Şengül Şirin
|
Cevap : Osmanlıdan Bu Güne Coğrafya
Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Sultan Süleyman Han dönemlerinde, İslâm Coğrafyacıları’nın eserleri tercüme edilirken, yeryüzü ile ilgili çok ayrıntılı bilgiler içeren monografi özelliği gösteren coğrafi çalışmalar da önemli yer tutar Padişahların sefere çıktığı zaman tutulan Ruznameler, çok geniş coğrafi bilgiler içermektedir Yine Mühimme defterleri, tutulduğu dönemlerdeki zaman ve mekan hakkında ayrıntılı bilgiler aktarır Ayrıca bu dönemde, imparatorluğun idari taksimatını ve istatistiki bilgilerini içeren çok sayıda kitap yazılmıştır Koca Nişancı Mustafa Bin Celâl’in (ö 1567) “Tabakat-ül-Memalik ve Derecat-ül-Mesalik” ve Müezzinzade Ayni Ali’nin “Kavanin-i Al-i-Osman ve Hulasa-i Mezamin-i Defter-i Divan” ve “ Risale-i Vazife Horan” adlı eserleri bunlardan en önemlilerindendir Abdurrahman Hibri’nin (ö 1676) “Enis-ül Müsamirin” adlı eseri (1636) Edirne ve çevresinin tarihi, sarayları, sokakları, meydanları, camileri, akarsuları, bahçeleri, çeşmeleri gibi monografik bilgileri içerir
Osmanlı döneminde Coğrafya ilminde Avrupa’nın etkisi 17 yüzyılda Kâtip Çelebi (1609-1657) ile başlar [8] 1648 yılında Padişah IV Mehmet Han’a sunulan “Cihannüma”, Kâtip Çelebi’nin en önemli eserlerindendir Kâtip Çelebi, bu eserinde doğunun klasik coğrafi eserleri ile Avrupa’nın coğrafi düşüncesini kaynaştırmıştır Kâtip Çelebi’nin 21 büyük eseri vardır “Cihannüma” adlı eserinde coğrafya ilmi hakkında şu bilgileri verir; “Coğrafya fenninde yalnız ülkelerin ahvali yazılmayıp belki oralarda oturanların usul ve adetleri, devlet işlerinin nasıl yürütüldüğü ve divan ahvali birlikte beyan olunmak, bu fennin vazifesi olduğu cihetinden, tarihe üstünlüğü vardır ve tercih olunur ” [9] Yine Kâtip Çelebi, “Tuhfetü’l-Kibâr fi esfaril Bihar”adlı eserinde de coğrafya ilminin önemini ve gereğini şu şekilde vurgular;“Hafi olmaya ki, devlet işlerini üzerlerine almış olanlara bilinmesi lazım olan işlerden biri coğrafya fennidir
Bütün yeryüzü ahvalini bilmek kolay olmazsa, bari Osmanlı ülkesinin şekli ve etrafta sınırdaş olan memleketlerin tasviri bilinmek gerektir ki, bir yere sefer etmek ve asker göndermek lazım geldikte, ona göre tedarik oluna Düşman vilayetine girmek ve sınır boylarını korumak tedbirlerini almak anında kolay olur Bu babta fenden habersiz kimseler ile meşveret yetmez, yerli dahi olursa Zira çok yerli vardır ki, kendi diyarını iyice bilip anlatmaktan acizdir Ve bu ilmin lüzumuna şu delil yeter: Yerebatası küffar, ol ilimlere ehemmiyet ve değer vererek, Yeni Dünya’yı bulup Sind ve Hind limanlarına yayıldı Venedik taifesi gibi bir hor hakir kavim ki, küffar hükümdarları arasında rütbesi duka payesinden ibarettir ve aralarında balıkçı unvanı ile meşhurdur, Osmanlı Devleti’ninboğazına gelip ve garba hükmeyleyen şanlı devlete karşı kodu  ” [10] Katip Çelebi’nin eserleri incelendiğinde, 14 yüzyılda yaşamış olan Tunuslu büyük âlim İbn Haldun’un etkileri görülmektedir [11]
17 yüzyıl Osmanlı coğrafyasının yetiştirmiş olduğu en renkli simalardan birini, kuşkusuz Evliya Çelebi teşkil eder Osmanlı’nın İbni Batuta’sı ünvanını alan Evliya Çelebi adıyla bilinen Hafız Mehmet Zılli bin Derviş (1611-1678), tamamen seyahat notlarına dayanan, ancak ülkeler coğrafyası bakımından önemli bir kaynak teşkil eden 10 ciltlik “Seyahatname”si, bugün bile sık sık başvurulan kaynaktır Gerçi Evliya Çelebi, seyahatnamesinde zaman zaman fantaziye kaçan bilgiler vermesine rağmen, genelde seyahat esnasında gezi-gözlem metodunun uygulandığı coğrafi bir eser olarak kabul edilir [12]
17 yüzyıl Osmanlı coğrafyasında, Avrupalı coğrafyacıların eserlerinin tercüme edildiğini de görüyoruz Ebu Bekir bin Behrâm-i Dimışki; “Atlas Mojor” adlı eseri, “Nusret-ül islâm ves-sürur fi tahrir-i atlas macur” yada “Coğrafya-i Kebir” adıyla 6 cilt olmak üzere tercüme etmiştir Ayrıca aynı coğrafyacının Kâtip Çelebi’nin Cihannüması üzerinde sistematik olarak çalıştığını da tarihi kaynaklardan öğreniyoruz
18 yüzyılda, coğrafya alanındaki çalışmalar, daha ziyade tercüme ağırlıklı gelişmiştir Hasan-ül Cebeci, Şehrizade Said, Hasankaleli Şeyh İbrahim Hakkı, Ayvansaraylı Hacı İsmailzade Hafız Hüseyin, Elhac Mehmed Edip, Mahmud Raif Efendi gibi coğrafyacıların bu yüzyılda önemli eserler verdiğini biliyoruz
18 Yüzyıl coğrafyacılarının en renkli simasını, İbrahim Müteferrika teşkil eder Sahip olduğu çok geniş mekan bilgisi ile “El-Coğrafi” lakabını alan İbrahim Müteferrika, az sayıda telif coğrafi eser vermesine rağmen, esas ününü, çok sayıda coğrafya eseri ve haritayı, kurmuş olduğu matbaasında yayınlamasıyla duyurmuştur
19 yüzyıl başlarından Cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan dönem içinde, coğrafya alanında, gerek telif ve gerekse tercüme eserler kaleme alınmıştır Bu dönemde, öğretime yönelik ders kitaplarının hayli fazla yayınlanmış olduğu dikkati çeker Bu yüzyılda, Fransızca eserlerden tercüme edilerek hazırlanan coğrafya ders kitapları büyük önem arz eder Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na ait deniz ve topografya haritaları hazırlanmıştır Özellikle Heinrich Kiepert, 1:1 000 000 ölçekli ve oğlu Richard Kiepert, uzun çalışmalar sonunda, 1:400 000 ölçekli 26 paftadan oluşan Anadolu haritasını çizmişlerdir [13]
Sultan II Mahmut (1808-1839) döneminde ilköğrenim zorunlu hale getirilmiş ve bu dönemde diğer bilim dallarında olduğu gibi Coğrafya alanında da, ders kitaplarına büyük ağırlık verilmiştir [14] Ders kitapları hazırlanırken önemli ölçüde kısaltmalara gidilmiş, bunun sonucunda coğrafya alanında araştırma ve yorumlara dayanan bilgilerden uzak kalınmış ve sonuçta coğrafya isim ezberlenen bir ders olarak görülmeye başlanmıştır [15] Ancak bu kısaltmalar ve ezbercilik, coğrafya ilmindeki gelişmeleri uzun yıllar geciktirmiştir
Sultan Abdüaziz döneminde (1861-1876) de, coğrafya ders kitapları hazırlanmasına devam edilmiştir 1871 yılında, Abdurrahman Paşazade Abdulhalim tarafından Coğrafya-i Kebir, 1875 yılında Şirvanlı Ahmet Hamdi tarafından Usul-i Coğrafya-i Kebir adlı eserler yayınlanmıştır Sultan Abdülhamid döneminde de (1876-1909) coğrafya alanında gerek ders kitapları ve gerekse ilmi manada eserlerin yayınlanmasına devam edilmiştir [16]
19 yüzyılın sonlarında, belli başlı coğrafya sözlükleri ile askeri haritalar hazırlanmıştır Yağlıkçızade Ahmed Rıfat Efendi’nin 1883 tarihinde hazırladığı Lügat-ı Tarihiyye ve Coğrafiye (7 cilt), Şemseddin Sami’nin 1889-1899 tarihleri arasında hazırladığı Kamusü’l-â’lâm (6 cild), Kolağası Ali cevad’ın 1900 yılında hazırladığı Memalik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatı (4 cilt) dönemin coğrafya ile ilgili çok sayıda maddeyi içeren önemli sözlüklerdir
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine gelindiğinde, devletin savaşlarda sürekli yenilgi alması ve zayıflamasına rağmen, bilimsel yönden önemli bir gerileme olmadığı dikkati çeker Koca imparatorluk, sanki yeniden kurulacakmış gibi coğrafi alanda da çalışmalar devam eder Özellikle 1913’lü yıllarda gerek Tefeyyüz ve gerekse Kanaat kitabevleri tarafından çok sayıda coğrafi eser yayınlanır Bunlardan Tefeyyüz Kitabevi tarafından yayınlananların sayısı 30’u bulur Bunlardan 6’sını çeşitli boyutlarda atlaslar teşkil eder [17]
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|