Şengül Şirin
|
İstanbul Türbeleri
Şeyh Zafir Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul Beşiktaş ilçesi, Yıldız Mahallesi, Balbaros Bulvarı’nın yanı başında, Yıldız Caddesi’nde bulunan Şeyh Zafir Türbesi, Ertuğrul Dergâhı’nın bir bölümünü oluşturmaktadır Yapı topluluğunu Sultan II Abdülhamid (1876–1909) Şazeli Tarikatının önde gelen şeyhlerinden Şeyh Hamza Zafir Efendi adına 1887 yılında yaptırmıştır
Mimar Raimando D’aronco’nun XIX yüzyılda İstanbul mimarisine getirmiş olduğu Art-Nouveau üslubunda bir yapı olan türbe, kütüphane ve çeşme ile aynı üslupta tasarlanmış olup, kesme taştan yapılmıştır Kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü türbenin farklı bir görünümü vardır Cephede ince uzun bir niş içerisinde pencere ve bunun iki yanında da kare söveli birer pencereye yer verilmiştir Bütün bunlar dışarıya taşkın yuvarlak bir saçak içerisine alınmıştır
Yakın tarihlerde, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından dergâh ile birlikte restore edilmiştir
Kılıç Ali Paşa Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul Beyoğlu ilçesi, Tophane Meydanı’nda XVI yüzyılın ünlü denizcilerinden Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın yaptırmış olduğu cami, medrese, hamam ve türbeden meydana gelen külliyesi Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır Bu yapı Mimar Sinan’ın mimarlık yaşamının son eserlerinden biri olup, camisinde Ayasofya’nın planı küçük ölçüde uygulanmıştır
Kılıç Ali Paşa, Anadolu’da 1496’da dünyaya gelmiş bir Türk denizcisi olup, Uluç Ali Reis ismi ile de tanınmıştır Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis’ten deniz savaşları konusunda bilgilenmiş bir süre Cezayir Beylerbeyi görevinde bulunmuştur Avrupa devletlerinin Akdeniz’de Osmanlı egemenliğine son vermek için kurdukları Haçlı donanması Çeşme ve İnebahtı önlerinde Osmanlı donanmasını yakmışlardır Osmanlı deniz filosunun komutanı Kılıç Ali Paşa idi Bu savaşta Kılıç Ali Paşa birçok yabancı donanmaya ait gemileri batırmış ve kendi filosunu kurtarmıştır Osmanlıların ünlü kaptanlarından Müezzinzade Ali Paşa başta olmak üzere Osmanlı donanması birçok ünlü kaptanını da bu savaşta yitirmişti Kılıç Ali Paşa’nın İstanbul’a dönüşünde Sultan II Selim (1566–1574) tarafından Kaptan-ı Deryalığa getirilmiş ve Uluç lakabını da Kılıç’a çevirmiştir Bu yenilgiden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile birlikte Osmanlı donanmasını eskisinden daha güçlü bir şekilde kurmuş ve Osmanlı donanması yeniden Akdeniz’e hâkim olmuştur Kılıç Ali Paşa 21 Haziran 1587’de ölünceye kadar donanmanın başında kalmıştır
Kılıç Ali Paşa’nın türbesi Mimar Sinan’ın farklı bir mekân anlayışı içerisinde yapılmıştır Kesme taştan sekizgen planlı türbenin üzeri iç içe çifte kubbe ile örtülmüştür Türbe girişi derin bir niş içerisindedir Türbenin içerisinde yer alan iki sütun ve girişteki masif duvarlar arasındaki kemerler kubbeyi desteklemektedir Altlı üstlü iki sıra pencere ile aydınlatılan türbe bezeme yönünden çok zengin değildir Yalnızca alt kat pencerelerinin alınlıklarında mavi zemin üzerine beyaz harflerle Ayet’el Kürsi frizi yazılmıştır Kubbenin ortasındaki yazı madalyonu ve bunun çevresinde de mavi zemin üzerine beyaz renkte palmet ve Rumili bezemeler görülmektedir Türbenin 1979 yılında yapılan onarımı sırasında bu kalem işleri yenilenmiştir
Türbe içerisinde Kılıç Ali Paşa ile Uluç Hasan Paşa’nın sandukaları bulunmaktadır Türbe, günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açık değildir
Piyale Paşa Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Kasımpaşa Kaptan Mahallesi, Piyale Baruthane Caddesi, Zincirlikuyu Baruthane Caddesi ve Sel Sokağı arasında bulunan bu türbe 1575 yılında, Piyale Paşa tarafından Mimar Sinan’a 1577 yılında, ölümünden önce yaptırılmıştır
Piyale Paşa Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520–1566) on dört yıl Kaptan-ı Deryalık yapmış ve birçok deniz savaşı kazanmıştır Piyale Paşa’nın aslen Hırvat olduğu söylenmektedir Müslüman olduktan sonra Abdurrahman ismini almış, Osmanlı sarayında Enderun’da yetiştikten sonra Kapıcıbaşı olmuştur 1553–1567 yıllarında aralıksız 14 yıl Kaptan-ı Deryalık görevini sürdürmüştür Bu dönemde Sakız ve Cebre adalarını ele geçirmiş İspanya, Fransa ve İtalya kıyılarındaki irili ufaklı 67 adayı Osmanlı topraklarına katmıştır İspanya Kralı II Philip’in donanmasını bozguna uğratarak kumandanını esir almıştır Sultan II Selim’in (1566–1574) kızı Gevherhan Sultan ile evlenmiş, saraya damat olmuştur Bundan sonra üçüncü ve ikinci vezirliğe getirilmiş ve 1577 yılında ölmüştür
Kasımpaşa’da cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, sebil, hamam, çarşıdan oluşan bir külliye yaptırmış, türbesini de onlara eklemiştir
Türbe, düzgün köfeki kesme taştan sekizgen planlı olup, üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür Klasik Osmanlı mimari üslubunda, oldukça sade bir yapı olan bu türbenin her cephesinde altlı üstlü ikişer penceresi vardır Önündeki ahşap çatılı revak kısmı XVIII yüzyılda yıkılmış, daha sonra buraya barok üslupta akantus başlıklı sütunların taşıdığı yeni bir revak yapılmıştır Bu revak da günümüze gelememiştir
Türbe içerisinde Piyale Paşa, oğulları ve kızlarına ait üçü ahşap onu mermer olmak üzere toplam on üç sanduka bulunmaktadır Buradaki mermer lahitler kabartmalarla ve kalem işleri ile süslüdür Ancak bu bezemeler 1990 yılında yapılan restorasyon sırasında bozulmuş ve özelliğini kaybetmiştir
Günümüzde türbe, İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır
Lohusa Sultan (Rahime Kadın) Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Şişhane’den Unkapanı Köprüsü’ne ve Kasımpaşa’ya giden yolun üzerinde bulunan bu türbe 1647 yılında İstanbul’da ölümünden sonra mezarında doğum yapan bir kadına aittir Mezarda doğan ve Meyidzade unvanını alan oğlu Osmanlı döneminde önemli bir devlet adamı olmuştur
Lohusa Hatun’un yaşamı ile ilgili halk arasında söylenegelen birçok rivayet bulunmaktadır Bunlardan birisine göre; İstanbul’un büyük camilerinden birinde yüzünün ve sesinin güzelliği ile tanınan bir hoca varmış Bu hoca kendisine hayran olan kızlarla ilgilenmez camideki görevi dışında başka hiçbir şey ile ilgilenmezmiş Günlerden bir gün hoca dünyaya küsmüş, yüzü solmaya, sesi kaybolmaya başlamış Annesi oğlunun bu sıkıntısının ne olduğunu anlamak için hocaya ısrarlarda bulunmaya başlamış
Sonunda hoca dayanamayarak padişahın kızını sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiş Annesi de padişahın fakir bir aileye kız vermeyeceğini söylemiş Ancak hoca kızın gönlünün de kendisinde olduğunu, verdiği vaazlar sırasında görüp tanıdığını söylemiş Annenin yüreği dayanamamış ve padişahtan kızını istemek üzere saraya gitmiş Padişahın huzuruna çıkmış ve ezile büzüle kızını istemiş Padişah hiddetlenmiş ve “Koskoca padişah kızını sen ne cüretle oğluna istersin” demiş Ancak bir taraftan da kızının yemek içmekten kesilmesinin, sararıp solmasının nedenini öğrenmiş Hocanın annesi padişahın ayaklarına kapanıp yalvarmış, bunun üzerine padişah da dokuz katır yükü altın getirirse kızını vereceğini söylemiş
Hocanın annesi eve dönmüş, olanları oğluna anlatmış ve bu sevdadan vazgeçmesini söylemiş Bunun üzerine hoca eline kazma ve küreği alarak bahçeye çıkmış, başlamış kazmaya Kazdığı yerden çıkan toprakları çuvallara doldurup ağızlarını bağlamış, sonra da annesini yanına alarak çuvallarla padişahın huzuruna çıkmış Hoca padişahın huzurunda çuvalları açmış ve çuvalların içerisinden altınlar dökülmüş Padişah sözünden dönmemiş; “Kızımı sana vereceğim ama sen bana evlat acısı tattırdın Allah da sana evlat vermesin” diyerek dua etmiş Bundan sonra hoca ile padişahın kızı evlenmiş ancak, çocukları olmamış
Günlerden bir gün hoca Hacca eşi ile birlikte gitmeye karar vermiş, Medine’ye vardığında eşi hastalanmış ve doktorlardan hamile olduğunu öğrenmiş Hoca ve Sultan doktorların tavsiye etmemesine rağmen İstanbul’a dönmek için yola çıkmışlar Sultan yolda iyice fenalaşmış ve İstanbul’a geldiklerinde bugünkü türbenin bulunduğu yerde 1647 yılında ölmüş Hoca sultanın ölümüne çok üzülmüş ve mezarı üzerine bir türbe yaptırmış, türbeyi her gün ziyaret etmiş Sultanın ölümünden dört beş ay sonra mezardan bir bebek sesi geldiği duyulmuş Bunun üzerine mezar açılmış ve bir erkek çocuğunun sultanın memesini emdiğini görmüşler Bunun üzerine sultanın evliya olduğuna inanmışlar ve bu türbeye Lohusa Sultan ismini vermişlerdir Günümüzde bu türbeyi çocuğu olmayan kadınlar ziyaret etmektedirler
Türbe kare planlı olup, bir sıra taş, bir sıra tuğladan yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür Türbenin üç cephesinde birer penceresi vardır Bu pencerelerdeki doğramalar ve ahşap giriş kapısı halkın mum yakma âdetinden ötürü demire çevrilmiştir Türbenin içerisi ilk yapılışında kalem işleri ile bezenmiş olmasına rağmen bu kalem işleri günümüzde tahrip olmuştur
Türbe içerisinde Lohusa Sultan Denilen kişi ile birlikte üç kişiye ait toplam dört sanduka bulunmaktadır Bu kişilerin kimli hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır
Türbe 1996–1997 yıllarında onarılmıştır Günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir
Türabi Baba Türbesi (Beyoğlu)
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi, Kasımpaşa’da Camii Kebir Mahallesi, Türabi Baba Caddesi üzerinde bulunan bu türbe XIX yüzyılda yapılmıştır
Mehmet Türabi Efendi, Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden olup, aynı zamanda Kadiri Tarikatının da şeyhi idi 1812 yılında ölmüştür Daha önce Kasımpaşa’da Kadiri Tarikatına ait bir tekke yaptırmış ve tekkesinin yanına da türbesini eklemiştir Bu tekke XX yüzyılın ortalarında yanmış, kalan bölümleri kum ve tuğla deposu olarak kullanılmış, 2004 yılında da tamamen yıktırılmıştır
Günümüze gelen türbe, dikdörtgen planlı, düz çatılı bir yapıdır Duvarları moloz taş ve tuğladan örülmüştür Cephesinde tuğla dizileri peşpeşe sıralanmış ve bu da yapıya bir orijinallik katmıştır Türbenin Haliç’e yönelik cephesinde bir çeşme, onun her iki yanında da üçer penceresi vardır Ayrıca giriş cephesinde kapının yanı sıra üç penceresi daha bulunmaktadır Türbenin diğer cepheleri iki yanındaki yapılara bitişiktir
Türbenin içerisinden tavan eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır Burada tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmış ve böylece hiçbir yapıda görülmeyen bir iç düzenleme ile burada karşılaşılmaktadır
Türabi Baba’nın mezarı ahşap bir şebeke ile çevrilmiştir Türbe içerisinde Şeyh Mehmet Türabi Efendi’nin, Şeyh Ahmet Efendi El Kadiri (1832), Şeyh Seyit Halil Kadiri (1851), Şeyh Ali Kuzu El Kadiri (1861), Şeyh Hasan Rıza El Kadiri (1876), Şeyh Ali Rıza Efendi ile Kadırga Mimarı Mustafa Ağa (1599) ile kimliği bilinmeyen altı kişiye ait toplan on üç mezar bulunmaktadır
Türbe duvarı üzerindeki çeşme, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan II Abdülhamit devri (1876–1909) deniz amirali Şükrü Paşa tarafından onarılmıştır
Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır
Siyavuş Paşa Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa Türbesi ile medresesinin karşısındadır Yakınında Mirimiran Mehmet Paşa Türbesi ile aynı avluda Şeyhülislam Üryanizâde Ahmed Esad Efendi’nin türbesi bulunmaktadır Türbe Siyavuş Paşa’nın sağlığında kendisi tarafından 1582–1584 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır
Siyavuş Paşa, Sultan III Murad (1574–1595) dönemi sadrazamlarındandır Devşirme olarak getirildiği Enderun’dan yetişmiştir 1567’de Büyük İmrahorluk, 1569’da Yeniçeri Ağası, ardından Rumeli Beylerbeyi ve Kubbe Veziri görevlerine getirilmiştir Sultan II Selim’in (1566–1574) kızı Fatma Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur Sultan III Murat zamanında 1582’de Sadrazam olmuş bu görevinde iken üç defa azledilmiş ve iki kez daha sadrazamlık makamına getirilmiştir Siyavuş Paşa 1602 yılında ölmüştür İstanbul’da yapılmış çeşitli hayır eserleri bulunmaktadır Üsküdar’da Mimar Sinan’a saray, Tophane’de çeşmeler, hamamlar yaptırmıştır
Türbe dıştan on altıgen, içten sekizgen planlı, kesme köfeki taşından yapılmıştır Türbenin kemerlerinde köfeki taşı ile pembe somakiler dönüşümlü olarak kullanılmıştır Üzeri sekizgene oturtulan kubbe ile örtülüdür Ön kısmında iki sütuna oturan tek gözlü bir revaka yer verilmiştir Türbenin on altı yönlü dış cephesinden sekizinde altta ve üstte birer pencereye yer verilmiştir Pencereli iki cephe arasında kalan bir cephe sağır duvarlıdır Alt kat pencereleri iç kısımda dolap şeklindedir Türbenin caddeye yönelik pencerelerden birisi üzerinde, Hızır Paşa tarafından yazılmış bir kitabe vardır
Kitabe:
Güzin-i Veziran Siyavuş Paşa
Ki cây olmuşdu ana sadr-ı â’la
Olub lûtfı bu mebzul hâsla âma
Senâsın iderlerdi a’la vü edna
İrûb nâgihan ana emr-i İlâhi
İdüb imtisal-eyledi azmi ukba
Urûc eyleyüb rûh-ı pâki alâya
Ana oldu Gülizar-ı Firdevs me’va
Didid intikâline târih Hükmî
Siyavûş Paşa’ya oldu sükna
1011 (1602)
Türbenin içerisi döneminin sıratlı dekorlu çinileri ile kaplanmıştır Pencere alınlıkları ve bunların üzerinde Ayet’ül Kürsi yazılı bir kuşak çepeçevre türbeyi dolaşmaktadır Duvarları kaplayan çiniler sıratlı tekniğinde hatayi ve Rumilerden oluşan kandil dekorludur Bu özelliğinden ötürü de ünik bir eserdir
Türbe içerisinde iki ahşap sanduka ve dokuz mermer lahit vardır Ahşap sandukalardan birisi Siyavuş Paşa’ya aittir Mermer lahitlerin bazıları üzerinde Kelime-i Tevhid yazılıdır Bu lahitlerin Siyavuş Paşa’nın çocuklarına ait oldukları yazılıdır Bunlar SAbdülkadir Bey, Ahmed Bey, Süleyman Bey’e aittir
Siyavuş Paşa Türbesi 1940–1970 yılları arasında belirli aralıklarla restore edilmiştir
Barbaros Hayrettin Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Beşiktaş Meydanı’nda bulunan bu türbe Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa tarafından ölümünden önce 1541’de Mimar Sinan’a yaptırmıştır
Barbaros Hayreddin Paşa Osmanlı tarihinin ünlü denizcilerinden olup, Akdeniz’de Osmanlı egemenliğini kurmuş ve Avrupalıların ortaklaşa düzenlediği donanmayı Preveze Deniz Savaşı’nda yenmiştir
Barbaros Hayreddin Paşa, Gelibolulu bir sipahinin oğlu olarak 1470′li yıllarda Midilli adasında doğmuştur Asıl ismi Hızır Reis olup, Hayreddin ismi Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) tarafından verilmiştir Barbaros’un sakalının kızıl olmasından ötürü de Avrupalılar tarafından Kızıl Sakal anlamında Barbarossa ismi yakıştırılmıştır
Türbe Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubunda, kesme köfeki taşından sekizgen gövdeli olup, üzeri sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş kubbe ile örtülüdür Giriş kapısı dışındaki cephelerinde iki katlı birer penceresi bulunmaktadır Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de sivri kemerli ve alçı şebekeli olmak üzere toplam on dört penceresi bulunmaktadır
Türbe girişinde iki tam, iki yarım sütunun taşıdığı, üzeri ayna tonozlu, revaklı bir giriş kısmı bulunmaktadır Bu tonozun içerisi kalem işleri ile bezenmiştir Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır
Kitabe:
Hâzâ türbe-i fatih-i Cezâyir ve Tunus merhum gazi kapudan Hayreddin Paşa rahmetu’llahi aleyh sene 948 (1541
Türbe içerisinde Barbaros Hayreddin Paşa ve eşi Bâlâ Hatun ile Cafer Paşa ve Cezayirli Hasan Paşa’nın sandukaları bulunmaktadır
Türbe günümüzde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Müzesi’nin yönetiminde olup, sürekli açık olmayıp, yalnızca 1 Temmuz Kabotaj Bayramı ile 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’nde resmi ziyarete açılmaktadır Türbenin önünde heykeltıraş Zühtü Müridoğlu’nun ve Ali Hadi Bara’ın 1942 yılında yaptıkları bronz Barbaros Hayrettin Paşa Anıtı bulunmaktadır
Şeyh Yahya Efendi Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul Beşiktaş ilçesinde, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi ile Yahya Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Şeyh Yahya Efendi Türbesi, ölümünden sonra Yavuz Sultan Selim (1512–1520) tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır
Şeyh Yahya Efendi Trabzon’da 1495 yılında doğmuştur Kanuni Sultan Süleyman’ın babası Yavuz Sultan Selim Trabzon’da vali olarak bulunduğu sırada dünyaya geldiğinden Yahya Efendi’nin annesinden süt emmiş ve Onunla sütkardeşi olmuştur Bu nedenle de Kanuni Sultan Süleyman kendisine daima sütkardeşi olduğundan “Ağabey” diye hitap etmiştir
Şeyh Yahya Efendi ilköğrenimini Trabzon’da devrin velilerinden Müftü Ali Çelebi’den almış, daha sonra İstanbul’a gelerek Zenbilli Ali Efendi’den ders almıştır Cambaziye Medresesi’nde müderrislik yaptıktan sonra inzivaya çekilmiş, Beşiktaş’ta satın aldığı bugünkü türbe ve mezarlığının bulunduğu yerde kendisine bir ev, yanına bir mescit, küçük bir medrese, hamam ve çeşme yaptırmıştır Şeyh Yahya Efendi Türbesi çok ziyaret edilen bir yer olmuş, denizcilerin, seferden döndükten sonra türbeyi ziyaretleri adet haline gelmiştir
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir bakıma bu iki padişahın danıştığı bir kişi olmuştur Tasavvufi şiirlerinden oluşan bir divanı vardır Ayrıca Şeyh Yahya Efendi’nin menkıbeleri ile ilgili birçok kerameti bulunmaktadır
Türbe kare planlı, ahşap bir yapıdır Türbenin ahşap bir koridora açılan kapısı doğu yönünde olup, bunun her iki yanında iki katlı birer pencere vardır Türbenin tüm duvarlarında da ikişer pencere bulunmaktadır Bunlardan doğu ve batı duvarındaki kapı ve pencereler yapıldığı dönemin üslubuna uyarak klasik özellik taşımaktadır Diğer pencereler zamanla yapılan onarımlar sonucunda özelliğinden uzaklaşmıştır
Türbenin üzeri basık bağdadi bir kubbe ile örtülüdür ve bu kubbe ahşap bir çatının altına gizlenmiştir Ancak Pertevniyal Valide Sultan tarafından yapılan onarım sırasında bu kubbe yenilenmiştir Bunun yanı sıra türbe Sultan II Mahmut (1808–1839), Sultan II Abdülhamid (1876–1909) tarafından da onarılmıştır Türbenin içerisi devrine uygun kalem işleri ile bezelidir
Türbe içerisinde on bir sanduka bulunmakta olup, bunların çevresi sedef kakmalı korkuluklar içerisine alınmıştır Burada Şeyh Yahya Efendi’nin yanı sıra, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Raziye Sultan, oğlu İbrahim Efendi, annesi Afife Hatun, Sultan II Abdülhamid’in kızı Hatice Sultan ve oğlu Bedreddin Efendi, Şeyh Mehmet Nuri Şemseddin Efendi, Şeyh Hasan Efendi, Şeyh Yahya Efendi’inin küçük oğlu Şeyh Ali Efendi, Derviş Ali, Yahya Efendi’nin eşi Şerife Hatun’un sandukaları bulunmaktadır Ayrıca türbe girişinde ve dışarısında Şeyh Yahya Efendi’nin torunlarına, saray ve haneden mensuplarına, devrin önde gelen kişilerine, türbedarlara ve müritlere ait mezarlar bulunmaktadır
Günümüzde türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır
Güzelce Ali Paşa Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul Beşiktaş ilçesi, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi ile Yahya Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Güzelce Ali Paşa Türbesi 1620–1621 yıllarında yapılmıştır
Güzelce Ali Paşa XVII yüzyıl devlet adamlarından olup, Sultan II Osman (Genç Osman) (1618–1622) dönemi sadrazamıdır İstanköy’de 1575 yılında doğmuş, gençlik yılları denizlerde geçmiş, 1597-1602’ye kadar Dimyat Beylerbeyi ve 1602’de de Yemen Beylerbeyi olmuştur Bundan sonra Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyliği görevlerinde bulunmuş, önce Kubbe Veziri, 1617’de de Kaptan-ı Derya olmuştur Sultan I Mustafa’nın (1622–1623) padişah olması üzerine bu görevden alınmış ve yerine Kara Davut Paşa getirilmiştir Davut Paşa 40 gün sonra azledilince de Ali Paşa ikinci kez Kaptan-ı Derya olmuştur Sultan II Osman döneminde üç kez deniz seferine çıkmış ve 1619 yılında Sadrazam olmuştur Sadrazamlığı sırasında devlet adamlarının, tüccarların ve varlıklı kişilerin mallarına el koyarak hazineye gelir sağlamıştır Sultan II Osman’ı Lehistan seferine teşvik etmiştir
Ali Paşa 1620 yılında ölmüştür Güzel yüzlü oluşundan da Güzelce Ali Paşa olarak tanınmaktadır Sağlığında Sakız Adası ve Yeniköy’de bir cami yaptırmıştır Yeniköy’deki cami paşanın ölümünden sonra yanmış ve yeniden yapılmıştır Ayrıca Kasımpaşa’da da bir çeşmesi bulunmaktadır
Güzelce Ali Paşa Türbesi Yahya Efendi Dergâhının yanında olup, türbeye buradaki cami içerisinden girilmektedir Türbe kare planlı kâgir olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Duvarları sıra halinde taş tuğla dizileri ile örülmüştür Ön cephesi denize yönelik olan türbenin yalnızca bir cephesinde iki sıra halinde pencereleri vardır Türbe son derece sade olup, içerisinde bezeme bulunmamaktadır
Türbe içerisinde Güzelce Ali Paşa’nın yanı sıra Damat İbrahim Paşa’nın oğlu, Genç Mehmet Paşa’nın oğlu İbrahim Bey’in (1818), Güzelce Ali Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in oğlu Hüseyin Bey ve Ali Paşa’nın akrabası olup, kimlikleri bilinmeyen üç mezar daha bulunmaktadır
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, ziyarete açıktır
Şehzadeler ve Kadınlar Türbesi (Beşiktaş)
İstanbul Beşiktaş ilçesi, Çırağan Sarayı karşısında, Çırağan Caddesi, Yahya Efendi Sokağı’nda, Yahya Efendi Külliyesinin haziresinde bulunan bu türbe Sultan II Abdülhamid (1876–1909) tarafından yaptırılmıştır
Türbe yanındaki bekçi evi ile birlikte yapılmıştır Son dönem kâgir cepheli sivil mimari örneklerine benzeyen bu türbenin üç cephesinde üçer pencere bulunmaktadır Türbe içerisinde kalem işi ve bezeme bulunmamaktadır İçerisindeki levhalar çalınmasını önlemek amacı ile İstanbul Türbeler Müdürlüğü’ne taşınmıştır
Türbede Osmanlı hanedanına mensup 16 kişi gömülüdür Bunlar Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) eşi Şayeste Kadın Efendi, Sultan V Murad’ın (1876) oğlu Selahaddin Efendi (1914) ve Sultan Abdülmecid’in eşi Bidar Kadın Efendi (1916), Sultan II Abdülhamid’in eşi Emsalinur Kadın Efendi (1950), Sultan V Murad’ın kızı Fatma Sultan’ın oğlu Sultanzade Murad Bey (1911), Sultan II Abdülhamid’in kızı Samiye Sultan (1909), Ahmet Nazmi Efendi’nin kızı Aliye Namiye Sultan (1913), Sultan III Abdülhamid’in üçüncü eşi Mezide Kadın Efendi (1908), Sultan II Abdülhamid’in torunu Osman Hayri Bey (1911), Sultan Abdülmecid’in eşi Serfiraz Kadın Efendi (1905), Sultan II Abdülhamid’in üçüncü kadını, Naile Sultan’ın annesi Dilpesend Kadın Efendi (1901), Sultan Abdülmecid’in oğlu Ahmet Kemaleddin Efendi (1905), Sultan Abdülmecid’in oğlu Süleyman Efendi (1909), Naile Sultan (Osmanoğlu) (1957), Hatice Sultan (1898), Naciye Sultan (1957) gömülüdür
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetimindedir
Prens Sabahattin Türbesi (Halil Rıfat Paşa Türbesi) (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi’nde bulunan bu türbe XIX yüzyılın başlarında yapılmıştır Türbe önceleri Hüsrev Paşa Türbesi’nin türbedar odası olarak tasarlanmış, daha sonra Mahmud Celaleddin Paşa buraya gömülmüştür Türbe içerisinde sandukalardan birisi paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir Bu yüzden de Prens Sabahattin Türbesi olarak tanınmıştır
Prens Sabahattin, Mahmud Celaleddin Paşa ile Sultan Abdülmecid’in (1839–1861) kızı, Sultan II Abdülhamid’in (1876–1909) kız kardeşi Seniye Sultan’ın oğludur II Meşrutiyet döneminden sonra siyasi ve sosyal görüşleri ile ön plana çıkmıştır Hanedanın yurt dışına çıkarılmasından sonra İsviçre’de 1948’de ölmüş naşı 1951 yılında İstanbul’a getirilerek türbesine gömülmüştür
Türbeye bitişik diğer türbe Mahmud Celaleddin Paşa’nın babası Halil Rıfat Bey’e aittir Her iki türbe de birbirleri ile bağlantılıdır İki bölüm de kare planlı ve kubbe ile örtülüdür Cephe görünümü yuvarlak kemerli pencereleri ve bunların kilit taşları ampir üslubunu yansıtmaktadır Cephe tümüyle mermer kaplıdır Türbeye giriş cephe duvarlarına göre biraz daha geridedir
Hançerli Sultan Türbesi (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Camisi’nin Bostan İskelesi Sokağı’na açılan avlu kapısının sağında bulunan bu türbe 1553 yılında yaptırılmıştır
Hançerli Fatma Sultan, Sultan II Beyazıt’ın (1481–1512) oğlu Şehzade Mahmud’un kızı, Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in de eşidir Hançerli Sultan’ın 1553 tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre İstanbul ve Bursa’da vakıf eserleri olduğu öğrenilmektedir
Türbe dört mermer sütunun taşıdığı tuğladan kubbeli bir yapıdır Açık türbe şeklindeki bu türbenin sütunlarının arasına demir şebekeler yerleştirilmiştir Sokak yönündeki mermer kapısı üzerine de kitabesi yerleştirilmiştir Bu kitabenin bazı harfleri silinmiştir
Kitabe:
Vezir-i Azam’ın yetimi dehli
Mehmet ibn-i İbrahim Paşa
…… İçin oldu tarih
Makam-ı pür nür İbrahim Paşa
Türbe içerisinde iki lahit bulunmaktadır Bunlar Hançerli Sultan ve eşi Mehmet Bey’e aittir
Zal Mahmut Paşa-Şah Sultan Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Feshane Caddesi’nde Zal Mahmut Paşa Camisi’nin avlusunda ve medresenin karşısında bulunan bu türbe cami ile birlikte 1577’de yapılmıştır
Zal Mahmut Paşa Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) ve Sultan II Selim (1566–1574) dönemi vezirlerindendir Bosna’da dünyaya gelmiş, Enderun’da yetişmiş, çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman’a yaptığı hizmetlerden ötürü “Zal” (pehlivan) unvanını almıştır 1564’de Anadolu Beylerbeyi, 1567’de Vezir olmuştur Bu sırada Sultan II Selim’in kızı Şah Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur Zal Mahmut Paşa ile eşi Şah Sultan 1580 yılında hastalanmış, aynı gün ve aynı saatte ölmüşlerdir
Türbe Mimar Sinan tarafından Zal Mahmut Paşa Külliyesi ile birlikte yapılmıştır Klasik Osmanlı üslubundaki türbe kesme köfeki taşındandır Dıştan sekizgen, içten kare planlı olup, üzeri 5 10 m çapında bir kubbe ile örtülüdür Duvarlarında iki sıra pencerelere yer verilmiştir Bu pencerelerden alt sıradakiler birer kenar atlayarak açılmıştır İkinci sıra pencereler cephenin her yüzünde olup, sivri kemerlidir Türbenin girişinde dört sütunun taşıdığı, üzeri çatı ile örtülü sundurmalı bir revak bulunmaktadır
Türbenin içerisinde kubbe göbeği, eteği ve pandantifler, ayna tonozları döneminin kalem işleri ile bezenmiştir
Türbede Zal Mahmut Paşa, eşi Şah Sultan ve kim olduğu bilinmeyen bir kişiye ait mezar bulunmaktadır Türbe İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü tarafından 1960 yılında onarılmıştır
Abdülgani Efendi Türbesi (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Bostan İskelesi’nde, Eyüp Sultan Camisi’nin köşesinde bulunan bu türbe, kitabesinden öğrenildiğine göre 1705 yılında yapılmıştır
Abdülgani Efendi Eyüp Camisi baş müezzini ve Ta’rif-Han’i (cami ve tekkelerde namazdan önce Peygamber başta olmak üzere İslam büyüklerinin açıklamalarını yapan kişi) idi
Türbe açık türbe şeklinde olup, duvarları köfeki taşından örülmüştür Demir parmaklıklı, dikdörtgen söveli pencereleri olan bu duvarların içerisinde Abdülgani Efendi’nin, Abdülbaki Arif Efendi’nin, Şeyhülharem İşkodralı Mustafa Paşa’nın annesi Fatma Dilber Hanım’ın ve Hasan Hakkı Paşa’nın mezarları bulunmaktadır
Ayas Paşa Türbesi (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Camisi’nin iç avlusunun Bostan İskelesi’ne açılan kapısının solunda, Beybaba Sokağı’nda bulunan bu türbe XVI yüzyılın ilkyarısında yapılmıştır
Ayas Paşa Enderun’dan yetişmiş, saraydan Serdengeçti Ağalığı ile çıkarak Çaldıran Seferi’ne (1514) katılmış, Anadolu Beylerbeyi ve Rumeli Beylerbeyi olmuştur Ölümüne kadar Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptığı bütün seferlere katılmıştır 1536 yılında Sadrazam olmuş ve ölümüne kadar da bu görevde kalmıştır
Mimar Sinan eseri olan türbe dört mermer sütun üzerine oturtulmuş, tek kubbeli köfeki taşından bir yapıdır Üzerini örten kubbe tromplu olup, sekizgen bir kasnağı vardır Türbe içerisinde mermer lahdinin baş tarafına sülüs yazı ile kitabesi yazılmıştır
Kitabe:
İntekale min dar’il-fendi
İla dar’il-bekâi
El-merhum el-mağfur
Es-sa’it’üş-şehit
Nakkaş Hasan Paşa Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Zal Mahmut Paşa Caddesi üzerinde, Zal Mahmut Paşa Medresesinin arkasına bulunan bu türbe kesin olmamakla beraber 1623 yılında yaptırılmıştır Mimarının Dalgıç Ahmed Ağa olduğu söylenmektedir
Nakkaş Hasan Paşa Osmanlı Sarayında Enderun’dan yetişmiş, Anahtar Oğlanı (1595), Büyük Mirahur (1596), Tülbent Gülamı (1597), Kapıcıbaşı ve Yeniçeri Ağası, Rumeli Beylerbeyi (1604), Vezir (1605), Sadaret Kaymakamı (1606), yeniden Vezir (1607) olmuştur
Bu devlet görevlerinin yanı sıra Sultan III Murad (1574–1595), Sultan III Mehmed (1595–1603) dönemlerinde ünlü nakkaşlar arasına girmiştir Sultan III Murad döneminin ünlü nakkaşı Osman Bey’in yanında çalışarak Bölükbaşılığa getirilmiştir Yirmi ayrı minyatürlü yazma üzerinde çalışan Nakkaş Hasan Paşa’nın ilk minyatürlediği yazma 1582 tarihli Sultan III Murad Surnamesidir Minyatürlerinde turuncu, pembe ve yeşilin tonlarını sık sık kullanmıştır Osmanlı minyatür sanatının önemli sanatçılarından olup, Sultan III Mehmed döneminde Osmanlı minyatür sanatına yeni bir ekol getirmiştir Nakkaş Hasan Paşa 1623 yılında ölmüş ve türbesine gömülmüştür
Klasik Osmanlı türbe mimarisi üslubundaki türbe kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Köfeki taşından yapılmış olan türbe iki katlı bir yapıdır Önünde dört sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır Üç cephesine altlı üstlü pencereler sıralanmıştır Cadde tarafındaki cephesinde ise alt sıra pencerelerin arasına iki yanı sütunlu, üzeri şadırvan kubbesi gibi örtülü mermer kabartmalı bir çeşme yerleştirilmiştir Bu çeşme üzerinde de:
Sahib’ül-hayrat merhum
Nakkaş Hasan Paşa ruhuçün Fatiha yazılıdır Çeşmenin yanındaki duvarda da beş satırlı Mehmed Bey’e ait bir kitabe bulunmaktadır
Kitabe:
Dûrr-i suln-ı Mustafa Paşa’yı Tevk-i nişan
Kim ânı itmişdi Hakk hemnân-ı Fahr-ül-enbiyâ
Gâh idüb devletde Tuğrayı Hümâyun hidmetin
Gâh olurdu Şıkk-ı Sâni vâridatından atâ
Hidmet-i divânle ömrün geçirdi hâsleti
Âkibet mest itdi ânı sâki bezm-i taksiratı
Mazhar-ı lütf u atâya eyliye rûz ceza
Gûş idince fevtini Dûrri didi tarihini
İde Tevk’i Mehmed Bey harim-i adni câ
1136 (1723)
Türbenin giriş kapısının karşısında bir de avlu kapısı bulunmaktadır Türbe altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli olup, üzerlerine yuvarlak, sağır kemerler yerleştirilmiştir Üst sıra pencereler sivri kemerli olup, alçı şebekelidir Kubbe kasnağında sekiz pencere bulunmaktadır Türbenin içerisi XVIII yüzyılın kalem işleri ile bezenmiştir Ayrıca kubbe içerisinde Çin bulutu motiflerine yer verilmiştir
Türbe içerisinde altısı mermer, altısı ahşap on iki sanduka bulunmaktadır Bunlar Nakkaş Hasan Paşa ve Mostarlı Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’in (1714) sandukaları olup, diğerlerinin kimliği bilinmemektedir Büyük olasılıkla bunlar Hasan Paşa’nın çocukları ve eşlerine aittir Türbenin haziresinde de mezarlar bulunmaktadır Bunların arasında Fas Muhafızı Mehmed Paşa’nın kızı Şehide Ayşe Hanım (1667), Saraylı Rukiye Hanım (1767), Şah Sultan İmamı Osman Efendi’nin eşi Hatice Hanım (1802), Odabaşı İbrahim Ağa (1803), Kul Hafız Mehmed Emin Efendi (1815), Sadrazam Yusuf Paşazade Yusuf Efendi’nin oğlu Edirne Kadısı Osman Efendi (1858) bulunmaktadır
Sokullu Mehmet Paşa Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi üzerinde Sokullu Mehmet Paşa’nın medrese, dar’ül kurra, türbe ve çeşmeden oluşan külliyesi bulunmaktadır Külliyenin camisinin olmamasının nedeni, hemen yakınında bulunan Eyüp Sultan Camisi’nin olmasıdır Bu külliye Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1568–1569 yıllarında Mimar Sinan’a yaptırılmış, 1961–1962 yıllarında onarılmıştır Külliyenin medresesi günümüzde Eyüp Sağlık Merkezi, dar’ül Kurası da Çocuk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır
Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566), Sultan II Selim (1566–1574), Sultan III Murad (1574–1595) dönemi sadrazamıdır Bosna’nın Sokoloviç kasabasında doğmuş, 15 yaşında Osmanlı ordusuna devşirme olarak girmiş, Edirne Sarayı’nda eğitilmiştir Ardından Topkapı Sarayı’na Enderun’a gönderilmiş, oradan Kapıcıbaşılık görevi ile çıkmıştır Barbaros Hayreddin Paşa’nın 1546 yılında ölümü üzerine Kaptan-ı Deryalık ve Rumeli Valiliği görevine getirilmiştir Tameşvar Kalesinin ele geçirilişindeki başarısından ötürü Vezir olmuştur Sultan II Selim’in kızı İsmihan Sultan ile evlenmiştir Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde Sadrazam olmuş, Onun ölümünden sonra da Sultan II Selim ve Sultan III Murad zamanında da sadrazamlık görevini sürdürmüştür İran seferine katılmış, Zigetvar Kalesinin fethi, Bosna ve Yemen isyanlarının bastırılması, Tunus’un ve Kıbrıs’ın fethi Onun zamanında olmuştur Süveyş Kanalını ilk defa açmak istemiştir Osmanlı İmparatorluğu’nun donanması ile Akdeniz’de hâkim olmasını sağlamıştır Sokullu Mehmet Paşa 12 Ekim 1579’da görevi başında şehit olmuştur
Türbe iki yüzü sokağa yönelik, medresenin dershanesi ile aynı eksen üzerindedir Dershane ile aynı saçakla birbirlerine bağlanmıştır Sekizgen gövdeli türbenin duvarları köfeki taşındandır İç kısmında sekizgenin köşelerine sekiz yuvarlak niş yerleştirilmiştir Bu nişlerin arasına yedi pencere ve bir de kapı açılarak sekizgen prizmalı gövde on altıgene çevrilmiştir Üzerini örten kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur Bundan ötürü de dış görünümünde duvarların profil saçaklarının bittiği yerde kubbe eteği başlamıştır Türbenin sol yönünde medrese ile müşterek avlu kapısı bulunmaktadır Bu kapı üzerinde üç satır halinde kitabesi bulunmaktadır
Kitabe:
Şah Selim’e Vezir-i â’zam olan
Yâ’ni hem-nâm-ı mefhar-ı dü-cihân
Eyleyüb hâkır-ı şerife hutûr
Ayet-i Küll-ü men aleyha fan
Kıldı bünyâd o Hazret-i Paşa
Bir makâm-ı şerif-i âli-şân
Merkad-i pâki oldu evlâdın
Hur u gılmâna ravza-i Rıdvân
Didi bu dâr-ı cennet âsâya
İki târih idüb Nihâdi hemân
Bes makâm-ı latif cây-ı şerif
Türbei pâk-ı dâr-ı ehl-cinân
976 (1568)
Türbe kapısı iki kanatlı ve kündekâri tekniğinde ahşap geçmeli olup, oval kemerli bir niş içerisinde yer almaktadır Türbe iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır Alt sırada dikdörtgen mermer söveli yedi pencere, üst sırada da alçı şebekeli pencereler bulunmaktadır
Türbenin içerisinde çini yazı ile bir ayet kuşağı tüm kubbeyi çepeçevre dolaşmaktadır Burada lacivert zemin üzerine beyaz sülüs yazı ile Ayet’el Kürsi yazılıdır Kubbe koyu kiremit kırmızısı zemin üzerine beyaz renkte rozet, palmet, rumi ve çiçek motiflerinden meydana gelen kalem işleri ile bezenmiştir
Türbe içerisinde Sokullu Mehmet Paşa’nın ahşap sandukası bulunmaktadır Diğerlerine göre daha büyük ölçüdeki bu sandukadan başka beş ahşap sanduka daha bulunmaktadır Ayrıca türbe içerisinde on tane mermer lahit daha bulunmaktadır Türbede Sokullu Mehmet Paşa’dan başka Sokullu Hasan Paşa (1604), Sokulluzade İbrahim Paşa (1621), Sokulluzade Mustafa Bey, Sokullu Mehmet Paşa’nın kızı Safiye Hanım Sultan (1562), Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Sultanzade Pir Mehmet Bey, Ali Bey (1567), Mehmet Bey Şehidin (1571), Sultanzade Ahmet Bey (1566), İbrahim Hanzadeoğlu Defter Emini Mehmet Bey (1666), Mehmet Bey’in oğlu Ali Bey (1715), Ali Bey’in oğlu Bahir İsmail Bey, Bahir İsmail Bey’in oğlu Ahmet Bey, Kasım Paşa’nın kızı Ayni Hatun gömülüdür
