işgali esnasında; Osmanlı askerleri önlerine gelen her şeyi yağmalayıp, yakıp yok ettiler, işgal edilen yerlerde Arnavut toprakları, sultan tarafından Osmanlı derebeylerine ve onlara hizmet için hazır olan yerlilere verildi Bunlar, Osmanlı Devletinin yürüttüğü tüm savaşlara asker göndermekle görevlendirildiler
Osmanlılar tarafından işgal edilen topraklarda halkın durumu ağırlaştı Arnavutlar iki vergi vermeye mecbur oldular; birini yerel derebeylere diğerini ise Osmanlı Devletine Bu ağır şartlardan kurtulmak için binlerce Arnavut kırsal alandaki köylerini terk etti Onlar, işgalci rejimin bulunmadığı serbest bölgelere, dağlara yerleşti Osmanlı işgaline karşı ilk olarak Mati ve Debre hükümdarı olan Gjon Kastrioti ayaklandı
İtalya ve diğer Avrupa devletlerinde Hümanizm ve Rönesans devam ederken Arnavut toprakları Osmanlı işgalinde bulunuyordu Durs, Şkodka, Tıvar, Prizren, Berat ve Leja gibi çok sayıda büyük Arnavut kentleri köye döndü Drişti, Deya, Şurlahu ve Spinarica gibi kentler hiçbir zaman ayağa kalkamadı Kentlerde az sayıda Arnavut kaldı Bu kentlerde Osmanlı askeri kışlaları kuruldu Osmanlı askerleri kentlerle beraber kaleleri, kiliseleri, manastırları ve yüzyıllar boyunca kültür mirası sayılan çok sayıda güzel binaları yıktılar Çok sayıda tablo ve heykeller yok edildi veya kayboldu Bunlardan çok az bir kısmı kurtuldu
1481-1506 yılları arasında Osmanlı işgali sırasında; binlerce Arnavut ailesi vatanlarını terk ettiler Bunların büyük bir kısmı Güney İtalya'ya yerleşti Onların büyük bir kısmı evlerine dönecekler diye dillerini ve adetlerini unutmadılar
26 Ağustos 1830'da Manastır'da, önceki suçlarının affedileceği ve hediye dağıtılacağı vaadiyle bir araya getirilen 500 Arnavut derebeyi öldürüldü
Olaylar Yunan askerlerinin düşündükleri gibi gelişmedi Gerçekleştirdikleri devlet darbesi Türkiye'nin askeri müdahalesine yol açtı Türkler, Kıbrıs'ın kuzey kısmını işgal edip bir Müslüman hükümet kurdu ve o dönemden sonra ada ikiye bölündü
1478’de 150 bin kişilik Osmanlı Ordusu yeniden Kruva ve İşkodra'yı işgal etme girişiminde bulundular II nci Mehmet komutasındaki Osmanlı askerleri iki yıl süren kuşatmanın ardından cephanesiz yiyeceksiz ve içeceksiz kalan Kruva'daki askerleri kaleyi teslim etmeye mecbur ettiler Sultan teslim olmalarına karşılık kaleyi savunanlara özgürlük ve komşu ülkelere gidebilecekleri vaadinde bulundu ama sözünde durmadı 16 Haziran’da kaleye giren Osmanlılar tüm erkekleri öldürerek kadın ve kızları köle olarak aldılar

Osmanlı işgalcileri, Arnavutların milli haklarını ihlal eden bir polis devleti rejimi uyguladılar Vatansever öğretmenleri tutukladılar, okulları kapattılar, kitap ve gazetelerin basılmasını yasakladılar



MAKEDONYA

İlköğretim Tarih Kitaplarında;