Türbenin duvarının yanındaki çeşme 1568–1569 yılında yapılmıştır Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, günümüzde ziyarete açıktır
Şah Sultan Türbesi (Eyüp)
İstanbul Eyüp ilçesi, Defterdar Caddesi üzerinde bulunan Şah Sultan Türbesini, Şah Sultan sağlığında, sıbyan mektebi ve sebilden oluşan yapı topluluğu içerisinde 1800 yılında Mimar İbrahim Kâmil Ağa’ya yaptırmıştır
Şah Sultan, Sultan III Mustafa’nın (1557–1574) Mihrişah Sultan’dan doğan kızıdır Sultan III Selim’in de (1789–1807) kardeşidir Şah Sultan 3 yaşında, Vezir Bahir Köse Mustafa Paşa ile 1764 yılında nişanlanmıştır Bahir Köse Mustafa Paşa’nın 1765 yılında azledilerek idam edilmesinden sonra Şah Sultan ikinci kez, Nişancı Mehmet Paşa ile 1768 yılında sadrazam olması ile nişanlanmıştır Nişancı Mehmet Paşa’nın 1769 yılında öldürülmesinden sonra bu kez amcası Sultan I Abdülhamit (1774–1789) tarafından Nişancı Seyit Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir Şah Sultan 42 yaşında 1802 yılında ölmüş ve yaptırmış olduğu türbesine gömülmüştür
Şah Sultan’ın Yeşildirek’te çeşmesi (1792), Eyüp’te Zal Mahmut Paşa Türbesi yanında da yapı topluluğu bulunmaktadır
Türbe içten daire planlı, dıştan kare planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Türbenin dış görünümünde köşelere yerleştirilen dört ağır paye ve bunların üzerindeki kuleler yapıya dıştan da kare plan görüntüsü vermiştir Barok ve ampir üslubundaki türbenin üst pencerelerinde alt ve üstü yarım yuvarlak kemerler ve köşe kulecikleri de başlıca özelliğidir Kubbe kasnağında bulunan profilli askı kemerlerinin ise taşıyıcı bir fonksiyonu bulunmamaktadır
Türbenin girişinde üç bölümlü bir revak bulunmaktadır Bu revak ortada kubbe, iki yanda da ayna tonozlarla örtülmüştür Türbenin avlu kapısında iki sıra halinde Mustafa İzzet Efendi’nin 1800 tarihli kitabesi bulunmaktadır
Kitabe:
Cevher-i ser-tâc-ı iffet zib ü ferr saltanat
Reymak İsmet-sarây devlet-i din-i mübin
Şah Selim saltanat-ı pirâyenin hemşiresi
Şah Sultan bint-i merhum Mustafa Han-ı Güzin
Mihrişâh Kadın ki odur mader-i pür şefkati
İsmeti nûr ile bulmuştu ziyâ rûz-ı zemin
Ânı Sultan Mustafa İkinci Kadın eyleyüb
Devletinde görmüş idi rağbeti ol Nâzenin
Çıkdı elden Hümâ uçdı firaz-ı serâr âh
Girdi hayfa halk-ı âlem matem oldu hazin
Kıldı efrat riâyet işte Hak madere
Yapdı âli türbe-i kabri enverde müstahkem metin
Yapdı hem bir mekteb-i rânâ cıvar-ı türbede
Halkı hüsn-ü âlem arası ider hayret karin
Şâd ider merhûmenin rûhun çüsavt bülbülün
Da’im etfâl okudukça anda Kur’an-ı mübin
Gel du’ai hayre âğaz it gönül ihlas ile
Hayr olan da’vâtı redd etmez mucib’üs-sa’in
Mihrişaâh Kadın riyâzı cenneti idüb mekkar
Cilvegâhı ola Yâ-Râb Gülşen-i huld-ı berin
Yazdı İhyâ hâme mûciz-ı beyân bir beyt kim
Mündericdir ânda garâ iki târih-i Güzin
Şâh Sultan yaptı zibâ türbei vâlâyı nev-1215
Mihrişâh Kadın’a adn ola bu mevâyı berin
1215 (1800)
Türbenin iki kat pencereleri arasında iki korniş ile katlar belirlenmiştir Buradaki pencerelerin alt ve üst kemerleri birbirlerinden çok farklı bir görünümdedir Üst pencereler oldukça derin bir niş içerisindedir Bunların üzerlerine basık kemerli bir alınlık ile kornişler yerleştirilmiştir Ayrıca üst pencereler birbirlerinden oldukça geniş silmelerle ayrılmış ve vitraylı camlarla da bezenmiştir Alt kat pencereleri ise düz başlıklı, oldukça ince duvar payeleri ile birbirlerinden ayrılmıştır Bu pencerelerin basık kemerli alınlıkları bulunmaktadır
Türbenin içerisi kalem işleri ile bezenmiştir Alt ve üst pencereler arasına Hattat Mustafa Rakım’ın ağabeyi Hattat İsmail Zühtü Efendi’nin 1806 tarihli imzalı bir ayet kuşağı çepeçevre dolanmaktadır
Türbede Şah Sultan, Şah Sultan’ın annesi Mihrişah Sultan ve Şah Sultan’ın eşi Mustafa Paşa’nın (1812) sandukaları bulunmaktadır
Üryanizade Ahmet Esat Efendi Türbesi (Eyüp)
İstanbul ili Eyüp ilçesi, Eyüp Sultan Mahallesi Cami-i Kebir Caddesi’nde bulunan bu türbe Sultan II Abdülhamid (1876–1909) tarafından İtalyan Mimar G Fosatti’ye yaptırılmıştır
Ahmet Esat Efendi Sultan II Abdülhamid devri Osmanlı ulemasından olup, Reisülkurra Hoca Abdullah Efendi, Emizade Abdülkadir Bey ve İsmail Efendi’den ders almıştır Eyüp, Üsküdar, Edirne ve Medine kadılıklarında bulunmuş, Harem-i Şerif’in onarımı ile görevlendirilmiştir Bundan sonra Kadı Asker Müsteşarlığı yapmış, 1866-1867’de İstanbul Kadısı, 1870-1871’de Anadolu Kadı Askeri olmuş, aynı yıl İntibahı Hükkân Reisi olmuştur Rumeli Kadı Askeri iken istifa etmiş, 1876’da da Şeyhülislam olmuştur Bu görevini sürdürürken 1889’da ölmüştür Kuzguncuk’ta kendi ismini taşıyan bir camisi bulunmaktadır
Ampir üslubundaki türbe kare planlı, tek kubbeli bir yapı olup, üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Türbe içerisinde eşi ve oğlu Mehmed Halit Efendi’ye ait üç sanduka bulunmaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|