Yeniçeri ordusu 15 nci yüzyılda kurulmuştur Başlangıçta bu ordu esir alınmış genç ve sağlam kişilerden oluşuyordu Daha geç dönemlerde bu ordunun safları “kan vergisi (haracı)” olarak alınan Hristiyan çocuklarıyla dolduruldu
Reaya adıyla anılan esaret altına alınmış Hristiyan kitleler esas iş gücünü teşkil etmektedir Bütün köylüler bağımlıdır ve reaya hiçbir imtiyaz hakkına sahip değildir Sadece ağır yükümlülükleri vardır
Devlete karşı ana vergiler; haraç, hayvan vergisi, askerlik vergisi vs şeklindeydi En ağır vergi: “kan vergisi” yani devşirmedir Hristiyanlar, yeniçeri askeri birliklerinin doldurulması için küçük ve sağlam çocuklarını vermeye mecbur tutuyorlardı Kan vergisine karşı direniş çok büyüktür Hristiyan halk bu şekilde çocuklarını Türkleştirmekten / Müslümanlaştırmaktan kurtarmak için değişik yöntemler kullanmışlardır
Osmanlı İmparatorluğundaki Hristiyan ahalinin durumu dayanılmazdı
Zulüm ve terör sıkça görünen vakalardır İnsanların namusu ve onuruna el uzatılıyordu, kadınlar ve kızlar kaçırılıyordu
Doğu krizi döneminde Bosna-Hersek ve Makedonya’da ayaklanmalar meydana geldiğinde ve Sırbistan-Türkiye savaşı başladığında, 1876 yılında; Bulgaristan’da Türklere karşı güçlü bir ayaklanma başladı Bu ayaklanma “Nisan Ayaklanması” olarak bilinmektedir Türkler ayaklanmayı bastırmış ve 15 bin masum insanı öldürmüştür
Ejderhanın (Türklerin) öldürülmesi altyazısı olan Yunan kaynaklı bir karikatürde; Balkan İttifakı olarak: Sırp, Yunan, Karadağlı ve Bulgar, başında kavuğu olan bir ejderhayı öldürürken görülmektedir
Neguş ayaklanması sonunda; Neguş Kasabası Osmanlı askeri ve başıbozuklar tarafından ele geçirildi ve beş gün acımasız teröre, işkencelere ve yağmalamalara maruz kaldı Bu esnada 1300 erkek öldürüldü ve çok sayıda köy yakıldı ve viran bırakıldı
Meriç Savaşı’ndan sonra Osmanlılar Makedonya topraklarına kuzeydoğudan ve güneyden saldırmaya başladılar
Makedonya toprakları birçok derebey, küçük devletlere ve knezliklere bölündü Hükümdarlar arasındaki geçimsizliklerden yararlanan Sultan 1nci Murat büyük bir direnme görmeden birçok Makedon kentini işgal etti Çok sayıda Makedon askeri esir edilmiş, köle pazarlarında satıldı
Osmanlılar işgal ettikleri topraklarda genç ve sağlıklı çocukları topluyor, bunlara İslam dinini kabul ettirdikten sonra özel askeri eğitimden geçiriyorlarmış Yeniçeri adlı piyade olarak savaşa katıyorlarmış
Yeniçeri askeri; kan vergisi yoluyla ele geçirilen ve sonradan İslamlaştırılan Hristiyan çocuklarından oluşan askerdir
Osmanlı işkencecilerine karşı en etkili silahlı halk direnmesi olarak, haydutluk hareketi; 19 ncu yüzyılda da gelişme kaydetmiştir
Nyeguş ayaklanması merhametsizce bastırıldı Bunun sonucu olarak, asker ve başıbozuklar beş gün boyunca şehri harabeye çevirdiler Soygunculukla ellerine geçenleri alıp, cinayetler işlediler 15 yaşından 65 yaşına kadar 1300 erkek katledildi Otuz genç Nyeguşlu gelin çocuklarıyla birlikte Osmanlının eline düşmemek için; Nyeguş kentinden geçen Ara***a Irmağının şelalesine atlayarak intihar etti Birçok köy yakılıp coğrafya haritasından silindi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla